Başbakan Ahmet Davutoğlu, " Silopi'nin ihtiyacı Sur'dan farklı, Cizre'nin ihtiyacı Silopi'den farklı. Her birisi için ayrı ayrı çalışıyoruz. Amacımız çok açıktır, insanı korumak, mekanı korumak, zamanın dokusuna, ruhuna uygun bir şekilde hayatı normalleştirmek. En iyi şartları vatandaşlarımıza sağlamak. Önce insanı korumak, insanı koruyamayan hiçbir plan, insana hitap etmeyen hiçbir proje hayatta karşılığını bulamaz, tarihte de yer alamaz." dedi.
Davutoğlu, tarihi Hasan Paşa Hanı'ndan düzenlenen "Sur Buluşması"nda konuştu.
Hazreti Mevlana'nın "Biz bu topraklara sevgi tohumu ektik, ekmeye geldik" sözünü hatırlatan Davutoğlu, "Ben de Hazreti Mevlana torunu olarak, sizlere söz veriyorum, biz bu topraklara sevgi tohumları ekmeye geldik, sevgi tohumları ekeceğiz." diye konuştu.
Diyarbakır'da şahsi bir evinin olmasını arzu ettiğini ve bu konuyu eşi Sare Davutoğlu ile de paylaştığını dile getiren Davutoğlu, mekanının Diyarbakır olmasını istediğini söyledi.
Geçen hafta Bakanlar Kurulu'nda Birlik, Huzur, Demokrasi Eylem Planı'nın geldiği son aşamayı gözden geçirdiklerini anlatan Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sur bağlamında, özel bir toplantıda saatlerce Sur'u sokak sokak ele aldık neredeyse. Şunu ifade edeyim, bir bütün bölge için düşündüğümüz planlamalar var, bir terörden mağdur olmuş ilçelerimiz için yaptığımız planlamalar var, bir de her ilçe için ayrı ayrı yaptığımız planlamalar var. Silopi'nin ihtiyacı Sur'dan farklı, Cizre'nin ihtiyacı Silopi'den farklı. Her birisi için ayrı ayrı çalışıyoruz. Amacımız çok açıktır, insanı korumak, mekanı korumak, zamanın dokusuna, ruhuna uygun bir şekilde hayatı normalleştirmek. En iyi şartları vatandaşlarımıza sağlamak. Önce insanı korumak, insanı koruyamayan hiçbir plan, insana hitap etmeyen hiçbir proje hayatta karşılığını bulamaz, tarihte de yer alamaz. Bizim ilk ve öncelikli amacımız insanımızı korumaktır, insanımıza hitap etmektir. Sur'u barikatlarla yolları kapatarak, yaşanmaz hale getiren, çukurlar kazan, okullara ulaşımı, hastanelere gidişi engelleyen, el yapımı bombalarla vatandaşımızın canını kastederek tahrip edenler, karşılarında çok kararlı ve milletle bütünleşmiş bir siyasi irade görünce elhamdülillah burada barınamadılar, barınamayacaklar."
Davutoğlu, Birlik, Huzur, Demokrasi Eylem planı çerçevesinde Sur'u da yeniden inşa ve ihya edeceklerini duyurduklarında, bazı kesimlerin birtakım dedikodularla vatandaşın kafasını karıştırmaya çalıştıklarını belirtti.
"Sur'u insansızlaştırmak istiyorlar, Sur'dan Diyarbakırlıları çıkarmak istiyorlar, Sur'u kentsel dönüşüm ile yüksek katlı binalarla rant alanı haline getirmek istiyorlar." gibi dedikodular çıkarıldığını aktaran Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bre insafsızlar, siz bizim yüreğimizdeki Diyarbekir sevgisini, siz bizim zihnimizdeki tarih idrakini bilseydiniz, aynaya bakmaya utanırdınız. Bizim için bunların hepsi kutsal bir emanettir. Açık ve net ilkemizi en önden söylüyorum. Diyarbekirlilerin ve Sur'da yaşayan vatandaşlarımızın rızası hilafına tek bir adım atılmayacaktır. Her şeyi sizlerle konuşarak, sizlerle birlikte yapacağız. Sizinle istişare ederek, konuşarak yapacağız ama Sur'u da bu haliyle, teröristlerin yıktığı, tahrip ettiği bu haliyle de bırakmayacağız. En güzel şekilde inşa edeceğiz, yangın yerinde Allah'ın izniyle gül yetiştireceğiz. En önemli ilkemiz bu. İnsanımızın hayat hakkı, insanımızın huzuru, temel hak ve özgürlükleri söz konusu olduğunda akan sular durur. İnsanımızı koruyacağız, mağduriyetleri gidereceğiz ve insanımızın mekanla ilişkisini kesinlikle bozmayacağız."
Mülkiyet hakkına kesinlikle riayet edileceğinin altını çizen Davutoğlu, mimari çalışmalar yürütülürken insanı, tarihi ve mimari dokunun kesinlikle korunacağını, bunu bir taahhüt olarak belirttiğini kaydetti.
"Vatandaşlarımız kesinlikle mağdur edilmeyecek"
"Hiç kimse tereddüt etmesin, burada mülkü olanlar ellerindeki imkanlarıyla neler yapabileceklerse mimari planlama içinde yapma hakkına sahip olacaklar. Kirada olanlar kira öder gibi, mülk sahibi olacak şekilde düzenleme yapıyoruz." diyen Davutoğlu, "Kötü kentleşme esnasında gelip buralarda çok kötü şartlarda evlerde yaşayan vatandaşlarımız kesinlikle mağdur edilmeyecek. Gecekondu, işgalci gibi konumda olanlar dahi her biri en iyi şartlarda, çağdaş ev imkanlarına sahip olacaklar." dedi.
Bu konuda hiç kimsenin tereddüt etmemesini isteyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, kimsenin aç ve açıkta kalmayacağını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
"Kendi ülkelerini, evlerini, barklarını, mülklerini, şehirlerini terk ederek sığınmak üzere bu mübarek ülkeye, bu al bayrağın altına gelen 2,7 milyon Suriyeli kardeşimizi barındıran bu kudret ve güç, vatandaşlarımıza en iyisini yapacak kudret ve güçtür, aynı zamanda. Vatandaşlarımız hangi siyasi görüşte, hangi anlayışta olursa olsun her bir vatandaşımızı en iyi şartlarda konut imkanlarına kavuşturacağız."
Davutoğlu, Sur'dan çıkan hiçbir vatandaşın açıkta kalmayacağı konusunda gerekli ilgililere talimat verdiklerini ve takipçisi olduklarını söyledi. Her vatandaşa barınak, kira yardımı yapıldığını, barınak yeri bulamayanları otellerde ağırladıklarını anlatan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Eğer Diyarbakır uyuyamıyorsa, biz de uyuyamayız. Diyarbekirli kardeşlerim emin olsunlar, vatandaşlarım emin olsunlar, hiçbir tezvirata kapılmasınlar, acele kamulaştırma gibi tamamıyla hukuki bir süreç anlamında attığımız adım, onların temel hak, özgürlükleri ve mülkiyet haklarını kesinlikle tehlikeye sokmayacağı gibi teminat altına alacaktır. Bu terör örgütünün yaptığı tezvirata hiçbir şekilde izin vermesinler. Bunu söylemek için buradayım. Zaten Diyarbakır'ı özlemiştim ama bu tezviratların yayıldığını görünce bizzat gelip, mekanında olayın ve sürecin dokusunu, doğasını Diyarbekirli vatandaşlarımla paylaşmak istedim."
Davutoğlu, önem gösterdikleri ikinci unsurun ise Diyarbakır'ı korumak olduğunu belirtti. Diyarbakır'ın kimsenin şahsi mülkü olmadığına işaret eden Başbakan Davutoğlu, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Diyarbakır ile ilgili bir anısını anlattı.
Suriye politikaları ile ilgili hakkında gensoru verildiğini dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Meclis'te yaptığım konuşmamda, 'Saraybosna'nın kaderi İstanbul'un kaderidir, Semerkant'ın, Buhara'nın, Bağdat'ın, Şam'ın, Kudüs'ün kaderi İstanbul'un kaderidir' dedim, tabii buna yürekten inanarak söyledim ve hala aynı şeyi söylerim. Bunun üzerine bugün bu terör odaklarını destekleyen siyasi partinin o günkü temsilcilerinden biri, güya beni köşeye sıkıştıracak, güya küçük aklıyla bu ülkenin farklı şehirlerine farklı baktığımız imajını verebilmek için bir soru yöneltti bana, 'Sayın Bakan' dedi, Dışişleri Bakanıyım, ' (İstanbul'un kaderi, Saraybosna'nın, Semerkant'ın kaderi İstanbul'un kaderi) dediğiniz gibi (İstanbul'un kaderi Diyarbakır'ın kaderidir) desenize bir kere de' dedi. Şöyle cevap verdim o gafile; 'Bunu demeyi zül addederim. Biz dışarıda olan için kendi kaderimizi bir sayarız, 'İstanbul'un kaderi Saraybosna'nın kaderi gibi' deriz, bu ülkenin dışında ama Diyarbekir için böyle bir şey söylemeyi zül addederiz. Çünkü Diyarbekir biziz, biz Diyarbekiriz."
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Sur Buluşması' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?