Tahşiyecilere Kumpas" Davası - Son Dakika
Güncel

Tahşiyecilere Kumpas" Davası

"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla 33 sanığın yargılandığı davada beyanı sorulan müdahil Hüseyin Büyükfırat, "Allah rızası için hizmet eden bir kurum, hadis kitabını, Said Nursi'nin risalesini, İmam Gazali'nin nasihat kitabını suç delili sayar mı? Bu memleket işgal edildi de haberimiz mi yok? Zaten hedefleri 15 Temmuz'da ortaya çıktığı gibi milli olan bütün kurumlara adeta operasyon çekilmiş.

16.08.2016 18:29

"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla 33 sanığın yargılandığı davada beyanı sorulan müdahil Hüseyin Büyükfırat, "Allah rızası için hizmet eden bir kurum, hadis kitabını, Said Nursi'nin risalesini, İmam Gazali'nin nasihat kitabını suç delili sayar mı? Bu memleket işgal edildi de haberimiz mi yok? Zaten hedefleri 15 Temmuz'da ortaya çıktığı gibi milli olan bütün kurumlara adeta operasyon çekilmiş." dedi.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, celse arasında mahkemeye gelen belgeler okundu. Gelen evraklara göre, tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan, Hidayet Karaca ve Ahmet Öztürk ile Tufan Ergüder'in bazı avukatlarının, 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki farklı tarihlerde, mahkemeye dilekçeler göndererek, bu sanıkların avukatlıklarından istifa ettiklerini bildirdikleri belirtildi.

Daha önceki ara kararlar gereği tanık ifadelerinin talimatla mahkemeler aracılığıyla alındığı ve ifadelerin mahkemeye gönderildiği kaydedilen duruşmada, bu ifadeler üye hakim tarafından tek tek okunarak dava dosyasına eklendi.

Duruşmaya ilk kez katılan müştekilerden Hüseyin Büyükfırat ve Mehmet Sururi Kale'nin müdahillik talepleri, suçtan zarar görme ihtimaline binaen, "iftira" suçu yönünden kabul edildi.

"500 takip-dinleme işlemi vardı"

Savunması alındıktan sonra çapraz sorgusu yapılan tutuksuz sanıklardan eski emniyet amiri Mustafa Kılıçarslan'a, mahkeme heyeti, sanık ve taraf avukatlarınca kimi sorular soruldu.

İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirliği'nde 2008 ve 2010 yılları arasında görev yaptığını, çalışanlar arasında belli bir gruplaşma görmediğini ve çalışanların performanslarına göre değerlendirildiğini anlatan Kılıçarslan, "Tahşiye grubundan, ilgili birimin yazısıyla haberdar oldum. Sonra da gereğini yaptım zaten." dedi.

Mahkeme başkanı Canel Rüzgar'ın, "Sonuçta bu grubu ilk kez duyuyorsunuz. Tahşiye grubuyla alakalı yapılan dinlemeleri kontrol edeyim, neler bulunmuş bir bakayım diye düşünmediniz mi hiç? Merak etmediniz mi?" şeklindeki sorusuna Kılıçarslan, "Teknik büro amiri olarak 20 soruşturma takip ediyoruz. 500 tane takip-dinleme işlemi vardı. Böyle bir inceleme imkanım zaten yok. Kısım amirleri soruşturma bürosuyla bilgili paylaşır ve gereği yapılır zaten. Benim görevim, esastan ziyade usuli işlemler. Dinlemeleri gerçekleştiren memurlarla idari konularla ilgili görüşüyordum." diye konuştu.

"Savunma hazırlayamadık"

Duruşmada Canel Rüzgar tarafından, tutuklu sanıklar Hidayet Karaca ve Kazım Aksoy ile başka suçtan tutuklu Adem Akpınar ve tutuksuz sanık Mustafa Uyanık'a savunmalarının hazır olup olmadığı soruldu.

Sanık Karaca, mahkemenin, "savunma yapılmaması durumunda sanıkların savunma yapmış sayılacağı" kararını aldığını hatırlatarak, "Avukatım darbeden sonra görüş açıldığında geldi, yarım saat konuşabildik. Enfeksiyon kapmış. Pazartesi gene gelecekti son hazırlıklarımızı yapacaktık savunma için. Hastanede yatıyormuş, buraya da mazeret bildirmiş. Benim elimde taslaklar var yazdığım. Ama, 'bir sonraki duruşma yapılsın' derseniz olur. 'Mutlaka bugün yap' derseniz de yaparım, takdir sizin." ifadesini kullandı.

Başkan Rüzgar'ın, "Biz kimseyi savunma için zorlamıyoruz" dediği Karaca, "Verdiğiniz ara karar doğrultusunda zor duruma düşmek istemem. Bende karalamalar var, isterseniz savunmamı yaparım." dedi.

Sanıklardan Kazım Aksoy da, 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleşmesinin ardından cezaevindeki tüm etkinliklerin ve kullanım alanlarının iptal edildiğini belirterek, "Savunma imkanımız kaldırıldı. Kütüphane ve bilgisayar odasından yararlanıp savunma hazırlama talebimiz mahkemeniz tarafından reddedildi. Savunma hazırlayamadım bu yüzden. 1 Temmuz tarihli ara kararı gereği savunma yapmadığım takdirde savunma yapmış sayılacağımdan, savunma yapmak istiyorum. Yapmadım durumuna düşmek istemiyorum. 'Yapın' derseniz yapacağım." diye konuştu.

Beyanları sorulan diğer sanıklar da, avukatlarının hazır olması durumunda, sonraki celselerde savunma yapacaklarını bildirdi.

"Allah rızası için hizmet eden bir kurum, hadis kitabını delil sayar mı?"

Duruşmada daha sonra müdahilliği kabul edilen Hüyesin Büyükfırat'ın beyanı alındı. 1993'den beri Azerbaycan'da yaşadığını ve sanıkların yürüttüğü soruşturma kapsamında Türkiye'ye dönüş yaptığı bir tarihte Şanlıurfa'da gözaltına alınıp Diyarbakır'a götürüldüğünü anlatan Büyükfırat, orada mahkeme sorgusunun ardından serbest bırakıldığını dile getirdi.

Üniversite öğrenimi için gittiği Azerbaycan'da ciddi sosyal faaliyetler gerçekleştirdiğini ve ülke tarihinde 70 yıl sonra ilk camiyi yapan iş adamı olduğunu belirten Büyükfırat, bu ülkede "Milli Görüş"ün 10 yıl boyunca Kafkasya temsilciliğini yaptığını, bizzat Necmettin Erbakan tarafından görevlendirildiğini, çok geniş yelpazede çalıştıklarını ve bu süre zarfında da Türkiye'ye çok az gidip geldiğini söyledi.

Babasının 2009 şubat ayında kendisini arayıp, "polisler seni arıyor" dediğini ve Şanlıurfa'da kendisine ait 5 yerde arama yapıldığını öğrendiğini aktaran Büyükfırat, şunları kaydetti:

"Evimin olduğu sokak özel timler tarafından tutulmuş, 'çatışma çıkabilir' diye. Böyle bir algı yaratıyorlar. Bunlar manevi şahsımıza suikast gerçekleştirdi. Akşam haberlerde izledim, benim özbeöz kardeşim, Şanlıurfa İl Sağlık Müdür Yardımcısı Doktor Reşit Büyükfırat, hayatında hiçbir şeyi olmamış birisi, ana haber bültenlerinde El Kaide'nin Türkiye temsilcisi olarak gösterildi. Azerbaycan üzerinde ben Ergenekon'la bağlantı yapıyormuşum. Bir günde biz ailece terörist olduk. 9 ay Türkiye'ye gelemedim, bir sürü zarar ettim. Bu suçun delili, ispatı nedir? Bunlar çok muktedir oldukları bir dönemde, her imkanları olmasına rağmen benim hakkımda 15 defa dinleme yapmış, peki ne var? Hiçbir şey yok. En çok zoruma giden bu yapı kendisine 'hizmet' diyor. Çok merak ediyorum, Allah rızası için hizmet eden bir kurum, hadis kitabını, Said Nursi'nin risalesini, İmam Gazali'nin nasihat kitabını suç delili sayar mı? Bu memleket işgal edildi de haberimiz mi yok? Zaten hedefleri 15 Temmuz'da ortaya çıktığı gibi milli olan bütün kurumlara adeta operasyon çekilmiş."

"Doğan, 'diyalog sürecinin ihanet olduğunu' söylüyordu"

Müdahil Büyükfırat, sanıklara dönerek, "İşinde gücünde olan insanlara öyle suçlar isnat ediyorsunuz ki bunun kabul edilir, yenilir yutulur bir tarafı yok. Olsa şahsen müşteki olmam. Hidayet Karaca'nın annesini gördüm biraz önce, az kalsın ağlıyordum. Yazık değil mi onları perişan ettiniz? İş adamıyım ben orada. Eğer söz konusu buradaki sanıksa eminim ki bir kısmı beni iyi tanır, benim ailem bellidir, Bezki aşireti Urfa'da Kurtuluş Savaşına 600 askerle katılmış bir aşirettir. Çanakkale ve Kafkaslar'da savaşlara katılan ailelerimiz var. Biz milliyiz ve gayrı millilere karşıyız." dedi. Bazı sanıklar ve sanık avukatları bu sözlere itiraz etti.

Tahşiye grubundan Mustafa Kaplan'ı ağabeyi aracılığıyla tanığını belirten Büyükfırat, "Fetullah Gülen'e karşı konuşmalar geçiyor muydu?" şeklindeki soruya da, "Diyalog süreci başladığı zaman, diyaloğun Vatikan projesi olduğu, Müslümanların imanını çalma projesi olduğunu söyledi. Çok derslerini gördüm ama isim vermiyordu. Bir ihanet olduğunu, bu projeyle Türkiye'nin, İslam aleminin teslim alınmak istendiğini ısrarla belirtiyordu. 2009 ve öncesindeydi bu konuşmalar. Asla ve asla 'mehdiyim' falan demiyordu." yanıtını verdi.

Duruşma, yarına ertelendi.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Tahşiyecilere Kumpas' Davası - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement