DHA YURT BÜLTENİ-3 - Son Dakika
Güncel

DHA YURT BÜLTENİ-3

1)BURSA'DA, 18 KATLI BİNANIN TERASINDA KORKUTAN YANGINBursa'da, 18 katlı binanın çatı katında çıkan yangın, itfaiyenin yoğun çabası sonucu yaklaşık 2 saatte kontrol altına alınarak, söndürüldü.

04.08.2019 10:15

1)BURSA'DA, 18 KATLI BİNANIN TERASINDA KORKUTAN YANGIN

Bursa'da, 18 katlı binanın çatı katında çıkan yangın, itfaiyenin yoğun çabası sonucu yaklaşık 2 saatte kontrol altına alınarak, söndürüldü. Merkez Nilüfer ilçesi 23 Nisan Mahallesi'nde 18 katlı binanın terasında gece yarısı yangın çıktı. Alevleri fark eden çevre sakinleri, itfaiyeye haber verdi. İhbar üzerine bölgeye çok sayıda itfaiye ekibi sevk edildi. Bina güvenlik açısından boşaltıldı. Binanın yüksek olması nedeniyle itfaiye ekipleri, alevlere müdahale etmekte zorlandı. Yaklaşık 2 saatlik çalışmayla yangın kontrol altına alınarak söndürüldü.
Binanın terasında zarara yol açan yangının çıkış nedenin belirlenmesi için çalışma başlatıldı.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Yangın anından cep telefonu kamerası görüntüsü
- İtfaiye ekiplerinden detaylar
-Çatısı yanan binadan detaylar
-Genel detaylar

-Süre: 01.38 Boyut: 184 MB
Haber-Kamera: Semih ŞAHİN/BURSA,

=========================================================

2)KUZENİ YANAN OTOBÜSTEN SAĞ KURTULDU, OTOBÜS YANGINLARINI ÖNLEME DERNEĞİ'Nİ KURDU

BALIKESİR'in Edremit ilçesinde 2 Ağustos'ta şehirlerarası yolcu otobüsünde gerçekleşen yangında 5 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından İzmir Otobüs Yangınlarını Önleme Derneği açıklama yaptı. Derneğin genel sekreteri Tarhan Aslan, 2012'de çıkan yönetmeliğe göre yolcu otobüslerinde yangın algılama ve alarm sistemlerinin olması gerektiğini ancak bunun araç muayenelerinde 'ağır kusur' yerine 'hafif kusur' sayılması ve kontrollerin yapılmamasının yangınlardaki en büyük neden olduğunu vurguladı. Balıkesir'in Edremit ilçesinde 2 Ağustos tarihinde şehirlerarası yolcu otobüsünde su ısıtma makinesinden çıkan yangında 1'i çocuk 5 kişi hayatını kaybetmiş, 15 kişi yaralanmıştı. İzmir'de üç yıl önce kuzeni geçirdiği otobüs yangını kazasının ardından İzmir Otobüs Yangınlarını Önleme Derneği'ni kuran Selim Gediz, otobüslerde yangın çıkmaması, denetimlerin yapılması ile can kaybını en aza indirmeyi amaçladıklarını söyledi. Selim Gediz, üç yıldır mücadelesini verdikleri sorunların bugün ölümlerin ardından gündeme geldiğini belirterek, şöyle dedi:
"Otobüs yangınları ile ilgili araştırma yaparken, 2012'de çıkan bir yönetmeliğin bir türlü uygulanmadığını gördük. Bununla ilgili Ulaştırma Bakanlığı'na giderek görüştük fakat yanıt alamadık. Biz de Tarhan Bey'le bu derneği kurmaya karar verdik. Otobüs yangın sistemlerinin kontrolü hafif kusur olarak geçiyordu, ağır kusur olması için dava açtık. Elimizden geleni yaptık, her türlü masrafı yaptık. Ben hayattayken artık otobüs yansın istemiyorum. Edremitteki olayda otobüs gece yanmış olsaydı hiç kimse kurtulamayacaktı. Bizim 3 senedir dile getirdiğimiz şeyler bugün gündeme geldi. Böyle bir sorumsuzluğu benim aklım hafızam almıyor. 2012 yılında çok güzel bir yönetmelik çıkarıldı. Hiçbir yangını büyüdüğü zaman durduramazsınız. Bütün olay yangın başladığı anda yangını söndürmeye çalışmaktır. Bu yönetmelikteki kriterlere göre yangın başladığı anda 15 saniye içinde şoförü haberdar edecekti. Ama otobüsteki 5 kişi 3-4 dakika yanarak öldü. Ondan sonra yangın bütün otobüsü sardı. Ben bu yönetmeliği uygulamayanların da elinin kana bulandığını düşünüyorum. Ben mücadeleme devam edeceğim ve otobüsler yansa bile insanların oradan sağ salim çıktıkları günü görmek istiyorum. Ben kendim otobüse binemiyorum, önce benim can güvenliğim önemli. Biliyorum çünkü bir otobüsü fabrikadan çıkarmakla iş bitmiyor."
'OTOBÜSLERDEKİ KONTROLLER YETERSİZ'
Balıkesir'deki yangının meydana geldiği otobüs ile aynı model bir başka otobüs üzerinde yangınları anlatan İzmir Otobüs Yangınlarını Önleme Derneği Genel Sekreteri Tarhan Aslan,

"Otobüsler imal edildikten sonra üzerlerinde yapılan her değişikliğin AİTM yönetmeliğine uygun olarak yapılması gerekiyor. Yasal olarak böyle bir zorunluluk olmasına rağmen yapılan değişiklikler genelde buna uyulmadan yapılıyor. Kontroller rutin olarak gerçekleştirilmiyor. 2012'de çıkarılan yönetmeliğe göre bu otobüslerde yangın algılama ve alarm sistemlerinin olması gerekiyor. Fakat yapılan yönetmelikteki madde araç muayenelerinde ağır kusur olarak nitelendirilmediği için herhangi bir şekilde bu sistemin olup olmadığı, olsa bile çalışıp çalışmadığı kontrol edilemiyor. Bu nedenle araçlarda yapılan her değişiklik incelenmiyor. Bu araçta yangın söndürme sistemi var fakat bu sistemin çalışıp çalışmadığı, tüpün dolu olup olmadığı kontrol edilmiyor. Sadece araç sahibi bu konularda bilgili ise kontrolünü yapıyor. Resmi bir makam tarafından herhangi bir kontrol yok. Bu otobüste bulunan yangın sisteminde motor kısmında kırmızı kablolar aracın yangınını algılıyor. Ancak kabloda bir yanma olduktan sonra içindeki sistem tüpü tetikliyor ve motor bölümündeki yangını söndürüyor. Aynı zamanda şoföre de bir sinyal gidiyor. Şoförün normal şartlarda aracı durdurup yolcuları indirmesi gerekiyor. Edretmit'teki yangında şoföre sinyal gitmiş fakat aracı durdurup kapıları açana kadar içerideki yangın hızla büyüyerek orta kapıdan çıkışı engellemiş. Yangın gece olsaydı çok daha fazla can kaybı olurdu, yangın fark edilmezdi. Motor bölümünde çıkan yangını şoför fark etmeden 10 kilometre gidebiliyor."

'ELEKTRİK EKLENTİLERİ CİDDİ TEHLİKE OLUŞTURUYOR'

Balıkesir'deki yangının çıktığı su ısıtma makinesini gösteren Aslan, "Bu makinelerde su kalmadığı zaman otomatik olarak ısıtma duruyor. Fakat bazen takılmalar meydana gelebiliyor. Araç kontrollerinin yapılıp, aracın elektrik aksamı bulunan bu gibi yerlerine yangın algılama sistemi konulması gerekli. Böylelikle şoföre giden sinyal ile şoför aracın hangi bölümünde yangın çıktığını kısa sürede algılayarak önlem alabilir" dedi.
Otobüs yangınlarına sebebiyet verebilecek bir diğer durumu açıklayan Aslan, "Araçlar üretildikten sonra koltuk arkası ekranlar ve 220'lik prizler takılmaya başlandı. Araç yapıldığı zamanki elektrik kablo ve sigortaları bu eklentilere göre değil. Yetkili olmayan kişiler tarafından takılan bu eklentiler, kontrolden geçmediği için araç kullanımı sırasında ilave elektrik yüküne neden oluyor. Yaz döneminde araçlar çok sık çalışmaya başladı ve motor odasında bazen içerisinin sıcaklığı 100-120 dereceyi buluyor, aracın bazı bölgeleri 700- 800 dereceye kadar ısınıyor. Hiç durmadan çalıştıkları için araçların bakımlarında sarkma olabiliyor. Bunlar çok ciddi bir yangın tehlikesini oluşturuyor" dedi.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Otobüsten görüntüler
-Tarhan Aslan otobüs yangınlarını göstererek anlatırken görüntüler
-Tarhan Aslan'la röp.
-Selim Gediz'le röp.

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Hande NAYMAN/İZMİR,

==========================================================

3)SARUHANLI'DA DALINDA KALAN ERKENCİ ÜZÜM KURUTULMAK ÜZERE SERİLMEYE BAŞLANDI

MANİSA'nın Saruhanlı ilçesinde, dalında kalan 'Superior seedless' cinsi erkenci üzümler, kesilip, kurutulmak üzere serilmeye başlandı.
Manisa'nın Saruhanlı ilçesinde, dünyava ünlü çekirdeksiz Sultaniye üzümüne alternatif ürün olarak 1500 dekar alanda 'Süperior seedless' cinsi üzüm yetiştiriliyor. Bu sezon Saruhanlı'daki bağlarda yaklaşık 5 bin ton 'Süperior seedless' üzüm yetiştirildi. Ancak iç piyasada fazla tüketimi olmayan bu üzümün büyük bölümü talep olmadığı için dalında kaldı. Hasat yapılanlar ise kilosu 1 lira 60 kuruştan alıcı bulabildi. Üzümünü yaş olarak satamayan üretici, çareyi
kurutmakta buldu. Saruhanlı'da 15 gün sonra kesimi yapılacak dünyaca ünlü çekirdeksiz Sultaniye üzümü için hazırlıklar hummalı şekilde sürerken, bir yandan da alternatif ürün olarak yetiştirilen ancak dalında kalan 'Superior seedless' cinsi üzümler, dalından kesilip kurutulmak üzere serildi. 1 dekar alanda ortama 5 ton üzüm kurutulan ilçede, 500 dekar alana üzüm serilecek.
ORTALAMA 12 GÜNDE KURUTULUYOR
Bağlarda hareketlilik yaşanırken, kesilen 'Superior seedless' cinsi üzümler, sepetlere dolduruluyor. Ardından da traktörlere yüklenip, kurutulacağı alana götürülüyor. Burada çabuk kuruması için içinde potasyum karıştırılan suya bandırılan üzüm salkımları sergilere serilip, güneşte kurutuluyor. Ortalama 12 günde kuruyan üzümler, sap ve çöplerinden ayrıldıktan sonra kuru olarak satışa hazır hale getiriliyor. Saruhanlı'nın 'Üzümün başkenti' olarak bilindiğini belirten Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, "İlçemizde üzüm hasadı başladı. Ancak bu Sultaniye cinsi üzüm değil. Biz ilçemizde genelde kurutmalık Sultaniye üzümü üretmekteyiz. İl bazında da üretim noktasında önemli bir yere sahibiz. Ancak şu an hasadı yapılan erkenci bir tür olan 'Superior seedless' cinsi üzümler. Bu üzümü üreticimiz Sultaniye üzüme alternatif olarak geçtiğimiz yıllarda deneme amaçlı yetiştirmeye başlamıştı fazla talep olmadığı için üreticimiz bu üzümü satamayınca zarar etmemek için kurutup satmaya yöneldi. Oysa bu üzüm yeşil olarak, tazeyken tüketilmeli. Çünkü 'Superior seedless' üzümü Sultaniye'ye göre çok daha iri, çok daha lezzetli ve çok daha güzel" dedi.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Üzüm bağlarından görüntü
-Üzüm bağlarının havadan görüntüsü
-Üzüm sergilerinin yerden ve havadan görüntüsü
-Saruhanlı Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur İLE RÖP.
-Üzüm kesiminden görüntü
-Genel ve detay görüntüler
(Haber :  Cemil SEVAL - Kamera: Mehmet CANDAN/ SARUHANLI (Manisa),

==========================================================

4)DENİZ KAPLUMBAĞALARI KURUMASIN DİYE HER GÜN 50 KİLOMETRE YOL GİDİYOR

İZMİR'in Urla ilçesinde bir dere yatağında yaklaşık 250 deniz kaplumbağasının olduğunu fark eden Mehmet Emin Polat (42) kaplumbağaların aç olduğunu anlayınca onları poğaça ve simit ile besledi. Kaplumbağaları gördüğü günden beri her gün evinin bulunduğu Hatay Üçyol'dan Urla'ya 50 kilometre yol giderek onları besleyen Polat, kurumak üzere olan hayvanlar için yetkilileri aradığını ancak geri dönüş olmadığını söyledi.  İzmir'in Hatay semtinde yaşayan ve çelik kapı montajı yapan Mehmet Emin Polat, 29 Temmuz'da gittiği Urla ilçesinde sanayi sitesinin arkasındaki dere yatağında su birikintisi içinde yüzen yaklaşık 250 deniz kaplumbağası olduğunu gördü. Kimi kuruyan kaplumbağaların aç olduğunu fark eden Polat, onları poğaça ve simitle başladı. Aralarında yavruların da olduğu kaplumbağaların kurumaması için çeşmeden kovayla su taşıyarak su birikintisine döken Polat,
kaplumbağaların bakımı için yetkililere haber verdi ancak ilgilenen olmadığını söyledi. Her gün yaklaşık 50 kilometre yol giderek, deniz kaplumbağalarını
balık yemi ile besleyen Polat, "Hayvanlar karınları aç bir şekilde durup, yemek bekliyorlar. Onları böyle bırakmaya gönlüm razı değil, vicdanım rahat etmiyor. Ne yediklerini de tam bilmiyorum, ölmelerinden korkuyorum" dedi.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Dere yatağındaki deniz kaplumbağalarına yem atılırken görüntüler

Melis KARAKUZULU/ İZMİR,

==========================================================

5)KÖYLÜLER ÇELİK, ŞEHİRLİLER İSE BAKIR TENCEREYE DÖNÜŞ YAPTI

MUĞLA'da 3 asırlık geçmişi olan bakırcılık mesleği ustaları, unutulmaya yüz tutan bakır ürünlere ilgiyi artırmak için çaba sarf ediyor. Üçüncü kuşak bakır ustası Davut Akın Gülşen, köylülerin mutfaklarında çelik tencereye şehirlilerin ise damak tatları için kalay gerektirmeyen bakır tencerelere döndüğünü belirterek, "Zengin dediğimiz varlıklı kişiler ise çoğunlukla tarihi eser değerinde veya süs eşyası olarak evlerinin köşelerinde sergilemek için bakır satın alıyor" dedi.
Muğla'nın Kavaklıdere ilçesinde 4 kuşaktır devam eden bakırcılık mesleği, teknolojinin gelişmesiyle unutulmaya yüz tutarken, sektör temsilcileri canlandırmak İçin kolları sıvadı. Evlerde ve restoranlarda kullanılan tencere, ibrik, sini, bardak ve taşıma kapları gibi her türlü mutfak eşyasının satışının azalmasıyla üzerine işleme yapılarak daha çok dekorasyon amaçlı hediyelik eşya ve objeye dönüştürüldü. Üçüncü kuşak bakır ustası 42 yaşındaki Davut Akın Gülşen, sektörün unutulmaması ve gelişmesi için girişim başlattı. Kavaklıdere ilçesinde dededen kalma iş yerinde üretime devam eden Gülşen, Marmaris'e 23 kilometre mesafedeki kırsal Çetibeli Mahallesi'nde karayolu kenarında dükkan açtı. Marmaris ve Datça'ya tatile gelenler ile turistlerin uğramadan geçmediği mekanda işleme ile ebadına göre 50 - 50 bin lira arasında satılan bakır eşyalar, ilgi görmeye başladı. Bakır ustası Davut Akın Gülşen, şunları söyledi:
"Dedemden babama ve bana ulaşan bakırcılık mesleğini yapıyorum. Mesleğinin ilerlemesi için Kavaklıdere Belediyesi ile ilgili çok proje ürettik. Ne kadar proje üretirsek üretelim halkın talebi şart. Teknoloji çok hızlı ilerlediği için sektörümüz ona yenik düşüyor. Günümüzde daha modern ve hızlı sonuç veren mutfak malzemeleri üretiliyor. Yeni model indüksiyonlu ocaklarda bakır mutfak aletleri kullanılamıyor. Eskiden ürettiğimiz mutfak gereçlerini üzerinde süsleme yaparak süs eşyası veya hediyelik olarak satıyoruz. Zannediliyor ki köylüler, bakır kullanıyor. Günümüzde köylüler elindeki bakır çanak ve çömlekleri satarak çelik tencereye döndü, büyükşehirlerde yaşayanların çoğunluğu ise damak tatları için bakıra döndü. 'Zengin' dediğimiz varlıklı kişiler, çoğunlukla tarihi eser değerinde veya süs eşyası olarak evlerinin köşelerinde sergilemek amacıyla bakır satın alıyor. Birinci sınıf restoranlar ise müşterilerine daha iyi damak tadı sunmak amacıyla bakır tencere ile tavaları tercih ediyor. Profesyonel aşçılar bilir ki bakır tencere ve tava ile yapılan yemekler, çelik tencerelerden çok daha iyi tat verir."
BAKIR ÇİÇEK SAKSILARI BÖCEKLERİ BARINDIRMIYOR
Bakır hediyelik eşyaların yanı sıra en çok ilgiyi bakır çiçek saksılarının gördüğünü dile getiren Gülşen, "Bakırda toksin maddesinden dolayı böcek ile parazitlerin barınamadığını öğrenen birçok kişi bu saksılara rağbet göstermeye başladı. Lüks evlerin sitelerinin yanı sıra konaklama tesisleri, böcekleri uzaklaştırıcı etkisi olan çeşitli ebatlarda bakır saksıları tercih ediyor" dedi.

Görüntü Dökümü
-------------------------------
-Karayolu kenarındaki bakır dükkanından görüntü
-Üçüncü kuşak bakır ustası Davut Akın Gülşen ile dükkanında röp.
-Bakır ustası Gülşen'in ürettiği bakır hediyelik eşya ve saksıları göstermesi
-Gülşen'in bakır işlemesinden görüntü
-Genel ve detay görüntüler
(Toplam 6 dakika 13 saniye-428 MB görüntü)
Haber - Kamera: Ali GÜNDOĞAN/ MARMARİS (Muğla),

==========================================================

6)ATA EKMEĞİ VE ARMOLA PEYNİRİ FESTİVALİ'NDE YÖRESEL TATLAR İLGİ GÖRDÜ

İZMİR'in Seferihisar ilçesinde 3'üncüsü düzenlenen Ata Ekmeği ve Armola Peyniri Festivali'nde yöre kadınları, Karakılçık buğdayı ile yapılan Ata ekmeği ve keçi tulumunda sabırla bekletilerek hazırlanan Armola peynirini vatandaşın beğenisine sundu. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde 'Süt ürünleri' üzerine yüksek lisans yapan Armola peyniri üreticilerden 28 yaşındaki Melisa Ovalı,
İzmir'in Seferihisar ilçesine bağlı Ulamış Köyü'nde bu yıl 3'üncüsü düzenlenen festivalde, Karakılçık buğdayı ile yapılan Ata ekmeği ve keçi tulumunda sabırla bekletilerek hazırlanan meşhur Armola peyniri tanıtıldı. Köy değirmenlerinde öğütülerek çoğaltılan ve kadınlar tarafından taş fırınlarda yapılan özel ekmek, normal zamanda köyde sabahın erken saatlerinde tüketiliyor. Köylüler fiyatı 10-13 TL arasında değişen ve bir kilo 600 gram ağırlığında üretilen ekmeğin yapımını katılımcılara kara fırın başında göstererek, anlattı.
'GENETİĞİYLE OYNANMAMIŞ ESKİ BUĞDAYDAN ÜRETİLİYOR'
Seferihisar'a özgü Ata ekmeğinin üreticilerinden Asiye Özlem, "Ata ekmeğini genetiğiyle oynanmamış eski buğdayımızla hazırlıyoruz. Ekmeğimiz tamamen doğal ve 1 kilo 600 gram ağırlığında hazırlanıyor. Dolapta bir ay bile dursa asla bozulmuyor, çıkarılıp yenilebiliyor. Benim çocukluğumda da Karakılçık buğdayını dikerdik tükenmeye yüz tutmuştu ama belediye bunu çoğalttı. Bize un olarak veriyor, biz de her hafta köy pazarlarında ürettiğimiz ekmeği satıyoruz.  Satışlarımız çok güzel gidiyor. Ekmekler sabahtan tükeniyor. Yapımı zor olduğu için diğer bölgelere gönderemiyoruz küçük taş fırınlarında ancak köy pazarımıza kadar yetiştirebiliyoruz. Biz ekmeği 10 TL'ye satıyoruz ve bunu alanlar 10 TL'ye bir hafta boyunca ekmek yiyor" dedi.
YÜKSEK LİSANSLI PEYNİR ÜRETİCİSİ
Öte yandan festivalde Seferihisar'ın meşhur lezzeti armola peyniri de vatandaşın beğenisine sunuldu. İki yaşındaki keçi derisinde sabırla bekletilerek sütle hazırlanan Armola peynirini tatmak için Seferihisar'a gelen ziyaretçiler, ekmeğin üzerine sürülerek ve zeytinyağı dökülerek yenilen peyniri beğenerek satın aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi'nde 'Süt ürünleri' üzerine yüksek lisans yapan Armola peyniri üreticilerden 28 yaşındaki Melisa Ovalı, peynirdeki emeği şöyle anlattı:
"Deri hayvandan çıkarıldıktan sonra tuzlanarak kurutuluyor daha sonra suyla ıslatıp tekrar yumuşatılıyor. Derideki yünler kırpıldıktan sonra hayvanın postu kol ve bacakları bağlanıyor. Kıl tarafı dışta et tarafı içte kalacak şekilde tulum oluşturulduktan sonra, içerisine çeşitli peynirlerin artıkları doldurarak sütle tamamlanır. Peynir zamanla tulumdan süzülür ve olgunlaşır. Süt süzüldükçe peynir sertleşir ve yukardan süt eklenir, bu şekilde 1 aylık bir olgunlaşma süreci geçirilir. Bir ay sonra yenilecek kadar peynir çıkarılır ve süt dökülmeye devam edilir. Bu şekilde uzun süre saklanabilir. Derinin hazırlanması ve bakımı oldukça zor. Deri ıslak ve mikrobiyel aktiviteye açık aynı zamanda delinebiliyor. İçinde peyniri muhafaza etmek çok güç. Bu yüzden bu peynirin yapımı büyük emek istiyor. Maliyeti çok yüksek, eziyeti çok fazla ama çok lezzetli bir peynir. Seferihisar ve Seferihisar'ın köylerine özgü olan peynir, atalarımızdan bize miras olarak kaldı. Armola peyniri tulumda olduğu ve çok az çıktığı için pek fazla satışı yok. Eskiden herkesin avlusunda bir tulum bulunurmuş. Zahmetli olduğu için ticari olarak pek satışı olmuyor."
Festivale katılan peynir üreticilerinden Meral Kurt, "Armola peyniri bütün peynir ve süt artıklarından hazırlanılıyor. Biz köylerde buna süt peyniri diyoruz. Nenelerimizden, dedelerimizden öğrendiğimiz gibi peyniri yapıyoruz. Bu peynir yağı alınmamış lor, çökelek gibi peynirlerden hazırlandığı için çok daha sağlıklı. Tadı diğer peynirlere göre daha ekşi. Bu peynirin ekşi olanı daha makbul. Peynir zeytinyağı ve kekik ile tüketiliyor, domates salatasının üzerine dökülüyor. Armola peynirinin kilo fiyatı ise 20- 25 TL arasında değişiyor" diye konuştu.
SICAK HAVAYA RAĞMEN FESTİVALE KATILDILAR
Festivale İzmir'den katılan ziyaretçilerden Nilgün Mercan, "Ben özellikle Armola peynirini çok merak ediyorum. Sadece bu yörede olduğunu duydum ve satın almak için geldim. Ekmeği de peyniri de ilk defa burada tadacağım. Şenlik çok güzel. Bugün tiyatro gösterisine de katılmak istiyoruz. Hep birlikte güzel bir gün geçireceğimizi umuyorum.  Sıcak havaya rağmen bu güzel etkinliği ve kadınları desteklemek amacıyla festivale katıldık" dedi.
Seferihisar Belediye Başkanı CHP'li İsmail Yetişkin, "Hava güzel, insanlar her zamanki gibi sıcakkanlı ve havanın sıcaklığı insanlara yansımış durumda. Üretici de gelen misafirlerimiz de halinden oldukça memnun. Bizim yaptığımız birçok festivalde hem üretici hem de halka yönelik birçok projelerimiz var ve bu tarz festivallerimiz devam edecek" dedi.

Görüntü Dökümü
----------------------
-Festivalden görüntüler
-Armola peyniri ve tulumundan görüntüler
-Üreticilerle röp.
-Ziyaretçilerle röp.
-İsmail Yetişkin ile röp.

Haber: Hande NAYMAN Kamera: Melis KARAKUZULU/ İZMİR,


Kaynak: DHA

Son Dakika Güncel DHA YURT BÜLTENİ-3 - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement