İhtilafı Kanun Engelleyecek - Son Dakika
Politika

İhtilafı Kanun Engelleyecek

İhtilafı Kanun Engelleyecek

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresiyle ilgili Anayasaya bir geçiş hükmü konulmadığı için ihtilaf olduğunu belirterek, "Bu konudaki tartışmaları sona erdirecek olan TBMM'nin çıkaracağı kanunla bu konudaki boşluğu doldurmasıdır" dedi.2014 yılına ilişkin şimdiden konuşmayı doğru görmediğini ifade eden Bozdağ, 3 sandık düşüncesinin, hukuken de fiilen de mümkün olmadığını söyledi.

01.01.2012 11:57
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresiyle ilgili Anayasaya bir geçiş hükmü konulmadığı için ihtilaf olduğunu belirterek, "Bu konudaki tartışmaları sona erdirecek olan TBMM'nin çıkaracağı kanunla bu konudaki boşluğu doldurmasıdır" dedi.

2014 yılına ilişkin şimdiden konuşmayı doğru görmediğini ifade eden Bozdağ, 3 sandık düşüncesinin, hukuken de fiilen de mümkün olmadığını söyledi.

Bozdağ, AA muhabirine 2011 yılını değerlendirirken, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini de ifade etti. Bozdağ'a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:

Soru: Cumhurbaşkanı'nın görev süresiyle ilgili tartışmaları bitirmek için halen TBMM Anayasa Komisyonundaki Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısında yapılacak bir düzenleme yeterli olacak mı yoksa bu konuda bir Anayasa değişikliği gerekli mi-

Bozdağ: Cumhurbaşkanı'nın görev süresiyle ilgili tartışmaları bitirecek olan TBMM'nin bir düzenlemeyle konuya açıklık getirmesidir. Cumhurbaşkanı'nın görev süresi konusunda şahsi kanaatim; 7 yıldır. Çünkü Anayasanın 101. maddesi,

"Yükseköğrenim görmüş, 40 yaşını doldurmuş TBMM üyesi veya milletvekili seçilme yeterliliğine haiz kişiler arasından TBMM tarafından 7 yıllığına seçilir" hükmüne amirdi. Seçim yapıldığı zaman Cumhurbaşkanı, hem cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor hem de 7 yıllık süre Meclis tarafından onaylanmış oldu.

Bizim sistemimizde, Cumhurbaşkanı'nı görevden el çektirecek bir mekanizma yok. Parlamento, Cumhurbaşkanı'nı görevden alamaz, çünkü anayasa böyle bir yetki, imkan vermiyor. Eğer Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanı'nın görev süresi 7 yıldan 5 yıla indirildiğinde seçilmiş cumhurbaşkanının görev süresinin de 5 yıla çekildiği kabul edilirse, o zaman kötü bir yol açılmış olur. Parlamentoda Anayasayı değiştirme çoğunluğuna sahip parti veya gruplar beğenmedikleri bir cumhurbaşkanını, Anayasada yapacakları bir değişiklikle süresini azaltarak görevine son verebilirler. 5 yılı 3 yıla, 2 yıla çekerek cumhurbaşkanının görevine son verebilirler ki bu da hukuk devleti açısından tehlikeli sonuçlar doğurur. Sürekli parlamentonun görevden alma baskısı vaya tehdidi altında bir cumhurbaşkanı, görevini anayasada öngörülen şekil ve surette, bağımsız, tarafsız bir biçimde yerine getirmede sıkıntıya girebilir. O nedenle böyle kötü bir yol açılmış olur.

Cumhurbaşkanı'nın görev süresini öne almanın da uzatmanın da hukuken imkanı yok. Eğer siz 7 yılın 5 yıla düştüğünü kabul ederseniz, o zaman 7 yılın 10 yıla çıkarılmasının da yolu açılmış olur. Halbuki görevdeki bir cumhurbaşkanının süresini 7 yıldan 5 yıla düşürmek mümkün olmadığı gibi, 7 yılı 8, 10 yıla çıkarmak da mümkün değildir.

-"5 yıl yeni sisteme uygulanacak süredir"-

Anayasada yapılan değişiklikle, Cumhurbaşkanı seçim sisteminde önemli değişiklik yapıldı. Eskiden Meclis tarafından seçiliyordu, şimdi halk tarafından seçilecek. Eskiden 7 yıl için seçiliyordu, şimdi 5 yıl için seçilecek. Eskiden bir kişi ikinci kez cumhurbaşkanlığına aday olamıyordu, şimdi aday olacak ve seçildiği takdirde ikinci dönem yapabilme imkanına sahip olacak.

Görüldüğü gibi Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda Anayasada bir sistem değişikliği yapıldı. 5 artı 5 demek, yeni sisteme seçilecek cumhurbaşkanı için öngörülmüş bir düzenlemedir. Yeni sisteme göre cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek ve ikinci defa aday olabilecek. Bunun da uygulaması henüz yapılmadı. Yapıldıktan sonra bu sisteme göre seçilen cumhurbaşkanının görev süresi de ona göre şekillenmiş olacak. 5 yıl yeni sisteme uygulanacak bir süredir. Bu konuda farklı değerlendirmeler yapılıyor, yapabilirler. Başka ülkelerde de cumhurbaşkanının görev süresine ilişkin değişiklik oldu. Fransa'da Chirac döneminde böyle bir değişiklik oldu ama seçildiği zaman görev süresi neyse, onu sonuna kadar tamamladı.

Bu konuda, Anayasaya bir geçiş hükmü konulmadığı için ihtilaf var. Kimisi,

'5 yıldır', kimisi '7 yıldır' diyor. Her iki görüşü savunanlar da var. Geçiş hükmü olmadığı için bu tartışma devam edecektir. Bu tartışmayı sona erdirecek olan şey, TBMM'nin çıkaracağı kanunla bu konudaki boşluğu doldurmasıdır. O da TBMM'nin tekel yetkisindedir. Meclis çıkaracağı kanunla bu konudaki boşluğu doldurduğu takdirde, bu konudaki belirsizliğe son verecektir. Tartışmalar gene yapılabilir ama en azından hukuki açıdan belirsizlik son erecektir.

-"Süre konusundaki tartışmalar herkesi rahatsız ediyor"-

Soru: Cumhurbaşkanı Gül de süre konusundaki belirsizliğin giderilmesini istedi.

Bozdağ: Süre konusundaki tartışmalar herkesi rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanlığı makamının böylesi bir konu üzerinden tartışma konusu yapılması da doğru değil. O nedenle biz bu kanunun süratle çıkması taraftarıyız. Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu Tasarısı, TBMM Anayasa Komisyonunda... Komisyon gündemine hakim. Gündem yaptığında süreyle ilgili belirsizliği ortadan kaldıracak geçiş hükmü konulabilir. Öyle bir hüküm konulduğu ve Genel Kurulda kabul edildiği takdirde bu tartışmalar ve belirsizlikler ortadan kalkacak.

-2014 yılı senaryoları-

Soru: 2014 yılına ilişkin senaryolar, güncel siyasetin konusunu oluşturuyor. Bu senaryolar siyaseti nasıl etkiler- 3 sandığın bir arada olması AK Parti'nin gündeminde var mı-

Bozdağ: 2014 yılına ilişkin şimdiden konuşmayı doğru görmüyorum. Çünkü önümüzde 2,5 yıldan fazla bir zaman var. Bu zamanı dikkate almadan bu konuları tartışmaya başlamak, Türkiye'ye enerji kaybından, gereksiz tartışmalardan başka bir şey kazandırmaz. Zamanımızı, enerjimizi boşa harcamış oluruz. O nedenle, şimdiden o günlere ilişkin değerlendirmeler yapmayı kendi açımdan da siyaseten de doğru görmüyorum. O günler geldiği zaman bu konularla ilgili tartışmalar, değerlendirmeler elbette yapılacaktır.

3 seçimin birada yapılması, mümkün gözüken bir iş değil. Anayasa açısından... Cumhurbaşkanı seçiminin öne alınması mümkün değil, süre sabit. Geriye bırakılması da mümkün değil. Cumhurbaşkanı seçimine baktığımız zaman 2014 yılının Ağustosunda olacak. Bunu öne çekme, geriye bırakma imkanı yok. Belediye seçimleri de süresi sabit olan seçimler. Eğer milletvekili seçimi ile yerel seçimler arasında 1 yıllık bir süreden az süre olursa o zaman seçimlerin birleştirilmesine imkan var. Bu durumda dahi sadece milletvekili ve belediye seçimlerinin birleştirilmesi, anayasal açıdan mümkün gözüküyor. Ama cumhurbaşkanı, milletvekili ve yerel seçimlerin birleştirilmesi anayasal açıdan mümkün değil. 3 sandık düşüncesi, hukuken de fiilen de mümkün değildir.

-"AK Parti'de sorun olmaz"-

soru: Bu senaryolar arasında yer alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması halinde AK Parti'de bir liderlik sorunu olur mu-

Bozdağ: Olmaz. AK Parti'de herhangi bir sorun çıkmaz. Şimdiden bu konularını tartışmak faydalı sonuçlar doğurmaz.

- "Adalet Bakanlığı bir dizi çalışmayı yürütüyor"-

Soru: Son günlerde bir demokratikleşme paketinden söz ediliyor. Bunun içinde, Terörle Mücadele Kanunu ve TCK'nın değiştirilmesinin de yer alacağı ifade ediliyor. Hükümetin gündeminde böyle bir paket var mı, içeriğinde neler olacak-

Bozdağ: Şu anda Adalet Bakanlığımız bu konuyla alakalı bir dizi çalışmayı yürütüyor. Yeni bir çalışma da değil. Uzunca zamandır devam eden bir çalışma. Şu anda da sürüyor. Henüz bitmiş değil. Bittikten sonra detayları kamuoyuyla paylaşılacaktır.

-"Yasalardaki antidemokratik hükümler ayıklanacak"-

Soru: Yasalarda ayrımcılık ifadelerinin değiştirileceğine ilişkin bazı yasal düzenlemeler yapılacak mı-

Bozdağ: Hükümet programımızda, mevzuatımızdaki antidemokratik hükümlerin ayıklanmasıyla alakalı kamuoyuna, milletimize bir taahhüdümüz var. Mevzuatımızda ne kadar antidemokratik hüküm var, işin doğrusu bunu kimse net olarak bilemiyor. Bunların öncelikle tespiti, değerlendirilmesi ve ona göre de bunların hangisinin yürürlükten kaldırılacağı, hangilerinin değiştirileceği veya hangilerinin başka şekilde ele alınacağına ilişkin kararı, bu çalışmaların sonunda vermek mümkün olacaktır. Bu konuyla ilgili kapsamlı çalışma devam ediyor. Bu çalışma nihayete erdikten sonra o zaman soncunu göreceğiz. İnanıyorum ki mevzuatımızdaki antidemokratik hükümleri bizim temizlememiz halinde Türkiye'de önemli bir adımı atma imkanı bulmuş olacağız. Bu çalışmalar devam ediyor. 2012 yılında bunun somut

sonuçlarını görme imkanımız olacaktır.

Soru: Buna ilişkin bir adım 23. Dönem'de atılmış, Romanlarla ilgili ayrımcı ifadeler ilgili yasalardan çıkarılmıştı. Buna benzer çalışmalar mı olacak-

Bozdağ: Sadece 23. Dönem'de değil, 22. Dönemde de pek çok demokratikleşmeyle ilgili adımları attık. 23. Dönem'de Roman vatandaşlara dönük yasalarda incitici bir takım ifadeler vardı, onları yürürlükten kaldırdık. Bunun başka alanlarda da pek çok yansıması olabilir.

-"Önümüzdeki zaman içinde kapsamlı adımları atacağız"-

soru: Mesela hangi alanlarda-

Bozdağ: Kamuoyunda pek çok yasa tartışıldı. Sadece birini söyleyeyim, Siyasi Partiler Yasası (SPY)... Anayasanın 68 ve 69. maddelerinin SPY'e yansıması var. Siyasi partilere baktığımızda tüzükleri, programları var. Yasa öyle sınırlamalar koymuş ki 'Şu hükümleri tüzüğünüze koyamazsınız.' CHP, MHP, BDP, AK Parti'nin tüzüklerini yan yana koyduğunuzda pek çok konunun aynı denecek kadar benzer olduğunu göreceksiniz. Bu nereden kaynaklanıyor- Tüzüğün bu şekilde yazılması, SYP'nin buna aykırı tüzük yapılmasına imkan vermemesinden kaynaklanıyor. Biraz daha somutlaştırayım; delegeyle seçimin nasıl yapılacağını da belirliyor. Örneğin diyor ki 'İlçe başkanı seçeceksiniz ilçe delegesi lazım, il başkanı seçeceksiniz il delegesi lazım.' Eğer bir partinin üye sayısı 400'den azsa orada delege seçimi yapılmıyor. Çünkü üyelerin tamamı delege oluyor, onlar ilçe veya il başkanını seçebiliyor. Ama bir parti dedi ki 'Ben bütün üyelerle il, ilçe başkanı seçeceğim, şu işi yapacağım', Yasa buna izin vermiyor. Ben 'partiyim örgütlenme yapıyorum ama tüm Türkiye'de teşkilat kurmak istemiyorum', o zaman 'yüzde 60 örgütlenmeni tamamlamazsan seçime giremezsin' diyor. Bir ilde örgütlenmek için 'o ilin ilçeleriyle birlikte yüzde 60'ında teşkilatlanman lazım diyor. Ama 'ben her ilçeye teşkilat kurmayacağım, ile kuracağım' dediğimde yasa ona da izin vermiyor. Yönetim kurulu üye sayısı için 'asgari, azami sayı şu kadardır, sen arasında bir rakam tercih edebilirsin' diyor.

SPY'de antidemokratik olan ve özgürce siyaset yapmayı, özgürce örgütlenmeyi engelleyen o kadar hüküm var ki... Antidemokratik derken ben bunları kastediyorum. Bunları başkaca yasalara da yaygınlaştırabilirsiniz. Pek çok yasa var. SPY, 12 Eylül döneminden çıkarılan yasalardan biridir. Bunun gibi onlarca yasa var. Bu yasalar tarandığında bunların içerisinde antidemokratik olan pek çok hüküm ortaya çıkıyor. Bunlarla ilgili bir analiz, değerlendirmeden sonra yürürlükten kaldırılması gerekenleri yürürlükten kaldırarak, bazıları var ki kaldırmamak lazım değiştirmek lazım. O zaman onları demokrasideki usullere uygun olarak değiştirerek bizim adım atmamız lazım. Bu çalışmalar bu çerçevede atılacak adamlara ilişkin altyapı oluşturuyor. Önümüzdeki zaman içinde kapsamlı adımları atacağız.

Soru: Hükümetin önümüzdeki dönemde çıkarılmasını istediği, öncelik verdiği yasalar nelerdir-

Bozdağ: En önemlisi yeni anayasadır. Bizim 2011 seçimlerine giderken millete taahhüdümüz yeni anayasayı hayata geçirmektir. Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Parlamentoda olan bütün partilerin de bu anlamda çalışma sözü var. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu başarıyla görevini sonlandırır ve uzlaşılan bir metin ortaya koyarsa, yeni dönemin en önemli icraatı yeni anayasa olacaktır. Yeni anayasayı eğer 24. Dönem Parlamentosu hayata geçirirse, tarihe geçmiş olacaktır.

Türkiye ilk defa demokratik bir ortamda, bütün partilerin katılımıyla, milletin talepleri doğrultusunda, uzlaşarak, anlaşarak, kimsenin kimseye dayatma yapmadığı bir ortamda yeni anayasa yapma imkanı bulacaktır. Bu da tarihi bir adımdır, tarihi bir olaydır. İnşallah 2012, bu tarihi adımın atılması açısından önemli bir yıl olacak. Bu konudaki umudumu koruyorum. İnşallah 2012, Anayasanın adının 1982'den 2012 Anayasası olarak değiştiği tarihi bir yıl, tarihimizde de bir dönüm noktası, bir kavşak noktası olacaktır. 2012 yılının, 'Anayasa yılı' olması benim en önemli dileğimdir. Komisyon 14 aylık bir çalışma takvimini benimsedi. 2 ay doldu. Eğer Komisyon takvimine uyarsa 2012 içerisinde yeni anayasayı da hayata geçirmiş olacağız. Aksama olursa 2013'ün başına sarkabilir ama 2012'de benim dileğim. Çünkü süre 2012'de doluyor. 2012'de yeni anayasayı hayata geçirecek adımı parlamento atmış olacaktır.

-" Van'da yaşanan depremde ortaya çıkan sorunlar..."-

Öte yandan bizim 2012 yılına ilişkin önem verdiğimiz bir başka konu da Van'da yaşanan deprem felaketi... Böylesi felaketlerin olması halinde en az zarar görecek bir altyapı oluşturma çalışmaları devam ediyor. Bu çerçevede afet riski, yapı denetimi, bu konularda irtibatlı olan pek çok kanunda devrim sayılacak düzenleme çalışmaları yapılıyor. Geçenlerde Bakanlar Kurulunda bu konu oldukça geniş bir şekilde müzakere edildi. Bu müzakere sonucunda da çalışmalar devam ediyor. Oradaki tavsiye ve öneriler doğrultusunda da çalışmalar şekillendirilecek. Yeni yılla beraber bu konularda da çok önemli adımlar atılmış olacak. İmar, altyapı, denetim, afet riski, kentsel dönüşüm konusunda Türkiye'de geniş kapsamlı adımların atılacağı yıl olacaktır.

Başkaca konularda da önemli adımları bu yıl atmış olacağız. Ombudsmanlıkla ilgili yasayı hayata geçireceğiz. Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili kanun büyük ihtimalle bu yıl yasalaşma imkanı bulacak. 2012 yılı oldukça dolu bir yıl olacak, tarihi dönüşümlerin, değişimlerin olacağı bir yıl olacak.

-"Parti kapatmaları"-

Soru: BDP'nin kapatılmasıyla ilgili hazırlıklar olduğu konuşuluyor. Böyle bir gelişme hem demokrasinin durumu hem de Türk siyaseti açısından nasıl bir etki yaratır-

Bozdağ: Türkiye'nin partileri kapatarak bugüne kadar herhangi bir fikre yön ve istikamet verdiğini, başardığını görmedik. Baktığımız zaman BDP çizgisindeki partiler kapatıldı ama BDP'nin savunduğu fikirler, başka bir parti ve amblem altında varlığını sürdürmeye devam etti. Geçmişte RP ve FP çizgisinde epey parti kapatıldı. Ama baktığınızda o çizgide siyaset yapan fikirler de ortadan kalkmadı ve devam ediyor. Onun için parti kapatmaların herhangi bir sorunu çözmeye olumlu katkı vermediği çok açıktır. Esasında partileri halk kapatır, verdiği oylarla halk iktidar yapar veya iktidardan uzaklaştırır. Çünkü partiler fikirlerini ortaya koyarlar, o fikirlere göre vatandaş bunu beğenir veya beğenmez. Eğer bunların içinde suç olan eylemler varsa, bunlarla ilgili cumhuriyet savcılıkları var, soruşturma yapılır, TCK, TMK var. İşlenen her suçun karşılığının bizim mevzuatımızda müeyyidesi var. Bu müeyyideler çerçevesinde değerlendirmeler yapılabilir.

Ama siyasi partilerin kapatılması demokrasi açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Başka ülkelerde de kapatma kanunları var ama onların uygulamasına baktığımızda onlarca sene içinde kapatılan parti sayısı kimisinde hiç yok, kimisinde de oldukça az noktada. O nedenle biz parti kapatılmasının Türkiye'de hiçbir soruna çare olmadığını ifade ediyoruz, ifade etmemiz lazım. Çünkü partilerin suçu yok, parti bir örgüttür, yapıdır. Eğer bir suç işleniyorsa, yasaların suç saydığı bir takım eylemler fiiller varsa onları kişiler işliyor demektir. O zaman burada cezayı kişilere vermek, kişilerin soruşturulması ve cezalandırılması konusunda yasaların öngördüğü bir takım şeyler varsa o çerçevede kişilere ceza vermek daha doğru olandır. Ama partileri cezalandırmak bugüne kadar hiçbir soruna çözüm olmamıştır.

-"Temenni etmem"-

Benim duyduğum öyle bir şey de yok, basın yazıp çiziyor. Hiçbir partinin kapatılmasını temenni etmem. Partilere cezayı halk verir. Partileri kapatacaksa halk kapatır. Eğer bir yere getirecekse vatandaş getirecek, bir yerden gönderilecekse vatandaş gönderecek. Kişilerin suç işlemesi varsa zaten TCK var. Gereği yapılır. Terörle mücadele kapsamında bir suç varsa TMK var, onun gereği yapılır. Başkaca işlenmiş suç varsa bunların karşılığı var. Bir kişi, bir partiye mensup olduğu zaman bu suçları işlediği iddiası varsa, soruşturması, kovuşturması yasak olmuyor ki... Onlara ilişkin soruşturma, kovuşturma yapılabilir. Böyle durumda partiler o kişileri himaye edemez. Sadece milletvekilleriyle ilgili dokunulmazlık vardır. Partilerin kapatılması Türkiye'de hiçbir soruna çare olmamıştır. Eğer birileri hangi düşünceyi tehlike kabul ediyorsa, o tehlike hiçbir açıdan ortadan kalkmıyor. Çözüm olmuyor. Türkiye'yi Avrupa'da mahkum eden, demokratikleşme açısından Türkiye'yi sıkıntıya sokan pek çok karar vermiş olmaktan başka bizim yanımıza bir şey kalmıyor. Parti kapatmaların Türkiye'de artık tarih olması lazım.

-'Türkiye'ye dönük tersine beyin göçü başladı"-

Soru: Geçen yıl 36 bin Türk vatandaşı Almanya'dan kesin dönüş yaptı. Avrupa ülkelerinde ekonomik kriz ve ırkçılık söylemlerinin artması bu sayıyı artırır mı-

Bozdağ: Almanya'da Türklere karşı ayrımcı bazı uygulamalar var. Almanya'da bir Türk vatandaşı, Alman vatandaşı olduğunda ve eşini yanına götürmek istediğinde, Almanca sınavına tabi tutuluyor, sınavı geçerse vize veriyorlar. Bekar birisi Türkiye'den biriyle evlendiğinde ve onu yanına götürmek istediğinde dil sınavına tabi tutuyorlar, çocuklarıyla birleşmek istediğinde yine dil sınavına tabi tutuyorlar. Böylesi, insan haklarına, hukukun evrensel ilkelerine aykırı bir uygulama var. İnsanların ailesiyle bir araya gelmesini Almanca bilme şartına bağlama ilkel bir anlayıştır, insan haklarına aykırı anlayıştır. Bunu muhataplarımıza ifade ettik. Ama maalesef ayrımcı bir takım uygulamalar var. Başka pek çok ülkeye çifte vatandaşlık imkanı verilirken Türkler söz konusu olduğunda çifte vatandaşlık imkanı verilmiyor. Birinden birine tercihe zorlanıyor, bu da bir insan hakları ihlali ve ayrımcı bir yaklaşım. Bunu insani açıdan kabul etmek mümkün değildir.

Türkiye'nin son yıllarda ekonomik olarak güçlendiği aşikar. Bütün dünyada kriz yaşanırken Türkiye'de krizin etkilerinin yok denecek kadar az olması, ekonomide istikrarlı büyüme Türkiye'de büyük bir güven ortamı doğuruyor. Türkiye bugün dünya ekonomileri arasında hızla gelişen, güven veren bir ekonomi olma özelliğini devam ettiriyor. Bu, Türkiye'ye dışarıdan işgücü göçünü de artırıyor. Almanya vizeleri kaldırdığında 'Herkes Almanya'ya gelir' diye korku var ama ben bugün için tam tersi durumun olduğunu düşünüyorum. Böyle bir imkan çıksa, Almanya'dan Türkiye gelen kişi sayısı daha da çok artacaktır.

Almanya'dan Türkiye'ye dönüşlerin, Alman Hükümetinin veya oradaki bir takım uygulamalardan ziyade, Türkiye'deki imkanların iyileşmesiyle alakalı olduğunu görüyoruz. Özellikle eğitimli işgücü göçünün Türkiye'ye dönük arttığını görüyoruz. Hem özel sektörde, hem üniversitelerde hem de pek çok alanda yetişmiş insanların değerlendirildiğini görüyoruz. Bir nevi Türkiye'ye dönük tersine bir beyin işgücü göçü başladı. Sadece Almanya ile ilgili ve sınırlı değil, başkaca ülkelerle de alakalı bir duru bu.

-"Gönül rahatlığıyla oylarını kullanacak"-

Soru: Yurtdışındaki vatandaşların oy kullanmasıyla ilgili nasıl bir uygulama olacak-

Bozdağ: Düzenleme hayata geçirildi, ancak Anayasa Mahkemesi gizlilik esasını ihlal ettiği gerekçesiyle elektronik ortamda ve mektupla oy kullanmayı iptal etti. Daha sonra da YSK verdiği karardan ötürü 2011 seçimlerinde vatandaşlarımız oy kullanamadı. Başbakanımızın talimatı çerçevesinde yapılan çalışmalar sonucunda, şu anda Bakanlar Kurulunda imzaya açıldı, önümüzdeki günlerde Parlamentoya da sevkedilecek. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın hepsi, bağlı bulundukları konsolosluklarda kurulacak sandıklarda oy kullanacak. Aynı şekilde kapılarda oy kullanma imkanı da olacaktır. Ama herkes bağlı bulundukları konsolosluklarda kurulan sandıklarda bundan sonraki seçimde rahatlıkla oyunu kullanacak.

İlk seçim 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçimi olacak. Vatandaşlarımız Cumhurbaşkanı seçiminde Türkiye'ye gelerek bir masraf yapmadan gönül rahatlığıyla bulundukları yerlerde oylarını kullanabilecek.

-"Ortadoğu'da demokrasi havası esmeye başladı"-

Soru: 2011 yılını değerlendirir misiniz- ayrıca, yeni yıla ilişkin dilekleriniz nelerdir-

Bozdağ: 2011 yılı her açıdan yoğun bir yıl olarak geçti. Türkiye açısından 2011 dendiğinde, yapılan genel seçimlerdir. AK Parti bu seçimlerde yüzde 50 civarında oy alarak milletimizden üçüncü dönem iktidar yetkisi almıştır. Pek çok başkaca önemli adımlar atıldı. Dünyada da önemli olaylar oldu. Özellikle Arap Baharı ortaya çıktı; Tunus, Mısır, Libya'da yönetim değişti. Suriye'de halk ile yönetim arasında sorunlar var. Ama bir demokrasi havası Ortadoğu'da esmeye başladı. Bu anlamada da önemli değişimlere sahne oldu ve olmaya da devam ediyor.

2012 yılında tüm vatandaşlarımıza huzur ve mutluluk diliyorum. Herkesin gönlünde olan neyse bunun gerçekleşmesini diliyorum. - TBMM

Kaynak: AA

Son Dakika Politika İhtilafı Kanun Engelleyecek - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement