Sadece Nba'de Yıldızlaşmadılar! - Son Dakika
Spor

Sadece Nba'de Yıldızlaşmadılar!

Sadece Nba\'de Yıldızlaşmadılar!

ÖZEL İNCELEME Sedat BALCI sedatb@sporx.

22.11.2010 16:08
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

ÖZEL İNCELEME

Sedat BALCI

sedatb@sporx.com

Basketbolu seven hemen herkes için NBA'in yeri ayrıdır. Basketbol felsefeleri tartışılabilir. Avrupa'nın, kimilerine göre sıkıcı olan basketbol tarzını seven biri, NBA parkelerinde görmek istediği basketbolu ancak playoff'larda görür. Ama tartışılmayacak bir şey varsa o da, rüya ligdeki bazı oyuncuları canlı canlı, hatta kendi takımlarımızda izleme hayalimizdir.

Avrupa'da her sezon yüzlerce ABD'li basketbolcu forma giyiyor. Geçmişten bugüne baktığımızda ise bu sayı dört hanelere çıkıyor. Ancak bu binler içinde öyle isimler var ki... NBA'de yıldız olup Avrupa'ya gelenler ya da NBA'den, genç denebilecek yaşta ayrılıp bu özel deneyimi daha erken yaşayanlar... Oysa alışmışız, 35'lerinden sonra, haftada 1-2 gün maç yapmak ve nispeten iyi paralar kazanmak için Avrupa'yı seçen oyuncuları görmeye...

Bu kuralları yıkan oyuncular ve o döneme hakim olan sisteme karşı isyan bayrağı çeken kulüp yönetimleri, 90'lardan bu yana bazı özel isimleri Avrupa basketboluna sundu. Bu zincirin son ve belki de en büyük halkası ise Allen Iverson...

Bu incelemede sizlere, yakın geçmişte NBA'den ayrılıp ABD dışında basketbol oynamayı seçip bu kararlarıyla ses getirmiş oyuncuları tanıtacağız.

Aslında ucu açık bir konu olduğundan aklınızdaki pek çok farklı ismi, hatta Avrupa'nın basketbol anlamındaki küçük ülkelerinde tek tük boy göstermiş Magic Johnson (İsveç), Dennis Rodman (İngiltere) ve Scottie Pippen (Finlandiya) gibi efsaneleri bile bu listeye ekleyebilirsiniz ancak, daha profesyonel anlaşmalarla daha uzun süreli görev almış isimleri bu listeye koyduk.

Kariyeriyle bu listenin en üstlerinde olmayı hak eden George Gervin, Tom Chambers, Bob McAdoo, Bill Laimbeer, Kurt Rambis, Eddie Johnson, Michael Cooper, Alex English, Roy Tarpley, Marc Iavaroni, P.J. Brown, Brad Miller, Antonio Davis, Ben Wallace, Spudd Webb, Brian Shaw, Mahmoud Abdul Rauf, Kenny Anderson ve Scott Skiles gibi isimlerle bu listeyi uzatmak mümkün...

İşte sizler için yakın tarihten seçtiklerim...

10- Udonis Haslem

O gerçek bir görev adamı. Boyalı alanda yıllardır istikrarını korur, pis işleri sever, ribauntlarda etkili bir isim olur.

Miami Heat'te kimler geldi, kimler geçti ancak o hep Florida'da kaldı. Fransa'nın Chalon-sur-Saône takımında 2002-2003 sezonunda başlayan profesyonel kariyeri sonrası 30 yaşındaki oyuncu Heat'e geçti ve 2003-2004 sezonundan bu yana takımın vazgeçilmezleri arasında yer almasını bildi.

9- Rolando Blackman

Rolando Blackman ismi iki anlamda bizim için çok özel bir yere sahip! Efes Pilsen'in, 1996'da kazandığı Koraç Kupası finalinde rakibi, bugün Armani Jeans Milano ismiyle izlediğimiz ancak o dönem Avrupa'nın en önemli ekipleridnen olan Stefanel Milano idi. Bogdan Tanjevic yönetimindeki bu takımda kimler yoktu ki! Gregor Fucka, Dejan Bodiroga ve Rolando Blackman...

NBA'de 4 kez All-Star oynayacak kadar başarılı bir isim olmuş bu guard, forma giydiği dönemde hem hücum hem de savunmadaki etkinliğiyle tanınmıştı.

Basketbolu bıraktıktan sonra coachluk yapmya başlayan ve özellikle takımların savunma coachu olan ve hem Dallas Mavericks hem de Almanya Milli Takımı'nda bu görevi yerine getiren Blackman, son olarak 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda, eski antrenörü Bogdan Tanjevic'in ekibinde yer alıp 12 Dev Adam'ın savunma coachluğunu yaptı.

Rolando Blackman ile ilgili bir not daha... NBA kariyerinin son iki yılını geçirdiği New York Knicks'te 1994 yılında NBA Finali'ni gören ancak serinin son iki maçında John Starks'ın yedeği olan başarılı oyuncunun o dönemdeki coach'u Pat Riley, 2006'da verdiği bir demeçte, verdiği bu kararı "Coach'luk kariyerinin en büyük hatası" olarak nitelendirmiş ve hiç bir zaman unutamadığını itiraf etmişti.

8- Vinny Del Negro

İsminden de anlaşılacağı üzere saf bir ABD vatandaşı olmayan Del Negro, İtalyan kökleri olan bir isim. Kendisi, 90'lı yıllarda parkelerde boy gösteren "Manu Ginobili" olarak da bilinir. Engin Atsür'ün de okuduğu North Carolina State Wolfpack'de NCAA kariyerini geçiren Del Negro, İki sezon Sacramento Kings forması giydikten sonra İtalya'da Benetton Treviso formasıyla iki sezon geçirdi. Ardından 6 yıllık San Antonio Spurs macerası sonrası dört maçlığına Teamsystem Bologna forması giyen 1.93'lük guard, 1999-2001 yılları arasını da NBA'de geçirip emekli oldu.

Özellikle, 1992'de lig şampiyonluğu yaşadığı Benetton formasıyla 65 maçta 25.4 sayı ve 4.4 ribauntluk ortalamaları, Avrupa macerasının ne kadar iyi geçtiğinin göstergesi. O dönemki İtalya liginin de, kalite anlamında bugünkü İtalya Ligi ile alakası olmadığını, çok sayıda şampiyonluk adayının devrede olduğunu hatırlatmak lazım.

7- Anthony Mason

90'lı yıllar ve 2000'lerin başında NBA'in gözde forvetlerinden olan Anthony Mason, profesyonel kariyerinin ilk dönemi olan 1988-1989 sezonunu Marinos de Oriente ve Efes Pilsen'de geçirdi.

Ardından NBA'de New Jersey Nets, Denver Nuggets, New York Knicks, Charlotte Hornets, Miami Heat ve Milwaukee Bucks takımlarında geçiren solak oyuncu, bir kez All-Star bir kez de NBA'de "En İyi 6. Adam" ödüllerini almıştı.

Eğlencesine olan düşkünlüğüyle bilinen Mason'ın, Knicks'ten Hornets'e geçtiği 1996 yılında düzenlenen basın toplantısında bir gazetecinin "New York'tan Charlotte gibi sıkıcı bir şehre gidiyorsun. Bu konuda ne söyleyeceksin?" şeklindeki sorusuna "Şaka mı yapıyorsun. Ben İstanbul gibi bir şehirde yaşamış adamım" demiş biri aynı zamanda.

Efes Pilsen kariyeri boyunca parke dışı hayatıyla bilinen, hatta büyüklerimizden duyduğumuza göre idmana kasaturayla gelmişliği olan (Evindeki kanepeyi pencereden attığı da söylentiler arasındadır...) Mason'a fazla dayanamayan rahmetli coach Aydan Siyavuş, 75 bin dolara gelen bu oyuncuya kapıyı göstermiş ve ertesi sezondan itibaren Anthony Mason, Efes Pilsen günlerinin aksi performanslarla ligde yer edinmiştir.

6- Josh Childress

Josh Childress, bu listedeki diğer 9 isimden daha büyük bir oyuncu değil ancak yine de Avrupa'ya gelişi büyük ses getirmiş bir oyuncu. Yaşıtı olan çoğu NBA oyuncusunun aksine, NBA kariyeri daha başlamadan ya da sonunda Avrupa'ya gitmek yerine genç denebilecek bir yaşta (25) Avrupa'ya Olympiakos takımına geldi. 3 yıllık net 20 milyon dolar ücrete "Evet" demesi aslında NBA'de alamayacağı bir teklifti. Ancak çoğu oyuncu, daha az paraya NBA'de kalabiliyordu.

Yine de o bu Avrupa deneyimini denemeye karar verdi ve 2008-2010 yılları arasında iki sezon Pire ekibinde forma giydi. Atletik özellikleriyle rakipleri karşısında genelde avantaj sağlardı ancak yine de büyük maçlarda takımına zafer kazandıran, kupa getiren oyuncu olamadı. Ardından 2010-2011 sezonu öncesi Phoenix Suns formasıyle NBA'e dönüş yaptı.

Avrupa'da boy gösterdiği dönemde, maç haberleri, yaptıkları hep ABD basınında takip edildi. Bu sayede Olympiakos da NBA camiasının tanıdığı Avrupa kulüplerinden oldu.

5- Steve Francis

2000'lerin başında, harika başlayan NBA kariyeri sert bir düşüşle "şimdilik" sonlandı. Houston Rockets'ta Yao Ming ile çok iyi bir ikili olmuşlardı. 1.91'lik boyuna rağmen yaptığı smaçlar gözlerimizin pasını silerdi. Skor anlamında sıkıntı yaşamazken Yao Ming'i besleyerek asist hanesini de zenginleştirirdi.

Ancak Rockets, Rudy Tomjanovich'in yerine takımın başına Jeff van Gundy'i getirince işler değişti. Tracy McGrady'i Teksas yollarına düşüren dev bir takasla 2004-2005 sezonu öncesi Orlando Magic'e takas oldu. Buradaki iki sezonu, istatistik anlamında çok kötü değildi ancak bir türlü mutlu olamadı ve New York Knicks'e takas oldu. Burada da esk günlerini aratan "Stevie Franchise" Rick Adelman yönetimindeki Rockets'a dönüş yaptı ancak tendon sakatlığıyla sezonu kapattı.

Ardından hakları Memphis Grizzlies'a takas edildi. Grizzlies da kendisini serbest bıraktı. NBA kapılarının kendisine bir bir kapandığını gören bir zamanların yıldız ismi, son zamanların modasına uydu ve Çin'in Beijing Ducks takımıyla iki yıllığına anlaştı.

O da Iverson gibi henüz bitmediğini, NBA'de oynayabileceğini ispatlamak için Asya topraklarında var gücüyle mücadele edecek.

4- Stephon Marbury

Marbury yetenekli, All-Star maçları görmüş bir oyuncuydu ancak saha dışında sorunlu bir kişilik oldu. Özellikle 2004-2009 yılları arasında formasını giydiği, doğduğu şehrin takımı New York Knicks'te, Larry Brown ve Isiah Thomas ile yaşadığı sorunlar basketbolunun önüne geçti. En sonunda da Mike D'Antoni takımın başına geçti ve Chris Duhon'u tercih edip Marbury'i takımdan sildi. Hatta iş öyle bir noktaya geldi ki Knicks idmanlarına dahi katılması yasaklandı. Böylece popülaritesi de iyiden iyiye dibe vurdu.

Knicks yönetimi ile anlaşıp yollarını ayıran ve serbest kalan Stephon Marbury'e 2009 yılında, veteranlar ordusu kuran Boston Celtics bir şans verdi ve 2008-2009 sezonunu orada tamamladı.

Bir sonraki sezon ise Celtics'in veteran minimum kontrat teklifini yetersiz bulan veteran guard, Ocak 2010'a kadar basketboldan kopuk kaldı. Ardından, boştaki NBA yıldızlarına teklif götürerek liglerinin popülaritesini artırmak isteyen Çin'in Shanxi Zhongyu Brave Dragons takımı ona kucak açtı.

O sezon 15 maçta 22.9 sayı, 9.5 asist ve 2.6 top çalma ortalamalarını tutturan Marbury, geçtiğimiz Temmuz ayında takımıyla 3 yıllık kontrat yeniledi. Hatta kulübün, "Starbury" markalı ayakkabılarla bu birlikteliği paraya çevirmeye çalıştığı gözlemleniyor.

3- Byron Scott

Magic Johnson, James Worthy ve Kareem Abdul-Jabbar'dan oluşan unutulmaz Los Angeles Lakers'ın şutör guardı idi Byron Scott. Lakers ile kazandığı 3 şampiyonluk yüzüğü belki de NBA hedeflerinin tutmasını sağladı.

Scott 36 yaşında ise bir yıllığına Panathinaikos'a gitti. O dönem, Dominique Wilkins Teamsystem Bologna'da iken bir diğer NBA yıldızı olarak Avrupa'da boy göstermesi ise bugün bu konuda yaşadığımız zenginliğin temellerinin atıldığı adımlar olarak bilinmektedir.

Pana formasıyla o sezon lig şampiyonluğu yaşayan yıldız oyuncu, 23 maçta 18.3 sayı ortalamasıyla oynamıştı.

2- Dominique Wilkins

Allen Iverson gelene dek benim için bu listenin bir numarası Dominique Wilkins idi. Babasının ordudaki görevi nedeniyle Paris'te doğan Wilkins, NBA tarihinin en atletik isimlerinden oldu ve bu yönüyle Michael Jordan ile kıyaslandı. Hatta All-Star haftasonu etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen smaç yarışmalarında Michael Jordan'ı geçtiği zamanlar da oldu. Jordan başta olmak üzere çok ciddi rakiplere rağmen 2 kez smaç sampiyonu olması onun bu alandaki yeteneğinin en büyük ispatıdır.

9 kez All-Star, 1 kez ligin Sayı Kralı olan Wilkins, 1995-1996 ve 1997-1998 sezonlarında sırasıyla Panathinaikos ve Teamsystem Bologna formalarını giydi. Özellikle Yunanistan'da geçen 1996 yılında Yunanistan Ligi, Kupası ve Euroleague şampiyonlukları yaşayıp Yunanistan ve Euroleague'de MVP ödüllerini topladı.

Teamsystem Bologna formasıyla bir Ülkerspor maçı için İstanbul'a gelişi, o dönem henüz internet bağlantımın olmamasına rağmen televizyon ve basketbol dergileri sayesinde onu tanımamdan ötürü o maça okul çıkışı heyecanla gidişimi dün gibi hatırlarım.

1- Allen Iverson

ve "The Answer"... Yaşadığı onca soruna rağmen bir sene önce Iverson'ı değil Türkiye'de, NBA dışında düşünmeyi kim düşünebilirdi? Tamam belki 35 yaşında ancak basketbol olarak bitmediğini kanıtlamayı amaçlıyor. Güzel bir ülkede, her şeye sahip olacağı bir şehirde (Bu sözüm Anthony Mason'a...) mutlu bir hayat yaşamaması için hiç bir neden yok. Çin'i de zaten bu yüzden reddetti. Daha az paraya, Türkiye'yi seçti.

Bilen bilir. Bilmeyenler ise Youtube'da onun öldürücü crossover'larını izlesin. Belki bu yaşta o hünerlerini sergileme şansı pek sık olmayacak ama Beşiktaş Cola Turka'da geçireceği dönem zarfında onu savunacak onlarca isim, muhtemelen gençliğinde Allen Iverson posterleriyle odalarını donatmış, onun tarzını benimsemiştir.

Iverson'ın, ABD'deki imza törenini ESPN dahil onlarca ABD kanalı yerinde izledi ve onun İstanbul'a adım attığı anda yaşadığı her şey an be an ABD'de haber oldu. Sosyal ağlarda en çok konuşulan konular arasına girdi onun bu kararı... NBA TV, onun maçlarını ABD'ye izletmek için binlerce dolar ödeyecek.

Allen Iverson gibi, NBA'de "Yılın MVP'si" olmuş, 4 kez "Sayı Kralı" ve 11 kez "All-Star" seçilmiş bir süper yıldızın getireceği popülarite, reklam, heyecan ve taraftarı ancak Kobe Bryant, LeBron James, Shaquille O'Neal ve Dwyane Wade'i getirtirsen sağlarsın.

Göstereceği performans, Beşiktaş Cola Turka'ya parkede katacakları tartışılabilir ancak üstteki faktörlerden ötürü sadece ligimiz değil Avrupa, çok özel bir oyuncuyu izleme şansına sahip oldu.

Kaynak: Haberler.Com

Son Dakika Spor Sadece Nba'de Yıldızlaşmadılar! - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement