Suriye'de Krizin Yönü ve Amerika'ya Etkileri" Paneli

Carnegie Endowment Uluslararası Barış Merkezi tarafından ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen " Suriye'de Krizin Yönü ve Amerika'ya Etkileri" paneline katılan konuşmacılar, Suriye'nin geleceğiyle ilgili farklı projeksiyonlar çizdi.

Washington'ın önemli düşünce kuruluşlarından Carnegie'de düzenlenen Suriye paneline katılan farklı ülkelerden katılımcılar, ülkenin son durumuyla ilgili farklı değerlendirmeler yaptı.

Al Sharq Forum Kıdemli Araştırmacısı ve El Cezire Çalışmaları Merkezi üyesi Galip Dalay, Suriye'nin artık Türkiye için bir iç mesele olduğunu ve terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin adımlarının Ankara için öncelikli olduğunu vurguladı.

ABD'nin "retoriği bol, eylemi az" bir sürecin ardından yeni yönetimle birlikte ne tür adımlar atacağının merak edildiğini anlatan Dalay, Türkiye'nin Suriye'de tek başına bir rejim değişikliği peşinde olmadığını, ancak başta ABD olmak üzere uluslararası aktörlerin desteklediği bir rejim değişikliği planına destek olacağını ifade etti.

PKK/PYD sorunu ve DEAŞ tehdidini uzak tutmak

Türkiye için "DEAŞ'ı kendi sınırlarından uzaklaştırmanın" ve "PKK/PYD'nin devlet olmasını engellemenin" öncelik olduğuna işaret eden Dalay, aynı zamanda İran'ın etkisini sınırlamanın da bir başka unsur olduğunu anlattı.

PYD sorununun, PKK sorunu ile doğrudan bağlantılı olduğuna dikkat çeken Dalay, Türkiye'deki PKK ile mücadele sürecinin PYD ile mücadelenin kapsamını da etkilediğini dile getirdi.

Dalay, Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı ile amaçlarına genel anlamda ulaştığını, ABD, Rusya ve Esed rejimi unsurlarının Münbiç civarına gelmesiyle artık operasyonun sona erdirildiğini kaydetti.

DEAŞ'a karşı kara birliği önerisi

Öte yandan Atlantik Konseyi Ortadoğu uzmanı Frederic Hof ise, iki yıldır DEAŞ'a karşı ABD'nin diplomatik öncülüğünde uluslararası bir kara birliği oluşturulmasını önerdiğini, ancak bunun mümkün olmadığını söyledi.

Rakka'yı geri almanın kolay olmayacağını vurgulayan Hof, DEAŞ militanlarının yanı sıra bünyesinde birçok sivili de barındıran bir şehrin sivil zayiatı olmaksızın geri alınmasının neredeyse imkansız olduğunu belirtti.

Konuşmasında Tahran'ın önceliklerini anlatan eski İranlı diplomat Hüseyin Musavyan ise ABD'nin bölgedeki emperyal çıkarları için herkesle işbirliği yaptığını, ancak Suriye'deki emellerine ulaşamayınca Esed rejimini insan hakları ihlalleri ile suçladığını savundu.

Panelin diğer oturumlarında ise Suriye'de hala siyasi bir çözümün mümkün olup olmadığı ve mültecilerin durumu ile ilgili konular tartışıldı.