Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, yazar, düşünür ve çevirmen Cemil Meriç'i anmak amacıyla düzenlenen, "Doğumunun 100. Yılında Cemil Meriç Sempozyumu"nda "Tanıklıklar" konulu oturumu izledi.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde, "Bu Ülkeyi Yeniden Düşünmek" başlığıyla düzenlenen sempozyumun ilk oturumunu yöneten gazeteci, şair, yazar Beşir Ayvazoğlu, Cemil Meriç gibi büyük bir fikir, sanat ve edebiyat adamını anmaktan gurur duyduğunu söyledi.
Ayvazoğlu, Cemil Meriç'in kendisi için büyük bir anlam ve değer ifade ettiğini dile getirerek, "El yordamıyla yolumuzu bulmaya çalıştığımız zamanlarda, birdenbire Cemil Meriç adeta bir Hızır gibi elini bize uzatan, bizi boşluktan uzaya çeken, ufkumuzun genişlemesini sağlayan bir büyük insandı." dedi.
Yazarın kızı Prof. Dr. Ümit Meriç de babasının 12 Aralık 1916'da Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya geldiğini belirterek, "Cemil Meriç'in kitapları bu ülkeyi yeniden düşünmek için değil sadece, Ümrandan Uygarlığa, bir medeniyeti, kültürü de kollarına alarak, irfana yeniden taşımak için adeta bize hedef gösteren birer motto mahiyetindedir." diye konuştu.
"Dedesinin babası, bin bir tane Kuran-ı Kerim yazan, Hafız İdris Efendi" diyen Meriç, şunları anlattı:
"Kitapla tanışması 4 yaşında olmuştur. Ne zaman okuma yazma öğrendiğini hatırlamamaktadır. Evde gaz lambası ışığında, ailesine kitap okuyan bir babası vardır. İlk aldığı kitap, 6 yaşındayken 18 yaşındaki ablası Zehra ile gittiği kitapçıda ısrarla, ağlayarak satın aldırdığı, Mehmet Emin'in Türk Sazı kitabıdır. Bu kitabı ağlayarak aldırmıştır. Mehmet Emin'in kükreyen üslubu, Cemil Meriç'in de üslubunu etkileyen renklerden biri olarak bu yüzden karşımıza çıkmaktadır."
Prof. Dr. Meriç, babasının üslubunun imzalı olduğunu kaydederek, "Henüz çocuklarınıza, yuvalardan itibaren öğretmek için telaşa kapıldığınız İngilizce ve keza Fransızca bir dünya dili değildir. Yani edebiyatı yoktur, yazılı değildir. Rusça da keza öyle. Türkçe ise bin yıldan beri daha da eski tarihlerden beri, Anadolu Türkçesinden bahsediyorum, yaşayan, eserler veren bir dildir ve Cemil Meriç de bu Türkçe'nin 20. yüzyılda yaşayan zirvelerinden birisidir." ifadelerini kullandı.
"Ciddi miktarda fikir ve düşünce yokluğuyla karşı karşıyayız"
Yazar Cevat Özkaya, "Cemil Meriç'i Nasıl Hatırlamalı?" konulu konuşma yaparak, kendisinin 5 yıl boyunca Cemil Meriç'in öğrencisi olduğunu söyledi.
Cemil Meriç'in çok önemli bir yanının olduğunu dile getiren Özkaya, "Çünkü 1960'lı yılların sonundan itibaren, 1970'li yılların da başında, Cemil Meriç, farklı bir ses olarak ortaya çıktı. O dönemler, kitap okumak isteyenlerin, kitap bulabildikleri bir dönem değil." dedi.
Özkaya, 1970'lerde hasret duyulan birçok şeyin günümüzde var olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Var ama biz arzu ettiğimiz yerde ve durumda değiliz. Ciddi miktarda fikir ve düşünce yokluğuyla karşı karşıyayız. Yeni bir düşünce öğretme çağı, yeniden bir okuma hikayesiyle karşı karşıyayız. Böyle bir okumayı maalesef yeterince yapamıyoruz. Ben 1970'li yıllarda, bazı entelektüellerimizden ve abi dediğim insanlardan, 'Bir gün yüz bin tirajlı gazetemiz olursa, her şeyin bittiği zamandır' sözlerini duymuşumdur. Ne yüz bin tirajı? Milyona ulaşan tirajlar var ama bu tirajlarla beraber neyi yayacaksınız?"
"İki defa okumaya değmeyen kitap, bir kere okumaya da değmez"
"Jurnallerde Fikri Hür Bir Öznenin İnşası" başlıklı konuşma yapan yazar Yıldız Ramazanoğlu da lise çağlarından itibaren hikayeler yazmaya başladığını aktararak, "Bu hikayelerde Andre Gide'nin 'Dar Kapı'sındaki Alissa beni etkiliyor. Fakat mesela (o dönem) sırtımı yaslayacak sağlam bir şey arıyorum. Kendimizden bir şey olması lazım. Liseye gidiyorsun ve mesela Fatma Aliye'nin 'Muhadarat' kitabındaki Fazıla'yı tanımıyoruz. Mustafa Kutlu'nun Süheyla'sını bilmiyoruz. Kendi hikayemizden haberimiz yok. Tabii ki biz Batılı birtakım kahramanların hikayelerine benzetmeye çalışarak yazıyoruz. İnsan bunları zaman içinde fark ediyor. Benim ilk defa kendi hakikatimizle buluşma kitabım, 'Ümrandan Uygarlığa'. Bu da bana abimin hediyesiydi." diye konuştu.
Ramazanoğlu, lise çağlarındayken okuduğu bu kitabı defalarca tekrar okuduğuna vurgu yaparak, "Zaten iki defa okumaya değmeyen kitap, bir kere okumaya da değmez. Ben böyle düşünüyorum ve Peyami Safa'nın bir sözü vardır. Gençlere söylemek istemiştir, '10 tane kitap okuyacağına, bir tane kitabı 10 defa oku. Yani 10 defa okumaya değecek kitap oku. Cemil Meriç'e tekrar tekrar dönüp okuyorum." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Hüsamettin Arslan ise "Epistemik Cemaat ve Erken Bir Postmodern Olarak Cemil Meriç" konulu sunum yaptı. Usta yazarın "Bu Ülke" kitabını çok önemsediğinin altını çizen Arslan, bu nedenle Cemil Meriç'in filozof olduğunu söyledi.
Sempozyum, 11 Aralık'a kadar devam edecek.
Son Dakika › Kültür Sanat › Doğumunun 100. Yılında Cemil Meriç Sempozyumu' (2) - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?