Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Mevcut yatırım bütçesi ile tam gün eğitimi Türkiye'nin yaklaşık yüzde 80'ninde bir sene içinde halledebiliyoruz. Sadece Ankara için 11 aylık süremiz var, yapabiliriz bunu." dedi.
Selçuk, bakanlığının 2019 bütçesinin görüşüldüğü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
Selçuk, hayırseverlerin eğitime katkısına ilişkin bir soru üzerine, bu konuyu bir fon yönetimi sistematiği ile yürütmek istediklerini ve bununla ilgili yönetmeliği bitirme aşamasında olduklarını bildirdi.
Milletvekillerinin, sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarına ilişkin sorularına da yanıt veren Selçuk, sözleşmeli öğretmen ilanlarında koşulların çok önceden ilan edildiğini hatırlatarak, "Bu, 'başvurmasaydınız' anlamına gelmesin lütfen. Baştan kurallar belli." diye konuştu.
Selçuk, sözleşmeli öğretmenliğe olan ihtiyacı açıklayarak, "Çok somut olarak şöyle bir ihtiyaç var: 1 milyon 450 bin civarında çocuğumuzun olduğu bir bölge var. Bu bölgede bizim öğretmen tutma ihtimalimiz, kadrolu öğretmen sistematiği ile yaptığımız atamalarda yüzde 80'e yakın geri dönüş oluşuyor. Biz meslektaşlarımızın orada kalıcılığını sağlama konusunda sıkıntılar yaşamışız ve 2016'da böyle bir karar alınmış." ifadesini kullandı.
Sözleşmeli öğretmenlerle ilgili konunun Milli Eğitim Bakanlığının tek başına verebileceği bir karar değil, bir Hükümet kararı olduğuna işaret eden Selçuk, daha önce sağlık ve eş durumu gibi konularda yapılan iyileştirmelere değindi.
Türkiye'de öğretmen açığının en fazla Marmara bölgesinde olduğunu belirten Selçuk, bununla ilgili de önlemler alındığını bildirdi.
"Tabletin çok öncelikli olduğunu düşünmüyorum"
Bakan Selçuk, FATİH Projesi'ne ilişkin ifadelere ve rakamlara da değinerek, "30 milyar dolardan söz edildi. FATİH Projesi'ne başından beri toplam harcadığımız 3,4 milyar lira. Harcanan bütün para bu, 30 milyar dolar değil, 3 milyar dolar da değil." bilgisini verdi.
FATİH Projesi'nin bütçesinin çok büyük bir kısmının akıllı tahta ve dijital altyapıya yani okullara internet erişimi sağlanmasına ayrıldığını anlatan Selçuk, "Projenin tabletle ilgili kısmı vardır. Ben eğitim bilimi ile uğraşan birisi olarak tabletin çok öncelikli olduğunu düşünmüyorum. Samimiyetle söylemek istiyorum." dedi.
Tabletlerin FATİH Projesi'nin toplam bütçesi olan 3,4 milyar liralık bölümünün yüzde 22'sine karşılık geldiğini, bütçenin yüzde 30'unun ağ alt yapısına, yüzde 48'inin ise akıllı tahta kurulumlarına ayrıldığını anlatan Bakan Selçuk, "İçeriğin önceden hazırlanmış olması koşuluyla ilgili bazı sıkıntılar oluştu. Bu içerik konusuda da bizim önceliğimiz var. İçerikle ilgili büyük bir hamle yapıyoruz. Bu konuda her bir branşın spesifik ihtiyaçlarına yönelik bir çalışmaya hazırlanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
FATİH Projesi'nde altyapı kurulumunun önemine vurgu yapan Selçuk, "Buna ölü yatırım denilmesi gerçekten haksızlık." ifadesini kullandı.
Proje ile ilgili "şehir efsanesi" diyebileceği pek çok konunun bulunduğuna işaret eden Selçuk, bu konuyu Bakanlık olarak daha net anlatmak ve kamuoyu ile daha somut anlatmak gerektiğini bir ödev olarak aldığını vurguladı.
Yönetici atamada sınav hazırlığı
Bakan Selçuk, okul müdürlerinin de içinde bulunduğu yönetici atama süreçlerine ilişkin planlamalar konusunda da şu bilgileri aktardı:
"Önümüzdeki süreçte ilçe müdürü, il müdürü, şube müdürü ya da okul müdürü için çok somut, ölçülebilir, muhakkak surette liyakat esaslı bir süreci harekete geçireceğiz ve bununla ilgili sınavlar gelecek. Şu anda sınav hazırlığımız var. Uluslararası birtakım know-how'lar var. Bunlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz iki aydır. Bunlar tamamlandığında bütün okullarımızın müdürlerine bütün yöneticilerimize hangi seviyede hangi akreditasyonu getireceğiz, bunun değişmemesi yani kalıcı bir yönetmelik için de yine taahhütte bulunacağız, 3 yıllık süreçte Vizyon Belgesi'nin bir taahhüdü olarak. Bu akreditasyonu uygun olan yöneticilerimizin ya da adaylarımızın bu sınavı kimler kazanıyorsa onların okullarla ilgili ölçülebilir bir takım hedeflerle karşı karşıya kalmasını sağlayacağız."
"Okulun MR'ı çekilecek"
Daha önce öğretmen performansının uygulanmayacağını kamuoyuna duyurduğunu hatırlatan Selçuk, "Ama okul performansı uygulayacağız. Fakat bu bir yarış amaçlı değil, bir rekabet amaçlı değil. Sadece okulun MR'ını çekmek anlamında; neye ihtiyacı var, onu belirlemek anlamında. Online her bir okulu Ankara'dan cep telefonumuzdan izleme ve bu okulun neye ihtiyacı var meselesini anlık olarak görüp anlık olarak önlem almak için bunu yapacağız." değerlendirmesini yaptı.
Herbir okul müdürünün hedefini 24 parametrede soracaklarını bildiren Selçuk, "Bu parametreler de çalışıldı. Herbir okul hangi parametrelerde nasıl yoklanacak? Bunu şunun için önemsiyoruz. Bizim okullarımız, öğretmenlerimiz, süreçlerimize baktığımızda uluslararası birtakım araştırmalar, belgeler var. Oralarda bizim istatistiklerimiz çok sağlıklı geçmiyor. Çünkü veriye dayalı yönetim konusunda biraz mesafe almamız gerekiyor. Bununla ilgili de bütün veri tabanlarının bütünleştirilmesi ve ortak bir karar destek sisteminin oluşturulması konusunda aşağı yukarı amaç, yapı, süreç tasarımının incelenmesi bitmek üzere." ifadelerini kullandı.
"Karma eğitim esas"
Karma eğitimle ilgili bir soru üzerine Selçuk, Milli Eğitim Temel Kanunu'nda karma eğitimin esas olduğunun çok net ifade edildiğini kaydetti.
Cumhuriyetin başından hatta Osmanlı'dan beri kız ve erkek ayrı okulların bulunduğunu belirten Selçuk, kendisinin de erkek lisesi olarak başlayan Ankara Atatürk Lisesi'nde okuduğunu hatırlatarak, şöyle konuştu:
"Burada, eğer şöyle bir şey soruluyorsa: 'Türkiye'deki bütün okulların karma olmasından vazgeçilecek'. İnanın böyle bir şeyi oturup konuşmamıza gerek yok, böyle bir niyet de yok çaba da yok. Ama bazı okulların Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin de kız çocuklarının okula gönderilmeme riskinden dolayı desteklemesinin arkasında yatan olumlu niyet neyse bugün bazı okulların kız, bazı okulların erkek okulu olarak düzenlenmesi bütün dünyada olduğu gibi bir çeşitlendirme anlamında, yine bir eğitimci olarak benim için hiçbir sakıncası yok. Ama şu varsa, 'bütün okullar ayrı olsun'... O zaman oturup konuşalım. Bu başka bir şey. Milli Eğitim Bakanlığı'nın böyle bir perspektifi de yok, düşüncesi de yok çok net olarak ifade edeyim."
Selçuk, vakıf üniversitelerine yardım yapılıp yapılmadığına ilişkin bir soruya da "İki tane üniversitemizle ilgili Manas ve Ahmet Yesevi ile ilgili böyle bir şey var. Bu tabii uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmış devletlerarası bir anlaşma. Dolayısıyla biz bu çerçevede zaten yardım yapıyoruz ama herhangi bir vakıf üniversitesine herhangi bir şekilde hükümetin yardımı, katkısı, bütçe desteği kesinlikle yok." karşılığını verdi.
Bakan Ziya Selçuk, "Dershanelerle ilgili, son resmi adıyla özel öğretim kurslarına ilişkin önümüzdeki süreçte bu konu ile ilgili çok boyutlu bir çözümleme stratejisi geliştiriyoruz. Aslında bir senaryo olarak çalıştık. Bir çocuğu merkeze alarak onun hayat sahnesinde evinde, akran grubunda, sosyal medyasında, okulunda bunu nasıl herhangi bir ihtiyaç varsa ki var, bu ihtiyacı nasıl tamamlarız, nasıl destekleriz ile ilgili çok boyutlu bir strateji çalışıyoruz. Yani çocuğun kendi okulunda hafta sonu kurs alması biçiminde değil de bu çocuğun hayat sahnesine bakıp onun senkronizasyonuna uygun bir modelleme çalışıyoruz. Belki 1,5 ay içinde bununla ilgili bir modellemeyi ilan etmiş olacağız. Somut olarak bu konuda adımlar atılacak." diye konuştu.
"Çok sayıda kuruluşla iş birliği yapıyoruz"
Bakanlığın bazı kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı protokoller konusunda gelen sorulara yanıt veren Bakan Selçuk, bakanlığın çok sayıda kurum ve kuruluşla iş birliği yaptıklarını aktardı.
Selçuk, "Burada özellikle seçilmiş olan şu şu gruplar diye söz etmiyoruz. Bizim burada hizmet alımında bu vakıflara ya da derneklere ücret ödeyip ödemediğimiz de söylendi. Asla böyle bir şey yok. Bizim bu tür bütçeleri nereye harcadığımız somut olarak belli. Bu vakıf ya da dernekler, kendi bütçeleri içerisinde yardım, hayır ya da bağış adı altında birtakım çalışmalar yapıyorlar." diye konuştu.
Eğitim tarihi açısından köy enstitüleri ile yakından ilgilendiğini aktaran Bakan Selçuk, "Türkiye'de özgün bir modelin geliştirilmesine güzel demek niye sıkıntı olsun? Benim açımdan bir sıkıntı değil. Bu model güzel bir model ve evrilip geliştirilebilir de bir model." dedi.
Ancak bazı kişilerin kendi dünya görüşlerini çocuklar üzerinden politizasyona sokmasını doğru bulmadığını belirten Selçuk, "Yani ben çocuğumu vereceğim köy enstitülerine, adam olsun, vatana millete hayırlı olsun diyeceğim ama oradaki bazı kişiler, 'Ben Helen kültürünü benimsiyorum ve Antik Yunan'ı bu çocuklarla buluşturacağım ve onların böyle doktrini olması bizim için hedeftir' dediğinde bu da benim karşı olduğum bir şey. Metoda iyi bir şey diyebiliriz, metotlar iyi ya da kötü olabilir. Müzikle, ahşapla alakaları, kerpiç kesmekle alakaları konusunda çok fazla araştırmam var; güzel dediğim şeyler bunlar ama çatışmaya ya da tartışmaya yol açan hususlar varsa ben bunu da söylemek zorundayım. Yani bilimin namusu neyi gerektiriyorsa ben onu söyledim, geçmişteki yazılarımda, şu anda da onu söylüyorum." değerlendirmesini yaptı.
Tam gün eğitime geçme konusunda en büyük sıkıntının İstanbul olduğunu aktaran Selçuk, 2 sene içinde İstanbul'un tamamında bu sorunu halledebildiklerini belirterek, "Tam gün eğitimi Türkiye'nin yaklaşık yüzde 80'ninde bir sene içinde halledebiliyoruz mevcut yatırım bütçesi ile. Sadece Ankara için 11 aylık süremiz var, yapabiliriz bunu." ifadesini kullandı.
Bakan Selçuk'un konuşmasının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK, ÖSYM ve üniversitelerin 2019 yılı bütçeleri kabul edildi.
(Bitti)
Son Dakika › Politika › 2019 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?