Başbakan Davutoğlu: (4) - Son Dakika
Politika

Başbakan Davutoğlu: (4)

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. İnsanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir.

16.09.2015 20:00

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. İnsanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir. Biz o aidiyet bilincini tekrar kurduk" dedi.

Davutoğlu, NTV'deki canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

AK Parti 5. Olağan Kongresi'nde İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Çevre, Şehir ve Kültürden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı olmak üzere iki yeni genel başkanlığa neden ihtiyaç duyulduğuna ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, bu konuyu bir kaç aydır istişare ettiklerini belirterek, "Siyasi yapılar, canlı organizmalar zamanla kendilerini yenilemesi, ama yapının omurgasının, sinirlerinin, dokusunun muhafaza edilmesi icap eder" diye konuştu.

İnsan hakları konusunun AK Parti'nin en başından itibaren en fazla önem verdiği hususlardan biri olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "28 Şubat sonrası ortaya çıkan insan hakları ihlali, 'Eski Türkiye' diye kast ettiğimiz şeyler neyse, oradaki insan hakları ihlalleri bir anlamda AK Parti'yi çıkaran şartları ortaya koymuştur. Dolayısıyla insan haklarıyla ilgili özel bir genel başkan yardımcılığı bence bir zaruretti" ifadesini kullandı.

Geçmişte de değişik birimlerin, siyasi ve hukuki işlerin içinde, dış ilişkilerde, sosyal işlerin içinde insan haklarının dağılmış bir halde olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla bunu ihdas etmek bir zaruret halini aldı. Hepsini toplayacağız ve bu sadece insan haklarıyla ilgili değil, Türkiye'de çözüm süreci bağlamında tartıştığımız konular, Alevi çalıştayları bağlamında yapılan çalışmalar, Romanlar, bütün bunları içine alacak şekilde daha geniş bir kapsamla insan hakları düşünüyoruz. Dolayısıyla bu ihtiyaç hissedilen bir husustu."

Çevre, Şehir ve Kültürden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı konusunda da görüşlerini açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Gezi olayları ve bir çok tartışmalarda öyle bir yanlış algı oluştu ki sanki AK Parti, çevre ve şehir konusunda yeterli duyarlılığa sahip değilmiş gibi. Halbuki çevre konusunda, Türkiye'de ağaçlandırma konusunda dünyada nadir gösterilen ülkelerden biriyiz, 4 milyarı aşkın ağacın dikildiği, her yerde ormanların ihdas edildiği, bu çerçevede de bu çevre bilinciyle, şehir bilincini sürekli olarak, bazen de özeleştiri olarak ele alacak bir genel başkan yardımcılığı ihdas edilmesine de ihtiyaç olduğu kanaatindeyim.

Benim şehirlerle ilgili yaklaşımımı akademik hayattan beri takip edenler bilir. Bu şehirlerin korunması noktasında özellikle bizim 'yerel yönetimler' başlığı adı altında ayrı bir genel başkan yardımcılığımız var. O yönetimle ilgili bütün belediyelerin bağlı olduğu, irtibatta olduğu birimdir. Bu ise o belediyelerin, estetik ve çevre duyarlılığı içindeki yaklaşımlarına öncülük edecek bir şey. Orada da bir mimar arkadaşımız, Çiğdem Hanım görev yapıyor. Dolayısıyla bu yapının temel taşlarının bu anlamda oturduğu kanaatindeyim. Bir de tabi siyasi, erdem ve etik kurulu oluşturduk o da biraz önce dikkat ettiğimiz hususlar üzerinde duracak inşallah."

Terörle mücadele

Terörle mücadele konusunda da "Terör örgütünün hem siyasal ve kurumsal faaliyetlerini yürüttüklerini görüyoruz hem de şehir içlerine silahlarını, asfaltların altına bombaları yerleştirdiklerini görüyoruz, bunu nasıl yaptılar? Bu süreçte hükümet ettiğinize göre güvenlik birimleri bunu farketmediler mi? Yoksa 'süreç bozulmadı diye bazen müsamaha gösterildiği', 'valiler yeterince operasyon iznine imza atmadılar' gibi tartışmalar sürüyor. Çözüm Süreci neden bozuldu? Bu süreçte bunlar nasıl görüldü?" şeklindeki soru üzerine de Davutoğlu, Çözüm Süreci diye kastedilen sürecin temel dokusunun doğru anlaşılması gerektiğini söyledi.

Başbakan Davutoğlu, Türkiye'de değişik toplum kesimlerinin sadece Kürt vatandaşların değil bazen Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakar kesimlerin ve solcuların, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta baskı altında kaldıklarını anlattı. Bu dönemde hak ihlalleri olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bir çok yanlış uygulamalarla, devletin, halk nezdindeki, değişik kesimler nezdindeki meşruiyeti tartışmaya açıldı. AK Parti, Çözüm Süreci öncesinde 'Milli Birlik Kardeşlik Projesi', ondan önce 'demokratikleşme açılımları' vesaire ile yapmak istedikleri en önemli şey şuydu; herkesin kendisini ait hissettiği toplumsal, mezhepsel, kültürel yapının özelliklerini taşıma konusunda hiç bir ayrımcılık görmediği, herkesin huzur içerisinde kendisini ifade edebildiği, hiçbir dilin, hiçbir lehçenin baskı altına alınmadığı, çağdaş toplumlarda özgürlük alanları neyse onun gerçekleştirildiği siyasal, sosyolojik bir hayat alanı oluşturmak."

"Demokrasi geliştikçe özgürlük kanunu da genişledikçe terörün alanı daralır"

Bunun içinde gereken her şeyin yapıldığına işaret eden Davutoğlu, "Geçmişte terör örgütü özellikle 12 Eylül rejiminin yaptığı baskılar sebebiyle buradan mağdur olmuş halk kesimlerini, daha özel de de Kürt vatandaşlarımızın mağduriyetleri üzerinden istismar ederek, teröre devşirecek insan unsuru kazanmaya çalışıyorlardı. Demokrasi geliştikçe bizim anlayışımız şuydu; demokrasi geliştikçe özgürlük kanunu da genişledikçe terörün alanı daralır. Aslında bütün bu sürecin mantığı bu. İyi niyetli olan herkes için de bu geçerlidir. Yani eğer bir hak mağduriyeti dolayısıyla biri sokağa çıkmışsa, o mağduriyet kalktığında o sokaktan da çekilmesi lazım" ifadelerini kullandı.

Geçmişte "Bak bu devlet var ya senin anadilini kullanmana izin vermiyor?" şeklinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kast ederek, sözler söylendiğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Türklerin de Kürtlerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. Aidiyet bilinci değişik şekillerde dışarıya yansır ama insanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri bu aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir. Biz o aidiyet bilincini, hissiyatını tekrar kurduk. Kurduktan sonra kime oy verir, ne verirse herkesin şahsi kararıdır. Bunlar olurken, terörü tırmandıracak eylemler yapılıyorsa ki yapıldı, Kobani sebebiyle nasıl bir katliam gerçekleştirildiğini Diyarbakır'da değişik yerlerde biliyoruz. Bunlar yaşanırken Türkiye'de bu demokratikleşme adımları atılırken, Irak ve Suriye'de otoritenin ortadan kalkması suretiyle orada biriken silahları vesaireyi, Türkiye'ye değişik illegal yollarla sokup, bazı yerlerde depolama cihetine gidiliyorsa, işte o andan itibaren 'Barış demek, Çözüm Süreci' demek bu terörü destekleyen çevreler açısından anlamını kaybeder."

Çözüm Süreci'nin kendileri için önemine dikkati çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tam da Ortadoğu'da türbülans yaşanırken, Arap baharıyla, toplumlar dağılıp parçalara ayrılırken, Irak'ta, Suriye'de biz de tam onun ortasına 2013'te birleştirici bir hamle olarak ve terörü nihai kertede yok edici, bitirici bir darbe olarak bu süreci başlattık. İyi niyetle ve kararlılıkla, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanken, 'Baldıran şerbeti içerim, ne gerekiyorsa yaparız' diyerek de kararlılık gösterdik, siyasi risk aldık. Bu demokratikleşme süreci devam ederken, beklentimiz ve olması gereken bütün terör unsurlarının Türkiye'den çıkması ve silahsızlanmaydı. Fakat önce Gezi olaylarıyla atmosferin değişmesi, sanki Türkiye'de AK Parti iktidarı devam etmeyebilir, dolayısıyla da biz kendi eski yöntemlerimize terk etmeyelim diye bir bu kesimlerde hakim olması 17-25 Aralık olayları, arkasından gelen seçimler Tükiye'de gündemin bu anlamda onlar açısından iç ve dış gündemin terör eylemlerine zemin oluşturacak faaliyetler yapmasına imkan sağlayacak hale geldiğini düşündüler.

Yani 'Madem Suriye, Irak dağılıyor biz Türkiye'yi dağıtalım' bir anlayışla, 'Biz de Türkiye'de böyle bir etnik temelli bir ayrışmayı hızlandıralım', 'çözüm ve birleşme yerine bunu hızlandıran adımlar atalım' düşüncesiyle harekete geçti terör örgütü ve bu anlamda da 7 Haziran sonrasını da bulutlu havalar, puslu havalar ne derseniz diyelim, bunun çöktüğünü düşündükleri yerde Ceylanpınar saldırısı, Adıyaman saldırısıyla tekrar terörü başlattılar. Sadece saldırılar mı, sözler, şimdi cumhurbaşkanımıza saldırıyorlar, bana saldırıyorlar, partiye saldırıyorlar 'savaş başlattın' gibi veya 'terör operasyonları' gibi bu terör operasyonları onların eylemleri sebebiyle başladı."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Politika Başbakan Davutoğlu: (4) - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement