BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Bütün bu karışıklığı, eylemleri, direnişi yaratan, kıvılcımı çakan bu ülkenin Başbakanının kendisidir. İsyanın fitilini ateşlemiştir" dedi.
Demirtaş, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Taksim Gezi Parkı'yla ilgili eylemlerin nasıl başladığını anlattı.
Gezi Parkı'ndaki inşaatın durdurulması amacıyla başlatılan eylemlerde hiçbir göstericinin en küçük bir şiddet eylemi ortaya koymadığını belirten Demirtaş, "Ne zaman ki Başbakan 'kim ne yaparsa yapsın orada alışveriş merkezi yapacağız, yıkacağız' dedi, işler değişti ve o saatten beri Türkiye isyan günlerini yaşıyor.
Bütün bu karışıklığı, eylemleri, direnişi yaratan, kıvılcımı çakan bu ülkenin Başbakanının kendisidir. İsyanın fitilini ateşlemiştir" dedi.
"Elinde taş, sopa, hiçbir şiddet aleti olmayan gruba sanki Yavuz Selim'in askerleri gibi Allah Allah deyip düşmana saldırıyormuşçasına büyük bir öfke ve hırsla Taksim'de işkence faaliyetine başlandığını" öne süren Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte bütün insanları yaralayan ve kıvılcımı çakan bu görüntüler olmuştur. Herkes, insanlığa ve insanlığın değerlerine hakaret edildiğini hissetmiştir. Barışçı şekilde direnen gruba yönelik işkence görüntüleri, herkese, yakın geçmişte ve hafızasında aslında aynı hakarete maruz kaldığını anımsatmıştır. 'Biz yıllardır bu hakarete zaten maruz kalıyoruz' duygusuna kapılmışlardır. Bu hissiyat öfkeye dönüşmüştür. Başbakan'ın bu tutumu yıllardır birikmiş olan halk öfkesinin dışarı vurulmasının bir gerekçesi olmuştur. Taksim'de haklı duruşu gösteren topluluğu ve Sırrı Süreyya Önder'i kutluyorum ve geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum. Vekilimiz hedef gözetilerek yaralanmıştır. En yakın zamanda sağlığına kavuşmasını temenni ediyorum. Bir ağaçtan şaheser yaratmak sadece marangozların işi değilmiş, devrimciler de yapabiliyormuş. Bunu gösterdi arkadaşlarımız.
Kritik aşamada hükümet gerçekleri görebilse, yıllardır biriken öfkeyi anlayabilse, itidalli dille halktan özür dileyerek, oradaki topluluktan özür dileyerek halkın taleplerine kulak vererek meseleye yaklaşmış olsaydı bugün başka şeyler konuşuyor olacaktık.
Öfke, anketle ölçülmez. En büyük hatanız; halkın duygularını, düşüncelerini anketten okuyabileceğinizi zannettiniz. Halk anketlerden ne kadar öfkeli olduğunu hissettirmez. Halkla iç içe bir iktidar değilseniz öfke patladığında halkı ne hale getirdiğinizi anlarsınız. Yüzde elliyi tatmin etme uğruna geriye kalan yüzde ellinin hiçbir hassasiyetini, inancını, kimliğini, yaşam tarzını, dilini dikkate almayan, onu yok sayan anlayışla bir ülke yönetilemez. Türkiye'nin sadece yüzde ellisine hükümetlik, başbakanlık yaptınız. Kaldı ki bunun şu anda 50'de olup olmadığı da kesin değil.
Eğitim sistemine yönelik müdahalenin, Alevilere yönelik hakaretlerin, Kürtlere yıllardır yaptığı haksızlıkların, emekçilerle dalga geçen tutumunun, emrindeki yargının uygulamalarıyla yarattığı öfkenin, talimatla yönettiğin medyanın yol açtığı toplumsal travmanın, insanların yaşam tarzına müdahalenin yol açtığı kaygıların, Taksim'i 1 Mayıs'a yasaklamanın, üçüncü köprüye çocuğuna isim koyar gibi isim koymanın, özelleştirmelerle halkın malını yabancı sermayeye peşkeş çekmenin, aydınlara, gazetecilere gün aşırı hakaret etmenin ve daha birçok emrivaki hukuk dışı uygulamanın bu halkta yarattığı öfkeyi okuyamayacak kadar kibre bulaşmış bir başbakanın yol açtığı durumunu yaşıyor Türkiye. Bu öfke, hükümet tarafından okunamamış, anlaşılamamıştır"
- "Yavuz Sultan Selim köprüsü yapamazsınız"
80 yıldır iktidara gelenlerin, kendisi dışındaki herkesi yok saylamaya gayret eden bir tutum içinde olduğunu belirten Demirtaş, ülkenin her yurttaşından vergi alınıyorsa, her yurttaşa eşit derecede yaklaşılması gerektiğini söyledi.
Demirtaş, "Alevinin vergisiyle Yavuz Sultan Selim köprüsü yapamazsınız. Bu kadar nettir. Kendi villanın havuzuna bu ismi koyabilirsin ama kamunun parasıyla kamusal bir alanda Alevilere hakaret edecek şekilde bir tutum içerisine giremezsin. Bunu yaptığın zaman toplumun dokusuyla ve öfkesiyle oynamış olursun ve karşına böyle dikilirler" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın kritik günlerde ülkesinde kalıp, olaylarla ilgili halktan özür dileyip gereğini yapmak yerine yurt dışına çıktığını ve kalanları da tahrik etmekten geri durmadığını öne süren Demirtaş, "Gittin bari sussaydın. Hele hele, bir başbakanın 'bana oy veren yüzde 50 evde sabırsızlanıyor, sokağa çıkmak için bizden izin istiyor' deyip bununla halkı tehdit etmek, kendisine oy verenlerle oy vermeyenleri karşı karşıya getireceğini ima etmek, kelimenin tam anlamıyla bir faciadır. 'Sokağa dökerim, birbirinize kırdırırım' demeye getiriyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir ülke yönetme anlayışı? Sana oy verenler sana bağlı güvenlik güçleri mi? Bu sözün de derhal düzeltilmesi lazım. Bir Başbakanın asla aklından bile geçmemesi gerekenler ağzından çıkmıştır, düzeltilmesi gerekir" diye konuştu.
-Şiddete başvurmayın"
Taksim Gezi Parkı etrafından başlayan direnişin son derece saygın olduğunu belirten Demirtaş, "Orada ortaya koyulan tutum, bütün eylemlerin esas alması gereken ana çizgidir" şeklinde konuştu.
Ancak çoğu yerde bu direnişin, amacına uymayan noktalara ulaştığını ifade eden Demirtaş, "Birileri bu öfkeyi milliyetçi dalgaya dönüştürmeye, etnik ve mezhep gerilimi yaratmaya çalışıyor. Bu uyarıyı yapmak direnişi mahkum etmek değildir" dedi. Demirtaş, şunları söyledi:
"Gösteri yapan arkadaşlarımızın hiçbirinin hiçbir şekilde şiddete başvurmaması, meyletmemesi gerekir. Bu, hükümetin mesajı alması açısından da önemlidir. Bu girişim şu ana kadar hiçbir siyasi parti etrafında yürümedi. Biz de parti olarak buna saygı duyduk. Hassasiyetimiz bundan kaynaklıdır.
Özgürlükçü, sivil anayasa olmadan bu ve benzeri baskılar, tehditler devam edecektir. Mesele, AK Parti değil sistem meselesidir. Bu iktidarın devrilmesi yerine başka statüko gelmesi durumu değiştirmeyecektir. Şu anda yürütülen barış ve müzakere süreci daha fazla özgürlük ve demokrasi için sürdürülüyor. Müzakere, ülkenin doğusuna ve batısına pozitif yansımalıdır. Madem bu süreç başladı, Türkiye'de her sokak bunu hissetmelidir. Eğer silahlar susuyor, geri çekiliyorsa, sokaklar özgür olsun diyedir. Hükümet müzakere ruhuna ters olan bu tutumundan vazgeçmelidir. İnsanlar alanda, meydanlarda, kendilerini özgürce ifade edebilmelidir.
Küçük de olsa bazı siyasi hareketlerin, bütün bu toplumsal hareketi, müzakere karşıtlığına ve etnik karşıtlığa dönüştürmek istediğini biliyoruz. Bütün bunlara karşı dikkatli olunmalı.
Hükümet şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Türkiye'nin önüne değişim ve dönüşüm fırsatı çıkmıştır. Hükümet toplumun önüne demokratik reform paketiyle çıkmalıdır. Bu, hem sokağı da hem müzakere sürecini de rahatlatacaktır.
Başbakan kibirli, hakaret eden, tahrik eden dilden vazgeçmelidir. Polis şiddetine gerekçesiz, amasız hemen son verilmelidir. Polis, meydanlardan geri çekilmeli ve barışçıl gösterilere izin verildiği açıklanmalıdır. İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü bu sürecin kötü yönetilmesinden sorumlu oldukları için görevden alınmalı ve soruşturma açılmalıdır. Gözaltına alınan bütün göstericiler serbest bırakılmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet, Taksim Platformu ve ilgilileriyle görüşmeli ve ortak çözüm anlayışı geliştirilmelidir. Gezi Parkı'nın yıkımı derhal durdurulmalıdır. Bütün bunlar zor şeyler değil. Hatada ısrar daha büyük hatalara yol açar, geri dönülmesi zor tablolar ortaya çıkar."
Demirtaş, sokakta olanların barış ve çözüme destek vermelerini istedi. - TBMM
Son Dakika › Politika › BDP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?