CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin "Rumlar avantajlı olduğu anda bile sanki birşeyler kaybediyormuş gibi hareket ediyor ve Adaya dönüp süreci ağırdan alarak, pazarlık marjını fazlalaştırarak daha fazla taviz koparıyor." dedi.
Yılmaz, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Kıbrıs müzakerelerinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
İki turlu müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığını ifade eden Yılmaz, Kıbrıs görüşmelerinin "ver kurtul" mantığıyla yürütülmesinden üzüntü duyduklarını dile getirdi.
Görüşmelerin iki kurucu devletin mutlak eşitliğine dayanması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, "Burada özellikle Güney Kıbrıs Rum yönetiminin, KKTC'nin varlığını kabul etmeyen anlayışı sorun yaratıyor. AB'nin bu konudaki çifte standartları da ortada. Önemli olan burada Türkiye'nin nerede durduğudur. Rum tarafıyla Türk tarafı eşit müzakere yapmıyor." diye konuştu.
Görüşmelerin sona ermesine, Rum yönetiminin aşırı toprak talebi, garanti ve ittifak anlaşmalarında Türkiye'nin vazgeçmesi şartı, çözüm halinde güneyden kuzeye gelecek Rum sayısını 90 bine çekmesi ve dönüşümlü başkanlık konusunu kabul etmemesinin neden olduğunu vurgulayan Yılmaz, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Rumlar bu bahaneleri taktiksel olarak uyguluyor. Avantajlı olduğu anda bile sanki bir şeyler kaybediyormuş gibi hareket ediyor ve adaya dönüp süreci ağırdan alarak, pazarlık marjını fazlalaştırarak daha fazla taviz koparıyor. Toprak konusunda ciddi endişelerimiz var. KKTC görüşmelerde 29,2'ye ineceğini hemen kabul etti. Bu bizce yanlıştı. Garanti ve ittifak anlaşmalarıyla ilgili durum netleşmeden toprak ve diğer konuların sonuçlandırılması doğru bir yol değildi. Ocak ayındaki görüşmelerde ise haritalar değiş tokuş edilecek ve toprak konusunda Rum tarafı alabileceği yerleri alacak. 12 Ocak'taki garanti ve ittifak anlaşmalarını belki de terk edecek. Görüşmelere katılsa bile olumsuzlukla sonuçlanması için elinden gelen her şeyi yapacak ve akılda bu haritalar kalacak."
Rum tarafının olabildiğince KKTC topraklarını küçültme hedefiyle hareket ettiğine işaret eden Yılmaz, beraberinde getirdiği muhtemel harita örneği ile Rum tarafının stratejik yönden isteyeceği bölgeleri gösterdi.
Yılmaz, Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin, görüşmeler sonlandırıldığında, "Önemli bir fırsat kaçırılmıştır." demesi yerine Rum tarafının uzlaşmazlığına atıfta bulunmasının daha doğru olacağına inandığını söyledi.
Öztürk Yılmaz, 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs harekatının Türkiye için bir zafer olduğunu belirterek, "Burada sanki biz yenilmişiz de bir hezimetin müzakeresini yapıyoruz. Yani 1974 yılında kazandığımızı 2017 yılında masada kaybediyoruz. Böyle bir şey olamaz. Kimsenin gül hatırı için biz Kıbrıs'tan vazgeçemeyiz. Uluslararası konjonktürün çalkantılı olduğu bir dönümde hükümet üzerinde hangi baskıyı hissediyor ki burada olup bitene göz yumuyor?" dedi.
KKTC'nin haklarını savunmanın çözüme karşı olmak anlamına gelmeyeceğini belirten Yılmaz, "Bizim milli duyarlılığımızla sakın kimse dalga geçmesin. Burada kurucu devletler sonucu çıkmıyor. Maalesef Rum'un hakim olduğu federal bir devlet çıkıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Mavi Marmara davası
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Yılmaz, Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı davası savcısının iki ülke arasında imzalanan anlaşma dolayısıyla davanın düşürülmesi talebiyle ilgili görüşünün sorulması üzerine hükümetin İsrail ile ilgili kararında yanlış yaptığını savundu.
İsrail'e üst perdeden konuşan hükümetin 20 milyon dolar karşılığında Türkiye'nin itibarını yerle bir ettiğini öne süren Yılmaz, "Biz buna karşı olduğumuzu belirttik. Türkiye'nin itibarı yokmuş gibi davranıldı. O anlaşma Meclise geldiği gün İsrail ile ilgili söylenen her şey ve 'one minute' hikayesi çöpe atıldı. Orada bunu parasal bir şeye dökmemek gerekirdi. Şahısların davalarını hükümet böyle bir anlaşmaya giderek kapatmamalıydı." diye konuştu.
Yunanistan Savunma Bakanı Panos Kammenos'un, "Erdoğan Lozan'ı istemiyorsa Sevr'i verilim" şeklindeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Yılmaz, "Bu terbiyesizce bir açıklamadır. Kınıyorum. Bu açıklamayı yapan insanın Türkiye'nin AKP'den münezzeh olmadığını da bilmesini isteriz. Haddini aşmış terbiyesizce bir açıklamadır." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, başka bir soru üzerine, Fırat Kalkanı Harekatı'nda Suriye'nin kuzeyinde irtibat kesilen iki askerin durumundan endişe duyduklarını söyledi. Yılmaz, şöyle konuştu:
"İş zora girince Özgür Suriye Ordusu'nun bizim askerleri terk edip kaçması sonucu bu hadisenin olduğu duyumunu altık. Eğer durum böyleyse bu bizi son derece üzmüştür. Çok kritik bir yerde olduğumuzu bilmek lazım. Orası siyasi açıdan mayınlı bir arazi. Türkiye'yi tuzağa düşürecek bütün istihbari unsurlar, siyasi denklemler mevcut. Hükümetin bu konuyla ilgili açıklama yapması gerekir. Bunun ne olduğunu, kimin yaptığını bilmek istiyoruz."
Halep'te 30 kilometrelik alanda 300 bin insanın sıkışmış durumda olduğunun altını çizen Yılmaz, "Eğer BM bir şekilde orada ya da ülkenin tamamında bir ateşkesi devreye sokmazsa büyük bir insani trajediyle karşı karşıya kalacağız." dedi.
Son Dakika › Politika › Kıbrıs Müzakereleri - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?