HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "2 Kasım sabahı AKP zayıflayınca sabah demokratik cumhuriyete uyanmayacağız. Bu gerçeği hepimiz biliyoruz. Yine de 2 Kasım sabahı AKP zayıflasın istiyoruz çünkü değişime, dönüşüme giden yol artık oradan geçiyor" dedi.
Demirtaş, Özgürlükçü Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi tarafından İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen "92. Yılında Cumhuriyet ve Demokrasi" konulu panelde, Türkiye'nin demokrasi eksiği olan bir ülke olarak 2002 yılına geldiğini savundu.
Toplumun 3 Kasım 2002'de bir değişim arzusunda bulunduğunu dile getiren Demirtaş, " AK Parti'nin 13 yılı kötü, nobranca, hoyratça kullandığını" öne sürerek, şunları kaydetti:
"Ateşkes ve PKK'lıların ülke sınırlarının dışına çıktığı günlerdi. AB müzakere süreci başlamıştı ve Türkiye olumlu bir rüzgarın estiği bir zamanı yaşıyordu. Ekonomi, AKP'nin iktidara geldiği gün sıcak paraya dayalı bir rahatlama yaşıyordu, ekonomik kriz baskısı da kapıda yoktu. Toplumda muazzam bir beklenti, istek vardı. O rüzgarı yelkenine doldurdu AKP. O bizim yarattığımız rüzgardı. Hiç kimse kusura bakmasın ama Tayyip Erdoğan'ın rüzgarı filan, falan hikaye bunlar. Böyle bir şey yok."
Selahattin Demirtaş, devletin teslim edilen şeyi sonuna kadar savunduğunu dile getirerek, "Zannediliyor ki biz, bizi bir arada tuttuğu söylenen şeyleri yeniden kurgularsak, halk, kardeşlik, çoğulculuk, barış, özgürlük, laiklik, millet kavramlarını tartışmaya açarsak devlet paramparça olur. Bunları hepimizin ekseriyetle ortaklaşacağı şekilde yeniden tarifleyip devletin önüne malzeme olarak koyduğumuzda, devlet bu yeni durumu benimseyecektir çünkü devleti kurgulayan bizleriz. Bu kavramları tartıştıkça toplum, devlet nefes alacak" diye konuştu.
Şu anda tekçilik üzerine kodlama yapıldığını iddia eden Demirtaş, "Bizi bir arada tutacak tek şey teklik değildir, tek dil değildir, etnisiteye dayalı tek millet falan değildir, mezhep değildir. Çünkü biz çoğulcu bir toplumuz, çok dilli, çok inançlı, farklı yaşam tarzları olan, farklı tarihsel geçmişi olan, değişik medeniyetlerden beslenmiş karma bir toplumuz. Toplumumuzun ulus, millet anlayışı buna uygun bir tarifle ancak tariflenmeli, anayasa böyle norm olarak yazılmalıdır. Bu, Türk milletinin, Türk dilinin, Türk tarihinin, Türk geçmişinin ya da burası aynı zamanda Türklerin anavatanı olduğu gerçeğinin inkarı değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Demirtaş, cumhuriyet ve demokrasinin, tabanda ve devlet mekanizmasında birbirini zorlayarak, uzlaşarak, konuşarak gerçekleştireceği mücadeleden çıkacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Yoksa 2 Kasım sabahı AKP zayıflayınca sabah demokratik cumhuriyete uyanmayacağız. Bu gerçeği hepimiz biliyoruz. Yine de 2 Kasım sabahı AKP zayıflasın istiyoruz çünkü değişime, dönüşüme giden yol artık oradan geçiyor. Karşımızdaki anlayış, biriktirdiğimiz bütün bu mücadele sermayesini çarçur etmeye, harcamaya devam ediyor. Toplumu ısrarla kutuplaştırmaya devam ediyor. Yeni bir şey söylemeye, 'biz de bu ülkede varız, sana oy vermeyenler olarak biz de yurttaşız, bu ülkenin sahibiyiz, bizler de hep birlikte eşit, onurlu insanlarız' desek de sesimizi duymuyor. Duymak da istemiyor çünkü. Ona oy verenler ona yetiyor."
"Farkında değil ama onu besliyor bu üst akıl"
Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'nın "HDP'nin bir üst akıldan perspektif aldığı, Obama'ın seçim kampanyasını yürütenlerin HDP'ye akıl verdiğini" söylediğini ileri sürerek, şöyle konuştu:
"Bilemiyorum, bunu inanarak mı söylüyor yoksa danışmanları onu yanılttı mı? Şöyle mi düşündü. 'Böyle bir akıl olsa olsa orada olur?' Aynı cümlede, 'HDP'ye demişler ki o malum partiye, yalan ve iftira üretin ve bunu tekrarlayın, bir süre sonra bunlar gerçekmiş gibi olacak zaten'. Üst akıl bize bunu vermiş. Onu duyunca anladım ki evet hakikaten bir üst akıl var ve galiba bizi değil onu besliyor. Farkında değil ama onu besliyor bu üst akıl. Onun politikalarını, dilini yönlendiriyor. Kabataş yalanı mesela... Bir iftira ve yalan üretim merkezi olarak Cumhurbaşkanı alladı, pulladı ve bunu piyasaya sundu. 'Camide içki içtiler' yalanı. Hani cuma günü veriyorlardı görüntüleri. Mesele Cumhurbaşkanı... Bir iftira ve yalan olarak üretti, topluma sundu. Sonra kendileri bunun doğru olduğuna inandılar, kaldı öyle.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Spor Toto Süper Lig'de oynanan Trabzonspor- Gaziantepspor maçındaki olaylara değinerek, "Bir kişiyi zorla alıkoyduğunuzda TCK'ya göre suçtur. Bu adam bunu yapmış ve gururla 'uğruna canımı feda edeceğim liderim beni aradı da ondan sonra serbest bıraktım' diyor. Bakın hiç kimse sorgulamıyor bile. Ülkenin Cumhurbaşkanı, hali hazırda suç devam ederken, suçluyu arıyor, hürriyeti tahdit suçunu işleyen kişiyi arıyor ve ondan 'suç işlemeyi bitir, o kişileri serbest bırak' diye ricada bulunuyor. O da 'hay hay, ben zaten canımı veririm sana ne demek' diyor. İş tatlıya bağlanıyor" diye konuştu.
Trabzonspor Kulübü Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu'nun "kadın gibi 100 sene yaşayacak yerde adam gibi bir sene yaşarım" sözünü anımsatan Demirtaş, "Bu spor kulübü başkanının eşi, annesi... Hiç kimse itiraz etmesin de onlar itiraz etsin. Çıksınlar 'kadın olarak yaşamak onursuzluk mudur?' desinler. Biz senin gibi 1 dakika yaşayacağımıza, özgürlüğüne düşkün bir kadın gibi bir saniyede canımızı veririz, kadın gibi yaşarız daha iyidir" dedi.
Son Dakika › Güncel › 92. Yılında Cumhuriyet ve Demokrasi' Paneli - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?