Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, " Polis, 'aradan zaman geçti, tekrar bir arama yapalım, bir hüviyet tespiti yapalım' dediğinde belediye görevlileri kesinlikle izin vermemiştir. 'Burası güvenlidir, burası bizim yönetimimizdedir, polisi istemiyoruz' demişlerdir, Taraf Gazetesi duysun diye söylüyorum" dedi.
Başbakanlık Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü Arınç, "Görüyorum ki AK Parti artık tek başına hükümet kuramıyor, mutlaka CHP veya MHP'den birisiyle hükümet kuracaktır" değerlendirmesini yaptı.
Her iki partinin de Çözüm Süreci için zaman zaman eleştirilerde bulunduğunu belirterek, Çözüm Süreci'ni MHP'nin aslında kategorik olarak reddettiğini, CHP'nin de bazı konularda eleştiri oklarını yönelttiğini anlatan Arınç, "Geldiğimiz aşamada şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Politik söylemlerin dışından bu eleştirilerin kabul edilebilir bir yönü vardır. Dolayısıyla hükümet, kiminle kurulursa kurulsun yeni dönemde Çözüm Süreci'ni rasyonel bir şekilde yeniden ele almak, örgütün kazanımlarını ve bunun karşılığında da Türkiye'ye verdiği zararları izole edecek yeni bir sistemi ortaya koymak zorundadır" diye konuştu.
Arınç, "Kamu düzeni ve güvenliğinde sıkıntı bulunduğu takdirde, Çözüm Süreci'nin yürümesi de mümkün değil, bunlar birbirlerinin alternatifi değildir. Mutlaka Çözüm Süreci de olmalı, ama silah ile şiddet olmamalıdır" dedi.
Bir siyasi partinin hiçbir zaman silah ve şiddetten yana tavır almaması gerektiğini vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hem bu olaylar öncesinde, hem bu olayların akabinde Sayın Demirtaş'ın da Sayın Yüksekdağ'ın da ve diğer partililerin yaptığı açıklamalar da 'HDP'nin halen örgütle iç içe geçmiş bir siyasi unsur' olduğunu göstermektedir. 'Eş Başkan' denilen kişi, 'biz sırtımızı, PYD'ye, YPG'ye, YPJ'ye yaslıyoruz' diyebiliyor. Bunların hepsi PKK'nın yan örgütleridir. Aynı amaca hizmet eden silahlı örgütlerdir, KCK da bunlardan birisidir. 'Biz onlarla beraberiz, onların sayesinde bu oyları aldık, onlar olmadan biz yaşayamayız' anlamına gelen bu açıklamalar bir partinin genel başkanına yakışmaz. Hükümet'i suçlayacakları yerlerde, bu olayların faillerini lanetlemek, kim olursa olsun bunların tamamen etkisiz hale getirilmesini istemeleri gerekir."
Arınç, bu konuda sadece HDP'ye değil basına da önemli görevler düştüğüne dikkati çekerek, "Bugün bir gazetede okudum, yüreğim titredi, içim rahatsız oldu. Diyor ki belirli bir gazete, 'polis neredeydi' diye şikayet ediyorlarmış. Polis oradaydı ama siz polisin vazifesini engellediniz. Durum şudur: Ben, bu olayda hayatını kaybetmiş, yaralı olarak kurtulmuş veya bir vesileyle olayın dışında kalmış 200 civarındaki o insanları masum görüyorum" diye konuştu.
"Belediye görevlileri kesinlikle izin vermemiştir"
"Otobüslerle gelmiştir bu insanlar, masumane bir amaçla geldiklerini biliyoruz, yani Kobani ile dayanışma içinde olacaklar" diyen Arınç, bunun şiddet içermeyen bir gösteri olduğunu, kendilerinin de bunu böyle kabul ettiğini ifade etti.
Arınç, bu kişilerin otobüslerden indiklerinde sadece polisin arama yapmak istediğini, kendilerinin de müsaadesiyle arama yapıldığını kaydederek, daha sonra içlerinden birkaçının polis merkezine davet edilip, kimlik tespitinden sonra serbest bırakıldığını anlattı.
Ardından bu kişilerin Suruç Belediyesinin Amara Kültür Merkezine girdiklerini anımsatan Arınç, şunları söyledi:
"Polis, 'aradan zaman geçti, tekrar bir arama yapalım, bir hüviyet tespiti yapalım' dediğinde belediye görevlileri kesinlikle izin vermemiştir. 'Burası güvenlidir, burası bizim yönetimimizdedir, polisi istemiyoruz' demişlerdir, Taraf Gazetesi duysun diye söylüyorum. Bildiği halde bu yalan başlığı atan gazeteden herkes bir nebze bir ders aldın diye söylüyorum.
Maalesef orada tekrar tespit yapılamamıştır. Sonunda o grubun arasına giren birisi, sırtını ağaca da yaslamak suretiyle hem kendi hayatına hemde 32 canımızın hayatını kaybetmesine yol açan eylem yapmıştır. Şimdi düşünebiliyor musunuz, birbirlerini tanıyan bu insanlar aralarına birisinin karıştığını görmemişler veya fark edememişlerdir veya kendilerinden birisi zannetmişlerdir. İlk aramada olmayan bu kişi, bu belediyenin bahçesine nasıl girmiş, bu açıklamayı yapan insanların arasına nasıl sızmış ve vücudundaki patlayıcıyı maddeyi, ağacın da ortadan yarılmasına yol açacak biçimde nasıl patlatmıştır? Amara Kültür Merkezinde güvenlik kameralarının olduğu söyleniyor ama aldığımız bilgi, '10 aydır kullanılamaz durumda'. Güvenlik kameralarının bulunmadığı bir yerde arama yapılmasına belediye izin vermiyor."
"Hepsini yapanlar da HDP'nin yöneticileri"
Arınç, güvenlik kameralarının 10 aydır çalışmadığının İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin başlattığı araştırmada ortaya çıktığını, terör uzmanlarının mobese ve güvenlik kayıtlarından delil elde etmeye çalıştığının altını çizdi.
Patlamanın meydana geldiği kültür merkezinde bulunan iki güvenlik kamerasının çalışmadığının tespit edildiğini aktaran Arınç, "Güvenlik kameralarının Kobani'deki Kürt gruplarla DAEŞ arasındaki çatışmaların başladığı Ekim 2014'ten bu yana yaklaşık 10 aydır aktif olmadığı ortaya çıktı. Buradan bir amaç çıkarabilirsiniz. 'Kamera sisteminin güvenlik güçlerinin söz konusu merkeze gelenleri tespit edebilir' düşüncesiyle pasif duruma getirilmiş olabileceği değerlendiriliyor" dedi.
Arınç, geçen yıl Suruç Belediyesine ait On Bir Nisan mahallesindeki bir binada, güvenlik güçlerince yapılan aramada 18 el bombası, iki kalaşnikof, bir av tüfeği, 52 mermi, 207 kamuflajlı elbise, 31 çift ayakkabı, patlayıcı madde yapımında kullanılan malzemelerin ele geçirildiği bilgisini de paylaştı.
"Polis yoktu" diyenlere bir soru sormak istediğini belirten Arınç, şunları kaydetti:
"Ölenlerin içerisinde ne belediyeden bir yetkili var, ne de HDP il ve ilçe yöneticilerinden bir kişi var. Bunların o topluluk içerisine özel olarak sokulmadığı, uzakta kaldıkları ve bırakıldıkları da ayrı bir istihbarat konusu. Şimdi bütün bu soruların cevaplarını bulacağız, bunlar için çalışıyoruz. Hala polise, hükümete hedef alan kan üzerinden terör örgütlerinin propagandasını yapmaya kalkan, Türkiye üzerindeki kirli emelleri için insanların hayatını hiçe sayanlara destek olmaya çalışan çok az sayıda da olsa medyanın da dikkatli olmasını istiyorum. Türkiye'de fevkalade büyük bir algı operasyonu yapılıyor, bu operasyonla Türkiye, yurt içinde ve dışında DAEŞ'e müzahir bir hükümet olarak gösterilmeye çalışılıyor. Bu insafsızlıktır, reddediyoruz artık bu yalanlara kimse katılmasın.
Burada hiçbir HDP il yöneticisi, il belediye başkanı, ilçe belediye başkanı, ilçe yöneticisi yok. Halbuki bütün kayıtlar gösteriyor ki Suruç'ta her gün en az 3 tane gösteri yapılıyor, bu gösterilerin dışında defalarca her olay sebebiyle açıklamalar yapılıyor. ve hepsini yapanlar da HDP'nin yöneticileri. Acaba bu grubun içine neden gelmediler, niye katılmadılar? Neden orada yoklardı?. Çok masum bir gerekçeleri olabilir, doğrusu öğrenmek isteriz. 'Ama asker yoktu, hükümet neredeydi, katil Erdoğan' diye bu ülkenin Cumhurbaşkanı'na hakaretler yağdıran soysuzlara karşı herkesin dikkatli olmasını rica ediyorum."
"Bu mutabakat dediğiniz şey haşa Allah'ın emri değil"
Çözüm Süreci'ne ilişkin Dolmabahçe mutabakatıyla ilgili soru üzerine Bülent Arınç, "Bu 'mutabakat' diye nitelendiriliyor. Bildiğiniz gibi hükümet ve HDP kanadından bazı arkadaşlarımız bir araya gelmişlerdi. İki taraf da bir açıklama yaptı. Bu açıklamanın 28 Şubat'ta olmasının tek bir sebebi vardı. O da Nevruz günü Öcalan tarafından yapılacak açıklamanın içeriğinin, sınırlarının belli olması" açıklamasını yaptı.
28 Şubat'tan bu yana bakıldığında o günkü iklimin, Nevruz günü değiştiğini vurgulayan Arınç, üzerinde mutabık kalınan açıklama ve sözler tutulmadığı için Nevruz'da mutabık kalınmayan mektubun okunduğunu belirtti.
Seçim sürecinde de HDP'nin verdiği sözlerin aksine her türlü baskı ve tehdidi uyguladığını anlatan Bülent Arınç, şöyle devam etti:
"Sözleri tutmayanlar onlardır. Biz, Çözüm Süreci'nde masadan kalkmıyoruz ama Çözüm Süreci diyerek, bu kanunsuzluklara göz yummamız mümkün değil. Daha önceki görüşmelerde olumlu noktalara varılmıştır, o olumlu noktalar mutlaka devam edecektir. Bizi Çözüm Süreci'ndeki mutabakata aykırı hareket etmekle suçlayan bir Demirtaş'a bunları tekrar hatırlatıyorum. Çözüm Süreci'nin devam etmesi HDP'nin üzerine düşeni fazlasıyla yapması, örgütle silahla şiddetle işbirliğini kestiğine dair kamuoyunu inandırıcı beyanlarda bulunması...Bunun bir işareti Sayın Başbakanımızın 4 partiden talep ettiği deklarasyona imza atmakla mümkün olabilir. Bu 'mutabakat' dediğiniz şey haşa Allah'ın emri değil, orada hükümetimizi temsilen bakanlar iyi niyetli temennileri dile getirmiş, ama sözünde durmayan HDP kanadı olmuştur."
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Bakanlar Kurulu Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?