HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Kamp Armen, sadece Ermeniler açısından değil ortak toplumsal bir hafıza açısından önemliydi. Çok sayıda insan biliyorsunuz onun için gece gündüz mücadele etti, nöbetler tutuldu, kampanyalar yürütüldü. Ben emeği geçenlere, mücadele eden herkese teşekkür ediyorum" dedi.
Demirtaş, Taksim'deki Elite World Hotel'de, Rum, Süryani, Ermeni ve Yahudi toplum temsilcileriyle bir araya geldi.
Güne iyi başlamadıklarını ifade eden Demirtaş, bir basın yayın kuruluşuna el konulduğunu, kayyum adı altında neredeyse bir zulümle karşılaşıldığını öne sürdü.
Demirtaş, "Çok mu şaşırdık? Yok. Burası AKP Türkiye'si. Maalesef, şu veya bu düzeyde hukuksuz, anayasaya uymayan, hiçbir iç hukukumuzda veya uluslararası hukukta yeri olmayan çok sayıda uygulamayla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bizi çok şok eden, şaşırtan değil ama bir kez daha yaralayan ve üzen bir olayla güne başladık" değerlendirmesinde bulundu.
Bunun kabul edilemez bir uygulama olduğunu öne süren Demirtaş, HDP olarak özgürlükler, insan hakları ve demokrasinin, "amasız, ancaksız", düşüncesine, kimliğine, inancına, ideolojisine bakılmaksızın herkes için geçerli olduğunu savunduklarını kaydetti.
Demirtaş, "Doğrudan kendi haklarını bu kadar aleni bir şekilde gasp eden bir uygulamaya hiç kimsenin sessiz kalmayacağını da hükümetin bilmesi lazım. Bu baskı uygulamaları belki şu anda bir medya grubuna yönelik bir baskıymış gibi görünüyor ama toplumun tamamı hedefleniyor aslında" diye konuştu.
Basın ve ifade özgürlüğünün, en geniş tanımıyla düşünce hak ve özgürlüklerin anası olduğunu belirten Demirtaş, onun ihlal edildiği yerde geri kalan hiçbir özgürlüğün de korunamayacağını ileri sürdü.
"Yaşam hakkı, en ciddi en kutsal olandır ama yaşam hakkını koruyabilmenin ilk şartı düşünce özgürlüğüdür" diyen Demirtaş, "Bu kadar ciddi bir ihlalle güne başlamış olduk. Umut ediyorum bütün bu yaşananlardan, toplum olarak doğru dersler çıkarırız. Her şeyden önce siyasetçilerin doğru dersler çıkarmasını diliyorum. Önümüzde 1 Kasım var" şeklinde konuştu.
Bütün bu olup bitenleri tersine çevirebilecek bir sonucu 1 Kasım'da elde etmeyi umduklarını anlatan Demirtaş, "Türkiye toplumu olarak bunu hak ettiğimizi düşünüyoruz. Mevcut iktidarın da bütün bu baskı, zulüm anlayışıyla Türkiye'yi getirdiği bu uçurumun kıyısından artık geri döndürebilecek bir akıl tutulmasından vazgeçeceğini temenni ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Bizim açımızdan önemli bir buluşma"
Selahattin Demirtaş, bu buluşmanın kendileri açısından önemli olduğunu belirterek, Türkiye toplumu olarak binlerce yıldır, Mezopotamya ve Anadolu topraklarında yaşayan kadim kültürler ve medeniyetlerle, onların biriktirdiği büyük mirasları devralan, halkların, inançların temsilcileri olduklarını söyledi.
Demirtaş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hep derler ya; 'Biz Türkiye'de farklı inançlar, kültürler, Türkiye'nin zenginliğiyiz.' Süs gibi algılarlar. Ben de onlardan biri olduğum için Kürtler de bu ülkenin zenginliği gibi görülür daha doğrusu bizler aksesuar olarak, bu zenginliği süsleyen yan ürünler olarak ele alındık. Devlet erkinin, yönetiminin, egemenlerin aklına şu gelmedi; Bu zenginliğin, işin esası, asıl olduğu, süs olmadığı, dekor olmadığı ana unsur olduğu çoğu zaman unutturulmaya çalışıldı. Önemli ölçüde de başarıldı maalesef. Zannediliyor ki Türkiye'de 1923'ten sonra insanlar yaşamaya başladı, ondan öncesinde halk yoktu, burada yaşayan topluluklar, gruplar yoktu. 1923 itibarıyla Türkiye'de yeni bir tarih yazıldı, yeni bir toplum, bir millet inşası, buna bağlı yeni bir devlet inşası. Maalesef bürokrasinden eğitime, medyanın dilinden, sivil topluma kadar her alanda bir tekleştirme, tarihi geçmişi yok sayma, onunla yüzleşmekten ısrarla kaçınarak, bir enkazın üzerine görkemli bir bina inşa etmeye çalışıldı. Fakat enkaz o kadar büyük ki istediğiniz kadar görkemli bina yapmaya çalışın üzerine olmuyor işte. Temelli çürük, sağlam değil."
"Huzursuz ettiğiniz herkes size bir fatura olarak geri döner"
Demirtaş, 90 yıldır bu anlayışla hep birlikte, imkanları ölçüsünde mücadele ettiklerini belirterek, yaşanan sorunlar çözülmediği sürece Türkiye'de demokrasinin inşa edilemeyeceğini savundu.
Siyasi olarak ne vadedilirse edilsin işin özünün çoğulcu demokrasi olduğunun altını çizen Demirtaş, "Böyle bir toplumu ısrarla ve inatla bilime, sosyolojiye, vicdana, ahlaka her şeye aykırı bir şekilde tekleştirmeye çalışırsanız, bunu da zorla, ısrarla baskıyla yapmaya çalışırsanız o toplumda asla huzur olmaz. Huzursuz ettiğiniz herkes size bir fatura olarak geri döner" değerlendirmesinde bulundu.
Bu anlayışın hala mevcut iktidar tarafından da sürdürüldüğünü ileri süren Demirtaş, konuşmasına şöyle devam etti:
"Tekçilik konusunda ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı, ısrarla meydanlarda, 'Biz ne dedik, tek dil dedik, tek millet dedik, bundan vazgeçmeyeceğiz' diyor. Zannediyor ki; bunu duyan 80 milyon coşkuyla halaya duruyor. Hayır. Birçok insanın tüylerini diken diken ediyor. Bizler örneğin, bunu duyduğumuzda 'Aman Allah'ım' diyoruz. Üstümüze bir kez daha zorla, baskıyla gelecekler, dilimizi, kültürümüzü yok etmek için elinden geleni yapacaklar. Çünkü o slogandan biz hep onu anladık. Biz dediğim Türkiye'nin yarısından fazlasıyız. Sonra da '80 milyonu kucaklıyoruz, biz yaratılanı yaradandan ötürü ayırmayız, hepsini çok seviyoruz' cümlesini arkasına kurabiliyor."
Bu toplantıda neler yapmaları gerektiğini konuşacaklarını dile getiren Demirtaş, azınlık kavramının Türkçe'ye çok yanlış çevrildiğini savundu.
"Az olarak tanımlanan bizler bu savaşın veya ortaya çıkan kaotik durumun veya gerilimin ilk mağdurları haline geliveriyoruz" diyen Demirtaş, çocukları, yarınları ve torunları için yeni bir gelecek inşa etmek zorunda olduklarını vurguladı.
Devlette çoğulcu demokrasinin hakim kılınması gerektiğini kaydeden Demirtaş, Türkiye'de bütün ötekileriyle birlikte yeni bir gelecek inşa etmenin mümkün olduğunu söyledi.
HDP olarak teklik yerine "birlik" dediklerini kaydeden Demirtaş, "Ötekileşmeden, ötekileştirmeden nar gibi bir kabuk içinde çok sayıda tanenin bir arada durabilmesi. Demokratik birlik kavramının, gelecek Türkiyesinin inşa edilmesinde ana kavram ve etrafında birleşilmesi gereken kavramdır diye düşünüyoruz" dedi.
Toplumun çoğulculuk yapısına uygun, yeni anayasa, vatandaşlık tanımı, yeni bir ulus anlayışının olması gerektiğini savunan Demirtaş, "Bizi bir arada tutacak yeni bir değerler sistemini anayasada tanzim edebilmeliyiz" dedi.
Çoğulcu ulus yapısına uygun devlet yönetme modeli olması gerektiği görüşünü ifade eden Demirtaş, "Bizim buradaki önerimiz öz yönetim, yerinde yönetim, özerklik. Kavram olarak neyi kullanırsanız" dedi.
"Kızımın sınıfında sınıf başkanı ve iki yardımcısı var"
Türkiye'nin 80 milyon ve kendi içinde bu kadar farklı olduğunu dile getiren Demirtaş, "Bu kadar büyük nüfus, bu kadar büyük bir coğrafya ve çölde de kutuplarda da değil. Birikim ve miras devralmış bir coğrafyayız. Böyle bir coğrafyayı nasıl tek bir kişi yönetebilir? Bir sınıfı bile tek kişi yönetmiyor artık. Sınıf başkanı ve yardımcısı var. Kızımın sınıfında sınıf başkanı ve iki yardımcısı var. Tek başına yönetemez çünkü o sınıfı. 80 milyonluk ülkeyi yıllardır tek başına yönetiyor ve 'Ben yöneteceğim' anlayışı var" şeklinde konuştu.
Demirtaş, 7 Haziran seçimleri öncesi partilerine yönelik çeşitli baskı ve saldırıların olduğunu öne sürerek, koalisyonun bir umut olduğunu söyledi.
Koalisyonun yönetimi paylaşmak olduğunu belirten Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şu anda toplumun en büyük beklentisi de budur. Hiçbir parti tek başına iktidar olmasın. Olmasın. Ben de partimin şu anda tek başına iktidar olmasını istemiyorum. '276 vekil kazansak dahi koalisyon yapmamamız lazım' diyorum. Şu gün HDP'nin tek başına iktidar olduğu Türkiye'de HDP'ye güvenmeyen, tanımayan, anlamayanların hepsi korkacaktır. Çünkü kamplaşma, kutuplaşma o kadar derin ki hiçbir parti şu anda birleştirici ve bütünleştirici davranamaz. Bunun kanalları kapalı şu anda. O yüzden yukarıdan birlikte yöneterek, toplumdaki kutuplaşmayı en aza indirmeye çalışmak lazım" diye konuştu.
"Bu topraklarda yaşayan her inanç her kimlik kendisini özgür hissetmeli"
Demirtaş, toplantı sonrası görüştükleri konulara ilişkin gazetecilere değerlendirmede bulundu.
Türkiye'deki herkesin öncelikli olarak barışı istediğinin altını çizen Demirtaş, görüştükleri bütün toplum temsilcilerinin, haklı olarak barış ve yeni anayasada demokrasi istediğini aktardı.
Anayasal vatandaşlıkla, inançlarından, kimliklerinden dolayı ayrımcılık görmeden, korkmadan, kaygı duymadan geleceğe dair umutlarını korumak istediklerini dile getiren Demirtaş, şöyle konuştu:
"Siyasetten, parlamentodan, siyasetçilerden haklı beklentileri ve eleştirileri var. Siyasette çok ötekileştirici dil kullanıyorlar halen. Medya kullanıyor ve bir de yani bu dönemde de yaşananlardan dolayı en çok kaygı duyan toplumsal kesimler. Yani Türkiye'yi terk edip, etmemekte bile artık tereddüt yaşar hale geldiklerini görüyoruz. Çok üzüldük doğrusu bunlara. Bu toprakların kadim kültürleri kimlikleridir. Rumu, Süryanisi, Yahudisi, Ezidisi, Ermenisi kim varsa bu topraklarda yaşayan her inanç her kimlik kendisini özgür hissetmeli, özgür yurttaş, özgür bir topluluk olarak, gerçekten de barış içerisinde yaşanabileceğini hissetmeli, görmeli, duymalı."
"Kamp Armen, ortak toplumsal hafıza açısından önemliydi"
Demirtaş, bir gazetecinin, Kamp Armen'in 175 gün sonra iade edilmesine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, bu konuda emeği geçenlere teşekkür ettiğini söyledi.
Çok yoğun ve zorlu bir mücadeleyle bir sahiplenmenin gerçekleştiğini belirten Demirtaş, "Kamp Armen, sadece Ermeniler açısından değil ortak toplumsal bir hafıza açısından önemliydi. Çok sayıda insan biliyorsunuz onun için gece gündüz mücadele etti, nöbetler tutuldu, kampanyalar yürütüldü. Ben emeği geçenlere, mücadele eden herkese teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu.
Son Dakika › Güncel › Hdp Eş Genel Başkanı Demirtaş Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?