Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 60'ını karşılayan ve yüzölçümü bakımından ülkenin ikinci büyük ve en sığ gölü olan Tuz Gölü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Son 10 yılın en kurak dönemini yaşayan Tuz Gölü, yağışların olmaması, mevcut kuraklık, tarımsal alanda açılan binlerce yeraltı su kuyusu ve yeni açılan tuz işletmeleri ile birlikte neredeyse bitme noktasına gelen yeraltı su kaynakları ile alarm veriyor. Konya, Aksaray ve Ankara arasında yer alan ve su rezervi ciddi oranda düşen Tuz Gölü'nde kurumuş ve çatlamış topraklar dikkat çekiyor.
"SULAR ÇEKİLİRSE HİÇBİR ÖZELLİĞİ KALMAZ"
Ülke genelinde kuraklığın devam ettiğini belirten Tuz Gölü Su Çevre Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç.Dr. Semih Ekercin, 2014 Ocak ve Şubat aylarında da yağışların olmaması ile birlikte Tuz Gölü'nün ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu söyledi. Tuz Gölü'nün oluşumunun su kaynaklı olduğunu ifade eden Doç.Dr. Semih Ekercin, suların çekilmesi halinde Tuz Gölü'nün hiçbir özelliği olmayacağını anlattı. Tuz Gölü için tehdit oluşturan konulara değinen Doç.Dr. Semih Ekercin, kuraklık başta olmak üzere yeraltı su kuyuları, yağışların olmaması ve açılan tuz işletmelerini işaret etti.
"BİLİNÇSİZ SU KULLANIMI TEHDİT OLUŞTURUYOR"
Tuz Gölü'ndeki tuzun oluşumunun iki şekilde olduğunu anlatan Doç. Dr. Ekercin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Doğrudan su ile birlikte oluşumu olmakla birlikte yeraltı sularının yükselmesi, eğer yüzeyde su varsa ve yeraltı suyunun gerekli mineralleri, tuzları alarak yükselmesi ve yüzeyde tuz oluşumu. İkinci olarak ise mevcut tuzlu suyun buharlaşması ve tuzun çökelmesi şeklindedir. Dolayısı ile Tuz Gölü'ndeki tuzun oluşumu doğrudan su rezervine, su miktarına bağlıdır. Bu noktada iki farklı konu var. Birincisi, yeraltı sularının kullanımıdır. 2005 yılında Meclis Araştırma Komisyonu Raporu'nda 15 bin kuyu ve bunun 10 bin tanesinin kaçak olduğunu söylemiştik. Bunu söyleyince tepki aldık. Ancak 2008'de 33 bin kuyu olduğu DSİ tarafından tespit edildi. Mevcut şu an 115 bin yeraltı su kuyusu var ve halen sayılamayan kuyular da var. Dolayısı ile buradaki su rezervinin yeraltı sularının bilinçsiz şekilde kullanımının olumsuz etkisinden söz edebiliriz. Tuz Gölü'nün su rezervini doğrudan etkileyen ikinci etken halen yaşamakta olduğumuz kuraklık, beraberinde yağışların azalmasıdır."
"ACİL EYLEM PLANI OLUŞTURULMALI"
Son yıllarda Tuz Gölü'nü tehdit eden en önemli unsurlardan birinin de yeni açılan tuz işletmeleri olduğuna dikkat çeken Doç.Dr. Semih Ekercin, bu tür çalışmaların planlı şekilde yönetilmesi gerektiğine vurgu yaptı. 2007'de benzeri bir kuraklığın yaşandığını anlatan Ekercin, sözlerine şöyle devam etti: "2014 yılı bu şekilde devam ederse yine yaşıyoruz ve en önemli husus yeni işletmelerin açılması, mevcut su ve tuz rezervinin planlı şekilde yönetilmesi aşamasında, kurak dönemlerin göz önünde bulundurulması gereken bir eylem planının oluşturulması gerek. Nitekim mevcut Tuz Gölü'nde 5 adet daha yeni tuz işletmesi açıldı. Elbette şuna karşı değiliz; Tuz Gölü gerçekten sermaye gerektirmeyen, ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacak ciddi bir doğal kaynak. Ancak bunun planlaması doğru yapılmazsa ülke daha çok kardan çok zarar edecektir."
GÖLÜN İKİYE BÖLÜNMESİ CİDDİ BİR RİSK
Tuz Gölü'ne açılacak olan yeni işletmelerin gölü ikiye böleceğini savunan Doç. Dr. Semih Ekercin, bunun çok ciddi bir risk olduğunu söyledi. Gölün orta bölgesinde açılacak işletmeler ile gölün ikiye bölüneceğini anlatan Ekercin, şöyle konuştu: "Bu da çok ciddi bir risk demektir. Şu an 3 adet işletmeye ilave olarak 2011 yılında başlayan 5 yeni işletme gölün tam boğaz kısmında işletmeye açıldı. Ancak, bu kuraklık döneminde işletmeler etkilenmez. Çünkü işletmeler gerekli su seviyesini sağlamak zorundadır ve yeraltı suyu ile buna takviye edeceklerdir. Ancak zararı yine Tuz Gölü görecektir. Bu anlamda yeni ve mevcut tuz işletmelerinin, yeraltı sularının çok daha sağlıklı şekilde kullanılması gerek. Sonuçta Tuz Gölü'nün göreceği zarar hepimizi etkileyecektir."
GÖLÜ YAĞIŞLAR BESLER
Yaz mevsimindeki yağışların buharlaşarak kaybolduğunu ve bu nedenle Tuz Gölü'ne hiçbir faydası olmadığını belirten Semih Ekercin, Tuz Gölü'nü besleyecek su rezervini artıracak yağışların Ocak, Şubat ve Mart aylarındaki kar ve yağmur yağışları olduğunu söyledi. Şu an arazide olduklarını belirten
Ekercin, konuşmasına şöyle devam etti: "Dağlarda bu mevsimde görmemiz gereken kar göle erimiş olarak su olarak gelmiş durumda ve bu buharlaşacaktır. Şu an Ocak ayının ortasında 12-13 derece sıcaklığı görüyoruz. Dolayısı ile bu yağışların kar olarak toprağı besleyen bir su rezervi potansiyeli olması gerektiğini düşünüyoruz. Zaten en büyük kritik olarak dikkat çekmek istediğimiz nokta hep o olmuştu. Yazın yaz yağışlarında ciddi bir artış görüyoruz. Ancak, yaz yağışları sel şeklinde oluşup buharlaşan sulardır. Yani göle su rezervi bakımından çok fazla katkısı olmayan bir sudur. Asıl önemli olan Ocak, Şubat ve Mart aylarındaki kar yağışlarıdır. Bu toprağı besleyecek olan yeraltı su kaynaklarını besleyecek olan, gölü ve su rezervini besleyecek olan asıl su kaynağıdır."
"ALTERNATİF PLANLAR OLUŞTURULMALI"
Kış mevsimindeki yağışların olmaması nedeniyle alternatif planların oluşturulması gerektiğine dikkat çeken Semih Ekercin, şunları söyledi: "Kış aylarındaki yağışların meydana gelmemesinden dolayı oluşacak kuraklık dönemlerinde alternatif planların oluşturulması gerektiğini öneriyoruz. Göldeki su rezervi azaldığı zaman göl içerisindeki tuz işletmeleri su rezervini tamamlamak için yeraltı suyu ile takviye yapacaktır. Gölün altından alıp gölün üstüne su basılmasıdır. Bunun zararı kaçınılmazdır."
"TUZ GÖLÜ CİDDİ BİR DOĞAL ZENGİNLİK"
Tuz Gölü'nün birçok alanda özelliği olduğuna değinen Semih Ekercin, şöyle konuştu: "Doğrusu öncelikle uluslararası a sınıfına giren bir sulak alan. Hem flamingoların doğal kuluçka yapma alanı olarak, hem doğal yapısı olarak çok farklı bir yapıya sahip. Ekonomik olarak değerlendirmek gerekirse sermaye gerektirmeyen bir doğal kaynak. Nitekim Tuz Gölü'ndeki mevcut işletmelerin ticari amaçlı yaptığı etkinlik şu şekilde; Kış aylarında yağan yağışın çökelmesi, suyun buharlaşması ve tuz oluşumundan sonra oluşan tuzun kazınarak nakliye edilmesi. Sadece bu kadar. Bir sonraki yıl için de o tuzun oluşmasında yine bir sermaye gerekmiyor. Sadece yağışların olması yeterli. Bu anlamda ekonomik açıdan mutlaka önemli bir doğal kaynak, doğal bir zenginlik. Ancak bunun çok sağlıklı olarak değerlendirilmesi, korunması ve yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum"
"TUZ GÖLÜ RİSK ALTINDA"
Şubat ve Mart aylarında yağışların olmaması halinde Tuz Gölü'nün ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu hatırlatan Doç.Dr. Semih Ekercin, şunları söyledi: "Yaklaşık son 10 yılın en kurak Ocak ayını yaşıyoruz. 2014 yılı Şubat ve Mart ayları için de bu şekilde devam ederse çok ciddi bir risk ihtimali var. 2014 kış ayları kurak geçerse eğer, daha sonrası için ciddi bir risk oluşacaktır. Nitekim asıl buharlaşmanın, bölgede 45-50 dereceye varan yaz kuraklığının da etkisi ile göl çok daha kötüye gidecek"
EN BÜYÜK ENDİŞE TUZ İŞLETMELERİ
Tuz Gölü için en büyük endişenin tuz işletmeleri olduğunu vurgulayan Semih Ekercin, sözlerini şöyle tamamladı: "Buradaki en büyük endişemiz gölün içerisinde yeni tesis edilen işletmelerin su seviyesini sağlaması için gölden daha çok su çekmeleri. Su çekilmesi, örneğin şu an sağlıklı olarak gölün yüzey alanındaki değişimini incelemek çok mümkün olmaz ve işletme şu anda 5 tane. Toplam 10 yeni yapılacak işletme vardı. Ancak mahkeme kararı ile duran ve durdurulanlar var. Şu an mevcut olarak 8 tuz işletmesi var. Bu işletmelerin tuz elde edebilmeleri için işletmelerdeki tuz havuzlarında belli bir seviyede su biriktirmeleri gerekiyor ki, bunun buharlaşması ile tuz elde edilsin. Bu yağış olmadığı zaman bunu yeraltı suyu ile destekleyeceklerdir. Dolayısı ile de yeraltı sularının çekimini artıracak. Zaten yeraltı suları tarımsal faaliyetlerden dolayı kontrol edilemeyen bir şekilde kullanılıyor. Bu da Tuz Gölü'ne olumsuz olarak yansıyor"
Son Dakika › Güncel › Tuz Gölü Son 10 Yılın En Kurak Dönemini Yaşıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?