Sinan Polat - Terör örgütü IŞİD'in Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin Türkiye'ye akınına sebep olan şiddet dalgası, Türkiye'yi Suriyeli sığınmacılar için önlem almaya yöneltiyor. Hükümetin gündeme getirdiği ve daha önce farklı ülkelerde de uygulanan güvenli bölgeler, sivilleri kendi topraklarında koruyarak barınmalarını güvence altına almayı hedefliyor.
Suriye'nin kuzeyindeki Kobani bölgesinden son bir hafta içinde 100 binden fazla Suriyelinin IŞİD'den kaçarak Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine giriş yapması, Türkiye'yi sınırın diğer tarafında güvenli bölge kurulması için harekete geçirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na katılmak için New York'a hareket etmeden önce yaptığı açıklamalarda, güvenli bölge konusunu gündeme getireceğinin işaretini vermişti. "Tampon bölge konusu önemli" diyen Erdoğan, hem Galler'deki NATO zirvesinde hem de ABD Başkanı Barack Obama ile yaptığı görüşmede bu konuyu gündeme getirdiğini söylemişti.
Başbakan Ahmet Davutoğlu da dün yaptığı açıklamada, "güvenli alan", "güvenli bölge" ve "uçuşa yasak bölge" konularının gündeme getirildiğini belirtti ancak güvenli bölge tabirinin Türkiye'nin talebine daha uygun olduğunu ifade etti. Irak'tan sonra Suriye'de IŞİD'e karşı ABD öncülüğünde başlatılan hava saldırılarının yeni bir mülteci dalgası oluşturacağına dikkati çeken Davutoğlu, bu konuda gerekli tedbirlerin bir an önce alınması çağrısında bulundu. Davutoğlu, Türkiye'nin, güvenli bölge oluşturularak üzerindeki mülteci baskısını azaltacak bir plana destek verebileceğini dile getirdi.
Türkiye'nin, Suriye topraklarında sınıra yakın bir bölgede güvenli bölge oluşturulması talebini tekrar gündeme getirmesinde yoğun sığınmacı akınının ortaya çıkardığı mali yükün yanı sıra güvenlik endişesinin de etkili olduğu belirtiliyor. Nitekim, Başbakan Davutoğlu güvenli bölge kurulmasıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Türkiye böylesine karmaşık bir coğrafyada kendi güvenliğinin riske edilmesine izin vermez" ifadesini kullanmıştı.
Güvenli bölge uygulaması
Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ve savaş sebebiyle tehlike altındaki sivillerin yine kendi toprakları içinde ihtiyaçlarının karşılanması ve güvenli biçimde barınmalarını sağlayan alanlara, güvenli bölge adı veriliyor.
Birleşmiş Milletler tarafından BM Şartı'nın 7. Bölümü'ne dayanılarak ilan edilen bu bölgelerin güvenliğini, BM'ye bağlı çok uluslu askeri güçler sağlıyor. Güvenli bölgeler gerek görülmesi halinde, tesis edilecek tampon bölge ve uçuşa yasak bölgelerle de desteklenebiliyor.
BM, daha önce yaşanan çeşitli savaşlarda da sivillerin korunması için güvenli bölge tesis etmişti. Bunlardan en bilineni, Birinci Körfez Savaşı sonrasında Kuzey Irak'tan kaçan Kürtler için oluşturulanıydı. 1991'deki isyanı takiben Saddam rejiminin intikamından korkan binlerce Kürt, Türkiye ve İran sınırına akın etti.
İngiltere'nin öncülüğünde başlatılan "Güvenli Bölge Operasyonu" ile önce NATO'nun desteği alındı ardından 5 Nisan'da BM'den Irak yönetimi aleyhine baskılarına son vermesi yönünde 688 nolu karar çıktı. Koalisyon güçleri tarafından 36. Paralel'in kuzeyi ABD ve Fransız hava kuvvetleri tarafından kontrol edilen uçuşa yasak bölge ilan edildi. Koalisyona ait kara birlikleri bölgede güvenliği sağlarken, bölgeye insani yardım iletilmeye başlandı. Türkiye'nin de destek verdiği operasyonda Amerikan, İngiliz, Fransız, Avustralyalı ve Hollandalı askerler görev alırken, Adana'daki İncirlik Üssü de yoğun bir şekilde kullanıldı. Başlangıçta oldukça riskli görünen operasyon toplam 58 gün sürdü ve insani krizin önlenmesi açısından oldukça başarılı oldu. Güvenli bölge, ABD'nin Irak'ı işgal ettiği 2003'e kadar varlığını sürdürdü.
Güvenli bölge uygulamasının yapıldığı bir başka ülke ise Bosna'ydı.
Yugoslavya'nın dağılmasının ardından Bosna'nın bağımsızlığını ilan etmesi üzerine 1992'de Bosna Savaşı patlak verdi. Sırp ordusunun yaptığı etnik temizlik sebebiyle 530 bin kişi Avrupa'ya 2,6 milyon kişi de eski Yugoslavya topraklarına kaçmak zorunda kaldı. Kaçamayan yüzbinlerce kişi ise iç bölgelerde güvenli buldukları yerlere sığındı.
Sırpların saldırılarına devam etmesi üzerine Nisan 1993'te BM'de alınan iki ayrı kararla Jepa, Srebrenitsa, Tuzla, Saraybosna, Gorajde ve Bihaç'ta güvenli bölge oluşturulması yönünde karar çıktı. Karara göre BM ordusu ile NATO birlikte hareket edecek, operasyonlar için karar birliği aranacaktı.
Askeri yetkililer güvenli bölgelerin korunması için 34 bin asker talebinden bulunuldu ancak 7 bin 600 asker görevlendirildi.
Savaş sırasında Sırpların eline geçen Jepa ve Srebrenitsa haricindeki dört güvenli bölgenin statüsü hala devam ediyor, BM sınırlı sayıda da olsa buralarda asker bulundurmayı sürdürüyor.
Türkiye, Suriye'deki iç savaşın erken döneminde de güvenli bölge oluşturulması konusunu gündeme getirmiş ancak uluslararası kamuoyundan yeterli desteği görmemişti.
BM'den çıkacak güvenli bölge kurulması kararının, ABD'nin Suriye'de saldırı düzenlemesine başından beri karşı çıkan Rusya'nın vetosuna uğrama ihtimali var. Ancak IŞİD'in Suriye rejiminin de karşısında olması ve Esed yönetimin ABD saldırılarına itiraz etmemesi, Rusya'nın muhtemel bir kararı veto etmeyebileceği şeklinde yorumlanıyor. - Ankara
Son Dakika › Güncel › Sığınmacı Akınına Çözüm: Güvenli Bölgeler - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?