İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Hamdi Topal, yapılan ihtara rağmen ihlal devam ediyorsa milletlerarası hukukun öngördüğü kuralın, bunun artık düşmanca niyet göstergesi olduğu yönünde olduğunu belirterek, "Hukuken baktığımızda Türkiye haklıdır. Her bir devlet ülkesi üzerinde egemen yetkilere sahiptir, ülkesi sınırlarını koruma hak ve yükümlülüğü altındadır" dedi.
Topal, "Türkiye-Rusya İlişkilerinde Güncel Gelişmeler/Uluslararası Hukuk Perspektifi" başlıklı paneldeki konuşmasında, "devletin bir tehdit karşısında ne şekilde davranacağını düzenleyen emir ve talimatlar" şeklinde tanımladığı angajman kurallarının, tek başına milletlerarası hukuk açısından meşruiyet oluşturan kaynak olmadığını dile getirdi.
Zaman zaman Suriye-Türkiye sınırında devam eden çatışmaların, Türkiye sınırına yönelik olumsuz yansımaları olduğuna değinen Topal, Türkiye'nin Suriye'deki iç savaşı dikkate alarak, 2012'de Türk savaş jetinin Suriye tarafından düşürülmesini dikkate alarak angajman kurallarını değiştirdiğini, Suriye'den kaynaklanan ve tehdit teşkil eden her türlü silahlı unsura karşı TSK'yı müdahale yetkisine sahip kıldığını anlattı.
Topal, Rusya'nın bölgeye geldikten sonra Türkiye'nin angajman kurallarında herhangi bir değişikliğe gitmediğini hatırlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Açıkça dedi ki 'Bu angajman kuralları nasıl Suriye için cariyse, Rusya için de caridir. Dolayısıyla Rusya da bu bölgede faaliyet gösteriyorsa, benim angajman kurallarıma riayet etmekle mükelleftir.' Kaldı ki bu angajman kuralları savunma amaçlı, herhangi bir şekilde saldırgan amaca yönelik bir şey değil. Fakat 30 Eylül'den itibaren bölgeye konuşlanan Rus savaş uçakları, müteaddit kereler Türk hava sahasını ihlal etti. Bu ihlaller karşısında her bir seferinde Türkiye, ikazda bulundu. Bu ikazlar çerçevesinde hatta 3-4 Ekim'de ihlal karşısında NATO'yu toplantıya çağırdı ve NATO, 'Yapılacak her türlü ihlali NATO'ya yapılmış bir ihlal olacağı' yönünde bir ifadede bulundu. Türkiye'nin gösterdiği tepkiler üzerine Türkiye ile meseleyi görüşen hatta bu amaçla Türkiye'ye heyet gönderen bir Rusya söz konusu. Rusya, bu ihlallerin kasıt taşımadığını, yanlışlıkla gerçekleştiğini ve tekrar etmeyeceğini ifade etti. Bütün bunlara rağmen hem angajman kuralları hem de Türkiye'nin hava sahası ihlali karşısında göstermiş olduğu ısrarlı tepkilere rağmen Rusya'nın bu ihlallere devam etmesini, bunun bir tesadüf ve kaza eseri olarak değerlendirilmekten çıkmış durumda görüyoruz."
Sanremo El Kitabı'na göre uyarılara rağmen ihlalin devam etmesinin "düşmanca niyet" kapsamında değerlendirildiğini aktaran Topal, "Yapılan bir ihtara rağmen veya ihtarlar silsilesine rağmen ihlal devam ediyorsa milletlerarası hukukun öngördüğü kural, bunun artık düşmanca niyet göstergesi olduğu yönündedir. Hukuken baktığımızda Türkiye haklıdır. Her bir devlet ülkesi üzerinde egemen yetkilere sahiptir, ülkesi sınırlarını koruma hak ve yükümlülüğü altındadır. Bu anlamda yabancı bir ülke kaynaklı tehdit karşısında uyarıda bulunacak, uyarı dikkate alınmıyorsa gereken müdahalede bulunacaktır. Türkiye'nin burada üzerinde durması gereken husus, hava sahasına yönelik ihlal karşısında daha önceden deklare edilen ve Rusya'nın defaten uyarıldığı, ihlallerin devam etmesi halinde iki ülke arasında arzu edilmeyen neticelerin yaşanacağı hususunda uyarıda bulunduğu bir meseleye ilişkin ihlalin tekrar gerçekleşmesi ve bu kapsamda müdahalenin yapıldığını beyan etmesidir" diye konuştu.
Topal, geçmişte benzeri sebeplerle Rusya'nın başka devletlerin uçağını düşürdüğünü kaydederek, "Bu durumda Rusya'nın müşteki olarak tepkide bulunması bir ironi teşkil ediyor" dedi.
Rusya'nın bölgeye gelerek, Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik ciddi bir meydan okumaya içine girdiğini ve muhaliflere yönelik saldırılarda Türk hava sahasını kullandığını belirten Topal, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir angajman kuralı koymuşsunuz, uluslararası topluma deklare etmişsiniz ve deklare kapsamında 2014 ve 2015'te hava sahanızı ihlal ettiği gerekçesiyle Suriye'nin bir uçağını ve helikopterini düşürmüşsünüz. Bugün bu bölgeye Rusya gelmiş, Rusya sizin hava sahanızı ihlal ediyor. Suriye'ye koyduğunuz tepkiyi, Rusya'ya koyamıyorsanız o zaman sizin devlet olarak ciddiyetiniz tartışılır. Mevcut angajman kuralları ve tekrarlanan ihlaller dikkate alındığında uçağa yönelik müdahale anlaşılır ve kaçınılmaz bir durum niteliğindedir. Eğer bu konuya ilişkin olarak Rusya, olayın maddi unsurlarına yönelik farklı iddialarını dillendirmeye devam ediyorsa, Türkiye'nin durduğu nokta milletlerarası hukuk açısından zemini sağlamdır. Türkiye, 'Milletlerarası hukuk çerçevesinde Adalet Divanı'na gidelim, meselenin çözümü hususunda oranın hakemliğine başvuralım' teklifinde bulunabilir. Bu, Türkiye'nin aynı zamanda kendine duyduğu inancın göstergesi olacaktır."
Güvenli bölge konusu
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaya da güvenli bölgeyi, "İnsanların canlarını, mallarını, ırzlarının güvenlik içinde olduğu, uluslararası bir mahiyette tesis edilmiş bir bölge" şeklinde tanımladı.
Irak'ın kuzeyi için, Kosova için daha önce buna benzer bir statü sağlandığını hatırlatan Kaya, Suriye'deki duruma ilişkin şunları söyledi:
"Suriye'deki durumun, normal bir devlette olabilecek şeylerin olmadığını söyledik. Hal böyle olunca uluslararası hukuka göre iç savaş olarak nitelenen bir durum var. 6,5 milyondan fazla insan ülke içinde yerlerinden edilmiş. Ülkenin belirli kesimlerinde neredeyse mevcut devlet hakimiyetini yitirmiş, geriye kalan yerlerin büyük bir kısmında da bir terör örgütü, IŞİD var. Peki buradaki insanlar ne olacak? Onların güvenliğini kim sağlayacak? Uluslararası camia bu konuda acze düştü. Türkiye, 100 bin sayısını telaffuz etti ancak bu rakamın 30 katına ulaştı Türkiye'ye gelen Suriyeliler. Türkiye sınırlarını açmak zorunda değildi, fakat uluslararası hukuk, iç hukuk yetki verir, o yetkiyi kullanıp kullanmamak devletlere düşer. Sınırların açılması da Türkiye Cumhuriyeti'nin bir takdiriydi. Netice itibarıyla oradaki insanların ciddi bir şekilde güvenlik ihtiyacı var. Güvenlik ihtiyacının, kurulabilecek bir güvenli bölge vasıtasıyla sağlanması gerekiyor. Burada BM Güvenlik Konseyi'ne çok önemli bir rol düşmekteydi, hala da düşüyor. Sadece Güvenlik Konseyi bunu yapmadığı gibi Genel Kurul da konuya el atabilirdi. Genel Kurul, oy çoğunluğu esasına göre karar alabiliyor, oradan geçmesi söz konusu olabilirdi."
Kaya, Türkiye'nin "meşru müdafaa" argümanını öne sürebileceğine işaret ederek, "Türkiye'ye oradan kaynaklanan çok ciddi bir güvenlik riski var. Geçmişe doğru gidecek olursak, Ankara'daki patlamalar, Suruç'taki ve Reyhanlı'daki patlamalar bunu gösteriyor. Bunlar gerçekleşmiş olanlar. Bir de engellemiş olanlar var. Bunları öne sürerek orada bir güvenli bölge tesisinde bulunabilirdi. Uluslararası hukukun böyle bir yetki verdiğini düşünenlerdenim" dedi.
Son Dakika › Güncel › Türkiye-Rusya İlişkilerinde Güncel Gelişmeler - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?