EBERHARD DIEPGEN.
Berlin'de hükümet eden eski belediye başkanı.
Yani eski eyalet başbakanı.
Tam bir Berlinli
1941 yılında Berlin'in Pankow İlçesi'nde dünyaya geldi.
Çocukluğu şu anda Türklerin de yoğun olarak yaşadığı Berlin'in Wedding kesiminde
geçti.
Liseyi bitirdikten sonra Berlin Hür Üniversite'de hukuk öğrenimi yaptı.
Yüksek öğrenimi döneminde aktif politikaya ilgi duydu ve 1962 yılında Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi'ne (CDU) üye oldu.
1971 yılında da Berlin Eyalet Parlamentosu'na milletvekili olarak girdi.
1983 yılından itibaren aralıksız olarak tam 19 yıl CDU Berlin Eyalet Teşkilatı Başkanlığı yaptı.
1984-1989 ve 1991-2001 yılları arasında da tam 15 yıl Berlin Eyalet Başbakanlığı.
Ben Eberhard Diepgen'i 1983-1985 yılları arasında geçici olarak Hürriyet'in Berlin Temsilcisi olarak çalıştığım dönemde tanıdım.
Genç ve dinamik bir politikacıydı.
Dönemin Berlin Eyalet Başbakanı Richard von Weizsaecker 1984 yılında Almanya'nın Cumhurbaşkanı seçilip o zamanki başkent Bonn'a gidince, görevi Eberhard Diepgen devraldı.
Diepgen, o zamanlar olduğu gibi daha sonraki yıllarda da kentte yaşayan herkesin eyalet başbakanı olmak için yoğun çaba sarf etti.
TÜRKLERİN DE BAŞKANIYIM
Görevi devraldıktan kısa bir süre sonra yaptığımız bir söyleşide Diepgen'e Türklerle kişisel ilişkisi olup olmadığını sormuştum.
"Ben kendimi tüm Berlinlilerin Belediye Başkanı hissediyorum. Bunlara eski bir Alman ismi taşıyan Berlinliler de, Türk, Fransız veya Polonya ismi taşıyan Berlinliler de dahildir. Yani ben Berlinli Türklerin de belediye başkanıyım" yanıtını vermişti.
Yıllar sonra yaptığımız bir söyleşide de "1980'li yılların ortalarından beri- kısa bir aralığın dışında- Berlin'de Hükümet eden belediye başkanı olarak görev yapıyorsunuz. Bu süre içinde Berlinli Türklerin durumlarında ne gibi değişiklikler oldu?" diye de sormuştum.
Şöyle yanıtlamıştı: "Alman uyruğuna geçen ve Berlin toplumunda önemli yerlere gelen Berlinli Türklerin sayısı epeyce arttı. Türk İşverenler Birliği (TDU) çatısı altında bir araya gelen Türk işverenlerin önemi de bu süre içinde arttı. Ama şu anda sosyal durumları iyileşen Türk kökenlilerin kentin bazı kesimlerinden başka yerlere göç ettiklerini görüyoruz. Bu olgu eğitim durumu, dil ve işsizlikle ilgilidir ki, bazı kesimlerin sosyal açıdan değer kaybına yol açmaktadır. Kentin bu kesimlerinin, nereden gelirlerse gelsinler, bu kaybı kapatacak güçlü kişilere ihtiyacı vardır. Bu insanlar Şilezyalı ataları olanlar olabilir, Avrupa ülkelerinden olabilir, Türk kökenliler olabilir. Kentin bu kesimleri tüm sakinleri için cazip olmalıdır, cazip olarak kalmalıdır, özellikle de yıllardır orada oturanlar için. En önemli unsurların başında başarılı bir eğitim, çocukların ve yetişkinlerin iyi derecede Almanca bilmeleridir. Bölgesel iş piyasasında iyileştirme ikinci unsurdur. Üçüncü unsur da konut ve yaşam koşullarının cazibesinin korunmasıdır. Bunun için sosyal konutlardaki boşluğun da giderilmesi gerekmektedir. Tabii bu kentin bu kesimlerinin sosyal sorunları ile ilgili olduğu gibi böyle kesimlerdeki insanların psikolojik durumları ve kişisel güvenlikleri de ilgilidir.
BAŞIMI EN ÇOK AĞRITAN...
"Berlin Türkleri ile ilgili olarak başınızı en çok ne ağrıtmaktadır?" soruma da, "Beni en çok tedirgin eden Türk gençlerin yüzde 60'ının bir diploma almadan veya sadece ortaokul diploması alarak eğitim kurumlarından ayrılmalarıdır. Bu gençlerin ilerde şans sahibi olabilmeleri ve toplumda uyum sağlamış bir vaziyette yerlerini alabilmeleri için bu durumun değişmesi gerekir. Eski vatanlarına sahip çıkan Türk kökenli işverenlerin de bu alanda önemli sorumlulukları vardır. Meslek eğitim yeri ve işyeri yaratılmasında, tabii uyum anlamında, onlara da önemli görevler düşmektedir. Berlin ve Türkiye'nin çeşitli kesimlerinden de ekonomik alanda ilişkilerin güçlendirilmesi için işbirliği bekliyorum" yanıtını vermişti.
OKULU TERK ORANI FAZLA YÜKSEK
EN son görevden ayrılmadan önce Türkiye'den göçün 40'ıncı yılında yaptığımız bir söyleşide de kendisine, "Almanya ile Türkiye arasında İşgücü Anlaşması bundan 40 yıl önce imzalandı. Özellikle son dönemlerde ağırlıklı olarak yeniden uyumdan bahsedilmeye başlandı. Bu, Almanya'da yıllarca uyum konusunda bir takım hatalar yapıldığı anlamına gelmiyor mu?" diye sormuştum.
Diepgen, "Berlin'deki toplumsal yapıya baktığım zaman, uyum konusunda Türk kökenli Berlinlilerin ilçelerdeki sosyal istikrar alanında bir dönemler şu andakinden daha ilerde olduğunu görüyorum. Birleşmeden sonra kentin Batı kesiminde yerleşik sanayide ekonomik sıkıntılar yaşandı. Bu durumdan söz konusu anlaşma yoluyla gelen Berlinli Türklerin çalıştığı işyerleri de etkilendi. Onların yeni bir eğitim yoluyla kendilerini geliştirmeleri ve yeni işyerleri yaratılmasında gecikmeler yaşanmaktadır. Bu nedenle sosyal bir sorun vardır. İkinci nokta ise Berlin'de ilk ve orta okulu bitirmeden terk eden Türk kökenli Berlinlilerin oranının yüksek olmasıdır. Bu durum da uyumu genelde ve ilçeler bazında olumsuz yönde etkilemektedir" demişti.
AİLE İÇİNDEKİ DİL UYUMU ZORLAŞTIRIYOR
"Federal İçişleri Bakanı tarafından oluşturulan Göç Komisyonu'nun Başkanı, parti arkadaşınız Rita Süssmuth, göçmenlere mecburi Almanca kursu uygulanmasından yana. Hatta sizin İçişleri Senatörünüz Eckart Werthebach, bu kurs ücretlerinin bir bölümünün göçmenler tarafından üstlenilmesini önermekte. Bu yöndeki önerileri nasıl değerlendiriyorsunuz?" soruma da "Ben konunun özüne gelmek istiyorum: Burada önemli olan Almancanın öğretilmesi, Almancanın konuşulması ve yazılmasıdır. Uyumun ana koşulu budur. Yasal olarak düzenlenecek bir göç çerçevesinde Almanya'ya geleceklerden Almanca bildiklerini kanıtlamalarını istemek veya Almanca öğrenmeye hazır olmalarını beklemek önemli bir rol oynayacaktır. Dil ile ilgili olarak bizim Berlin'de birkaç şeyin üstesinden gelmemiz lazım. Birincisi; çocukların okul öncesi ve okul eğitimi. İkincisi; Aile Birleşimi Yasası çerçevesinde sonradan gelenler. Sonradan gelen fertlerin durumu göz önünde bulundurulduğu için ailelerde genelde, özellikle de çiftler arasında Türkçe konuşulmaktadır. Bu durum da uyumu güçleştirmektedir" yanıtını vermişti.
KİMSE BANA BUNU ANLATMAYA ÇALIŞMASIN
EBERHARD Diepgen de parti arkadaşları gibi herkese çifte vatandaşlık hakkı verilmesine karşıydı. Bu tutumunu da sonuna kadar sürdürdü. Diepgen'e, "Türklerin çoğunun çifte vatandaşlık imkanı kaldırıldığı için Alman uyruğuna geçmek istemediği açık bir şekilde görülmektedir. Bu bağlamda, sizin partinizin çifte vatandaşlığa karşı sürdürdüğü kampanya ciddi bir hata değil miydi?" diye de sormuştum.
CDU'lu politikacı, "Çifte vatandaşlık, çifte sadakat demektir. Bu soruya İstanbul ve Ankara'da daha açık bir şekilde yanıt verileceğini sanırım: Yani, böyle bir şey açık bir şekilde reddedilecektir. Belki bu durum da Almanya'da yaşayan Türklerin bu konudaki tutumunu da etkilemektedir. Harçların yüksekliğinin Alman uyruğuna geçiş için bir engel olduğu da ileri sürülmektedir. Kimse bana bunu anlatmaya çalışmasın. Bunu çifte vatandaşlık yolunu açmak isteyenlerin ve girişimleri başarılı olmadığı için de hayal kırıklığına uğrayanların bir neden olarak gösterdiklerini herkes bilmektedir" demişti.
BERLİN'E TÜRK BELEDİYE BAŞKANI BAŞKANI NE ZAMAN
TABİ Eberhard Diepgen'e, "Türkler veya Türk kökenliler bu kentte ikinci büyük grubu oluşturmakta. Kentin herhangi bir ilçesinde bu gruptan birini ne zaman belediye başkanı olarak göreceğiz? Ayrıca Türk toplumunun geleceğini nasıl görüyorsunuz" diye de sormuştum.
Beklentileri çok iyimserdi: Bu yüzyılın ortalarına kadar Berlin'de bir belediye başkanının Türk ismi taşıyacağından çok eminim. Belki yalnız ilçe düzeyinde bile kalmayacak.
Türk toplumu -sizin teriminizi kullanıyorum- Berlin'in kaderini, sosyal grubun kaderini paylaşan Berlin'in bir parçasıdır. Yani Türkler Berlin'in bir parçasıdır. Berlin kentinin gelecek yıllardaki gelişmesini olumlu görüyorum. Alım gücünün geliştiğini, işverenlerin yatırımlarını artırdığı, modern hizmet sektörünün geliştiği ve teknolojinin yerleştiğini görüyorum. Bu durum iş piyasasını da olumlu yönde etkileyecektir. Berlin yaşayanların çok ulusluluk konumunu koruduğu ve farklı kültürlerin geliştiği bir kent olacaktır. Bu durum da eski vatanlarına özel bağları olan gruplar da dahil tüm Berlinlilere yeni imkanlar sağlayacaktır. Şu anda sözde Türk azınlığı gibi yakında Berlin'de Orta ve Doğu Avrupa'dan aynı büyüklükte gruplar da oluşacaktır.
Evet, nitekim öyle de oldu.
Berlin'e eski Sovyetler Birliği'nden gelen Alman kökenliler ile Polonya gibi komşu ülkelerden gelip yerleşenlerin sayısı çok arttı.
Son Dakika › Güncel › Türkler Berlin'in Parçasıdır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?