GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
Yönetmen İsmail Güneş'in röportajı
İsmail Güneş'in film tanıtımını izleme detayları "Almanlar, biz yaptıysak herkes yapmıştır diye düşünüyor"
İsmail Güneş yeni filmi "Kervan 1915"te, 101 yıl önce yaşanan Ermeni tehcirini ele aldı
Yönetmen Güneş:
"Gerçek bir hikaye ve bir karakter bulduk. Eğinli Katırcı Salim diye bir adam, Giresun'dan kadın ve çocukları alıyor ve kayıpsız olarak Halep'e götürüyor"
"Sadece bizde değil başkalarında da olabilecek şeyler bunlar. Ben burada bir beceriksizlik gördüm, kötü niyet görmedim"
"Eğer tehcir olmasaydı daha büyük kayıplar olurdu"
HİLAL UŞTUK - Yeni filmi "Kervan 1915"te Ermeni tehcirini ele alan ödüllü yönetmen İsmail Güneş, Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararına yönelik, "İnsanın şöyle bir özelliği vardır, başkasını da kendisi gibi görür. Yani 'Biz yaptık. Biz yaptığımıza göre onlar da yapmıştır' gibi. İnsanın öyle bir duygusu var. 'Biz yaptıysak herkes yapmıştır. Normaldir bu' diye düşünüyorlar." dedi.
101 yıl önce yaşanan olayları, devlet kararıyla Giresun'dan Halep'e tehcir edilen Ermeni ahaliden kadın ve çocukların Eğinli Katırcı Salim ile çıktığı yolculuk üzerinden işleyen Güneş, hazırlıkları 2014'ün sonunda başlayan filmin gerçek bir hikayeyi anlattığını belirterek, "Gerçek bir hikaye ve bir karakter bulduk. Eğinli Katırcı Salim diye bir adam, Giresun'dan kadın ve çocukları alıyor ve kayıpsız olarak Halep'e götürüyor." diye konuştu.
Yönetmen Güneş, Katırcı Salim'in hikayesinin bir başarı hikayesi olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Hiç kimseye vermeden, yeri geldiğinde gerekirse satın alıyor tekrar ama 'katırcı inadıyla', adamlarıyla birlikte büyük bir direnç göstererek, yaklaşık bin kilometrelik yolu yürüyerek, katırlarla, atlarla Halep'e ulaştırıyor. Bunu yaparken de biz dramatik olarak ona bir sorun verdik, Sivas'a uğramadığı için. Mesela toplama merkezleri var. 'Şuralara uğrayacaksınız. Buralardan ekmek alacaksınız ve şurada sayılacaksınız' gibi bir takım kurallar koyuyor devlet ve o günkü yönetim. O, bu kurallara uymuyor. Belki bu kurallara uymadığı için kayıpsız gidiyor ama bu, hiç kimse kaybolmadı demek değildir. Yani ölümler, kıyımlar olmadı demek değil bu. Bizim adamımız farklı yollar, yöntemler denediği için ve insanları önce para, sonra inat için ulaştırıyor. 60- 70 günlük yolculuk sırasında kendi aralarında bir dostluk da oluşuyor. Orada oluşan merhamet duygusuyla, bu toprakların zaten temel değeridir merhamet, o duyguyla da insanları başarıyla oraya taşıyor."
Filme konu olan hikayeyi tesadüfen öğrendiğini aktaran Güneş, "Eğin Almanağında bu konu 15-20 satırlık bir hikayecikti. Hatta oradaki bilgilerde sorunlar da vardı. Mesela orada 800 kadın ve çocuk diyor ama sonra öğrendik ki Giresun'da zaten toplamda 390 civarında insan tehcir edilmiş. Bunu da sadece Katırcı Salim değil başka katırcı grupları da taşımış. Dolayısıyla orayı muhayyel bıraktık. Böyle şeylerde, yıllıklarda kasabalar kendileriyle övünme duygusu oluştursun diye rakamları yükseltirler. Orada onu farkettik. Gerçekte Giresun'da o kadar insan tehcir edilmemiş." ifadelerini kullandı.
"Kötü niyet olsaydı, bu yönetmeliği durdurmazlardı"
İsmail Güneş, film öncesi yaptığı araştırmalarındaki gözlemlerine göre 1915'te yaşananların "sistematik bir yok etme" olmadığının altını çizerek, şöyle devam etti:
"Devlet bir yasa çıkartıyor ve buradaki insanları yine kendi ülkesinin sınırları içinde bir yere naklediyor. Bu nakli geçici olarak yapıyor. Yani öngörüsü şu, 1. Dünya Savaşı başlamış. 1914'te Ruslarla savaş halindeyiz. 93 Harbi'nde Ermeni çeteleri Ruslarla işbirliği yapmış. Dolayısıyla askeri bir sorun yaşamamak ve o coğrafyayı daha güvenli hale getirebilmek için bu kararı alıyor. Bu karar alınır alınmaz uygulanıyor ama ilk kafile maalesef katlediliyor. Bunun üzerine (karar) durduruluyor. Eğer bir kötü niyet olsaydı bu durdurma olmaz, devam ederlerdi. Durduruyorlar, bir ay kadar ara veriliyor. Yeniden yönetmelik hazırlanarak kurallar konuyor."
Yönetmeliğe göre insanların günde ne kadar yürüyeceklerinin dahi belli olduğunu dile getiren Güneş, "Ne kadar ekmek tüketecekleri, ne kadar dinlenecekleri ve hangi güzergahlardan gidecekleri ve eğer bunlara uyulmazsa ne gibi cezalar alacakları tek tek verilmiş taşıyan insanlara. Tren varsa trenle, araç varsa araçla taşınmışlar. Eğer taşınacak bir araç trafiği yoksa da yürüyerek yapılmış bu yolculuk." dedi.
Güneş, o yıllarda tüm dünyada büyük kayıplar olduğuna dikkati çekerek, şu açıklamayı yaptı:
"10 milyon küsur insan ölmüş 1. Dünya Savaşı sonrası. Neredeyse iki misli insan yaralanmış ve o kadar insan da kayıp. Yani kayıpları da ölü saydığınızda rakam çok daha büyüyor. 1. Dünya Savaşı sonrasında ölen Müslüman sayısı 3,5 milyon. Ermeni tezlerine göre 1,5 milyon, bizim kabul ettiğimiz rakama göre de 600 bin insan kaybolmuş, çeteler tarafından öldürülmüş ya da hastalıklardan ölmüş. Çatışmaların içerisinde kalmış, hayatlarını kaybetmişler. Küçümsememek lazım. 600 bini saymaya kalktığınızda 7 gün sürüyor. Bir buçuk milyonla 600 bin arasında 900 bin gibi bir rakam var. Şimdi burada sayıların bir önemi yok. Sayı fetişizmine dönmemek lazım."
"Bugün de böyle bir yolculuğa çıkarılsa, insanların çoğu telef olurdu"
Savaş dolayısıyla Anadolu'da 13- 14 yaşındaki çocukların dahi askere alındığına işaret eden Güneş, "Dolayısıyla kimseyi koruyacak bir gücü kalmamış memleketin. Bir tarafta doğu cephesinde, bir tarafta Çanakkale'de, Yemen'de çarpışıyor. Her yerde sorunlar yumağı var. Bütün dünya çıldırmış vaziyette. Bu çıldırmışlığın içinde devlet bir karar alıyor ve bu kararı uygularken beceremiyor. Yani bugün de böyle bir yolculuğa çıkarılsa insanların çoğunun telef olacağı gibi. Sadece bizde değil başkalarında da olabilecek şeyler bunlar. Ben burada bir beceriksizlik gördüm, kötü niyet görmedim." değerlendirmesinde bulundu.
Yönetmen İsmail Güneş, yapılan tehcirin gerekli olup olmadığına yönelik düşüncelerini ise şu sözlerle aktardı:
"Eğer tehcir olmasaydı daha büyük kayıplar olurdu. Yerel insanlar zaman içerisinde kendi komşularına bile düşmanlık yapabilir. Çünkü çeşitli duyumlar oluyor, Ermeni çetelerinin Anadolu topraklarında askerlere, insanlara ve köylere saldırdığı şeklinde. Bu bilgilerin zaman içinde kasabalarda, şehirlerde ne büyük infiallerle döneceğini düşünün. Neticede 101 yıl öncesinden bahsediyoruz. Bu çabalar içerisinde görülüyor ki burada bir art niyet yok. Bir becerisizlik var. Çünkü hiçbir yerde becerememiş ittihatçılar. Becerebildikleri tek alan yok. Sonra kaybedip ülkeyi terk etmişler. Her biri bir yere kaçmış, bir yerde ölmüş veya öldürülmüş. Ben böyle yorumluyorum o dönemi."
"Almanlar, biz yaptıysak herkes yapmıştır diye düşünüyor"
Alman Meclisinin Ermeni iddialarına ilişkin kararını da değerlendiren Güneş, "İnsanın şöyle bir özelliği vardır, başkasını da kendisi gibi görür. Yani 'Biz yaptık. Biz yaptığımıza göre onlar da yapmıştır' gibi. İnsanın öyle bir duygusu var. 'Biz yaptıysak herkes yapmıştır. Normaldir bu' diye düşünüyorlar." ifadelerini kullandı.
İsmail Güneş, filmde, Katırcı Salim'i Murat Han'ın canlandırdığını aktararak, İpek Tuzcuoğlu, İbrahim Kendirci, Ayşe Akın, Meriç Başaran, Haldun Boysan, Kemal Denizci, Fatih Ayhan, Mehmet Emin Eren, Reshad Strik, Mehmet Usta, Zekeriya Karakaş, Aylin Manukyan, Roza Shake Hovenisyan, Vugar Ali Alisoy, Semra Güzel, Tuba Görgün, Alara Duran, Cem Çelebi, Aliye Kaya Çelebi ve Ali Kemal Yılmaz'ın da yer aldığı kalabalık bir ana oyuncu kadrosunun görev yaptığını kaydetti.
Kervan 1915'in özgün müziklerini Ermenistan'ın dünya çapında en çok tanınan bestecileri arasında yer alan Suren Asaduryan yaptı. Film ekim ayında izleyiciyle buluşacak.
Son Dakika › Kültür Sanat › Almanlar, Biz Yaptıysak Herkes Yapmıştır Diye Düşünüyor' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?