Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, çözüm süreci ile ilgili olarak, "İyi gidiyor. Başarılı olacağımız düşünüyoruz ve sonunda bütün Türkiye'yi maddi manevi büyük kayıplara uğratan bir terör belasından kurtulabileceksek bu süreç, Türkiye'ye çağ atlatır, uçuşa geçirir ve insanlarımızı birbiriyle tekrar kardeş yapar" dedi.
TBMM Genel Kurulu'nda Başbakanlık ve bağlı kuruluşların bütçeleri üzerinde Hükümet adına yaptığı konuşmada, 2004'te alınan kararlara Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin nasıl bir davranış içerisinde olduğunu milletvekillerinin bildiğini belirterek, "Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak iddiasıyla 2008 yılında hakkında kapatma davası açılan ve para cezasıyla paçamızı zor kurtardığımız davaya bakarsanız, biz 2004'te alınan kararların hiçbirini yerine getirmemişiz. Dolayısıyla, bize 'o kararları aldınız, filanları bitirmek için şunları yapıyorsunuz' diyecek birisi yok, hiç kimse de buna inanmıyor" diye konuştu.
Türkiye'de inanç özgürlüğünün farklı düşüncelerin ve farklı inançların da özgürlük içerisinde rahat bir şekilde yaşanmasını istediklerinin altını çizen Arınç, şunları ifade etti:
"İç tehditler konusunda Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin, eski tabirle "Kırmızı Kitap'ın ne olduğunu bilenlerdenim. 2006 yılının 23 Nisanı'nda şu kürsüden yaptığım konuşmayı Sayın Baykal yerinden dinledikten sonra " İran'da bir Ahmedinejad var, bizim de bir Bülendinejad'ımız oldu' demişti. O konuşmayı alın arşivlerden bakın, orada Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni ekliyorum ki bu nedir, nerede yapılıyor, bu tehditleri kim koymuştur? Bunların tartışılması lazım. Rahmetli Erbakan hoca 1996'da Başbakan oldu, biri önüne bir kitap getirdi; Kırmızı Kitap getirdi. Kırmızı Kitap'ta iç tehdit irticaydı, irticanın başı olarak da önüne getirilen Başbakan gösteriliyordu. Çok şükür Kırmızı Kitap, iç tehdit, irtica, inanç ve inançlara saygısızlık bugün yok. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi de tam yerini buldu."
Milletvekillerinin kendine tepki göstermesi üzerine Arınç, "Hatibi lütfen dikkatli dinleyin, ola ki yanlış bir şey söyler itiraz edersiniz. Siz daha cesaretli olursunuz. O şartları yaşar mısınız, yaşamaz mısınız, bilmiyorum artık. Önünüze böyle bir şey gelirse, imza atmayın. Haklısın. Ben Ülküce geçinenleri de ülkücü olanları da hayatını ülkücülüğü feda edenleri de senden iyi biliyorum. Hiç oturduğun yerde ağzını açma. Birileri ülkücülük adına idam sehpalarına giderken, başkaları ANAP'ta, DYP'nin kapısında ikbal peşindeydi. Konuyu saptırmayalım" karşılığını verdi.
-Genç'e "Siz benden önce giderseniz..."-
Arınç, bir konuda hakperest davranmak istediğini, bir milletvekilinin Sayıştay Başkanı'nın şahsına ağır sözler söylediğini, "burada hangi sıfatla oturuyorsunuz" dediğini hatırlatarak, "Buraya gelip bu kürsüde konuşma hakkı ve imkanı bulunmayan bir insana bu kadar saygısız davranamazsınız. Sayıştay çok değerli ve Anayasal kurumdur. Tarihi hepinizin tarihinden eskidir. Kurumun başında olan insan çok değerli bilim adamıdır; valilik yapmıştır, şimdi Sayıştay Başkanı'dır. Kendi göreviyle ilgili eleştirebilirsiniz, 'işini yapmıyorsun' diyebilirsiniz ama burada oturuyor olmasını, kendi kurumunu temsil ediyor olmasını saygısız bir dille saygısızca eleştiremezsiniz" dedi.
CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in tepkisi üzerine Arınç, şunları söyledi:
"Malum şahsa bir cevap verecek değilim. Size sabredeceğim, 'hasbinallah ve nimel vekil ya sabır, ya havle' diyeceğim. Diyebilirsem, bazen sinirleniyorum diyemiyorum. Ama ölüm hepimiz için hak. Ben sizden önce gidebilirim. Ama siz benden önce gidersiniz, arkanızdan söylenecek lafı söyleyeyim; ne kendi etti rahat, ne aleme verdi huzur, yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehli kubur. Anlayamadınız Türkçesini söyleyeyim; Ne kendi etti rahat ne aleme verdi huzur, aynen böle. Kendisi rahatsız tipler vardır, herkesi de rahatsız eder. Yani bu dünyadan terki dünya eyledi, kabir halkı dayansın, dayanabildiği kadar. Siz benim için söyleyin, benden önce giderseniz ben de sizin için söyleyeceğim. Başka söyleyecek bir şey bırakmadınız. Bülent deyip durma, ben sana Kamer demiyorum, otur yerine. Sayıştay Başkanımızın şahsına saygısızlığa karşı çıkmak hepimizin görevidir. Ben onun avukatı değilim. Ama bir kurumun başında ve kürsüye gelip kendini savunma hakkında mahrum bir insanı yerin dibine sokamazsınız."
TBMM Palan ve Bütçe Komisyonu'nda Sayıştay raporları üzerinde tartışma olduğunu hatırlatan Arınç, "Bu size göre rapor mu?" sorusuna, "Çok açık söyledim; Bu bana göre içinde rapor kelimesi geçen bir yazıdır dedim. Daha ne söyleyeyim? Sayıştay yazılı hukuka göre hareket eder. Yazılı hukuka göre yapacakların yapıyorsa, o zaman yazılı hukukta eksiklik varsa bunu dile getirisiniz. Bugüne kadar bütçe uygulamaları belli.... " ifadelerini kullandı.
-"Meseleye dokunulmazlık bağlamında niye bakmıyoruz?"-
CHP'li Genç'in laf atması üzerine Arınç, üslup konusunda şöyle konuştu:
"Acı olayları yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. İfade özgürlüğü, herkesin beğendiği ve alkışladığı sözler değil. AİHM içtihadı böyle söylüyor. Sizi irite eden, suratınızı buruşturan, sizi nefretle adeta karşı karşıya getiren sözlerin söylenmesi bile eleştiri sayılır, hakaret sayılmaz diyor. BDP, bizim, CHP'nin söylediklerine de bakmak lazım. Burada üslup çok önemli. Emine Ülker Tarhan hanımefendi çok acı şeyler söyledi ama üslubuyla söyledi. Bağırmadı, çağırmadı, hakaret yerine göre var veya yok. Ama sesinin son gücüyle, damarları kurumuş, gözleri kıpkırmızı olmuş, yani eline geçse adamı boğabilecek noktada. Biz nasıl milletvekili olacağız, nasıl birbirimizle konuşacağız? BDP'nin rapora yazdığı ifadeler eleştiriliyor. O kadar geniş olalım ki meseleye dokunulmazlık bağlamında niye bakmıyoruz? Anayasanın 83. maddesindeki söz ve hareketler içerisine, Meclis çalışmaları içine ne girer ne girmez niye böyle bir gözle bakmıyoruz? (BDP sıralarına dönerek) Yaptığınızı tasvip etmesem bile meseleye fikir ve düşünce özgürlüğü bakımından böyle bakmak zorundayım. İlk defa Ahmet Türk beyefendi grup toplantısında Kürtçe konuştu. Gelip bana sordular. Ben grup toplantılarında yapılan konuşmaların, milletvekilliği bittikten sonra hapisten ve cezadan kurtardığını biliyorum. Birini yaşadım. Grup toplantısı, burada yapılan konuşma gibidir ve 83. madde kapsamındadır. Mahkeme bize yazı yazdı, ben de Meclis başkanıyım. 'O kişi iddia edilen konuşmayı partisinin grup konuşmasında yapmıştır'. Mahkeme 83. madde kapsamında kaldığından hakkında suç tertibine gitmedi. Bu kürsü hürse, buradaki söz ve hareketlerimiz, gruptaki hareketlerimiz, komisyondaki sözlerimiz hatta yazılı olarak komisyon raporlarına koyduğumuz önerge ve vesairelerimiz bence dokunulmazlık kapsamındadır. Meseleye böyle bakarsak dokunulmazlığı tartışırsınız, niye başka şeyleri tartışıyoruz?"
-Sayıştay raporları-
Sayıştay'ın raporlar konusunda kendisini savunduğunu belirten Arınç, kurumun raporlarla ilgili şunları kaydettiğini söyledi:
"(2012 yılı denetimleri sonucunda 2 ayrı rapor hazırladık. Bir: Yargılamaya esas rapor. Denetim gruplarınca hazırlanan kamu zararını kapsayan yargılamaya esas raporlar, birer hesap mahkemesi olarak çalışan Sayıştay dairelerine intikal ettirilmiş ve Sayıştay bünyesinde sonuçlandırılmıştır. İki: Sayıştay raporları. Sayıştay denetim gruplarınca hazırlanan 146 adet kurumun mali denetim raporları kalite kontrol sürecinden geçtikten sonra yani rapor okuma komisyonu, denetlenen kurum, Sayıştay ilgili dairesinin rapor değerlendirme kurulunun görüşleri alınarak Başkanlıkça son hali verilmiş, Sayıştay raporuna dönüştükten sonra Başkanlıkça Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuştur. Sayıştay, ayrıca, genel uygunluk bildirimini, dış denetim genel değerlendirme raporunu, faaliyet genel değerlendirme raporunu, mali istatistikleri değerlendirme raporunu da TBMM'ye sunmuştur. Sayıştay, Anayasa'nın ve yasaların bizden istediği, öngördüğü raporları eksiksiz ve tam zamanında Meclise sunmuş, kamuoyuna da açıklamıştır) diyor. Bunu yetersiz bulabiliriz. Konuyu teknik detaylarıyla bazı arkadaşlarım kadar bilmiyorum ama meselenin üzerine gittim, dinledim; hem Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki arkadaşlarımızı hem Sayıştay Başkanımızı hem de bu konuyu aramıza geçmişte Sayıştay'dan gelen arkadaşlarımız var, onlara sordum. 'Bugün yazılı hukuka göre ve özellikle 5018 Mali Kontrol Kanunu'ndan sonra Sayıştay'ın yaptıkları doğrudur, Meclis bunu eksik buluyorsa yasal bir düzenleme yapabilir' diyor. Şimdi, bu noktada kaldıktan sonra, bir kum torbası gibi, Sayıştay Başkanımızı ikide bir eleştirmek fevkalade yanlış olur. Sözlerim yetersiz olabilir, kısmen doğru da olmayabilir. Bu konuyu eleştiri noktasında sürekli getirebilirsiniz ama bunu bilimsel olarak tartışmak zorundayız. Yoksa şahıslara karşı, yoksa kuruma karşı bunu ikide bir, bir eksiklik olarak söylemek herhalde, bence çok doğru değil"
-"İyi gidiyor"-
Arınç, Diyarbakır'da yapılan konuşmaları, toplantıları, çözüm sürecine ilişkin eleştirileri yeni bir eleştiri olarak kabul etmediğini belirterek, "Bunlar konuşulan ve yüksek sesle konuşulan, Türkiye'nin her yerinde de iç siyaset malzemesi yapılan şeylerdir. Biz yaptıklarımızın doğru olduğunu düşünüyoruz. Bu doğruluğun bir tek bizi müsterih kılan veya huzurlu kılan tarafı şudur: Yıllardan beri devam eden, terör konusundaki yaşadığımız olaylar, acı olaylar, göz yaşları, şehitlerimizin cenazeleri, insanlarımızın topraklarından olması, kardeşin kardeşe düşmanlığı gibi, bu çözüm süreci içerisinde bitebilirse ve bugüne kadar, on aydan beri yeni bir şehit cenazemizde veya halktan herhangi birisinin de vefatıyla, bir çatışma haliyle karşılaşmamışsak, artık karakollar basılmıyorsa, mayınlar patlamıyorsa… Elbette adli zabıta olayları var, bunlara karşı güvenlik güçleri gerekeni yapıyorlar. Bundan mutlu olmamız gerekir, bir. İkincisi, halkımızın bu sürece verdiği desteği görerek halkın kabul ettiği bir noktada bizim de iyimser olmamıza ihtiyaç olabilir. Diyarbakır'a gelenler, Irak'ın kuzeyinden gelenler, şunlar, bunlar, bu sürece destek olmuşlarsa ve halk nezdinde de itibar görmüşlerse, yine bundan da üzülmemek gerekir diye düşünüyorum. Ancak bazı kabuller var ki bunlardan vazgeçmek mümkün değil.
O bakımdan, ben bir taraftan BDP'nin süreci eleştiren veya Hükümet'in tavrını eleştiren noktalarını hem de MHP'nin süreçle ilgili kaygılarını anlayışla karşıladığımı söylemek istiyorum. Tekrar tekrar aynı şeyleri tartışmanın faydası yok. İyi gidiyor. Başarılı olacağımız düşünüyoruz ve sonunda bütün Türkiye'yi maddi manevi büyük kayıplara uğratan bir terör belasından kurtulabileceksek bu süreç Türkiye'ye çağ atlatır, uçuşa geçirir ve insanlarımızı birbiriyle tekrar kardeş yapar diye düşünüyorum."
Arınç, BDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani'nin " Yüksekova'da ölenler teröristse ben de teröristim, onlar benim seçmenlerim" sözüne işaret ederek, "Doğrusu böyle bir mantığı hiç duymadım bugüne kadar. Yani Yüksekova'da iki kişi vefat etmişti, bir kişi daha eklendi. Bunlar acı olaylar. Ölmeselerdi, böyle bir çatışma çıkmasaydı, uzun namlulu silahlarla ateş edilmeseydi, süreç dinamitlenmeseydi -birileri böyle söylüyor çünkü- ama ölmüş. Diyelim ki onlar terörist. 'Onlar benim seçmenim, ben de teröristim.' Bir defa, onlar sizin seçmeniniz nereden oluyor, bilemem ama bizim de seçmenlerimiz var. Bizim seçmenlerimizin içerisinden suç işleyenler olursa, 'Ben de onlar gibi şu işi yaptım' diyebilir miyiz? Seçmen iyi olur, kötü olur; seçmen suç işler, işlemez; seçmen devlete bağlı olur, olmaz; devlet kanunlara saygılı olur veya seçmenler olmayabilir. Yani 'O teröristse ben de teröristim' diyerek Hakkari'deki seçmene buradan selam göndermenin bu sürece hiçbir katkısı olmadığını düşünüyorum" diye konuştu.
Zozani'nin Ordu ve OYAK ilişkileri konusunda haklı olduğunu ifade eden Arınç, OYAK konusunun elden geçirilip açıklığa kavuşturulması ve ordunun üst kademesinin veya emeklilerinin ticaret yapar durumdan süratle çıkarılması gerektiğini söyledi.
- TBMM
Son Dakika › Politika › Başbakan Yardımcısı Arınç: Çözüm Süreci İyi Gidiyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?