CHP Genel Başkan Yardımcısı Tanrıkulu Açıklaması

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, " Roboski'nin failleri bir gün mutlaka insanlığa karşı suçtan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin önüne sanık olarak çıkacak" dedi.

Tanrıkulu, düzenlediği basın toplantısında, Şırnak'ın Uludere ilçesinde 4 yıl önce dünyanın hafızasına kazınan olay yaşandığını, 17'si çocuk olmak üzere 34 kişinin yaşamını yitirdiğini, aradan geçen süreye rağmen ortada ne faillerin ne de soruşturmanın olduğunu savundu. "Bunların failleri yakalanacağına, adalet önüne çıkarılacağına bütün ülke Roboski'ye döndü" diyen Tanrıkulu, " Türkiye'de topraklardan başakların değil, kanın fışkırdığını" ileri sürdü.

Ülke genelinde insanların ölümlere karşı sessiz kalmadığını belirten Tanrıkulu, "En vicdansızlar; bu katliamın emrini veren Hükümet, Başbakan, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve yargı mekanizmasında çalışan hakim ve savcılar oldu. Hiçbir sorumlu ortaya çıkmadan dosya kapatıldı. Şu anda dosya, Anayasa Mahkemesinin önünde. Ama 17 ay geçmesine rağmen mahkeme, öncelikli soruşturma olarak ele almamakta" dedi.

Tanrıkulu, Uludere soruşturması sürerken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, 1993 Kasım ayında Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağılı köyleri arasında hava kuvvetlerinin bombalaması sonucu öldürülen 38 vatandaşla ilgili yakın tarihin en ağır kararını verdiğini ifade ederek, Türkiye'ye, "Uluslararası insancıl hukuku, Cenevre Sözleşmeleri ve savaş hukukunun kabul etmeyeceği katliam yaşanmıştır. Bu savaş suçudur. Türkiye hiçbir soruşturma yapmamıştır. Bu ilgisizliği ve mağdurlara yapılmayan yardımları şaşkınlıkla karşılıyoruz" dediğini iddia etti.

AİHM'in bu kararıyla "Roboski katliamını araştırın yoksa soruşturma önümüze gelir, sizi bir kez daha mahkum ederiz. Olayın faillerini Uluslararası Ceza Mahkemesine göndeririz" dediğini savunan Tanrıkulu, "Bu olayın failleri her ne kadar Başbakan, Cumhurbaşkanı olmuş, dönemin Genelkurmay Başkanı şimdi yoksa, komutanlar emekli olmuş ise de bir gün mutlaka insanlığa karşı suçtan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesinin önüne sanık olarak çıkacak. Vicdanlı bir savcının yakalama kararıyla bütün dünya kendilerine dar olacak. Anayasa Mahkemesi, hızla olayı ele alarak yeniden soruşturmanın önünü açmalı ve failler mutlaka yargı önüne çıkmalı. Çıkmazlarsa bir savcı bir gün mutlaka açacaktır; Recep Tayyip Erdoğan için de Milli Savunma ve İçişleri Bakanı için de açacak" görüşünü öne sürdü.

Tanrıkulu, Türkiye'de sokağa çıkma yasakları, hendek siyaseti ve terörüyle 16 Ağustos'tan beri 24'ü çocuk, 19' kadın olmak üzere 124 sivilin, 204 güvenlik görevlisinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Tanrıkulu, kimliği yeni çıkmış 3 aylık Miray bebek ve 80 yaşındaki dedesi Ramazan İnce'nin katledildiğini, Silopi'de sokak ortasında vurulan Taybet İnan'ın cenazesinin yaptıkları girişimler sonrasında 7'nci günde yerden kaldırılabildiğini söyledi. 124 sivilin yaşamını yitirmesiyle ilgili açılan tek  soruşturma bulunmadığını iddia eden Tanrıkulu, sokağa çıkma yasaklarından bin 556 okulun, 11 bin 199 derslikte  eğitim gören 362 bin öğrenci ve 16 bin 797 öğretmenin, ayrıca 1 milyon 300 bin kişinin etkilendiğini, Habur sınır kapısında şoförlerin mahsur kaldığını ifade etti.

Tanrıkulu, "Hendekle, barikatla, şiddetle, terörle Türkiye'nin Kürt meselesi çözülmez ama tankla ve topla da çözülmez. Üçüncü bir yol her zaman mümkündür; o da Meclis'in çatısıdır. TBMM çatısı altında silahı ve şiddeti dışlayarak biz her meseleyi konuşabiliriz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun HDP ile randevusunu iptal etmesini nasıl değerlendirdiği sorusuna Tanrıkulu, "Ya randevu istemeyeceksiniz ya da randevuyu iptal etmeyeceksiniz. Sonuçta HDP, Meclis'te grubu olan siyasi partidir. Randevu istediğiniz iki gün önce ise iki gün sonrası arasında değişen bir şey yok. Üslup meselesi bunun gerekçesi olamaz. Bu iptal, duygusal kopuş  kavramını hızlandırmakta ve siyasete olan inancı da zayıflatmaktadır" karşılığını verdi.

Tanrıkulu, "HDP'ye  bu süreçte kapatma davası açılabilir mi?" sorusuna, ülkenin geçmişte siyasi partilerin kapatılmasından büyük siyasi yaralar aldığını, bu yolun çok denendiğini ancak yararı olmadığını söyledi.