CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Deniyor ki; 'Sayın Cumhurbaşkanı anayasayı ihlal ediyor. Sınırların dışına çıktı. Ne yapalım? O zaman anayasayı, kuralları değiştirelim. Bu kişiye göre yeni bir anayasa yapalım'. Peki yeni bir anayasa yaptık, ona da itiraz etse ne yapacağız?" dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, Fransa ve Türkiye'deki OHAL'in birbirinden farklı olduğunu savundu.
Fransa'da OHAL'in hükümete KHK çıkarma, kitlesel gözaltı ve tutuklama, mala mülke el koyma, kayyum atama, keyfi kararlarla işten çıkarma yetkisi vermediğini, uygulamaların Meclis'in denetimi altında olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Türkiye'deki OHAL'in Fransa'dakinden farklı olmadığına ilişkin beyanlarını eleştirdi.
Kılıçdaroğlu, "Fransa'da OHAL döneminde bir kişi bile mağdur edilmedi. Bizde milyonlarca kişi mağdur edildi." diye konuştu.
Türkiye'nin BM Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi2nde 13 maddeye, Fransa'nın ise 3 maddeye çekince koyduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin çekince koyduğu maddelerin adil yargılanma ve tutuklulara insani davranma ile ilgili olduğunu, bu maddelerin de iki OHAL arasındaki farkı açıkça ortaya koyduğunu ileri sürdü.
Gazetecilerin, aydınların ve bilim insanlarının tutuklanmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Necmiye Alpay 12 Eylül döneminde de hapisteydi, şimdi de hapiste. Bu dönemin de 12 Eylül döneminden hiçbir farkı yoktur. Aslı Erdoğan'ı hangi gerekçe ile hapse atıyorsunuz. Dünya çapında bir yazar. Binali Bey'e söyledim; 'bu kadar gazeteciyi, akademisyeni hapse atarsanız Türkiye'de darbe olduğu lafına kimseyi inandıramazsınız. Tam tersine evet Türkiye'de darbe oldu, darbeyi AKP yaptı. Gazetecileri, aydınları, öğretmenleri, öğrencileri hapse attı'..."
Kılıçdaroğlu, çok sayıda öğretmenin açığa alındığını, bunun öğrencileri de mağdur ettiğini dile getirerek, "Neden? Gücü onlara yetiyor. Garibanlara yetiyor. Çocuklarla öğretmenleri ayırıyorlar. Benim size sözüm söz öğretmen kardeşlerim; hiç meraklanmayın, CHP iktidarında sizi öğrencilerinizle buluşturacağım. Bunun mücadelesini vereceğim." ifadelerini kullandı.
Katıldığı bir televizyon programında söylediği sözler nedeniyle hakkında açılan soruşturma kapsamında, "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen AKUT Başkanı Nasuh Mahruki'nin, adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakılmasına da değinen Kılıçdaroğlu, AKUT'un gönüllülerden oluşan bir sivil toplum örgütü olduğunu, doğal afetlerde vatandaşların yardımına ilk koşanlar arasında yer aldığını vurguladı. "O insanlara sahip çıkacağımıza, onları cezalandırıyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, CHP'nin mazlumların yanında olmaya devam edeceğini belirtti.
-"Bir kişi için özel kanunu size kim çıkarttırdı?"
Devletin ciddiyetinin temellerinden birinin insanları hukuk içinde yargılaması, kin ve nefretle hareket etmemesi olduğunun altını çizen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, darbeyle mücadelenin de demokrasi sınırları içinde olması gerektiğine dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bunlar aynı menzile giden iki farklı yapıydı. Kendi aralarında kavga ettiler. Atamalara bakın. Bu atamaları kim yaptı? Bereket versin, 'CHP yaptı' demediler. Çünkü Resmi Gazete'de yayımlanıyor, altında hiçbir CHP'linin imzası yok. FETÖ dolayısıyla CHP'yi suçluyorlar ya ben size bir örnek vereyim. Üçüncü sınıf emniyet amiri B.A. 1999 yılında Fethullahçı olduğuna dair 15 kişilik listede yer alıyor. 5 Mart 2005'te Sayın Binali Yıldırım, Ulaştırma Bakanı iken Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nı kuruyor. Bu başkanlığın dinlemelerle ilgili dairesinin teknik daire başkanlığına bu B.A'yı getirmek istiyor. Ama bir sorun var; dönemin Cumhurbaşkanı izin vermiyor, 'Bu kişi devlet açısından uygun değil' diyor. O zaman Meclis'e bir kanun getiriyorlar, diyorlar ki 'Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na ve teknik daire başkanlığına yapılacak atamalarda cumhurbaşkanının imzası olmaz'. ve B.A'yı o dairenin başına getiriyorlar. Biz bununla ilgili önerge veriyoruz, şikayet ediyoruz, dava açıyoruz. Ama kimse bir şey demiyor. Şimdi bu kişi, 8 Eylül 2016'da tutuklandı. Kim kimi kandırdı? Kim ne yaptı? Kim FETÖ'nün hamisi konumundaydı? Bir kişiyi dinlemelerle ilgili dairenin başına getirmek için özel kanunu size kim çıkarttırdı? Sevgili Binali Yıldırım, bu soruları sana soruyorum. Bunların arasında simbiyotik, yani birbirinden beslenen bir ilişki var."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçmişte bir konuşmasında "Ne istediniz de almadınız?" diye sorduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Başbakan Yıldırım'a "Neleri istediler ve siz neleri verdiniz? Biz bunu öğrenmek istiyoruz. Sadece ben değil, Türkiye Cumhuriyeti'nde vergi ödeyen herkes öğrenmek istiyor" diye seslendi.
-"Yolsuzluklarını kapatmak için 17 Aralık'ı milat olarak alıyorlar"
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün Meclis'te kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonun'da hükümete geçmişte uyarıda bulundukları yönünde açıklamaları olduğunu, Başbakan Yıldırımın ise bu açıklamalardan rahatsız olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Binali Bey bundan son derece rahatsız. Şöyle bir açıklama yapıyor; 'Eski bir Genelkurmay Başkanı çıkıp diyor ki biz 2004'te uyardık'. Ne uyardınız kardeşim? Ne zamandan beri cemaatler terör örgütü oldu? 'Bizim için kırmızı çizgi terör faaliyetinin başladığı gündür, o da 17 Aralık'tır. Bu örgüt devletle bilek güreşine 17 Aralık'ta başlamıştır'. Sayın Başbakanın konuşmasından anlıyoruz ki bir yapının terör örgütü olup olmadığına devletin güvenlik raporlarına bakarak değil, AKP ile ilişki durumuna bakılarak karar veriliyor. 17 Aralık silahlı bir eylem değil. 17 Aralık'ta ayakkabı kutularından çıkan paralar, çikolata kutularında giden rüşvet ve 700 bin liralık kol saati vardı. Kimsenin elinde silah yoktu. Niye 17 Aralık'ı milat olarak alıyorlar? Kendi yolsuzluklarını kapatmak için alıyorlar. Biz bu yolsuzlukların üstünü kapatacak mıyız? Asla kapatmayacağız. Kul hakkına sonuna kadar sahip çıkacağız. 17 Aralık; aynı menzile gittiğiniz, iş birliği ve güç birliği yaptığınız FETÖ ile ortaklığınızın bozulmasıdır. "
FETÖ'nün başındaki kişinin 12 Eylül referandumunda Pensilvanya'dan "mezardakileri bile kaldırarak evet oyu kullandırmak lazım" dediğini, kendisinin ise "hayır oyu vererek bunlara tokat atın, bu tokat okyanus ötesinden de duyulsun" dediğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Aramızdaki fark bu. Peki Erdoğan ne diyordu? Okyanus ötesine teşekkür ediyor, iyi niyet elçileri gönderiyordu." şeklinde konuştu.
-"Ömer Halisdemir, Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı"
Başbakan Yıldırım'ın, "Başkanlığın kapısı, 15 Temmuz akşamı açılmıştır." dediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Böylece darbe gecesi Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'Bu bize Allah'ın bir lütfu. Sonu iyi olacak' derken neyi kast ettiğini Başbakan açıkladı. Bu söz 15 Temmuz'da tankların önüne yatan, kurşunlara hedef olan şehitlerimize ve gazilerimize ihanettir. Şehit Astsubay Ömer Halisdemir, Recep Tayyip Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. 15 yaşında şehit olan Halil İbrahim Yıldırım, Erdoğan darbeden sonra başkan olsun diye şehit olmadı. Kazanlı Mustafa Amca darbeden sonra Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. Şehitlerimize yazıktır. Darbeyi fırsat bilip, 'Ben nasıl koltuğumu sağlamlaştırırım, nasıl tek yetkili olurum, nasıl her şey bana bağlanır' arayışına girdiler. Bu arayışa 1940'lı yıllarda Hitler de girmişti. Avrupa, dünyayı kana buladı. Bu sevdadan vazgeç kardeşim. Senin başkan olma gibi bir niyetinin olmaması gerekir, bu ülkeye ve bu Cumhuriyete saygılıysan."
-"Niye konuşuyorsun kardeşim?"
Cumhurbaşkanının anayasal sınırları dışına çıkmaması, hükümetin, yargının, medyanın herkesin kendi işiyle meşgul olması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, bunun tam demokrasinin gereği olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının hükümetin her işine müdahale etmesinin, her konuda söz söylemesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, "Diyorlar ki 'Peşmerge izin verdi, Başika'da Türk topçusu ateş etti'. Peşmergelerden açıklama; 'Biz böyle bir şey yapmadık. Biz izin vermedik' diyorlar. Ağırıma giden, koskoca Türkiye Cumhuriyeti ordusunun, Peşmergenin emrine verilmiş olması. 'İzin verdiler Musul'a gireceğiz. Musul'da biz de varız. A planımız var, B planımız var, C planımız var'. Binali Bey söylese sorarız, 'Kardeşim planlar nedir, Meclis'e gel, bilgi ver' diye. Kim söylüyor? Cumhurbaşkanı söylüyor. Yetkisi var mı? Yok. Görevi var mı? Yok. Sorumluluğu var mı? Yok. Niye konuşuyorsun kardeşim, Türkiye'yi zor duruma sokuyorsun?" diye konuştu.
Türkiye'nin artık akıl alınan değil, sorunun kaynağı ülke konumuna geldiğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Bölgede kabile reislerinin bile Türkiye Cumhuriyeti hükümetini azarladığını" savundu.
-"Sonra çıkıp da 'başkanlık, başkanlık' diye tutturacaksın"
Kılıçdaroğlu, konuşmasında başkanlık tartışmalarına da değinerek, şunları kaydetti:
"Deniyor ki; 'Sayın Cumhurbaşkanı anayasayı ihlal ediyor. Sınırların dışına çıktı. Ne yapalım? O zaman anayasayı, kuralları değiştirelim. Bu kişiye göre yeni bir anayasa yapalım'. Peki yeni bir anayasa yaptık, ona da itiraz etse ne yapacağız? Sayın Bahçeli'den istirhamım; şu açıklama bence yeterli, gel bu kişiyi kral yapalım ve serbest bırakalım. Ne istiyorsa yapsın, bir televizyon kanalını da bağlayalım, 24 saat canlı yayın yapsın, sen de kurtul, biz de kurtulalım."
Cumhurbaşkanının tarafsız olması, hukuku her şeyin üzerinde tutması ve buna göre davranması gerektiğini dile getiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Ettiğin yemini unutacaksın, anayasayı çiğneyeceksin, mahkeme kararlarını tanımayacaksın, Meclis'i ve güvenoyu almış hükümeti yok sayacaksın, her önüne geleni kandıracaksın, ülkenin başını belaya sokacaksın, peki yarın seni biri kandırdı sen de Türkiye'nin başına bela açtın, o zaman biz ne yapacağız? Bu kadar yetkiyi sen niye, hangi gerekçe ile istiyorsun. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti'ni Pensilvanya'daki meczup bir kişi karşısında acze düşüreceksin, yüzlerce insan ölecek, sonra çıkıp da 'başkanlık, başkanlık' diye tutturacaksın. İnsanda biraz ar, biraz edep olur." ifadelerini kullandı.
CHP içinde de FETÖ'cüler olduğu eleştirileri yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Sayın Binali Yıldırım'a çok açık bir çağrı yapıyorum; ucu nereye giderse gitsin, nereden başlarsa başlasın her türlü soruşturmaya var mısın? Gel arkadaş her türlü desteği verelim." dedi.
-"FETÖ'cüleri belirlemenin üç anahtarı"
Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ'cülerin hangi partiden olduğunu anlamanın üç anahtarı olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Hangi partide bir kişinin kölesi olmak, sorgusuz, sualsiz itaat etme ön plana çıkmışsa FETÖ'cüler o partidedir. Hangi parti bir kişinin adıyla anılıyor, o kişinin yazılı mesajı ayakta alkışlanıyor, dinleniyorsa FETÖ zihniyeti o partidedir. Hangi parti, 'Siz bunu anlamazsınız. Bunun adı reise itaat, davaya sadakat' diyorsa FETÖ'cüler o partidedir. Aynı kural. Ama itaati hukuk, sadakati cumhuriyet, bağlılığı anayasa olan, kadın-erkek eşitliğine inanan, 'akıl ve bilim önceliklidir' diyen CHP'de zaten böyle bir durum olamaz."
Kendisinin mağdurlara sahip çıktığını ve çıkmaya devam edeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Ben mağdurlara sahip çıkıyorum, onun mağduru da Rıza Sarraf. Amerika'ya gidiyor, herkes konuşuyor. 'Ne güzel bizim bakanlara rüşvet veriyordu? Biz mağdur olduk. Serbest bırakın aynı kervan yoluna devam etsin.' Ama ben de 15 Temmuz sonrası bu ülkenin haksız yere zindanlara atılan öğretmenine, öğrencisine, erine, erbaşına, uzman çavuşuna, akademisyenine, gazetecisine, yazarına, çizerine sahip çıkıyorum. Bizim aramızdaki fark bu. Biz insanı seviyoruz, onlar doları seviyorlar. Biz 'vicdan' diyoruz, onlar 'cüzdan' diyorlar. Biz Berkin Elvan diyoruz, onlar 'Allah Allah ne oldu ya, bizim fayanslar kırıldı' diyorlar. Onların derdi fayans, bizim derdimiz insan." diye konuştu.
(Bitti)
Son Dakika › Politika › CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?