MHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Politika

MHP TBMM Grup Toplantısı

MHP TBMM Grup Toplantısı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Parti Kapatmak Yerine Suç İşleyen Parti Yöneticileri ve Milletvekillerinin Bireysel Olarak Doğrudan Sorumlu Tutularak Cezalandırılmasını Önererek, "Siyasi Partileri Siyasetten Tasfiye Edecek Olan Yegane Güç Türk Milletidir. Bunun Hesabının Görüleceği Yer İse Sandıktır" Dedi.

18.03.2008 13:32

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti kapatmak yerine suç işleyen parti yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak doğrudan sorumlu tutularak cezalandırılmasını önererek, "Siyasi partileri siyasetten tasfiye edecek olan yegane güç Türk milletidir. Bunun hesabının görüleceği yer ise sandıktır" dedi.

Yargıya intikal eden konu hakkında dışarıdan hukuki fetvalar verilmesi ve Anayasa Mahkemesi'nin yönlendirilmesinin hukuka saygısızlık anlamına geleceğini savunan Bahçeli, "Başbakan olmasında yargı süreçlerinin ve siyaset dışı müdahalelerin önemli payı olan sayın Erdoğan, şimdi de bu yola 'demokrasi kahramanı' olma hevesi peşindedir" diye konuştu.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmaya, Çanakkale Savaşı ve önemine değinerek başladı.

Çanakkale deyince gözleri hasretle yaşarmayan, göğüsleri gururla kabarmayan, yürekleri coşkuyla çarpmayan ve vicdanları titremeyenlerle paylaşılacak ekmekleri olmadığını söyleyen Bahçeli, "Ve sizleri uyarıyorum. Onlara dikkat ediniz. Onlar asla ve asla bizden değildir" ifadesini kullandı.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın laikliğe aykırı fiillerin odağı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığı davanın siyasi gündemi temelden sarstığını belirten Bahçeli, "Bu aşamadan sonra Yüce Mahkemenin vereceği karar beklenecektir. Konunun hukuki yönleri ve herkesi bağlayan hukuki çerçeve budur. Bu bakımdan açılan davanın içeriği ve iddianamede yer alan tespit ve suçlamalar hakkında yorum ve değerlendirme yapmak, bu noktadan sonra siyaset kurumunun değil, Yüce Mahkeme yargıçlarının görev ve yetkisine giren bir husustur. Yargıya intikal eden bu konu hakkında dışardan hukuki fetvalar vermek, bu yolla Anayasa Mahkemesini yönlendirme ve etkileme çabaları içine girmek, hukuka saygısızlığın açık bir göstergesi olacaktır" şeklinde konuştu.

MHP lideri, siyasi gündemi etkileyen konularda soyut değerlendirmelerin ötesine geçilerek, kriz ve gerginliklerin ortak akıl ve çabalarla aşılması süreçlerinin önünü açmak ve bunun için yol göstermenin MHP'nin sorumlu siyaset ve muhalefet anlayışının dayandığı temel ilke olduğunu vurguladı.

22 Temmuz 2007 seçimlerinden bu yana geçen süre içinde, bunun rehberliğinde hareket eden Milliyetçi Hareket'in, Türkiye'nin çıkarına olduğuna inandığı bu anlayışı, bundan sonra da sürdürmeye kararlı olduğunu anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kapatılması için başlatılan hukuki süreç siyasi gündemi altüst etmekle kalmamış, bu konuya kilitlenen Türkiye çalkantılı bir döneme girmiştir. Bu yüksek gerilim ve tedirginlik, ne kadar zaman alacağı kestirilemeyen mahkeme süreci boyunca, devlet ve toplum hayatımızı derinden etkileyecektir. Hukuki süreçle eş zamanlı gelişecek ve ağır tahribatı olacak bir siyasi kriz dönemi yaşanabilecektir. Türkiye'nin siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik alanlarında esasen çok ağır sorunlarla yüklü gündeminin böylesine bir ilave siyasi kriz tehlikesine açık hale gelmesi, sonuçları kontrol edilemeyecek bir kaos ortamını karşımıza çıkarabilecektir. Türkiye bugün milli devlet niteliğini, üniter siyasi yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan çok ciddi iç ve dış güvenlik sorunlarıyla karşı karşıyadır. Kanlı terör ve etnik bölücülük çok vahim boyutlara taşınmış, ayrılıkçı emeller ve etnik tahrikler cüret ve zemin kazanmış ve milli birliğimizi ateşe atacak siyasi çözüm dayatmaları had safhaya ulaşmıştır. AK Parti'nin beº y?l? aºan iktidar döneminin tahribat? Türkiye'yi bir yangın yerine çevirmiş, bir çığ gibi büyüyen sosyal ve ekonomik sorun ve sıkıntılar Türk milletini nefes alamaz hale getirmiştir. Türk milletini, dış tesir ve müdahalelerden koruyacak ekonomik, kültürel, sosyal ve ahlaki güvenlik duvarları AK Parti zihniyetinin teslimiyet anlayışı ile yıkılmaya yüz tutmuştur. Toplumsal huzursuzluk alanları genişlemiş, cepheleşmeler derinleşmiş ve Türkiye her alanda bir kriz sarmalı ve çatışma dinamiği içine hapsedilmiştir. AK Parti'nin kapatılması davasının kısa ve orta vadedeki siyasi sonuçlarının, bu karanlık Türkiye tablosundan soyutlanarak değerlendirilemeyeceği bir gerçektir. Milliyetçi Hareket Partisi'nin bu konudaki endiºeleri, bu aç?dan ele al?nmal? ve çok iyi anlaº?lmal?d?r. Böyle bir ortamda iktidar partisinin kapat?lmas? istemiyle hukuki bir süreç baºlat?lmas?n?n do?uraca?? baºl?ca siyasi sonuçlar ºu noktalarda toplanmaktad?r. Cumhuriyetin temel yap? taºlar?ndan biri olan laikli?i y?kmay? amaçlayan eylemlerin odak noktas? olmakla suçlanan siyasi parti büyük bir Meclis ço?unlu?uyla tek baº?na iktidardad?r. Referandumla Anayasa de?iºikli?i yapacak bir say?sal güce sahip olan bu siyasi parti, dava süreci boyunca Anayasal s?n?rlar içinde bütün hükümet yetkilerini kullanacak, TBMM'de yasama tasarrufunda bulunacak ve Türkiye'nin kaderini ilgilendiren konularda kararlar alacak ve bunları uygulayacaktır. Bir ateş çemberinden geçen ve yakın tarihinin en ağır sorunları ve tehditleriyle karşı karşıya bulunan Türkiye'yi bu güç ve tehlikeli dönemde, laikliğe aykırı fiillerin odağı olmak ve Cumhuriyeti yıkmakla suçlanan siyasi kadrolar yönetecektir. Bunun normal ve olağan bir durum olmadığı gün gibi açıktır. Böyle bir ortamda, bu siyasi partinin hükümet ve Meclis tasarruflarının tümü tartışmalı hale gelecek ve şaibeyle gölgelenecektir. Türkiye'nin siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal alanlarda ve dış politikada bugün geldiği karanlık noktanın başlıca sorumlusu, altmışbeş aydır iktidarda olan AKP ve sayın Başbakandır. Sayın Erdoğan, bugüne kadar Türk milletine hesap vermekten kaçmış, hayali başarı senaryolarıyla bu sorumluluktan kurtulmaya çalışmış ve herkesi suçlayarak kendisini temize çıkarmak amacıyla beyhude bir çırpınış içine girmiştir. 14 Mart 2008 tarihi, bu anlamda da Sayın Başbakan için bir dönüm noktası olmuş ve önüne hiç beklemediği geniş bir istismar ve manevra alanı çıkarmıştır. Siyasi gündemin bu şekilde sapması, siyasi hesabın ertelenmesi konusunda AKP'ye ümit vermiştir. Hukuki bakımdan Anayasa'ya uygun olsa da, açılan kapatma davası, siyasi bakımdan Sayın Başbakan'a demokrasi mücahidi olduğunu söyleyerek mağduriyet edebiyatı yapmak için yeni bir istismar malzemesi vermiştir. Başbakan olmasında yargı süreçlerinin ve siyaset dışı müdahalelerin önemli payı olan Sayın Erdoğan, şimdi de bu yolla 'demokrasi kahramanı' olma hevesi peşindedir. Sayın Erdoğan, Yargıtay Başsavcısının iddianamesini Türk milleti nezdinde bir 'ibranameye' dönüştürmek ve mağdur ve mazlum edebiyatıyla Türk milletinin merhamet duygularına sığınarak siyasi sorumluluğunu unutturmak hesabı yapmaktadır. Açılan kapatma davasının AK Parti'ye bu yönde siyasi doping etkisi yapması, hazin bir tecelli olarak kabul edilmelidir." "TEMENNİMİZ YAŞANAN GELİŞMELERDEN HERKESİN KENDİSİNE DÜŞEN DERSİ ÇIKARMASIDIR" Bahçeli, son gelişmelerin Türkiye'nin önüne çıkardığı bu siyasi çıkmazın ağır bir kaosa dönüşmesi ihtimali karşısında, bunun aşılması için iyi niyetle ortak çaba harcanması, siyaset kurumunun kayıtsız kalamayacağı demokratik bir görev ve sorumluluk olarak görülmesi gerektiğini kaydetti.

Bahçeli, bu noktada Türkiye'nin siyasi parti kapatma konusundaki talihsiz tecrübeleri ve bunun siyasi hayatımız üzerinde fiiliyatta doğurduğu sonuçlar hakkında çok iyi düşünülmesi gerektiğini vurgulayarak, "Siyasi partileri, siyaseten tasfiye edecek olan yegane güç Türk milletidir. Bu hesabın görüleceği yer de seçim sandığıdır. AK Parti Türk milletinin vicdanında mahkûm olacak ve er ya da geç milli irade yoluyla siyaset sahnesinden silinecektir. Bu anlayışla hareket eden Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda somut bir düşünce geliştirmiş ve bunu kamuoyunda tartışılmaya açılması amacıyla başta AK Parti ve CHP olmak üzere siyasi partilerin değerlendirmesine sunmuştur" şeklinde konuştu.

MHP'nin, suç işleyen parti üyeleri, yöneticileri ve milletvekillerinin bireysel olarak doğrudan sorumlu tutulacağı bir düzenlemenin mümkün ve yerinde olup olmayacağının ortaya konulmasını amaçladığını anlatan Bahçeli, şöyle devam etti: "Bu yaklaşımın uygun ve uygulanabilir görülmesi halinde, bu gibi durumlarda partinin hükmi şahsiyet olarak kapatılması yerine, bu fiillerin sorumluları hakkında cezai soruşturma ve yaptırım uygulanmasını, milletvekili dokunulmazlığının da buna göre yeniden düzenlenmesini öngören yeni bir Anayasal çerçeve oluşturulabilecektir. Terörü destekleyen ve bunu bölücü amaçları için bir araç olarak gören siyasi partilerin özel durumu, bu kapsamda ayrı bir değerlendirme konusu olabilecektir.

Tartışmaya açtığımız bireysel sorumluluk yönteminin, bir siyasi partinin temelli kapatılması için dava açılmasından önce, ihtar ve ikaz amaçlı bir ara aşama olarak öngörülmesi de mümkündür. Kamuoyunda yapılacak tartışmalarda konunun tüm yönleri ele alınabilecek ve ortak akılla, geniş tabanlı bir mutabakat zemininde en makul yol bulunulabilecektir. MHP'nin tartışmaya açılmasında yarar olduğunu düşündüğü kavramsal yaklaşımın özü ve esası budur, çerçevesi de bunlarla sınırlıdır. Bugün gelinen noktada, Anayasa'nın ilgili hükümlerinin gözden geçirilerek yeni bir düzenleme yapılması imkanının değerlendirilmesinde en doğru hareket noktası, bireysel sorumluluk odaklı bu yaklaşım olmalıdır.

Bunun dışında; yargıyı etkisizleştirmek, yasamanın denetimi ve vesayeti altına almak, Anayasa Mahkemesinin yetkilerini sınırlandırmak, üye oluşumuyla ve karar yeter sayısıyla oynamak, bireysel sorumluluğu ve müeyyideleri ortadan kaldırarak veya benzer yollarla Anayasa'nın 69. maddesini işlersiz kılmak gibi yöntemler, haklı ve meşru görülemeyecektir.

Bu zorlamalara başvurulması, ateşin üzerine benzinle gitmek olacak ve çok daha ağır bir siyasi ve Anayasal krize yol açacaktır. Herkes bunun bilinci içinde olmalı ve rejimi tehlikeye atabilecek çok vahim bunalımlara davetiye çıkarma gafletine düşmemelidir. Açılan davanın kamuoyuna duyurulmasının ardından son birkaç gün içinde AK Parti yetkililerinin yaptıkları açıklamalar, muhatap oldukları konunun ciddiyetini anlamamış olduklarını işaret etmektedir. Açılan dava ve mahkemenin vereceği karar ile milletimizden almış oldukları oy desteği arasında yanlış bir illiyet bağı kuran AK Parti yetkilileri bir yanılgı içine girmişler ve anlaşıldığı kadarıyla sağduyularını kaybetmişlerdir. Ben 'milleti temsil ediyorum' gibi gerekçelere ya da 'benim önümde yargı duramaz' anlamına gelecek beyanlara sığınmak, bu parti hakkındaki kuşkuları artırmaktan başka bir anlam taşımayacaktır. Bugüne kadar ki icraatları AK Parti'nin kuvvetler ayrılığı prensibini önemsemediğini ortaya koymuştur. İki dönemdir iktidarda olan bu partinin bir muhalefet partisi gibi devlet erki ve yargı ile çatışarak bugünlere geldiği herkesin bildiği gerçeklerdir. Bu açıdan bugünkü noktada, Adalet ve Kalkınma Partisi kendi geçmişindeki çatışma ve gerilimlerle dolu yol haritasına da bakmalı ve nerelerde hata yaptığının özeleştirisini de derinliğine tahlil etmelidir. Bilindiği gibi beş yılı aşan iktidarı ile Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olarak hükümet etme görevi ile devleti yönetme arasındaki ince farkı ortadan kaldırmaya yönelik anlayış kusurunu defalarca sergilemiştir. Özellikle seçimden önce "finale yaklaşıyoruz" diyen Başbakan'ın merkezinde bulunduğu planlı bir gerilim ve baskı politikasıyla, o dönemde ülkemizde her şeyin çivisinin çıkmış olduğu ve bütün ölçü ve ayarların kaçtığı malumunuzdur. Türk devletinin dinamiklerinin ve kurumsal ilişkilerinin yıprandığı, toplumsal dokumuza, kardeşliğimize ziyadesiyle zarar verildiği, devletin bütün kurumlarıyla ve toplumun bütün kesimleriyle çekişildiği, Türkiye'nin milli ve manevi değerleri üzerinden siyaset yapıldığı ortadadır. İktidar mensuplarının, o dönemlerde sıkça tekrarladığı vuruşarak çekilme, mahpushane edebiyatı ve beraber yürüme nakaratları da henüz hafızalardadır. Bu ortamda gidilen genel seçim ile oluşan yeni meclis aritmetiğinin hükümet etmekte olan AK Parti'ye bir ders ve sonuç çıkarması için vesile olması beklenirken, durum tam tersi olmuş başta Sayın Başbakan olmak üzere AK Parti, hassas konularda siyasal tartışmaları alevlendirmeyi tercih etmiştir. İktidar zihniyetinin ilkel bir yönetim anlayışının 'bizden olsun' inadı ve 'ele geçirme' saplantısı, maalesef ülkemizi gerilimlerle dolu hassas bir noktaya, kendisini de siyaseten tasfiye etme aşamasına getirmiş bulunmaktadır. Yaşanan son gelişmeler karşısında, rasyonel düşünceden uzaklaşan AK Parti'nin kendinde güç vehmederek oynadığı tehlikeli oyundan vazgeçmesi ve yargı sürecini saygıyla beklemesi yerinde olacaktır. Üstelik küresel ekonomik kriz karşısında almadıkları tedbirlerin acı faturasını, yaşanan bu hadiselere bağlamak da hükümet açısından artık inandırıcı olmayacaktır. Siyasi partiler, demokratik rejimin vazgeçilmez, hatta olmazsa olmaz kurumları ve büyük millet iradesinin demokratik yansımalarıdır. Bu nedenle bir siyasi partinin siyasal hayatına kendi iradesi dışında son verilmesi arzu edilen bir netice değildir. Bu açıdan Sayın Başbakan'ın muhalefeti zil takıp oynayacaklar anlamına gelen suçlamaları talihsiz beyanatlardır. Milliyetçi Hareket Partisi, başka partilerin siyasetten men edilmesi için sandık dışındaki bir yöntemi asla benimsemeyen, rekabet ve yarışı demokrasinin kuralları içinde yapmayı kabullenmiş bir siyasal harekettir. Temennimiz, yaşanan gelişmelerden herkesin kendisine düşen dersi çıkarması, demokrasimiz daha fazla tahrip olmadan atlatılmasıdır. Bu konuda yüce yargının vereceği kararı saygı ile beklemek en doğru yol olacaktır".

(YZE-ÖK-Y)

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika MHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement