Kocaeli'de, doku ve organ bağışıyla organ nakli konusunda farkındalık oluşturarak, bağışçı sayısını arttırmak ve hekimleri bilgilendirmek amacıyla "Beyin Ölümü Tanısı ve Donör Bakımından Yeni Ufuklar Sempozyumu" düzenlendi.
Kocaeli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği ve Türk Yoğun Bakım Derneği'nin işbirliğiyle Başiskele ilçesindeki bir otelde düzenlenen sempozyumda, "Beyin Ölümü Tanısı", "Donör Bakımı", " Türkiye'de Yasal Durumlar" ve "Sağlıkta Liderlik" konuları ele alındı.
Sempozyumda "Beyin Ölüm Tanısı" konulu sunum gerçekleştiren Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Zehra Nur Baykara, beyin ölümü gerçekleşen hastalarda, beyin sapı dedikleri kısmın tamamen geri dönüşümsüz bir şekilde ölümünün söz konusu olduğunu söyledi. Bu hastaların zaten birkaç gün ya da bir hafta yaşadıklarını belirten Baykara, "Ondan sonra kalp de duruyor. Makineye bağlı olarak da kalsa nadiren bir hafta yaşıyor. Şu ana kadar geri dönüş olmadı. Eğer beyin ölümü teşhisi doğru yapılırsa geri dönüş olmaz. Beyin ölümü, bir çeşit ölüm tanısıdır. Kanunlarımıza göre de tıbbi ölüm olarak kabul ediliyor" diye konuştu.
Organ naklinin, kalp durmadan yapılmasının organ naklinin başarısını arttıran önemli bir etken olduğunu dile getiren Baykara, "Kalp durduktan sonra alınacak çok sınırlı doku var. Beyin ölümünde ise organ nakli açısından çok fazla sıkıntı yaşanmıyor" değerlendirmesinde bulundu.
"Beyin ölümü, sanki organ nakli için icat edilmiş gibi algılanıyor"
Türk Yoğun Bakım Derneği Çalışma Grubu Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Tuğhan Utku, "Beyin ölümü lafı sanki organ nakli için icat edilmiş gibi algılanıyor. Hekimler arasında da toplumda da böyle bir algı var" dedi.
Utku, şunları kaydetti:
"Bir hekimin görevi öncelikle ölüyle diriyi ayırt etmektir. Ben yatağımda bir ölünün yatmasına izin vermemeliyim. Veriyorsam ciddi bir mesleki hata yapıyorumdur. Beyin ölümünün, ölüm türlerinden biri olduğunu kabul edersek, ben yatağımda bir ölüyü tutmak suretiyle o yataktan fayda görecek başka insanın hakkını gasp ediyorsam, ciddi bir mesleki hata yapıyorumdur. Böyle bir durumda organ nakli gibi ikinci bir fayda varsa bu da bizim her açıdan varlık sebebimizle çok uyumlu. Düşünsenize, bir hastanız vefat etti ama 5-6 insan bundan hayat buluyorsa, bence meslek adına yapılabilecek en önemli hizmetlerden biridir."
"Türkiye'de 75 bin hasta organ yetmezliği pençesinde"
Organ ve Doku Nakli İstanbul Bölge Koordinasyon Merkezi Başkanı Dr. Ali Demirel ise şu anda Türkiye'de 75 bin hastanın organ yetmezliğinin pençesinde kıvrandığını, İspanya'da ise bu rakamın 708 olduğunu ifade etti.
Türkiye'de 60 bin diyaliz hastası olduğunu, bu insanların böbrek nakli beklediklerini kaydeden Demirel, bu hastaların organ nakli için sadece 22 bininin listeye kaydolduğunu belirtti.
İnsanlara, "Siz bir gün öleceksiniz, öldüğünüz zaman organlarınızı bir başkasının yaşamı için bağışlayın" dediklerini anlatan Utku, şöyle devam etti:
"Beyin ölümü gerçekleştikten sonra bağış oranı yüzde 25. Yani 100 kişinin ailesine sorduğumuzda, 25'inin organları bağışlanıyor. Geçen yıl 1900 kişiye 'organ bağışı vermek ister misiniz' diye sorduk. Ancak geçen yıl organ nakli listesine 6 bin kişi girdi. Yani, organ yetmezliğine girme ihtimalimiz, bağışçı olabilme ihtimalimizden tam 3 katı fazla. Eğer biz bugün organ bağışına evet demezsek, ben, çocuklarım, yakınlarım veya arkadaşlarımdan biri organ yetmezliğine girdiğinde, o zaman sırayı beklemek zorunda kalacaklar."
Sempozyuma, Kocaeli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Şenol Ergüney, KOÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zafer Utkan ile doktorlar katıldı.
Son Dakika › Sağlık › Beyin Ölümü Tanısı ve Donör Bakımından Yeni Ufuklar Sempozyumu' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?