Yol arkadaşı - Son Dakika
Spor

Yol arkadaşı

Yol arkadaşı

“Lisede harika bir konuşma sanatları öğretmenim vardı.

27.01.2020 20:15
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

“Lisede harika bir konuşma sanatları öğretmenim vardı. Hikâyenin nasıl kurgulanacağı ve yazılacağı konusunu ondan öğrendim… Dünya, hikâye anlatıcılığının etrafında yeniden şekilleniyor ve toplumumuz için önemli bir yer işgal ediyor. Ben de bunu denemek için heyecanlanıyorum, bunun içindeki küçük rolümü oynamak için…”


Kobe Bean Bryant… NBA tarihinin gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından biri, birden fazla jenerasyona basketbolu sevdirmiş büyük isim veya basketbolun ötesinde insanlara ilham veren bir ruh... Vefat haberiyle birlikte milyonları gözyaşına boğan bu ismin büyüklüğünü anlatmak, bunu kelimelere sığdırmak oldukça zor bir deneyim. Onu hiç canlı bir şekilde yüz yüze göremesek de, bizden binlerce kilometre ötede yaşamış olsa da yarattığı etki sayesinde dünyada pek çok insana ilham vermeyi başardı.

Onun herkeste yarattığı etki oldukça farklı, bende yarattığı etki ise bir nevi yol arkadaşlığı. 1996’da NBA’e girdiği günden bugüne kadar çok güzel bir yolculuk yaşadık. Yolun son kısmında yine beraber ilerlemek ve bu zorluğu da onun yol arkadaşlığıyla atlatabilmek adına, ona Oscar da kazandırmış animasyondaki ‘’Sevgili Basketbol’’ şiirinin dizelerini kullanarak o istediği küçük rolü ona verebileceğime inanıyorum. Eminim ki, farklı yollardan ilerlese de hepimizin yakından bildiği bir hikâyeyi anlatacağım.


“Sevgili basketbol,



Babamın spor çoraplarını top yapıp, Great Western Forum’da maç kazandıran şutları attığımı hayal ettiğim andan itibaren tek bir şeyin gerçek olduğunu biliyordum: Sana aşık olmuştum.”


Reklamların çocuklar üzerinde oldukça büyük bir etkisi var. Bunu en iyi kendimden biliyorum, çünkü Kobe’yi ilk defa bir ayakkabı reklamında görüp ona hayran olmuştum. O dönemler bugüne nazaran daha az spor reklamı çıkmaktaydı ve oynadığı reklam da oldukça etkiliydi. Kobe karanlık bir sokakta ilerleyip, onun hakkında şüphe duyan canavarlara aldırış etmeden potaya isabetli bir şut atıp, “Sadece kendinize inanın” diyordu. Space Jam’i izledikten sonra evdeki plastik potayı yataktan sıçrayarak bastığım smaçla kırmıştım ama bu reklamda izlediğim adam bende bambaşka türlü bir etki bırakmıştı. Demek ki bundan sonra o, benim adamım olacaktı.

”O kadar derin bir aşktı ki bu, sana her şeyimi verdim. Aklımdan bedenime, duygularımdan ruhuma…”

Reklamdan sonra maçlarını izlemeye başlayan bir çocuk olarak, sokakta yaptığım maçlar anlam kazanmıştı. Kimi çocuk attığı golden sonra sevdiği ismi bağırır, ben de oynadığımız maçlarda özellikle son anlarda şut sokabiliyorsam onun ismini haykırıyordum. O şutların girmesi için hafta sonu sabah erkenden sahaya çıkıp şut çalışıyordum. Bu ismi haykırabilmek için oynadığım kulüpteki antrenmanlara iki saat erkenden gidip, yaşça benden büyük grupların nasıl oynadığını izliyordum. Bu yaptığımın içimdeki çalışma arzusunu nasıl tetiklediğini ise büyüyünce anlayacaktım.


“Altı yaşında bir çocukken sana delicesine aşık oldum. Tünelin sonunu hiç görmedim, sadece kendimi bir tünelden parkeye çıkarken gördüm… Ve koştum.”


Benim tünelim ne kadar uğraşsam da parkelere çıkamadı. Hayatınızın evrildiği kısımda idolünüzün adımlarını takip edememek hayal kırıklığı yaşatır. Bocalama evresinin ardından başka bir yol olduğunu fark ettim; onun eriştiği yere erişemeyebilirdim ama bana öğrettikleri sadece basketbolla alakalı değildi. Yaptığı şeyler sayesinde onu bu kadar benimsemiştim ve bunları hayatın devamında farklı alanlarda da kullanabilirdim. Sporun ilham verici bir faaliyet olması bu yüzden çok önemli. Yaptığınız ne olursa olsun, onu nasıl yapabileceğiniz konusunda size destek oluyor.


“Her salonda potadan potaya koştum. Her ortadaki top için koştum. Sadece senin için. Sen benden mücadele etmemi istedin, ben sana yüreğimi verdim. Çünkü bana daha fazlasıyla geldin.”


Gerçekten de mücadele etti. Shaq’le başladığı kısımda da, onsuz kalıp Smush Parker’dan medet umduğunda da veya 34 yaşında son kez final oynayabilmek adına peş peşe 40 dakika sahada kalıp aşil tendonunu kopardığında da… Çok şut kullandığını, tecavüz vakasını, takım arkadaşlarıyla yaşadığı problemlerini konuşabilirsiniz ama mücadele etmediğini söyleyemezsiniz. Kazanmak için gösterdiği azim devasa boyuttaydı ve bu büyüklük parkenin de dışına taşıp birçok insana dokundu. Çok çalışırsanız bunun karşılığını görebileceğinizi gösteren önemli örneklerden biriydi.


“Acılarımla, terimle oynadım. Beni zorladığın için değil, sen beni çağırdığın için. Her şeyi senin için yaptım. Çünkü sen böylesindir. Bana yaptığın gibi, insanlara yaşadığını hissettirirsin.”


Kariyeri devam ederken sağ elinden sakatlandığında sol eliyle üçlük gönderdiğini de gördük, parmağı çıktığında kenara gelip parmağını oturtup maça geri döndüğünü de... Buna benzer sayısız örnek yetmezmiş gibi aşil tendonu kopukken direkt soyunma odası yerine, serbest atışları kullanmaya gitmesi tam onun karakterine uygun bir durumdu. Ne olursa olsun vazgeçme ve kendi duruşundan taviz verme! Hayatta ne konuda olursa olsun zorlanıp üstesinden geldiğiniz, yani başardığınız o an, daha bir yaşadığınızı hissettirir. Kobe bunun önemini kariyeri boyunca hepimize defalarca gösterdi.


“Altı yaşında bir çocuğa Lakers hayalini verdin. Seni bu yüzden her zaman seveceğim. Ancak seni takıntılı bir şekilde daha fazla sevemem. Artık sana verebileceğim, elimde kalan tek şey bu sezon. Kalbim yaraları kaldırabilir, aklım bu eziyeti çekebilir ama vücudum elveda zamanının geldiğini biliyor.”


Bu kimine göre aşırı gelebilir ama küçük bir çocuğa direkt ilişki kurmadan bir hayal verdin. Hayaline ulaşamayınca bu olmadan da ilerlenebileceğini, o adımların farklı yollardan da atılabileceğine dair bir amaç verdin. En büyük hayalim seni canlı izleyebilmekti ama imkânlar el vermedi. Sana verebileceğim tek şey bu yazı ki, bu yazıyı insanlar okuyabilecekse başlıca sebebi sensin. Sen olmasaydın muhtemelen sporla bu kadar haşır neşir olmayacaktım. Eminim ki başkalarına da başka başka ilhamlar verdin.


“Sorun yok. Seni bırakmaya hazırım. Bunu şimdi bilmeni istiyorum ki kalan her anımızın keyfini çıkaralım. İyisiyle kötüsüyle, birbirimize her şeyimizi verdik."


Sorun şu ki, milyonlar gibi ben de seni bu şekilde bırakmaya hazır değilim. Olacağımı da sanmıyorum. Kariyerin boyunca yaptığın iyi veya kötü şeylerle hepimize örnek oldun. Yol arkadaşlığın boyunca senden çok fazla destek aldım. İyisiyle kötüsüyle, harika bir yolculuktu bu.


“İkimiz de biliyoruz ki, bundan sonra ne yaparsam yapayım, ben hep o çocuk olacağım. Elinde çoraplardan bir top, sürenin bitmesine beş saniye kala köşedeki çöp kutusuna… 5… 4… 3… 2… 1 …”


Kobe’nin anlamının böyle büyük olmasının sebebi elbette muhteşem kariyerinin başından sonuna kadar şahit olabilmemizdi. Lisede öğrendiği hikâye kurgusunu sanki bütün kariyerine yansıtmıştı. Ona bu şekilde veda etmeye hiç kimse hazır değildi. Öyle bir etki yaratmıştı ki, sanki helikopteri o kullanıyor olsa helikopter düşmeyecekmiş gibi... Kızı Gianna’yla birlikte basketbol maçına giderken vefat etmiş olmaları acının daha da katlanmasına sebep oldu. İnanmakta zorluk çeksek de kendisi artık yok. Onun sayesinde basketbolu severek büyümüş insanların içinde üzgün çocuklar, sessiz Kobe haykırışları bıraktı.

Kaynak: EuroSport.com

Son Dakika Spor Yol arkadaşı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement