Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Şu son 3 aydır yaşadıklarımız aslında görünüş itibarıyla belki hükümeti, iktidar partisini, Sayın Başbakanımızı hedefleyen bir çaba fakat sonuçları itibarıyla baktığımızda aslında hedefin siyasi istikrarımız, Türkiye olduğunu görüyoruz. Bu da gerçekten çok çok kaygılanmamız gereken bir husus" dedi.
Babacan, Capital ve Ekonomist dergilerinin Bursa Valiliği işbirliğiyle Uludağ'daki bir otelde düzenlediği "Uludağ Ekonomi Zirvesi"nin açılışında yaptığı konuşmada, siyasi istikrar ve güvenin önemine dikkati çekerek, bunların Türk ekonomisi açısından olmazsa olmaz iki konu olduğunu vurguladı.
Siyasi istikrarın bulunmadığı ülkelerde bu ülkeler gelişmiş ülkeler olsa dahi ekonominin nasıl sıkıntıya girdiğinin şu son 5-6 yılda canlı örnekleriyle yaşandığını belirten Babacan, şunları kaydetti:
"Koalisyon hükümetlerinin, azınlık hükümetlerinin olduğu, hükümetlerle meclisler arasında kopuklukların olduğu ülkelerde doğruları yapmak çok zor oluyor. Herkes kısa vadeli bakmaya başlıyor, günü kurtarmak için adımlar atmaya başlıyor. İşte o uzun vadeye bakabilmek ancak güçlü siyasi iradeyle mümkün. ve ülkedeki siyasi istikrarla mümkün. Bunun içindir ki siyasi istikrarımıza çok çok dikkat etmemiz gerekiyor. ve ülkedeki istikrar ortamını korumak için hep beraber çaba içinde olmamız gerekiyor. Bakın şu son 3 aydır yaşadıklarımız aslında görünüş itibarıyla belki hükümeti, iktidar partisini, Sayın Başbakanımızı hedefleyen bir çaba fakat sonuçları itibarıyla baktığımızda aslında hedefin siyasi istikrarımız, Türkiye olduğunu görüyoruz. Bu da gerçekten çok çok kaygılanmamış gereken bir husus. Devlet mekanizmasının sıhhatli çalışması ve en önemlisi hukukun gerçekten uygulanıyor olması bizim olmazsa olmazlarımız. İşte bu sebepledir ki Avrupa Birliği süreci bizim için çok çok önemli bir süreç. Demokrasimizin yüksek standartlara ulaşması, birinci sınıf bir demokrasi olmamız, temel hak ve özgürlüklerde en ileri standartlara ulaşmamız AB sürecimizle yakından ilgili."
Babacan, Türkiye'nin AB üyelik hedefini benimsemiş ve o hedefe doğru yürüyen bir ülke olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Üye olalım ya da olmayalım o hedefin orada duruyor olması bizim için son derece önemli. İç siyasette farklı rüzgarlar esebilir. Dış politikada zor şartlar gelebilir ama belli bir hedef olduktan sonra ve standartları o hedefe doğru yükseltme çabası olduktan sonra bu Türkiye'nin istikrarına yardımcı olacak bir unsurdur. Bunun içindir ki süreç son dönemde hızlanmaya başladı. Bu AB'den kaynaklı hem bizim taraftan kaynaklı. AB'de bu krizin yavaş yavaş aşılıyor olması onlara biraz daha geniş bir ufuk verdi. 17 ülkeden 18 ülkeye çıktı avro bölgesindeki ülkeler. AB'ye üye ülke sayısı 27-28'e çıktı ve Fransa'daki yeni hükümet de genişleme konusunda, Türkiye konusunda daha olumlu bir tutum içinde. Balkan ülkelerinin çoğunda da AB süreçlerinde böyle ileri adımlar gördük geçtiğimiz bir yıl içinde. ve 22 numaralı faslı açtık. Bölgesel politikalar faslını şimdi önümüzde 23-24 var. Bunlar hangi fasıllar; 23. fasıl dediğimiz yargı ve temel haklar, 24 dediğimiz de; adalet, özgürlük, güvenlik."
Aslında bu iki faslın ne kadar önemli ne kadar kritik fasıllar olduğunu hele hele bu günlerde daha fazla izah etmesine herhalde gerek olmadığını dile getiren Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Özellikle bu konularda varsa sorunlarımız ve AB'den eleştiriler varsa diyoruz ki biz onlara 'hadi hep beraber çalışalım, bu fasılları açın ki bu fasıllarla beraber bu konular da Türkiye'deki standartlarımızı yükseltebilelim.' Bizim uzun vadeli ekonomik başarımız için, Türkiye'nin ileri bir demokrasi olması için, gelişmiş bir ekonomi olması için öncelikle hukukun üstünlüğü ilkesine herkesin riayet etmesi lazım. Toplum olarak bunu iyi benimsememiz lazım. Burada hukuk deyince neyi anlayacağız. Biz evrensel hukuk normlarını artık referans olarak almış bir ülkeyiz. Avrupa Konseyi'nin tam üyesiyiz, AB'ye aday bir ülkeyiz, BM sistemi içindeyiz. Dolayısıyla hukuki referanslarımız belli. Çok da uzaklarda aramamıza gerek yok. Gerçek anlamda bir hukuk devleti nasıl olacağız, yazılı olanları uygulayacağız. Uygulamaların bir yerde yazılı olması lazım. Keyfilik olmaması lazım. Kuralların çalışıyor olması lazım. Hukuk devleti olmadıktan sonra birinci sınıf bir demokrasi olmak da mümkün değil. Çünkü demokrasi sadece seçimler değil. Bunun yanında sağlam bir hukuk sistemi, güvenilir bir yargı sistemi, aksi halde demokrasi, hukuk yoksa kaosa da dönüşebilir. Dolayısıyla demokrasinin güvencesi de aynı zamanda sağlam bir hukuk sistemidir."
Babacan, hukuki güvenlik kavramını da bunun için önemsediklerini, özellikle iş dünyası için kanunların sarih, açık olması, gri alanların mümkün olduğunca temizlenmesi sık sık değişiklikler yapılmaması, kanunların geriye dönük uygulanmaması kazanılmış hakların sonuna kadar korunması, yargı sisteminin hızlı tutarlı ve böylece güvenilir olması, yargının bağımsız ama tarafsız çalışabilmesinin önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Eğer yine son aylarda yaşadıklarımız yargı sisteminin bağımsızlığını, bazı insanlar herhangi bir grup, kendi amaçları için kullanmaya başladığında da buna da 'dur' diyebilmek lazım. Tabii ki bağımsızlık önemlidir. Bu felsefe bu prensip mutlaka yerinde olmalıdır, korunmalıdır. Ama bu bağımsızlık alanını da yargı tarafsızca kullanmalıdır, adil bir şekilde kullanmalıdır. Bütün bunlar ekonomimiz için olmazsa olmaz konular. Biz hep kurallı piyasa ekonomisi diyoruz. Yani rekabetin kuşkusuz olduğu ama rekabet hukukunun da çalıştığı bir ekonomik sistem. Rekabet olmazsa oralarda tekeller oluşur, haksız kazançlar oluşur. Rekabet iyi işlerse bundan halk istifade eder. Daha uygun fiyata daha iyi hizmeti daha iyi ürünü vatandaşlarımız ancak iyi işleyen bir rekabet sistemi içinde alabilirler. Şeffaflık hesap verebilirlik, bunlar çok çok önemli ilkeler yönetimde. İşte bunlar bizim önümüzdeki dönemde çok dikkat etmemiz gereken ve geliştirmemiz gereken alanlar."
Şeffaflık, hesap verebilirlik deyince kuşkusuz yolsuzlukla mücadelenin de çok çok önem verilmesi gereken bir alan olduğunu vurgulayan Babacan, şunları söyledi:
"Burada mutlaka yolsuzlukla ilgili iddiaların sonuna kadar takibi, yanlışlık içinde olanların er ya da geç bunun hesabını vermesi, hiçbir yolsuzluğa müsamaha edilmemesi, hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi de şeffaf ve hesap verebilir bir devletin, hükümetin temel görevi. Ama bunlar üzerinden eğer bir komplo, bir tuzak, bir kumpas varsa ve bu tüm siyasi istikrarı, devletin güvenliğini etkilemeye başlıyorsa o da ayrı bir yanlış, ona da 'dur' demek, izin vermemek gerekiyor. Türkiye'nin son 11 yılda bu konularda atmış olduğu önemli adımlar var. Başarılı olduğu geniş bir alan var. Ama hele hele siyasi reformlar konusuna baktığımızda önümüzde daha uzunca bir yapılacaklar listesi de var. Sayın Başbakanımız geçen ekim ayında bir demokratikleşme paketi daha açıkladı ve meclis tatile girmeden önceki en son yasa, bu demokratikleşme paketiyle ilgiliydi. Başbakanımız, ne dedi? 'Bu ilk de değil son da değil' dedi. Daha bunların devamı gelecek. Bizim hazırladığımız aslında demokratikleşme paketi, teknik çalışma çok daha geniş. Biz bunun sadece içinde bulunduğumuz şartlar ve konjonktüre uygun bir alt kümesini aldık, onu açıkladık. Açıklananın en az iki mislisi daha elimizde hazır, yapılacaklar var. Her şeyiyle hazır, kanun maddeleri yazılmış, fırsat pencereleri açıldıkça, şartlar uygun oldukça bu paketler inşallah önümüzdeki dönemde de arka arkaya devreye girecek."
- Bursa
Son Dakika › Yerel › 'Uludağ Ekonomi Zirvesi' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?