AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın İftarı - Son Dakika
Güncel

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın İftarı

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı\'nın İftarı

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan: (1) "İsrail eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır.

18.07.2014 23:01

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İsrail eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. Ama İsrail'in zulmüne, cinayetlerine ses çıkarmayan dünyadaki her bir ülke, her bir toplum da bu kara lekeyi sonsuza kadar alnında taşımaya mahkum olacaktır" dedi.

Erdoğan, AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından Yenikapı Şehir Parkı'nda düzenlenen iftar programındaki konuşmasına, "Bu ramazanı Müslümanlar olarak, insanlık olarak maalesef hüzünlü yaşıyoruz, kalbi kırık olarak idrak ediyoruz. Suriye'de, Irak'ta, Filistin'de ve dünyanın birçok başka yerinde zulüm gören, kanları dökülen Müslümanların durumu, bizi, ramazan sevincini hakkıyla yaşamaktan alıkoyuyor" sözleriyle başladı.

Türkiye'nin mağdur ve mazlum duruma düşenlere yardımcı olabilmek için elinden gelen gayreti gösterdiğini ifade eden Erdoğan, "Suriye'deki olaylar sebebiyle Türkiye'ye gelen 1 milyon 150 bini bulan misafirimizle ekmeğimizi bölüşüyoruz. Irak'taki kardeşlerimize yardımcı olabilmek, oradaki kavgayı, dökülen kanı sona erdirmek için her türlü çabayı ortaya koyuyoruz. İsrail'in Filistinlilere karşı başlattığı saldırılara karşı, uyguladığı zalimliğe karşı, Türkiye'den daha yüksek sesle itirazını dile getiren ülke neredeyse yok" diye konuştu.

Erdoğan, İsrail'in kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan Gazze'ye yönelik yürüttüğü saldırıların, dün gece kara harekatının başlamasıyla yeni bir boyut kazandığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Tüm dünyanın anlık olarak seyrettiği canlı yayınlar eşliğinde devam eden bu canilik karşısında gözlerin, ağızların ve kulakların adeta kapatıldığını görüyoruz. İsrail eninde sonunda kendi döktüğü kanda boğulacaktır. Buna yürekten inanıyoruz. Ama İsrail'in zulmüne, cinayetlerine ses çıkarmayan dünyadaki her bir ülke, her bir toplum da bu kara lekeyi sonsuza kadar alnında taşımaya mahkum olacaktır. Güya dünyadaki tüm insanların hakkını, hukukunu korumak için kurulan Birleşmiş Milletler'in Gazze'deki katliam karşısındaki suskunluğu her şeyden önce kendi meşruiyetini yaralıyor, kendine zarar veriyor. Güvenlik Konseyi başta olmak üzere zaten adil olmayan ve sorunlu bir yapıya sahip Birleşmiş Milletler, bu tür kritik olaylarda mazlumun değil, güçlünün yanında yer alarak meşruiyet sorununu derinleştiriyor."

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 tane üyesi bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, 5 daimi üye içerisinde bir tane Müslüman ülke bulunmadığını dile getirerek, şunları söyledi:

"Tamamı Hristiyan veya onlar gibi aynı anlayışı paylaşan ülkeler. Dolayısıyla bir ülkenin orada dudağından çıkacak düşünce veya ifade ne ise tümüyle orayı kilitleyebiliyor. 4'ü 'evet' dese, bir tanesi 'hayır' dese, iş bitti. Böyle bir adalet sistemi olabilir mi? Böyle bir yapının adalet dağıtması mümkün mü? İşte Suriye'de olanları görüyoruz. 3'ü bir tarafta, 2'si bir tarafta. Netice almak mümkün değil. İstediğiniz kadar siz Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda konuşun. Netice almak mümkün değil. Böyle bir yapı adalet tesis edebilir mi? Edemez. Birleşmiş Milletler'deki hiçbir denge, milyonlarca Filistinlinin hayat hakkının zalim bir devlet tarafından tehdit edilmesinin gerekçesi olamaz. Bugüne kadar Birleşmiş Milletler'in İsrail hakkında almış olduğu onlarca, yüzü aşkın karar var ama bu kararların uygulanabilirliği yok. İsrail bakıyor ki Birleşmiş Milletler'in aldığı kararları istediği gibi çiğniyor dolayısıyla 'Birleşmiş Milletler kendi çalıyor kendi dinliyor' diyor. Böyle bir yapı olabilir mi? Böyle bir adalet dağıtacak, barışa hizmet edecek kuruluş olabilir mi? Onun için bunun gözden geçirilmesi lazım. Demokrasinin, hak ve özgürlüklerin beşiği olma iddiasındaki Batı da Filistinlilerin hayat haklarının ihlali karşısındaki suskunluğu ve hatta İsrail'i kollayan tavrıyla Gazze'de ölen her masumun katline ortak oluyor."

"Bombalardan kaçan insanları, bombalara teslim etmek gibi bir lüksümüz yok"

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin böyle bir ortamda, her platformda itirazlarını ortaya koyduğunun, Filistinli kardeşlerinin haklarını müdafaa etmeye çalıştığının altını çizerek, İslam dünyasının bu hadiseler karşısında içinde bulunduğu bölünmüşlük, duyarsızlık halinin üzüntüyü daha da artırdığını söyledi.

"Olaylar karşısındaki aktif tutumumuz, asla hırçınlığımızdan, kavgaya meraklı olmamızdan kaynaklanmıyor, Biz vicdanımızın sesini dinliyor, oralardaki insanlarla aramızdaki kardeşlik hukukumuzun gereğini yerine getiriyoruz" diyen Erdoğan, "Bu coğrafyaya karşı bizim Türkiye, millet olarak tarihi sorumluluğumuz var. Herkes bu insanlara, bu coğrafyaya sırtını dönebilir ama biz asla dönemeyiz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, geçmişte Türkiye'yi yönetenlerce, bilhassa CHP'nin tek parti devrinde bu hataya düşüldüğünü dile getirerek, "Kurtuluş Savaşı'nda varını yoğunu ortaya koyup bize destek olan bölgeler dahil, İslam dünyasına kapılar adeta kapatılmış, buna karşılık Batı'yla da eşit ve adil şartlarda bir ilişki tesis edilememiştir. Biz 12 yıldır sadece okul, hastane, yol yapmıyor, aynı zamanda işte bu tarihi hatayı telafi etmenin mücadelesini de veriyoruz. Alparslan'dan, Selahaddin Eyyubi'den, Fatih Sultan Mehmet'ten, Abdülhamit Han'dan beri devam eden bu anlayışı, zalimin karşısında mağdurun yanında yer alma erdemini yeniden Türkiye'ye kazandırdık; milletimizin hakim duruşu olarak ortaya koyduk. Bu perspektife sahip olmayanlar elbette ne yaptığımızı, ne yapmak istediğimizi anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar ama milletimiz bizi çok iyi anlıyor" diye konuştu.

Türkiye'de 1 milyonu aşkın Suriyelinin misafir edildiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sıkıntılar yok mu? Var. Fakat bombalardan kaçan insanları, bombalara teslim etmek gibi bir lüksümüz yok. Üstelik 1-2 gündür değil, 3,5 yıldır misafir ediyoruz. Türkiye, bu sayıda bir toplu misafirlik durumuyla ilk defa karşılaştı. Geçmişte ya 1990 yılında Kuzey Irak'tan olduğu gibi kısa süreli olarak ya da 1989'da Bulgaristan'dan gelen 300 bin civarındaki kardeşimiz gibi yerleşim amaçlı, toplu göçlere maruz kaldık. İlk defa Suriye'den gelen kardeşlerimizin sayısında bu kadar uzun süreli bir grubu misafir ediyoruz. Çok istisnai birtakım adli hadiseleri saymazsanız, milletimiz, işte bu şuurla, tarihi sorumluluğun farkında olarak kardeşlerini bağrına basıyor, onlara her türlü yardımı yapıyor. Başka ülkelerde çok derin sosyoekonomik yıkımlara veya çok dramatik görüntülere yol açabilecek bu hadiseyi Türkiye, kendisi mağdur olmadan, misafirlerini de mağdur etmeden yönetme başarısını gösterdi, göstermeye devam ediyor. Üstelik birkaç sembolik jest hariç ciddi hiçbir dış yardım almadan, tamamen kendi imkanlarımızla ve kendi organizasyonumuzla bu süreci yönetiyoruz. Daha da ötesinde bugün Türkiye'de, bilhassa İstanbul, dünyanın dört bir yanından milyonlarca insanı bağrına basan, onlara özgür ve müreffeh bir hayat imkanı sağlayan bir konuma gelmiş bulunuyor. Her zaman söylüyorum, veren el alan elden üstündür. Türkiye'nin gerek sınırlarına gelen milyonlarca Suriye vatandaşını gerek İstanbul'a ve diğer şehirlerimize gelen her meslekten, her meşrepten milyonlarca misafirini ağırlıyor olabilmesi, tüm mazlumlar için bir umut ışığıdır. Zalimler, tarih boyunca mutlaka kaybetmişlerdir, şimdi de kaybedeceklerdir. Hazreti Musa'ya, Hazreti İsa'ya zulmedenleri bugün kimse hatırlamıyor. Hatırlayan da lanetle anıyor ama milyonlarca insan bu peygamberlere olan hürmetini her gün dile getiriyor. İnşallah kıyamete kadar da getirmeye devam edecek."

- İstanbul

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın İftarı - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement