Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürü Gürsel Küsek, tarım üreticilerini yakından ilgilendiren tarım parsellerindeki yeni modellemesi sayesinde; ürünlerin hangi arazilerde ne miktarda üretilebileceği belirlenip, tüketicinin tezgahtaki ürünün özelliklerini anında öğrenebileceğini söyledi.
Türkiye'de parsellerin sayılaştırılmasıyla ilgili 1 yıldır çalıştıklarını ifade eden Küsek, hedeflerinin üretim yapılan parsellerin üretim sınırlarını oluşturarak bilgisayar ortamına atmak olduğunu kaydetti. Bilgisayar ortamına taşınan parsellerdeki toprak ve arazi özelliklerinin belirlenebildiğine dikkati çeken Küsek, çalışmada, sulu ve kuru tarım özelliklerinin dikkate alındığını söyledi. Sulama şebekelerinin de parsel olarak bilgisayar ortamına aktarılmaya başlandığını duyuran Küsek, "Böylelikle hem bitkisel, hem hayvansal üretimi, hem sulamayı, hem tarımsal girdileri yönetebileceğiz. Türkiye'deki bütün parselleri sayısallaştırdık. Her bir parsele ona özgün bir numara verdik. Bir kişinin kimlik numarası gibi. Bu kimlik numaralarına dayalı olarak, parselde kullanılan girdileri, barkotları o kimlik numarasına işlenerek, veri tabanında izleyebiliyoruz. Bu bize gıdalarda izlenebilirliği getirecek. Daha sonra o parselde üretilen, tezgahtaki bitkisel ürünün üzerine o, parselin barkot numarasını yerleştireceğiz. Pazarda o barkot numarasını fotoğrafını çekip ya da tarayıp merkeze gönderdiğimizde, o parselle ilgili bilgi tüketiciye ulaşacak. Örneğin şu barkot numaralı patates 'Şu parselde üretildi. Şu kadar gübre, su, ilaç kullanıldı. Cinsi şudur' gibi patatesin bütün bilgileri tüketiciye ulaşacak" dedi.
"TÜKETİCİ YEDİĞİ ÜRÜNÜ TAKİP EDEBİLECEK"
"Ortakçılığın çok olduğu bölgelerde kişi tarlayı bir yıllığına kiralıyor" diyen Küsek, "Kiralayan kişi daha çok ürün almak için ihtiyacının iki katı gübre kullanıyor. Üretici maksimum karı almaya çalışıyor.Bu tüketici adına
kötü bir şey. Fazla gübre fazla azot anlamına gelir. Ürünün kalitesi azalıyor. Sayısallaştırma ve barkod numarası ile gıdanın yetiştirildiği ortamı ve o ortamdaki bütün işlemleri kayıt altına alıyoruz. Sonra tüketicinin o bilgileri bilmesini sağlıyoruz. Diğer taraftan da üretim miktarını yönetiyoruz. Çiftçinin yanlış ilaç ya da, aşırı gübre kullanmasını önlüyoruz" diye konuştu.
"FAZLA SU FAZLA ÜRÜN KAZANDIRMAZ"
Türkiye'de tarımsal sulamadaki su tasarrufu hakkında da bilgiler veren Küsek, "Bakanlık olarak ülkemizdeki kanal sistemlerini, kuyu, su kaynaklarını sayısallaştırıyoruz. Hem de parselleri sayısallaştırıyoruz.Hangi parsel, hangi kaynaktan, ne kadar su alıyor. Bunu da kayıt altına alıyoruz. Suyu önce kayıt altına alıp, daha sonra yönetmek ve sonunda da izlemek istiyoruz. Etkin bir sulama yapılmış mı diye. Araziye fazla su uygulamak, fazla ürün kazandırmaz. Önemli olan yeteri kadar suyu uygulamaktır. Suyun yönetimini yapabilmek içinde kayıtlılığın var olması gerekiyor. Su tasarrufunu sağlayabilmek teknolojiye, veri tabanına ve son olarak kullanıcı ayağını iyi yönetmemiz gerekiyor. Bu yılın sonunda tüm Türkiye için yeterli teknolojik alt yapı kurulmuş olacak. Veri, ayağında ise kullanıcının bu verileri o bilgisayar programlarına giriyor olmasıdır. Kullanıcı ayağında ise kooperatiflerin, sulama birliklerinin, çiftçilerin bu sistemi benimsemiş olması gerekiyor. İsteyen birlikler bu sistemi yılsonundan itibaren etkin olarak kullanabilecekler" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de 5 milyon hektar arazinin sulamaya açıldığını dile getiren Küsek, bu arazilerin sulama kanalarının yapıldığını belirtti. Açılan arazinin sulama oranının ise yüzde 60 civarında olduğunu dile getiren Küsek, "Tamamının sulamaya açılamamasının ise çeşitli sebepleri var. Parseller küçük, kanallar 400-500 metre aralıklarla geçiyor. Kanala ulaşamayan küçük parseller var. Bunlar su ihtiyacını komşu parseller üzerinden sağlamak zorunda kalıyor. Çiftçinin çok parseli olması nedeniyle küçük parselini sulamaya zamanı kalmıyor. Suda bir kontrol yok.
Kanala yakın parseller ihtiyacının çok üzerinde su kullanıyorlar. Uzak parsellere su ulaşmıyor. Yönetimin eksikliği, alt yapı, bilinçsizlik, kayıtlılığın olmaması gibi sebepler var" dedi.
"SUYUN ETKİN YÖNETİMİ ŞART"
Sulama oranının yüzde yüze ulaşması için Küsek, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
"Öncelikle alt yapının tamamlanması ve suyun etkin bir şekilde yönetiminin sağlanması gerekir. Yüzde 60 olan sulama oranını yüzde 80'e çıkarsak, geriye yüzde 20 kalır. 5 milyon hektarın yüzde 20'si 1 milyon hektar yapar. Bu 1 milyon hektara mısır ektiğiniz zaman hektara 10 ton ekiliyor, toplamda 10 milyon ton mısır üretimi ortaya çıkar. Türkiye'nin toplam ürettiği mısır şuan 4.5 milyon ton. Türkiye üretiminin neredeyse 2 katından daha fazlasını suyu yöneterek kazanabiliriz. İthalatı tamamıyla bitirebiliriz. Bu ciddi bir kayıptır."
KONYA OVASI'NI BEKLEYEN TEHLİKE
Konya Ovası'nda düzensiz sulamanın ileride oluşturabileceği sıkıntılardan bahseden Küsek, "Konya Ovası'nda sulamada yeraltı suyu kullanılıyor. Yer altındaki sular her yıl yağan yağışla yeniden şarj olur. Fazla çekim yapılınca su azalır. Yeraltını havuz gibi düşünürsek, havuza giren su az, ama çekilen su fazla ise su seviyesi hızla düşecektir. Seviye azaldıkça da göldeki tuzlu sular, o boşalan toprak gözeneklerine akacak. Şu anda tatlı olan yeraltı suyu tuzlu hale gelecek. İleride bu suyu içme suyu ve sulama suyu olarak kullanamayacağız. Şarj olan miktar kadar suyu çekmeliyiz. Bunun hesabı iyi yapılmalıdır. Konya Ovası'nda yeraltı suyunun tuzlanma tehlikesi var. O nedenle suyun durumuna göre tarım ürünü ekilmelidir. En az su kullanımı ile en fazla ürünü verecek olan tarımsal ürünler tercih edilmelidir" bilgisini verdi.
KIBRIS ÖRNEĞİ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yeraltı suyunun tuzlanmada üst limitte olduğuna dikkati çeken Küsek, "Kıbrıs'ın taban suyu sürekli tuzlanıyor. Denizden sızmalarla ve bilinçsiz kullanımla taban suyundaki tuz oranı artık kullanılabilir limitlerinin en üst aşamasına ulaşmıştır. Bir tedbir alınmadığı zaman orada yeraltı suyu kullanılamayacak duruma gelecek. Çözüm ise Türkiye'den su aktarılması ile olacaktır" şeklinde konuştu.
"ANA KANALLAR TAMAM, ŞEBEKELER YAPILIYOR"
Güney Doğu Anadolu Projesi(GAP) kapsamında sulama suyu ve kanalları hakkında da bilgiler veren Küsek, "1. GAP Eylem Planı tamamlandığında kabaca 1 milyon 50 bin hektar arazi sulamaya açılmış olacak. Şu an sulamaya açılmış alan 300 bin hektar civarında. Geriye kalan kısımlarında sulamaya açılmadı ama ana kanalları tamamlandı. Mesela; Dicle Kral Kızı Barajı'ndan ana kanal ile 230 kilometre uzaklığa Batman sınırına kadar su ulaşacak. Bu ana kanal bu yılın sonunda tamamlanıyor, şebeke inşaatına ise bu yıl başlanıyor. Sulama az gibi görünse de geriye kalan 700 bin hektarın sulama alt yapısı tamamlandı. Ana kanal tamamlandığı zaman, şebekeyi yapmak kolay. GAP bölgesinde ana kanallar tamamlandı. Hızla önümüzdeki yıl içinde şebekeler yapılacak. 2 yıl içinde 1 milyon 50 bin hektar sulamaya açılacak" diye konuştu.
"EN UZUN BORU İLE GUINNESS'E GİRDİK"
Harran Ovası'nın bir drenaj ve tuzlanma sorunu olduğunu hatırlatan Küsek, "Bu sorun 30 yıldır konuşuluyor. Bakanlık olarak, tuzlanma problemini tümüyle çözdük. 65 bin hektarlık bir arazide kapalı drenaj sistemi kurduk. Bu yılın sonunda 9.3 bin kilometre yerin altına delikli boru döşenmiş olacağız. Bu rakamla Guinness Rekorlar Kitabı'na girdik. Çünkü bir proje adı altında dünyanın döşenen en uzun borusudur bu. Guinness hakemleri gerekli incelemeleri yaptı, tescil edildi" bilgisini verdi.
"650 BİN DÖNÜM ARAZİNİN ALTINA DELİKLİ BORU DÖŞENDİ"
Tuz olan yerde bitkinin yetişmeyeceğine dikkati çeken Küsek, "Harran Ovası'nın verimli olmasına rağmen kapalı havza olması nedeniyle şanssız. Konya kapalı havzası gibi. Atatürk Barajı'ndan gelen sulama suyu bir miktar tuz içeriyor. Toprağa su uygulanınca topraktaki su buharlaşarak gidiyor. Suluma suyu ile gelen tuzlar buharlaşırken gidemiyor, toprakta kalıyor. ve her yıl toprakta tuz birikiyor. Aydın Ovası ve Çukurova'da yerin altında çakıllı bir tabaka var. Kışın yağan yağmur suları toprakta bırakılan tuzları eritiyor ve erimiş tuz çakıllı tabaka ile süzülerek denize gidiyor. Harran Ovası'nın böyle bir şansı yok. Sulama suyu ve yağmur suyu da buharlaşarak ortamdan uzaklaşıyor. 650 bin dönüm arazide yerin altında 1.6 metre derinliğinde 70 metre aralıklarla delikli borular döşüyoruz. Yağmur sularıyla birlikte eriyen tuzlar delikli boruların içine giriyor ve borudan Suriye tarafına akıyor. Biz buna kapalı drenaj sistemi diyoruz. Bu yılın sonunda kapalı drenaj sistemi tamamlanmış olacak" diye konuştu. - ANTALYA
Son Dakika › Ekonomi › Tüketici Tezgahtaki Ürünü Tanıyabilecek - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?