4. Uluslararası İyilik Ödülleri - Son Dakika
Güncel

4. Uluslararası İyilik Ödülleri

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batılıların jargonuyla söyleyecek olursak DEAŞ ve FETÖ, eski Roma'nın sembollerinden Janus'un biri doğuya diğeri batıya bakan iki yüzü gibidir, olay bu. Bir başka ifadeyle bu iki örgüt Müslümanların arasına sokulmuş içine de fitne gizlenmiş Truva atıdır.

13.03.2018 19:29

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batılıların jargonuyla söyleyecek olursak DEAŞ ve FETÖ, eski Roma'nın sembollerinden Janus'un biri doğuya diğeri batıya bakan iki yüzü gibidir, olay bu. Bir başka ifadeyle bu iki örgüt Müslümanların arasına sokulmuş içine de fitne gizlenmiş Truva atıdır. Her ikisinin de amacı bizi ifsat etmek, iman ve itikadımızı zehirlemektir." dedi.

Erdoğan, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) tarafından Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde bu yıl dördüncüsü düzenlenen "Uluslararası İyilik Ödülleri" törenine katıldı.

Hazreti Muhammed'in "Ey Ayşe, Allah refiktir, yumuşak davranmayı sever. Sert davranış karşılığında vermediğini, yumuşaklık karşılığında verir. Allah bütün işlerde yumuşak davrananları sever." ve "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz." hadislerini hatırlatan Erdoğan, bu hadisi şeriflerin, nebevi davet ve irşad metodunun nasıl olması gerektiğini açıkça gösterdiğini belirtti.

Bu ilahi prensiplerin, İslam'ı anlatırken nasıl hareket edilmesi gerektiğinin çerçevesini de çizdiğini vurgulayan Erdoğan, "Bu ilkelerin özellikle peygamberlerin varisleri olma şerefini üzerlerinde taşıyan alimlerimiz, ariflerimiz, hocalarımız için son derece önemli olduğuna inanıyorum. Hem dinimize yönelik saldırıların hem de İslam'a ve Müslümanlara olan ilginin arttığı bir dönemde hocalarımızın irşad vazifelerini ifa ederken ve İslam'ı anlatırken çok daha dikkatli olmaları gerekiyor." diye konuştu.

"İlahiyat hocalarımız alanı hiçbir zaman boş bırakmayacaklar"

"Doğru, yerinden kalkıncaya kadar, yalan dünyayı dolanır gelir." atasözünü hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Öyleyse alanı boş bırakmayacağız. Az önce müftülerimizle bir sohbetimiz oldu, o sohbette de söyledim, burada da söylüyorum, tüm Diyanet camiamız, başta Din İşleri Yüksek Kurulumuz olmak üzere, Türkiye'nin dört bir yanındaki mensuplarıyla alanı hiçbir zaman boş bırakmayacaklar. Tüm ilahiyat fakültelerimiz, ilahiyat hocalarımız da alanı hiçbir zaman boş bırakmayacaklar. Ondan sonra 'Biz vazifemizi yaptık, ne oldu' diyemezler. Bunun çözüme uğraması için kesinlikle bu vazifenin yapılması lazım ki gelip birileri oraları işgal etmesin."

İletişim araçlarının bu derece geliştiği, internet, sosyal medya ve cep telefonunun hayatın her anına girdiği bir dönemde menfi haber, yorum ve ifadelerin çok daha hızlı yayıldığına işaret eden Erdoğan, soran ile sorulan arasında kalması gereken beyanların bir anda milyonlarca insana mal olabildiğine dikkati çekti.

İlgili ilgisiz birçok kişinin, bunları maksadı aşacak şekilde Müslümanları ve İslam dinini karalamak için kullanabildiğini vurgulayan Erdoğan, "Ben bu salonda bulunan müftü ve hocalarımız başta olmak üzere tüm alimlerimizin, tüm ilahiyatçılarımızın bu noktada azami hassasiyet göstermesini bekliyorum." çağrısını yaptı.

"Dibini görmediğimiz kuyuya asla dalmayacağız"

"Cihan bağında ey aşık budur maksudu insü cin. Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin." dizelerini okuyan Erdoğan, irşad ve tebliğ vazifesinin kimseyi incitmeden, kimseden incinmeden, daima güler yüzle yerine getirilmesini istedi.

Erdoğan, "Bu süreçte İslam'ı anlatırken ne kınayıcının kınamasından korkacağız ne de din ve millet düşmanlarına istismar malzemesi vereceğiz. Bilhassa sosyal medyanın ve internetin parıltısına aldanmayacak, bu tür platformlara gönlümüzü kaptırmayacak, dibini görmediğimiz kuyuya asla dalmayacağız. Sözümüzün ağırlığını bir kuyumcu titizliliğiyle tartarak, güzel sözle güler yüzle birliğimiz ve sevgimizle insanları İslam'a çağırmaya devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.

İslam dünyasının ağır bir imtihandan geçtiğini vurgulayan Erdoğan, "Müslümanlar olarak birbirimize kenetlenmemiz, safları sıklaştırmamız, kardeşlik ve dayanışmayı yüceltmemiz gereken bir dönemdeyiz. Buradaki tüm kardeşlerimin şu gerçeği gördüğüne inanıyorum; birileri bizi ısrarla FETÖ, DEAŞ ve Boko Haram'ın temsil ettiği bu sapık din anlayışlarına mahkum etmeye çalışıyor. Sahih ve sahici İslam düşüncesi yerine ehlileştirdikleri, özünden ve ruhundan kopardıkları, işlerine gelince de rahatça kullanabildikleri bu yapıları bize adeta dayatıyorlar." diye konuştu.

"Hukuk içerisinde bedelini ödeyecekler"

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye genelinde 251 şehit, 2 bin 193 gazi olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bunlar bizde yara, biz bunları unutmadık, unutmuyoruz ve unutmayacağız. Hukuk içerisinde de bunun bedelini ödeyecekler. FETÖ'nün 15 Temmuz gecesi döktüğü onca kana rağmen halen Batılı ülkelerde rağbet görmesinin, bu örgüte kol kanat gerilmesinin sebebi budur. Aynı şekilde DEAŞ'ın uzun süre bitirilmemesinin, DEAŞ'a katılımların önüne bilinçli bir şekilde geçilmemesinin nedeni de aynıdır. Batılıların jargonuyla söyleyecek olursak DEAŞ ve FETÖ, eski Roma'nın sembollerinden Janus'un biri doğuya diğeri batıya bakan iki yüzü gibidir, olay bu. Bir başka ifadeyle bu iki örgüt Müslümanların arasına sokulmuş içine de fitne gizlenmiş Truva atıdır. Her ikisinin de amacı bizi ifsat etmek, iman ve itikadımızı zehirlemektir."

FETÖ ve DEAŞ'ın, yegane kuruluş gayesinin Müslümanlara yönelik operasyonu kolaylaştırmak olduğunu söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İslam ümmeti olarak artık şunu görmemiz gerekiyor; birileri bizi kendi dinimizin kavramlarıyla kendi dinimize mensup gözüken kadrolarla vurmaya çalışıyor. 'Yanlışın en tehlikelisi doğruya en yakın olandır.' derler. Fark edilmesi en zor düşman bizim gibi giyinen, konuşan, görünendir. Mesele beyaz pirincin içindeki beyaz taşı bulup çıkarmaktır. Müslüman basiret ve feraset sahibi olarak bir kez ısırıldığı delikten bir daha asla ısırılmamalıdır. Hayır, eğitim cihat gibi dinimizce mukaddes olan kavramların birilerinin sinsi emellerine kolayca maske yapılmasına rıza göstermemeliyiz. Özellikle gençlerimizin elimizden kopartılıp alınmasına, üç beş şarlatanın elinde mankurtlaşmasına asla müsaade etmemeliyiz. Unutmayın modern Hasan Sabbah'ların sapık ve sapkın din anlayışlarıyla evlatlarımızı efsunlamasına, neo haşhaşilere çevirmesine izin vermemeliyiz.

Cihat gibi gerçekten çok önemli ve kapsamlı bir kavramın, gözünü kan ve vahşet bürümüş katil sürüleri tarafından coğrafyamızın yakılıp yıkılması amacıyla kullanılmasına seyirci kalamayız. Bunun için de din eğitimine çok büyük önem vermeliyiz. Din eğitim ve öğretimi çalışmalarının muteber kurumlar, vakıflar ve şahıslar tarafından yürütülmesini sağlamak zorundayız. Yüzyıllardır İslam coğrafyasını aşk ve ilimle ilmek ilmek dokuyan gönül erlerinin bu süreçte daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekiyor."

"Unutmayalım ki kainat boşluk kabul etmez"

Dini ilimler ve irşad faaliyetleri açısından gerçekten zengin ve mümbit bir kaynağa sahip olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Anadolu'yu vatan kılan sadece akıncılarımızın kılıç sesleri değil aynı zamanda dervişlerimizin de o 'hu, hu' nidalarıdır. Bu yurt bize Sultan Alparslan'ın, Fatih'in, Yavuz'un olduğu kadar Yunus Emre'nin, Molla Gürani'nin, Hacı Bayram Veli'nin, Akşemseddin'in de emanetidir. Bin yıldır onca saldırıya ve ihanete rağmen bu coğrafyada tutunmamızı sağlayan Kur'an ve sünnet ile kurduğumuz o muhkem bağdır. Bu noktada herkese önemli görevler düştüğüne inanıyorum. Hocalarımızın vaizlerimizin Kur'an kursu öğreticilerimizin evvela kendilerini çok iyi yetiştirmeleri sonra bu birikimlerini de her cinsiyetten, her yaştan insanlarımıza aktarmaları gerekiyor. Unutmayalım ki kainat boşluk kabul etmez. Siz milletimizi irşad etmezseniz, siz mahallenize, şehrinize, caminize sahip çıkmazsanız oralara bir başkası gelir çöreklenir."

Türkiye Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığına çalışmalarında başarılar dileyen Erdoğan, bu yılın İyilik Ödülleri'ne layık görülenleri tebrik etti.

Dün uçak kazasında, bugün sabah da Çorum'daki trafik kazasında hayatlarını kaybeden 22 vatandaşa Allah'tan rahmet, ailelerine sabır dileyen Erdoğan, "Yurt dışından programımızı teşrif eden misafirlerimize vakıf ve dernek temsilcilerimize en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Milletimizi Türkiye Diyanet Vakfı gibi dünyanın dört bir tarafında hayır ve hasenatın sancaktarlığını yapan kurumlarımıza daha fazla sahip çıkmaya davet ediyorum. Rabb'im iyileri aramızdan eksik etmesin." diyerek sözlerini tamamladı.

Törenden notlar

Ödül törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım ve eşi Semiha Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile 81 il müftüsü katıldı.

Törende ayrıca Avustralya, Bulgaristan, İran, Ukrayna, Afganistan, Cibuti, Filistin, Güney Afrika, Sudan, Tacikistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Arap Devletleri Temsilciliği Birliği, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ile çeşitli uluslararası kuruluşların temsilcileri yer aldı.

Hacı Bayram Camisi Başimamı Ahmet Karalı'nın okuduğu Kur'an tilaveti ile başlayan programda, hazırlanan "İyilik" filmi de davetlilere izletildi.

7 iyilik öncüsüne ödül

Yapılan değerlendirmeler neticesinde Türkiye'den ve yurt dışından bin 500 yaşanmış iyilik hikayesi içerisinden belirlenen 7 iyilik öncüsü hakkında hazırlanan videolar izlendi.

Daha sonra "İyilik Ödülü" almaya hak kazanan 7 iyilik öncüsüne ödülleri takdim edildi.

Bu kapsamda, Tanzanya'da çocukların ve kadınların eğitimine destek olan Sevde Sevan Usak, Mardin Derik'te yaşayan ve engelli hayvanlara kendi imkanlarıyla yürüteçle protez yapan Hasan Kızıl, bakkal dükkanının bir kısmını kütüphaneye çevirerek mahallenin çocuklarına kitap dağıtan, okudukları kitap karşılığında onlara istedikleri bir şeyi bedava veren Kanber Bozan ödüllerini aldı.

Kanada'nın Montreal kentinde Müslüman lokantasında "parası olmadığını" söyleyen herkese ücretsiz yemek veren lokanta sahibi Yahya Hashemi ile Ala Abdelrazaq Jabur, gündüzleri üniversitede hocalık yapan, geceleri ise evsizlere, kimsesizlere el uzatan bir yardımsever Mahmut Karaman'a ödülü takdim edildi.

Aslen Libyalı olan 1978 yılında ABD'ye göç etmiş ve o zamandan beri kimsesiz çocukları evlat edinen Muhammed Bzeek, Kadıköy Tarihi Hasanpaşa Camisi'nin din görevlisi, sokak çocuklarına ve sokakta kalanlara rehabilite çalışmalarında bulunan Levent Uçkan da ödülünü aldı.

Ödül için Diyanet İşleri Başkanlığı il ve ilçe teşkilatları, yurt dışı temsilcilikleri, Türkiye Diyanet Vakfının 140 ülkede iş birliği yaptığı kurumlar, internet ve medya taramalarıyla farklı dillerde bin 500 civarında hikaye, oluşturulan komisyonlar tarafından titizlikle incelendi.

TSK'ye vefa ödülü

Diyanet İşleri Başkanlığınca, Türk Silahlı Kuvvetleriyle (TSK) ilgili hazırlanan video salondakilere izletildi.

Ardından bu yılki "Vefa Ödülü", milletin birlik ve beraberliği, selameti için canını hiçe sayan kahraman Türk ordusu adına Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'a takdim edildi.

Genelkurmay Başkanı Akar'a ödülü, Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi.

(Bitti)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel 4. Uluslararası İyilik Ödülleri - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement