Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullandığı Akıncı Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davada suç tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Personel Dairesinde Proje Şube Müdürü olan ve darbecilerin "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri içinde bulunan sanık eski Kurmay Albay Mustafa Barış Avıalan, "Yaşadıklarım ve şu an bulunduğum durumdan anlıyorum ki Akıncı Üssü'ne gitmem için birileri tarafından hazırlanmış ve uygulanmış bir faaliyet kapsamında özel olarak seçildim. Başka bir deyişle ben; aldatmayla sakatlanmış bir irade sonucunda Akıncı Üssü'ne gittim." dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsündeki salonda görülen davanın öğleden sonraki bölümünde önce sanıklardan Akın Öztürk söz alarak, kendisinin yurt dışındaki numaralarla yaptığı telefon görüşmelerine ilişkin açıklamada bulundu.
İddianamede bazı ülkelerle görüşmeleri olduğunun belirtildiğini ifade eden Öztürk, "İddianameye sadece özel telefonlarla olanlar alınmış. Resmi telefonlarla görüşmelerim daha çoktur" diye konuştu.
Kuzey Kore ile yapıldığı belirtilen görüşmenin Güney Kore ile olması gerektiğini söyleyen Öztürk, bu ülkeye resmi toplantıya gittiğini, döndüğünde de kendilerini Güney Kore'de karşılayan kişiyi aradığını anlattı.
Azerbaycan Hava Kuvvetleri Komutanı ile iki görüşme yaptığını, bunun bayramlaşma, teşekkür ve sınırdaki şehitleri nedeniyle geçmiş olsun telefonu olduğunu söyleyen Öztürk, İrlanda'ya ilişkin görüşmenin İngiliz Hava Kuvvetleri Komutanı ile bir konferans dolayısıyla olması gerektiğini söyledi.
Öztürk, "Bir de sivil telefon var İngiltere'de. Bir arkadaşım var, hatırladığım kadarıyla onunla bir görüşmemiz olabilir. Belçika ile bir mesajlaşma ve altı görüşme. Belçika, Azerbaycan ve Almanya görüşmelerinin hepsi bayram içindeki tarihlerdir" dedi.
İçişleri Bakanlığının avukatı Uğur Kızılca'nın 6 Haziran 2016'da Birleşik Arap Emirlikleri ile iki görüşme yapıldığını belirtmesi üzerine Öztürk, kendisindeki kayıtlarda bu ülkeyle görüşme bulunmadığını söyledi. Eğer görüşme 6 Haziran'da yapıldıysa bunun bayramlaşma amaçlı olacağını söyleyen Öztürk'e avukat, "Daha bayrama bir ay var" demesinin ardından Öztürk, böyle bir görüşme hatırlamadığını ifade etti.
Avukat Kızılca'nın, "Almanya ve Belçika'yla görüşmeleriniz bayram sonrasına rastlıyor. Belçika'da kiminle bayramlaştınız?" sorusuna da Öztürk, "NATO'nun en büyük karargahı
Belçika'da" yanıtını verdi.
Avukatın "NATO karargahını aradınız yani" sözü üzerine Öztürk, "Hayır, ben aramadım. Ben mi aradım onlar mı aradı, bilemiyorum. Bayramlaşma olabilir ama altı kere değil. Telefon benim özel telefonum. Özel cebimden arıyorum. İngiltere'de telefon var, arkadaşımın telefonu, aramışımdır. Bunun en az üç beş misli resmi telefonla görüşmelerim var" diye konuştu.
Öztürk daha sonra, dün ve bugün savunması alınan sanık eski Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanı Tuğamiral Ömer Faruk Harmancık'a, "İddianamede benim, sayın Genelkurmay Başkanımız Sayın Akar'ı iknaya çalıştığım iddia ediliyor. Böyle bir faaliyetim olduğunu görmüş mü?" sorusunu yöneltti.
Harmancık, "Hayır. Kendisi Genelkurmay Başkanımızın emir ve direktiflerini iletir pozisyondaydı, gece boyunca" dedi.
Avıalan'ın savunması
Duruşmada daha sonra tutuklu sanıklardan suç tarihinde kurmay albay rütbesiyle Genelkurmay Başkanlığı Personel Dairesinde Proje Şube Müdürü olan Mustafa Barış Avıalan'ın savunmasına geçildi.
Darbecilerin "Yurtta Sulh Konseyi" üyeleri arasında bulunan ve iddianamede 6-9 Temmuz 2016 tarihlerindeFETÖ/PDY terör örgütünün sözde "Hava Kuvvetleri imamı" Adil Öksüz tarafından Ankara Konutkent'teki villada darbe organizasyonuyla ilgili toplantılara katıldığı ve suç tarihinde herhangi bir yazılı emir ve görev olmamasına ragˆmen saat 19.00 sıralarında Akıncı Üssü'ne geldigˆi belirlenen Avıalan, "bu davaların sonucunun baştan belli olduğunu" ileri sürdü, iddianameye, gözaltı ve savcılık işlemlerine ve cezaevi koşullarına ilişkin eleştirilerde bulundu.
Avıalan, "Savunma amacımın ikna etmek değil, sonradan belki lazım olur diye kayıtlara geçirmek olduğunu ifade etmek istiyorum. İç hukuk yollarından en ufak beklentim olmadan, vicdanlara değil de sadece SEGBİS denen kayıt sistemine seslendiğim şekli bir faaliyet, hatta tarihe karşı bir vazife olarak görüyorum." diye konuştu.
Birçok sanığın ifadelerinde "Aldatıldım, emirleri sorgulamadan yerine getirdim" türünde sözler söylediğini belirten Avıalan, "Bir asker için emre itaat, amire güven şu demektir: Yap derse yapılır, at derse atılır, öl derse ölünür. Ama amir 'Şunu sorgula' derse, sorgulanmaz. Realite budur. Bu realitenin bugüne kadar da hem ülke hem TSK olarak çok ekmeğini yediğimizi hatırlatmak isterim" dedi.
Sanıklar için kürsü talebi
Öte yandan bir sanık avukatı, sanıkların savunma yaparken uzun süre ayakta kaldığını, daha önce başka mahkemelerin gördüğü davalar sırasında bulunan kürsünün salonda olmadığını ifade etti.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray, savunmasının bir yerinde Avıalan'ın da aynı konudan bahsetmesi üzerine, "25 yıllık hakim, 15 yıllık ağır ceza mahkemesi reisiyim. Çalıştığımız hiçbir yerde sanıklar için kürsü yoktu" dedi.
Avıalan, iddianamede darbe teşebbüsünün 27 Mayıs 1960 darbesiyle benzerlikler gösterdiğinin yazıldığını, bu benzerliğin de çalışma masasında bulunan "İhtilal Çıkmazı" adlı kitaptan kaynaklandığını belirterek, bu kitabın şube faaliyetlerinde kullanıldığını, bazı sayfalarının panolarda asıldığını, Genelkurmay Başkanlığındaki bazı brifinglerde de bu kitaptan alıntılar yapılarak sunumlar hazırlandığını savundu.
Aynı kitabın kendisinin Yurtta Sulh Konseyi üyesi olarak gösterilmesinde de delil sayıldığını öne süren Avıalan, Konsey üyesi olduğuna dair tek bir delil olmadığını, gizli tanıkların verdiği ifadelerin de mutlak doğru kabul edilemeyeceğini belirtti.
Sanık Avıalan, 14-15 Temmuz'da doktora yapmak istediği alan derslerine çalışmak için sağlık gerekçesiyle izin aldığını, Genelkurmay Karargahı'nda unuttuğu bir kitabı almak için de Karargah'ın karşısında yer alan lojmanlardan iş yerine giderek ders kitabını aldığını, yaklaşık 2 saate yakın burada zaman geçirdiğini anlattı.
Karargahta bulunduğu sırada eski Genelkurmay Personel Plan Yönetim Daire Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç'ün kendisini gördüğünü, "Akşam YAŞ provası var" dediğini, kendisinin de izinli olduğun söylemesi üzerine Partigöç'ün biraz sinirli bir tavır takındığını ifade eden Avıalan, lojmanına döndükten sonra saat 18.00 sıralarında askeri hattan arandığını, ismini söylemeyen bir askerin "harekat yıldırım" emri verildiğini belirterek, ciddi bir istihbarat olduğu, terör saldırısı olabileceği ve yürütülecek faaliyetlere dair elindeki metni okuduktan sonra Genelkurmay temsilcisi olarak Akıncı Üssü'ne çağrıldığını söylediğini öne sürdü.
Aynı askeri hattan amiri Partigöç ve İlhan Talu'yu aradığını ancak ikisine de ulaşamadığını, bu sırada saatin de Akıncı Üssü'nde olunmasını istediği saatin yaklaşması üzerine sivil kıyafetlerle yola çıktığını, çalıştığı şubeye tahsisle askeri araçla Akıncı Üssü'ne ulaştığını söyleyen Avıalan, "Telefonla gelen emirlerin Karargah personeli için rutin bir uygulama olduğunu bildiğim için bu emri yadırgamadım ve telefondaki kişinin net ifadeler kullanmasından, Genelkurmay Başkanının da faaliyete katılacağını söylemesinden, bunun gerçek bir faaliyet olacağına inandığım için Akıncı Üssü'ne gittim." dedi.
Avıalan, Akıncı Üssü'ne gitmeden önce kiminle muhatap olacağını öğrenmek için üssü aradığını ancak kimseden sağlıklı bilgi alamadığını ileri sürerek, "Yaşadıklarım ve şu an bulunduğum durumdan anlıyorum ki Akıncı Üssü'ne gitmem için birileri tarafından hazırlanmış ve uygulanmış bir faaliyet kapsamında özel olarak seçildim. Başka bir deyişle ben; aldatmayla sakatlanmış bir irade sonucunda Akıncı Üssü'ne gittim. Bir aldatmaca karşısında kuvvetli bir asker davranışı sergileyememek haricinde isteyerek ve bilerek bir suç işleme kastım yoktur." ifadesini kullandı.
Akıncı Üssü'ne saat 19.30 civarında giriş yaptığını ve bu nedenle iddianamede belirtilen "Akıncı Üssü'ndeki öğleden sonra gerçekleşen darbe hazırlık toplantılarına katıldı" şeklindeki değerlendirmenin doğru olmadığını iddia eden Avıalan, şöyle devam etti:
"Akıncı Üssü'ne gittiğimde bina dışında resmi ve sivil kıyafetli insanlar gördüm. Ben ilk olarak bina önündeki kamelya gibi bir yere gittim. Orada selamlaştığım kişilere 'Siz neden geldiniz?' diye sordum. İçlerinden biri, 'Bir toplantı ve sonrasında bir tatbikat olacakmış' gibi bir şeyler söyledi. Bir süre sonra sivil kıyafetli biri, 'Genelkurmaydan gelen var mı?' diye seslendi. Ben de elimi kaldırdım ve yanına gittim. Ne yapacağımızı sorduğumda, 'Kritik bir faaliyet, bazı hususlar netleşmedi, karar verilince duyurulacak' gibi şeyler söyledi. Görevini sorduğumda irtibat elemanı olduğunu söyledi ve bana A4 büyüklüğünde bir zarfı uzatarak, 'Bu zarfı Genelkurmay Karargahı'na götürmeniz gerekiyor' dedi. Ben şaşırdım ve zarfı götürecek başka kimsenin olup olmadığını sordum. Bunun üzerine cebinden başka bir kağıt çıkartarak, 'Başka kimse yok. Bunu götürün ve bu numarayı arayın. Gelen kişiye bu zarfı verin' dedi. Kağıtta yazılı şahsın ismini de söyledi fakat hatırlamıyorum. Ben zaten Genelkurmayda çalıştığımı, neden bu numarayı arayıp gireceğimi söylediğimde, 'Genelkurmayda tatbikat olabilir o yüzden giriş çıkışta sıkıntı yaşarsınız' şeklinde şeyler söyledi. Verdiği cevap ve üslup hoşuma gitmediği için zarfı götüremeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine arkadan gelen bir şahıs, alaycı bir üslupla, 'Albayım zarfı sizin götürmenize gerek kalmadı. Madem siz yolu bilmiyorsunuz, siz burada kalın ve bir tehlike yaşamayın' dedi. Açıkçası bu alaycı ve tehditkar tutum karşısında ürktüm."
Yaşadıklarından sonra kendisinin bir kurye olarak kullanılmak istendiğini düşündüğünü belirten Avıalan, Akıncı Üssü'nde beklediği sırada tanımadığı eli silahlı, sivil giyimli birinin, emniyet tedbirleri nedeniyle cep telefonlarının filo gazinosundan çıkarılmayacağını belirterek telefonları topladığını da iddia etti.
Suçlamaları kabul etmediğini tekrarlayan Avıalan, suçlamalarla ilgili maddi bulguların kendisine iletilmesini talep etti.
Cep telefonu kendisindeyken amirleriyle görüştüğünü ancak iddianamede yer aldığı gibi Mehmet Partigöç ile 89 değil en fazla 5-6 kez görüştüğünü öne süren Avıalan, telefonuna ait HTS kayıtlarının kendisine gösterilmesini istedi ve telefonu elinden alındıktan sonra görüşmeler yapılmış olabileceğini savundu.
Sanık Avıalan, "Akıncı Üssü'ndeyken yaptığım telefon görüşmelerinde emir ve talimat vermedim, kimseden durum raporu alıp vermedim. Telefonla yaptığım görüşmelerin tamamı tanıdık ve arkadaş görüşmeleridir ve gelişen olayı konuşmaktan ibarettir." dedi.
Avıalan, Akıncı Üssü'nde bulunduğu zaman içinde sadece 143. filonun 50 metrekare çevresinde dolaştığını, konuştuğu kişiler arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı'ndan ismini bilmediği bir yarbay, Özel Kuvvetler Komutanlığından da birçok astsubay bulunduğunu söyledi.
Duruşma Avıalan'ın çapraz sorgusuyla devam ediyor.
Son Dakika › Güncel › Akıncı Üssü Davası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?