CENGİZ TOMAR- Gizemli ve kozmopolit bir geçmişe sahip olan Sevakin, Sudan'ın kuzey-doğusunda, bugün Arap dünyasında bildiğimiz pek çok şehirden daha kadim ve özel bir tarihe sahip. 20 km uzunluğunda ve 3 km genişliğinde bir halicin nihayetinde yer alan bir ada Sevakin. O nedenle İstanbul Boğazı ile bitiş noktasındaki Prenses adalarını andırmakta. Bu eşsiz konumu tarih boyunca bu adayı bir çekim merkezi haline getirmiş.
Ortaçağ İslam coğrafyacıları bu kadim adada cinlerin yaşadığını zikrederler. Halk arasında Sevakin cinleriyle alakalı pek çok efsane anlatılır. Hatta isminin bile Arapça "sevahu cin" (cinler inşa etti) veya "seb'a cin" (yedi cin) ibarelerinden Sevakin'e dönüştüğü ifade edilir bu efsanelerde. Hz. Süleyman döneminde cinlerin buraya hapsedilmesinden dolayı adanın isminin Arapça "sicn" (hapishane) kelimesinden geldiği de söylenir. Ama doğru ve daha bilimsel olanı Sevakin kelimesinin Arapçada çarşı manasına gelen "sük"tan türemiş olması veya bir yerde ikamet eden manasına gelen "sakin" kelimesinin çoğulu olması. Bu iki kelimenin de yerleşim ve ticaretle alakalı olması, adanın çok eski dönemlerden beri meskün bir mahal olduğunun işareti olmalı.
Efsaneler bir tarafa bırakılacak olursa, Sevakin'le ilgili ilk kayıtlar M.Ö. 3000'lere kadar uzanır. Zira Eski Mısır'ın Firavunlar döneminde, uzun müddet Sevakin bu bölgenin tek limanı oldu. 18. Hanedandan Kraliçe Hatşepsut zamanında önemli bir ticaret limanı olarak ortaya çıktı. Meşhur II. Ramses (M.Ö. 1279-1213) Sevakin'i Kızıldeniz ile Hint okyanusunda seyrüsefer eden donanması için bir üs olarak kullanmaktaydı. Böylece Uzak Doğu ve Hindistan ile Mısır arasındaki ticaret güvenlik altına alınmaktaydı. Bu dönem boyunca Sudan topraklarından çıkarılan altın ve değerli taşlar Sevakin limanı vasıtasıyla ihraç edilmekteydi.
M.Ö. 332'de Mısır'ı ele geçiren Büyük İskender'in ardından II. Ptolemaios Filedelfos'un (MÖ. 283-246) keşif filosu Sevakin'i çok beğenince ada işgal edildi. Bu dönemde alınan tedbirlerle Sevakin, Mısır ile yapılan fildişi, altın, deve kuşu ve köle ticaretinin de merkezi oldu. Hindistan'dan gelen pirinç, baharat, ahşap ve benzeri ürünler ise hep Sevakin'den Afrika ve Mısır piyasasına sevk edilmekteydi.
Müslümanlar Medine'den önce ilk hicretlerini Habeşistan'a yapmışlardı. İslam'ın ilk döneminde Sevakin'e yerleşen Müslümanlar bölge halkı ile evlenerek zaman içinde adada mukim kabilelerin Müslüman olmasını sağladılar. Bu açıdan Sevakin halkı pek çok şehir ve bölgeden çok daha önce Müslüman oldu. 10. yüzyıldada yaşamış olan Hemdani, Müslüman Sevakin'den bahseden ilk Arap müelliftir. Hatta Haçlılar 1176'da bugünkü Ürdün'ün Kızıldeniz'deki tek limanı olan Akabe'de donanma kurup Sevakin'e de taarruz etmişlerdi. Ancak adanın tamamıyla Müslümanlaşması ise Osmanlılardan evvel Ortadoğu'nun en büyük devleti olan Türk Memlükler eliyle oldu. Dolayısıyla Sevakin'deki Türk hakimiyetini Osmanlılarla değil, 1264 yılından itibaren Memlüklerle başlatmak icap eder. Zira bu tarihten itibaren Memlükler Sevakin'e Bice kabilesinden emirler atamakta ve buradan vergi almaktaydı. Arap coğrafyacıları Sevakin halkının Müslüman Bice kabilesi olduğunu ittifakla kaydederler.
Tarih boyunca Afrika'dan hac için Mekke'ye ulaşmanın en kolay yolu da hep Sevakin limanı olmuştu. Liman Cidde ve Mekke ile daima ilişki içinde oldu. Ortaçağlar boyunca her ülke ve milletten tüccarlar Sevakin'e yerleşerek ticaret yapma imkanı bulmuşlardı. Bu nedenle Sevakin'de ölen Mısırlı tacirlerin mirası meselesi sonu gelmeyen sorunlar listesi halinde Memlük devletinin tarih kayıtlarına geçmekteydi. Memlük gemilerine saldıran Sevakinli korsanlar da sık sık gönderilen birliklerle cezalandırılmaktaydı.
15. ve 16. yüzyıllarda Arap yarımadasına saldıran Portekizliler Sevakin'e pek çok defa hücum etti ve hatta 1540'da adayı yağmaladılar. Ancak Arap topraklarını hakimiyet altında tutan iki Türk devletinden önce Memlükler, ardından Osmanlılar bölgeyi Portekizlilere karşı korudular. Günümüzde bazı Körfez ileri gelenlerin mesnetsiz ve tarihi realiteye tamamen aykırı iddialarının aksine, şayet Memlükler ve ardından Osmanlılar olmasaydı, bugün Arap yarımadası Portekizce konuşan Katoliklerden oluşacaktı. Zaten Memlüklerin ardından Müslüman Sevakin halkı da Portekiz tehdidine karşı Osmanlı hakimiyetini tanıdı.
Nitekim Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethettiği 1517'den itibaren Sevakin'e gelen Osmanlılar, burada su kuyuları yaptırmıştı. Ancak dönemin kaynaklarından anlaşıldığına göre, Sevakin'in kesin olarak Osmanlı idaresi altına girmesi 1554'te olmuştu. Bu yıllarda Özdemir Paşa Osmanlıların Habeş eyaletini tesis etmiş, merkezini de Sevakin olarak tayin etmişti. Bu yıllarda Mısır'a bağlı bir sancak şeklinde teşkil edilen Sevakin'in ilk Sancak beyi Abdülbaki Bey, ilk kadısı ise Abdülvehhab Efendi'ydi. Bir yıl sonra, 1555'te Özdemir Paşa Sevakin merkezli Habeş Beylerbeyliğine atandı. Böylece Habeş eyaletinin ele geçirilmesi ve burada hakimiyet kurulması, stratejik Sevakin limanı üzerinden mümkün oldu. Daha sonra Habeş Eyaleti'nin merkezi daha güneyde Musavva'ya kaydırılmıştı. 17. yüzyılda Sevakin'i ziyaret eden Evliya Çelebi, şehri çepeçevre saran kale ve surlarından bahseder.
Müslümanların iki kutsal şehri olan Mekke ve Medine'nin özellikle Portekiz saldırılarına karşı korunmasında, Habeşistan içlerine Osmanlı nüfuzunun yayılmasında ve Mısır'ın güneyindeki Said bölgesinin hakimiyetinde stratejik önemi haiz olan Sevakin, Osmanlı devletinin zayıfladığı esnada emperyal güçlerin iştahını tekrar kabarttı. 1869'da Süveyş kanalının Fransızlar tarafından açılmasına bağlı olarak Kızıldeniz'deki ticari trafiğin artması, Hindistan'a ulaşan yollarda hakimiyet kurmak isteyen İngilizlerin dikkatini Sevakin'e yöneltti. Bu bölgede Fransız-İngiliz rekabetini fark eden Osmanlılar da Sevakin'le alakalı çeşitli projeler geliştirdiler. 1865'ten itibaren Mısır hıdivi İsmail Paşa'nın yönetiminde olan Sevakin bundan sonra süratle İngiliz nüfuzu altına girdi. 1884'ten itibaren ise bir İngiliz valinin atanmasıyla farklı bir evreye geçildi.
İngiliz sömürgeciliğine karşı Sudan'da Mehdilik hareketi bilinen dini-siyasi hareketi başlatan Muhammed Ahmed bin Seyyid'in müntesiplerinden Sevakinli Osman Digna ve dervişlerinin hareketi de Sevakin'in kurtarmak için yeterli olmadı. İngiliz kuvvetlerinin başında bulunan Lord Kitchener Sevakin'i bölgedeki harekatın merkez üssü olarak kullandı. 1899'da yapılan anlaşmayla Sevakin resmen İngiliz hakimiyeti altına girdi. Ancak İngilizler 1904'te Sevakin'in çok yakınında Port Said'i kurarak şehrin hayat damarlarına ölümcül darbeyi indirmiş oldular. Uzun yıllardır metruk bir vaziyette kalan, binlerce yıllık bir tarihe sahip olan bu ada, umarız elden çıkışından 150 yıl sonra, tıpkı tarihte olduğu gibi, tekrar Türklerin elinin değmesiyle eski canlılığını kazanır.
[Prof. Dr. Cengiz Tomar Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığı görevini yürütmektedir]
Son Dakika › Güncel › Analiz - Kızıldeniz'de Bir Türk Adası: Sevâkin - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?