Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan mahkeme kararlarından rahatsızlık duyulmasını garip bir çelişki olarak değerlendirerek, "Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir" dedi.
Anayasa Mahkemesi'nin 52. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonunda düzenlenen törende konuşan Kılıç, Anayasa Mahkemesince verilen kararların, toplumda yarattığı siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları üzerinde, bazı değerlendirmeler yapılmasının zorunlu olduğuna dikkat çekerek, "Kurumların özeleştirilerini yapabilme cesaretini göstermeleri gerektiğine inanıyoruz. Bunu yapamadığımız takdirde kurumların kendilerini geliştirmesi ve yenilemesi mümkün olmayacaktır. Mahkemelerin geçmişte verdiği kararlar sonucunda toplumda yaşanan sarsıntıların, demokratik hayata ve hukuk devleti anlayışına olan olumsuz etkilerinin bilançosunu çıkarmak zorundayız. Hemen her toplumda Sorunların temel kaynağı yasama, yürütme ve yargı organlarının sebep oldukları hak ihlalleridir. Bu ihlallerin sonuçları ve toplumsal karşılığı önemsenmelidir. Bireylerin, her türlü endişe ve korkudan arındırılmış güvenli bir alanda hayat sürmeleri, en temel anayasal haklarıdır" dedi.
Anayasa Mahkemesinin "hak ve özgürlükler mahkemesi" olarak tanımlanmasının ancak, etkin ve süratli çalışmasıyla hak ihlallerini ortadan kaldırma gücüne bağlı olduğunun bilincinde olduklarını vurgulayan Kılıç, "Kamu gücüne sahip olanların topluma sunduğu hak ve özgürlükleri, lütuf ya da bağış düzleminde değerlendirmesi düşünülemez. Farklı olanların hak ve özgürlüklerine karşı kimse, ev sahibi edasıyla duruş da sergileyemez. Yetmiş altı milyonun her ferdi bu evin sahibi ve Anayasa ile teminat altına alınmış hakların kullanıcısıdır" diye konuştu.
-FARKLILIKLARI DEĞİŞTİRMEYE, DÖNÜŞTÜRMEYE VE KENDİMİZE BENZETMEYE ÇALIŞILMADIĞI SÜRECE, HEDEFİ YAKALAMAK HAYAL OLMAZ-
Demokrasinin, insan onuru, temel hak ve özgürlüklerin Anayasa Mahkemesi'nin korumak zorunda olduğu evrensel değerler olduğunu vurgulayan Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi başta olmak üzere, çağdaş dünya milletlerinin kabul ettiği insan hakları belgelerinde, temel hak ve özgürlüklerin; din, ırk, mezhep, siyasi düşünce ve ideolojilerden arındırılarak sadece "insan olma" ortak paydasında birleştirildiğini ve evrensel bir değer olarak tanımlandığını anımsattı.
Evrensel değerlerin bütün insanlığın gönül birliğini ve bütünlüğünü sağlayacak etki ve öneme sahip olduğunun kaydeden Kılıç, farklılıkları değiştirmeye, dönüştürmeye ve kendimize benzetmeye çalışılmadığı sürece, bu hedefi yakalamanın hayal olmayacağını belirtti. Türkiye'nin evrensel değerlere bağlılığını çeşitli antlaşma ve sözleşmelerle dünyaya ilan ettiğini anımsatan Kılıç, 1990 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin zorunlu yargı yetkisinin kabul edildiğini ve 2004 yılında da Anayasa'nın 90. maddesinde yapılan temel haklarla ilgili "evrensel ölçütlere" atıf yapan değişikliklerin, devrim niteliğinde sayılabilecek evrensel düzenlemeler olduğunun altını çizdi.
-KARARLARIMIZIN ARKASINDAYIZ-
2010 yılında Anayasa'nın 148. maddesine yapılan eklemelerle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açıldığını, yargı organları ve idarelerin sebep olduğu hak ihlallerinin anayasal yargı denetiminin sağlandığını anımsatan Kılıç, "Değişiklikleri yeniden hatırlatma gereğinin altını şu nedenle çizmek istiyorum. Milletimizin iradesini temsil eden Yasama Organı bu değişikliklerle başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere tüm yargı organlarına "evrensel standartları uygulayın!" talimatı vermiştir. Bu nedenledir ki, yerel gerçeklerle evrensel standartları örtüştürmek zorundayız. Anayasa Mahkemesinin son günlerde verdiği bireysel başvuru kararlarına yapılan ölçülü eleştirileri saygı ile karşılarken, belirtilen zorunluluk nedeniyle verilen kararlarımızın arkasında olduğumuzu da ifade etmek istiyorum" diye konuştu.
2011 yılında yapılan genel seçimlere katılarak milletvekili seçilen ancak, haklarındaki kovuşturma nedeniyle cezaevlerinde tutukluluk hali devam eden kimi milletvekillerinin, Anayasa Mahkemesi'ne yaptıkları bireysel başvurular üzerine, milleti temsil haklarının ciddi şekilde ihlal edildiği sonucuna varıldığını ve bu nedenle tahliyelerin gerçekleştirildiğini hatırlatan Kılıç, siyaset kurumlarını çok yakından ilgilendiren ve onların çözmesi gereken böyle bir sorunun, öncelikle yasal düzenlemelerle çözülmesini yürekten arzu ettiklerini dile getirdi.
-TWİTTER KARARININ SİYASAL KAYGILARLA ÖLÇÜSÜZ BİR ŞEKİLDE ELEŞTİRİLMESİ DİKKAT ÇEKİCİDİR-
Kılıç, mahkemelerde devam eden davaların bir bölümünde uzun yargılama, bir bölümünde de uzun tutukluluk nedeniyle Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurulara ilişkin olarak ihlal kararları verildiğini, sanıkların tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerinin sağlandığını, belirtilen davalarda, şikayetçilerin kanun yollarını tüketme koşulu aranmaksızın Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları verdiğinin altını çizdi. Anayasa Mahkemesi'nin twittera erişimin yasaklanması kararına karşı yapılan şikâyet başvurusu hakkında verdiği kararında, "tüketilmesi gereken başvuru yolları" gözetilmediği için yoğun eleştirilerle karşı karşıya kaldığını anımsatan Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin ve Anayasa Mahkemesi'nin defalarca verdiği kararlarında "kanun yollarının tüketilmesi" koşulunun mutlak olmadığını ifade ettiğine dikkat çekti. Kılıç, "Anayasa Mahkemesinin uzun yargılama ve uzun tutukluluk şikayetlerine ilişkin olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda kanun yolları tüketilmeden verdiği ihlal kararlarına karşı hiçbir eleştiri yapılmamasına rağmen, bir internet sitesine erişimin yasaklanması kararına yönelik verdiği ihlal kararının siyasal kaygılarla ölçüsüz bir şekilde eleştirilmesi dikkat çekicidir" tespitinde bulundu.
-MİLLİ OLMAMAKLA SUÇLANMAK İÇERİĞİ VE DERİNLİĞİ OLMAYAN SIĞ ELEŞTİRİDİR-
Hukuk devletinde mahkemelerin, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık duyguları ile de yönlendirilemeyeceğini vurgulayan Kılıç, "Mahkemeler verdikleri kararların sonuçlarının doğurduğu üzüntü ve sevinçlerle de ilgilenmez. Bu duyguları gayet doğal kabul eder. Ancak, verilen kararlardan hukuk dışı sonuçlar çıkararak, Mahkeme mensuplarını itibarsızlaştırma gayretleri iyi niyetle izah edilemez. İnternet sitesine idari kararla getirilen yasağın daha ilk dakikasında siteye başka yollardan ulaşılmak suretiyle etkisiz ve sonuçsuz bırakılabilmesi gösterilen orantısız tepkiyle örtüşmüyor" dedi.
Yeni teknolojik gelişmelerin, insan hak ve özgürlüklerini korumak için alınan yasal önlemlerin, etkisiz hale getirdiği bir çağda yaşandığının altını çizen Kılıç, Gorbaçovun, Sovyetler Birliği çözülmeden önce, küreselleşmeye karşı direnenlere; "antenlere vize koyamazsınız" diyerek iletişim araçları karşısındaki zorluklara işaret ettiğini anımsattı. Anayasa Mahkemesi'nin twitter kararının, idari bir işlemin kanuni dayanağının olmadığının tespitinden ibaret olduğunu belirten Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:
"Amacımız sorun üretmek değil, sorun çözmek olmalıdır. Bir eylemin, işlemin veya yasama tasarrufunun, siyasi bir belge olan anayasaya göre, denetlenmesi nedeniyle ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi kararının siyasi sonuçlar doğurması doğal bir zorunluluktur. Bu sonuçlara bakarak Anayasa Mahkemesi'nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir. Mahkeme mensuplarımız, verdiği kararlarından siyasi ya da sosyal bir rant elde etme iddialarını onurlarına yapılmış bir saldırı olarak kabul ederler. Anayasa Mahkemesi, 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği öncesinde, yargı ile yürütme organı arasında yaşanan gerilimlerin, ülkemize verdiği ekonomik, siyasi ve sosyal zararların bilincindedir. Bu sebeple yeni gerilimler yaşatacak meydan okuma çağrılarını cevapsız bırakmaya kararlıyız."
-HAK İHLALİNE SEBEP OLAN HERKESİN KARŞISINA, AYNI ADALET GÖMLEĞİYLE ÇIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ-
2010 yılındaki anayasa değişikliğine kadar, Anayasa Mahkemesi'nin özgürlük, demokrasi, laiklik ve sosyal hukuk devleti konularındaki sınırlayıcı ve daraltıcı anlayışından mağdur olanların bugün, bireylerin hak ve özgürlük alanını genişleten, önündeki engelleri kaldıran, evrensel standartları hayata geçiren bir anlayışa dönüşmüş olan mahkeme kararlarından rahatsızlık duyulmasının garip bir çelişki olarak değerlendiren Kılıç, "Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir" dedi. Anayasa Mahkemesi'nin, insan onurunun zorunlu kıldığı hak ve özgürlükleri, hiçbir ayrım yapmadan ve bir hesabın içinde bulunmadan, ilgilisine ulaştırmaktan başka amacı olmayan bir yargı kurumu olduğunu ifade eden Kılıç, son yıllarda yargı alanında yaşananların toplumda yarattığı güvensizlik ve olumsuzlukların, Anayasa Mahkemesinin adeta bir temyiz makamı gibi algılanmasına yol açtığını, umut haline gelen bireysel başvuru yolunu kullananların sayısının çok büyük rakamlara ulaştığını kaydetti.
-UZUN TUTUKLULUĞUN ASIL, TUTUKSUZ YARGILANMANIN İSE İSTİSNA OLDUĞU BİR YARGI SÜRECİNİ YAŞIYORUZ-
Tutuksuz yargılanmanın kural, tutuklamanın istisna olduğu bir sistem yerine, uzun tutukluluğun asıl, tutuksuz yargılanmanın ise istisna olduğu bir yargı sürecinin yaşandığının altını çizen Kılıç, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruların yüzde 70'inin adil yargılanma konusundaki şikâyetlerden oluştuğunu, yargı organlarının topluma sunduğu adaletin hangi düzeyde olduğunun sorgulanmasının zorunluluğuna işaret etti. Yargıya olan güvensizliğin yetkililerce güçlü şekilde dillendirilmesinin yaşanan sorunları çözmediğini kaydeden Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu kolaycılıktan vazgeçilerek yargıç ve savcı profilinin sorunları, yargılama sistemindeki yapısal sorunlar, Mahkememizce tespit edilen ihlallerin giderilmesi yönünde devlete düşen pozitif ve negatif yükümlülükler ile alınması gereken tedbirler masaya yatırılarak çözümler üretilmelidir. Amacımız, idarenin ve yargı organlarının sebep olduğu hak ihlallerini incelerken, temel hak ve özgürlüklerle ilgili evrensel standartların ülkemizde benimsenmesini sağlamak suretiyle Anayasa Mahkemesinin "etkin bir denetim" yaptığı inancını topluma yerleştirmektir. Mahkememizin etkin denetim yapmadığı düşüncesinin yerleşmesi halinde ise, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin kararları yok sayılarak, başvuruları doğrudan kabul etmesi gibi bir uygulama ile karşı karşıya kalacağımız herkes tarafından bilinmelidir. Böyle bir sonucun ise ülkemiz yargı erkinin demokratik dünya milletleri nezdinde çok ciddi bir itibar kaybına sebep olacağı açıktır. Bu nedenle, anlayışla karşıladığımız tüm eleştirilere rağmen, hak ve özgürlük yollarının açılması süreci mahkememizce kararlı bir şekilde sürdürülecektir."
-FARKLI OLANLARIN DOĞRULARI İLE ZENGİNLEŞEMİYORUZ-
Son yıllarda birey ve toplum olarak, yaşanan sorunlarla ilgili en masum çözüm önerilerinin, düşünce ve görüşlerin derhal siyasi bir süzgeçten geçirdikten sonra kabul veya reddeder hale gelindiğini ifade eden Kılıç, bu yaklaşım toplumun aşırı siyasallaşmasına, kutuplaşmasına ve kaygı verici bir gerilimin yaşanmasına yol açtığını vurguladı. Yaşanan gerilimin insanları taraf olmaya zorladığını, söylenenlerin yanlış da olsa, taraf olmanın güçlendirdiği inatçılıkla düşüncelerin savunulmaya çalışıldığını anlatan Kılıç, "Sorunlara veya önerilen çözümlere tepkisel tavırlarla meydan okumak, taraftar bağlılığını güçlendirmekte ise de insanların bir araya gelme, diyalog ve uzlaşma iradelerini zayıflatmaktadır. Diyalog ve uzlaşma zeminini kaybettiğimizden dolayı, farklı olanların doğruları ile zenginleşemiyoruz. Başkalarının haklarına sahip çıkmak bir insanlık erdemidir. Katılmasak da, hakkı ihlal edilenlerin yükünü paylaşmak, onurlu insan olma refleksinin doğal bir sonucudur. Demokratik ülkelerin gücünün yasaklara değil, özgürlüklere dayalı olduğu gerçeği gözardı edilmemelidir" dile konuştu.
-KAİNATIN ÖZÜ İNSAN, İNSANIN ÖZÜ İSE EŞDEĞERİ BULUNMAYAN ONURUDUR-11
Yaşanan gerilimlere kim sebep olursa olsun, bu ortamda gelişen kin ve nefret söyleminin farklı düşünce ve inanç sahipleri arasında duygusal bir kopuşa yol açtığının açık olduğunu dile getiren Kılıç, kalp ve gönül dünyasını ilgilendiren duygulardaki ayrışmaların, birlikte yaşama iradesi üzerinde olumsuz sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Olumsuz sonuçların siyaset, kültür, inanç, sanat, spor ve buna benzer etkinliklerde, farklı kesimlerin bir arada yaşamaları için gerekli olan buluşma alanlarını yok ettiğini ifade eden Kılıç, "Kin ve nefret söyleminin, korkuyla buluştuğu böyle bir noktada, insanlarımızı iç dünyalarına hapsedilmiş inançlar ve beyinlerinden dışarı çıkaramadıkları düşüncelerle baş başa bırakıyoruz. Oysa çoğulcu ve katılımcı demokratik sistem, farklılıkların sesli yaşaması gerektiği çağrısını yapıyor. Yüzyıllardır biriktirdiğimiz köklü kültür yapımız ve oluşan inanç dünyamız, demokrasinin tam da bu çağrısıyla örtüştüğünü söylüyor. Sahip olduğumuz bu sevgi ve hoşgörü kültürünün lojistik desteğine ihtiyacımız vardır. Kainatın özü insan, insanın özü ise eşdeğeri bulunmayan onurudur. Hukukun ve dinlerin koruma altına aldığı yegâne değer budur. Mahkememizin 52. kuruluş yıl dönümünde size verebileceğimiz söz: bu değerin korunması konusunda mensuplarımızın kararlı iradelerinin devam edeceğidir" dedi.
Son Dakika › Güncel › Anayasa Mahkemesi'nin 52. Kuruluş Yıldönümübaşkanı Kılıç: Gücün Etkisiyle Gömlek Değiştirmeyiz - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?