Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 4. yargı paketinde yapmak istediklerinin genel bir düzenleme olduğuna işaret ederek,
"Özellikle bildiri ve düşünce açıklamalarında veya propagandada şiddet unsuru yoksa, silaha yöneltmiyorsa, tehdit içermiyorsa her türlü açıklamanın serbest olacağı en azından suç teşkil etmeyeceği esası getirilmektedir" dedi.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, 4. yargı paketiyle ilgili bir soru üzerine, pakete ilişkin bilinmeyen hiçbir şeyin kalmadığını söyledi.
4. yargı paketiyle ilgili birçok şeyin basında yer aldığını ve bazı kesimlerin çok büyük beklentiler içerisine girdiğini belirten Arınç, şöyle devam etti:
"Adalet Bakanımızın ve ilgili arkadaşlarımızın zaman zaman yaptığı bilgilendirici açıklamalarla özellikle 4. yargı paketinin temelinde ne olduğunu hepimiz gördük. Şimdi 'terörde şiddet unsuru' denildiği zaman bu, yanlış bir ifade olur, zaten şiddet terörün unsurlarından biridir. Bizim Terörle Mücadele Kanunu'nun 6 ve 7. maddelerinde yapacağımız yeni yasal düzenlemede, bildiri ve açıklamalarda şiddete, teröre, silaha yönlendirici unsurların olmamasıdır. Eğer bir bildiride, açıklamada, konuşmada veya bir başka şekilde fikirlerini, düşüncelerini ortaya koyarken 'övme, propaganda' unsurunun şiddetten arındırılması gerektiğini düşünüyoruz. Açıklamalarda teröre yönelten, şiddete yönelten unsurların olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ayrıcalık bugüne kadar yoktu."
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) pek çok kararlarında, pek çok raporlarda şiddet taşımayan düşünce açıklamalarının, terörle ilintili olmayan düşünce açıklamalarının suç olmaması gerektiği ifade ediliyordu" diyen Arınç, şunları söyledi:
"Bu, tamamen doğrudur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM kararları bir tarafa, dünyanın geldiği noktada ifade özgürlüğü mutlaka asıldır ve bütün özgürlüklerin bileşkesidir. Yani bir konuşmada, kitapta, başka bir şekilde düşünce açıklamada suç işlemeye yöneltilmiyorsa, şiddet ve terör teşvik edilmiyorsa, bize aykırı gelse bile bütün düşüncelerin özgür olması asıldır. Dolayısıyla bugün özellikle 6 ve 7. maddelerde ve Türk Ceza Kanunu'nun zannediyorum 215. maddesinde yapacağımız değişikliklerle düşünce açıklamalarındaki şiddet unsurunu daha çok ön plana çıkarıyoruz. Bu bence, düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda atılmış en önemli adımlardan birkaç tanesidir."
-"Yapmak istediğimiz konu genel bir düzenlemedir"-
Arınç, AİHM'nin kararlarında ifade ve işaret edilen hususlar uyarınca adli ve idari yargı ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda bazı değişiklikler yapıldığını belirterek, şöyle konuştu:
"Ancak basınımız belki kısmen bilgisizlikten, bilgi noksanlığından veya kısmen de arzu ettiği bir unsur olması bakımından 'yani herkes dışarı mı çıkacak, örtülü af mı geliyor, çözüm sürecinin unsuru mu olacak, Ergenekon veya Balyoz sanıkları bundan istifade mi edecek, askerler veya milletvekilleri de bu kanun çıktığı zaman tahliye mi edilecek-' şeklindeki soruları 4. yargı paketinin içerisinde cevabını bulmuyor. Yapmak istediğimiz konu genel bir düzenlemedir. Özellikle bildiri ve düşünce açıklamalarında veya propagandada şiddet unsuru yoksa, silaha yöneltmiyorsa, tehdit içermiyorsa her türlü açıklamanın serbest olacağı, en azından suç teşkil etmeyeceği esası getirilmektedir. Beklentilerinizi karşılayamayacağı için 4. yargı paketinden dolayı mahcubiyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum."
-Yüksek yargı başkanlarının açıklamaları-
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin yüksek yargı organlarının başkanlarının yargıyı tek çatı altında toplamaya yönelik teklifi eleştirdiklerini anımsatarak, "Başkanlar 'polis, mahkeme gibi davranıyor' ifadelerini kullandı bunu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Bizim Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki üye arkadaşlar tarafından 'yargı' başlığı altında komisyona sundukları düşüncelerdir. Herkes özgür düşüncesini şüphesiz partisini izam etmek üzere Komisyon'a sunuyor ancak bunların kabulü kendi aralarındaki yönetmeliğe veya usule göre ancak 4 partinin mutabakatıyla hüküm ifade edebilecek. Bunun için biz her konunun görüşülmesini, konuşulmasını ve tartışılmasını istiyoruz. Bakanlık sistemi de böyle yargıdaki tek yargı sistemine gidiş de böyle. Dolayısıyla özellikle yargıda bugünkü paralel yapılanmayı reddediyoruz. Askeri Yargıtay var, sivil Yargıtay var, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi var, sivil Danıştay var, veya bir başka şekilde. Yargıda 'temyiz' ismiyle veya 'yüksek temyiz' ismiyle bir kurul oluşturulmasını, idari yargıdan ve adli yargıdan gelecek davalara bakacak ayrı bürolar, yani Yargıtay ve Danıştay üyeleri olmasını arzu ediyoruz.
Buna ilişkin zannediyorum 10-12 maddelik bir teklifimizi sunduk. Diğer partiler buna katılırlar veya katılmazlar. Niçin katılırlar, katılmazlar arkadaşlarımız herhalde fikirlerini orada ifade edeceklerdir. Her partinin bizce tabu sayılabilecek düşünceleri bile olsa komisyona gelmeli, konuşulmalı, mutabakat hasıl olursa metin haline getirilmeli, 'mutabakat hasıl olmazsa da bizim parti olarak düşüncemiz budur' bunu ifade etmeli. Biz, bu konuda büyük bir hassasiyet gösteriyoruz ve görevimizi iyi bir şekilde yapıyoruz. Konular açıklandıktan sonra, aleni hale geldikten sonra önce Yargıtay Başkanımızın, daha sonra Danıştay Başkanımızın, bugün de HSYK 1. Daire Başkanı şahsın açıklamaları oldu, ben bunları çok normal görüyorum. Yani yargıyla ilgili düşüncelerini usulünce açıklamaları ve tamamen hukuk mevzuatı içinde kalmaları doğrudur. Elbette bugün yargıda görev yapan insanların kendi kurumlarının alacağı şekiller konusunda fikirlerini ifade etmeleri, Anayasa Komisyonu'ndakiler tartışırken yargıdan da buna ilişkin görüşlerin açıklanması bence makuldür, doğrudur, eğer çok haklı ifadeler içeriyorsa bu konu üzerinde de kendi düşüncelerini ifade etmiş olurlar."
-Danıştay Başkanı Karakullukçu'nun sözleri-
Arınç, Danıştay Bakanı Hüseyin Karakullukçu'nun açıklamalarının ardından, herkesin aklına Karakullukçu Danıştay Başkanı seçildikten sonra kendisinin söylediği sözlerin geldiğini belirterek, şunları söyledi:
"Yani benimle aynı sınıfta arkadaş olan bu kişinin seçilmesi karşısında gösterdiğim sevinci neredeyse darb-ı mesel haline getirmişlerdi. 'Nasıl olur da Bülent Arınç'ın arkadaşı olan bu kişi bugün bu sözleri söyleyebilir-' Bal gibi söyleyebilir, bizim arkadaşlığımız böyledir. Yani siz mahcup oldunuz, çünkü seçilmesinden sevinç duyduğumuz bir insanı siz zannediyorsunuz ki biz birbirimizin kopyasıyız, ne dersek o olur, bu insanların kendi şahsiyetleri adeta yoktur. Hayır, geçmiş Yargıtay Başkanımız da bugünkü Yargıtay Başkanımız da pırıl pırıl, mesleğinin ehli, birinci turda çok yüksek oyla seçilmiş yargının göz bebeği olan insanlardı. Yargı konusunda sözleyeceği sözler bize ters gelse bile biz buna saygı duyarız, aynen Danıştay Başkanımızın çok haklı olarak işaret ettiği konular gibi. CHP'li birtakım sözcülerin; 'nasıl oluyor da bu kişi, filan kişiyle arkadaştı, seçilmesinden şöyle sevinç duymuştu, bu sözleri konuşabiliyor'... Bu bazılarının acizliğini, çaresizliğini gösteren bir durum oldu. Konuşabilirler başkanlarımız, yazabilirler, yeter ki kendi görev alanlarıyla ilgili çok doğru, makul görüşler olsun. Biz, buna her zaman saygı duyacağız."
-BDP'lilerin Karadeniz turu-
Başbakan Yardımcısı Arınç, bir gazetecinin, "BDP'nin Karadeniz gezisinin ardından birtakım iddialar gündeme geldi. Bu konu Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldi mi-" yönündeki sorusu üzerine, konunun özel bir başlık altında görüşülmediğini söyledi.
İçişleri Bakanı Muammer Güler'in konuyla ilgili bir gazetede açıklaması bulunduğunu anımsatan Arınç, "Milletvekillerine karşı gösterilen bu tavır ve davranışlar, onların öğretmenevine hapsedilişleri ve bir süre içeride kalmaları fevkalade kötü bir olaydır, çirkin bir olaydır. Çünkü Türkiye'nin her yerinde herkes siyaset yapabilmeli, farklı da olsa düşüncelerini rahatlıkla açıklayabilmelidir" dedi.
Herhangi bir olumsuz davranışın, Toplantı ve Yürüyüş Kanunu'na muhalefetin, insana ve mala zarar vermenin hukukta bir ceza karşılığı olduğunu vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
"Gerek televizyon, ekranlardaki görüntülerden, gerekse gazetelerde yayınlanan boy boy fotoğraflardan, arabanın üzerine çıkarak camlarını kırmaya çalışanların veya öğretmenevi önünde toplanarak kollarını kaldırmış bir şekilde malum işaretleri veren bazı grupların taşkınlıkları çok açık biçimde görünüyor. Emniyet güçleri kamera kayıtlarından veya bir başka delilde bu kanuna aykırı eylemi yapanların tespitinde zorluk çekmeyecektir zannediyorum. Bu, bir yargı sürecinin başlamasıdır, savcılıklar soruşturma yapmaktadırlar. Sonunda bu olaylarda kimin dahli olduğunu, kimin kanunsuz eylem yaptığını herhalde hepimiz göreceğiz ve herhalde yargı bu konuda kararını vermiş olacak. Sayın İçişleri Bakanımız tabi bir hizmet kusuru olup olmadığı noktasında özellikle Sinop'ta ve kısmen Samsun'da idarecilerimizin ve emniyet görevlilerimizin bu olayların büyümesinde bir ihmalleri olup olmadığı konusunda müfettişler aracılığıyla bir inceleme başlattığını hepimiz biliyoruz. Bu da esasen doğrudur. Çünkü her olayın arkasından ölümlü bir hadise olmuşsa cumhuriyet savcılıkları ayrıca incelemelerini derinleştiriyorlar ama bunun dışındaki olaylarda da kimin ihmal ve kusuru bulunduğu noktasında adli soruşturmanın yanı sıra idari soruşturmalar ve incelemeler de yapılabiliyor. Olayların failleri, tahrikçileri eminim kısa sürede yargı önüne çıkarılmış olacaktır."
-Otoyol ve köprü ihalesi-
Bülent Arınç, köprü ve otoyol ihalesinin iptal edildiği anımsatılarak, bu konudaki beklentilerinin sorulması üzerine de konuya ilişkin ilgili bakanların kararlarını bilmediğini söyledi. "Özelleştirme olduğuna göre YPK kararlarıyla ancak kesinleşir, orada bulunan bakanlarımız tarafından düşük bulunmuş olmalı" diyen Arınç, kamunun menfaati gözetilerek ihalenin kabul edilmemiş olabileceğini söyledi.
Yeni ihaleden beklentisinin de o günkü piyasa şartlarının bunu belirleyeceğine işaret eden Arınç, "Önemli olan bu konuda karar verecek, Bakanlar Kurulu'ndaki ilgili arkadaşlarımızdan oluşan heyetimizdir. Ben bu yararı gözettikleri için arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Bunun maddi hesaplamasının, getirilerinin ne olabileceğini onlar mutlaka çok daha iyi biliyorlar" diye konuştu.
- PKK'nın elindeki kaymakam ve askerler-
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, "Çözüm sürecinde PKK'nın elindeki kaymakam ve askerleri bırakacağına dair bilgiler var mı-" sorusunu ise şöyle yanıtladı:
"Umarım. Çünkü bu arkadaşlarımızı biz de arıyoruz, ulaşmaya çalışıyoruz, kurtarılmalarını istiyoruz. İnanın her gün bu arkadaşlarımızın hayatlarıyla varlıklarıyla ve bir an evvel evlerine, işlerine, ailelerine kavuşmasıyla ilgili birimlerimiz büyük bir çalışma gösteriyorlar. Ama bundan farklı olarak bu çözüm süreci içerisinde bu, bir beklentidir. Yoksa maddi verilere dayanan bir karşılığı yok bu işin. Ayrıca serbest kalabileceklerse biz ulaşmadan onlara bir şekilde kendileri özgürlüğüne kavuşacak olursa bundan da sevinç duyarız. Ama biz belli bir beklentinin de içerisinde değiliz. Umarız ki bir an önce bu arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşmuş olsunlar."
Arınç, Cilvegözü Sınır Kapısı'ndaki patlamaya ilişkin bir soru üzerine de konunun Bakanlar Kurulu'nda görüşülmediğini kaydetti.
(Bitti)
Muhabir: Kadir Karakuş
Yayıncı: Murat Taydaş - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Bakanlar Kurulu Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?