Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Anayasa Mahkemesi, tutuklamaya ilişkin bir kararın başvurucunun bazı anayasal haklarının ihlaline yol açtığını tespit ettiğinde, bu durum başvurucunun itham edildiği suçu işleyip işlemediğine dair bir karar verildiği anlamına gelmiyor" dedi.
Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile ortak yürütülen Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Projesi açılış konferansı Sheraton Hotel'de yapıldı.
Arslan, konferansın açılışında, konferansın zamanı ve konusunun manidar olmadığını, aylar öncesinden planlandığını söyledi.
Salona girmeden önce, Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü Genel Müdürü Philippe Boillat'ın kendisine "Konferansın konusunu da futbol olarak değiştirelim" dediğini, kendisinin ise "Şu günlerde futbol üzerine bir konferans bizim için bireysel başvurudan daha cazip olabilir" yanıtını verdiğini aktaran Arslan, "Şaka bir yana bireysel başvuru, futboldan daha cazip ve eğlenceli olmamakla birlikte en hayati konulardan birisi" ifadesini kullandı.
Bireysel başvuru sisteminin korumaya çalıştığı temel değerler ve bunların ortak özelliklerine değinen Arslan, bu değerlerin demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına dayandığını, gelişmesine ve kökleşmesine tüm medeniyetlerin katkı yaptığını belirtti.
İnsan haklarına dayanan demokratik hukuk devletinin en önemli aracının, farklılıkların bir arada yaşatılması olduğunu vurgulayan Arslan, özellikle savaş ve terör olaylarının sebep olduğu olağanüstü durumlarda "öteki"nin haklarını savunmada Avrupa olarak iyi bir sınav verildiğinin söylenemeyeceğini ifade etti.
Kant'ın "misafirperverlik hakkı"
Alman Filozof Kant'ın 1795'de kaleme aldığı "Ebedi Barış" adlı eserinde, "misafirperverlik hakkından" bahsettiğine işaret eden Arslan, buna göre, bir yabancının kendi toprağından başka yere gittiğinde düşman muamelesi görmeme hakkına sahip olduğunu dile getirdi.
Arslan, "Bir şekilde sınırlarımızdan giren yabancılara bir hayırseverlik gereği değil, onların haklarına saygı gereği düşmanca davranmama yükümlülüğümüz vardır. Kant'ın 'misafirperverlik hakkı' bugün özellikle mülteciler için geçerlidir. Türkiye, 3 milyona yaklaşan mültecilere kapısını ve yüreğini açarak, aslında ötekinin misafirperverlik hakkının korunmasına paha biçilemez bir katkı yapmaktadır" diye konuştu.
Buna karşılık mültecilerin Avrupa'da birçok ülkede sınırlardan girmemesi gereken adeta virüs muamelesi gördüğünü, kimi yerde bu kişilerin paralarına el konulduğunu, kimi yerde bileklik takıldığını, kimi yerde sadece belli bir dine mensup olanların alındığını, sınırları geçmek isteyenlerin vurulması gerektiğini söyleyenlerin bile çıktığına dikkati çeken Arslan, "Diğer yandan da mültecilerin batıya yolculuğu trajedilere dönüşüyor. Kıyılara sık sık çocuk cesetleri vuruluyor. Aslında kıyıya vuran, ötekinin yüzüne yansıyan insanlığın cesetleridir. Kıyıya vuran bu cesetler, maalesef kalbi sökülmüş bir çağın görüntüleridir. Bu bir akıl değil, vicdan tutulmasıdır. Tüm bu olgu ve görüntüler, ötekine şaşı bakışın ürünüdür. Farklı olandan korkan, onu sınırlara yaklaştırılmaması gereken tehlike olarak gören bir anlayış, insan odaklı ve çoğulcu bir medeniyetin taşıyıcısı olamaz" değerlendirmesinde bulundu.
Arslan, 11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra tüm dünyada güvenlikçi politikaları öne çıkaran değişiklikler yapılırken, Türkiye'de 2001'den başlayarak özgürlük, güvenlik ilişkisinde özgürlük alanlarını olabildiğine genişleten bir eğilimin söz konusu olduğunu vurguladı.
56 bin 194 başvuru
Bireysel başvuruya ilişkin bazı rakamları paylaşan Arslan, başvurunun başladığı 23 Eylül 2012'den bu yana 56 bin 194 müracaat yapıldığını, bunun 33 bin 521'inin sonuçlandırıldığını, 22 bin 673'ünün derdest olduğunu bildirdi.
Arslan, bireysel başvuruda 2015'in oldukça verimli ve başarılı olduğunu belirterek, geçen yıl sonuçlandırılan başvuru sayısının bir önceki yıla oranla yüzde 50 artığını bildirdi.
Bireysel müracaatın başladığı günden bu yana başvuruların 15 bin 753'ünün yani yüzde 47'sinin geçen yıl sonuçlandırıldığını anlatan Arslan, gelen başvuruları karşılayabilme potansiyelinin yüzde 53'ten yüzde 77'ye yükseldiğini, bunu yüzde 100'e çıkarmayı hedeflediklerini söyledi.
Bugün itibarıyla Yüksek Mahkeme tarafından bin 42 hak ihlali kararı verildiğini dile getiren Arslan, bunların 757'sinin adil yargılanma, 77'sinin kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına ilişkin olduğunu aktardı. Arslan, mülkiyet hakkı konusunda 38, ifade özgürlüğü konusunda 31, sendika hakkı konusunda 30, yaşama hakkına yönelik 24, işkence ve kötü muamele yasağına ilişkin de 23 ihlal kararı verildiğini kaydetti.
"Anayasa Mahkemesinde paradigma değişimi"
Arslan, bireysel başvuru hakkının, Anayasa Mahkemesinde paradigma değişiminin en önemli aracı olduğunu belirterek, mahkemenin hak eksenli paradigmayı benimseyerek, bireyin hak ve özgürlüklerinin en önemli aracı haline geldiğine işaret etti.
Yaklaşık 3,5 yıldır verdikleri kararları kabaca bile analiz edenlerin bu paradigma değişiminin nasıl gerçekleştiğini ve kararlara nasıl yansıdığını kolayca görebileceklerini ifade eden Arslan, bireysel başvurudaki başarı ve paradigma değişiminin, Türkiye'nin insan hakları standardının yükseltilmesine ciddi katkı yaptığına dikkati çekti.
Başkan Arslan, bireysel başvuru hakkı tanındıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) Türkiye aleyhine yapılan başvuru sayısında ciddi düşüş yaşandığını anlattı.
Arslan, şu ana kadar 33 bin 521 başvuruyu sonuçlandırdıklarını belirterek, bu kararların büyük çoğunluğunun kabul edilemezlik kararları, bir kısmında da ihlal olmadığına dair karar verdiklerini söyledi. Sonuçlandırdıkları başvuruların son derece sınırlı bir bölümünün AİHM'e taşındığını bildiren Arslan, bunun da bireysel başvurunun en azından rakamsal düzeyde başarıya ulaştığını ve getiriliş amacını gerçekleştirdiğini gösterdiğini kaydetti.
"Bazı yanlış anlaşılmalar olmuştur"
Başkan Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesine tanınan bireysel başvurunun başlangıcından itibaren bazı yanlış anlaşılmalar olduğunu söyledi.
Türkiye için yeni bir kurum olan bireysel başvurunun, zamanla daha iyi anlaşılacağı ve uygulanacağını dile getiren Arslan, bireysel başvurunun ne olduğu ve olmadığına dair bazı temel hususlara değinmek istediğini aktardı.
"Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin yerine geçerek karar verdiği ve ikincillik ilkesini ihlal ettiği" şeklinde eleştirilerde bulunulduğunu hatırlatan Arslan, şöyle devam etti:
"Bireysel başvuruda asıl olan, hak ve özgürlüklere kamu otoritelerince saygı gösterilmesi ve olası bir ihlal durumunda ihlalin yargısal yollarla giderilmesidir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ihlal edilen hak ihlallerinin olağan kanun yollarında giderilememesi halinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru, diğer yargı makamlarınca verilen kararların her açıdan yeniden bir değerlendirmeye tabi tutulduğu ve her türlü bireysel mağduriyetin giderilmesine imkan sağlayan bir hak arama yolu değildir. Bireysel başvuru yolunun, kanun yollarından sonra yeni ve süper bir temyiz imkanı sunmadığının herkes tarafından anlaşılması gerekir."
"Bir temyiz merci olarak görev yapmıyor"
Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesinin, bir hak ihlali olup olmadığı tespitini yaptığını anlatan Arslan, şöyle konuştu:
"Ancak defalarca vurguladığımız üzere, bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi bir temyiz merci olarak görev yapmıyor. Söz gelimi, Anayasa Mahkemesi, tutuklamaya ilişkin bir kararın başvurucunun bazı anayasal haklarının ihlaline yol açtığını tespit ettiğinde, bu durum başvurucunun itham edildiği suçu işleyip işlemediğine dair bir karar verildiği anlamına gelmiyor. Zira, başvurucunun fiillerinin suç oluşturup oluşturmadığı, bireysel başvuruyu karara bağlayan Anayasa Mahkemesinin değil, yargılamayı yürüten derece mahkemelerinin görevidir."
Başvuruların görüşülme sırası
Başkan Arslan, kamuoyunda başvuruların görüşülme sırasına ilişkin bazı tartışmaların yapıldığını anımsatarak, bireysel başvuruyu kabul eden tüm mahkemeler gibi, Anayasa Mahkemesinin de bir önceliklendirme politikası bulunduğunu bildirdi.
Arslan, "Bu politika, AİHM ve diğer mahkemelerin uygulamaları dikkate alınarak, bir ilkeler manzumesi halinde, mahkememiz genel kurulunca kabul edilmiştir. Buna göre, başvuruları kural olarak başvuru tarihine göre ele alıyoruz ve şu anda 2013 yılının başvurularını bitirmeye çalışıyoruz. Bunun yanında önceliklendirme politikasının gereği tutukluluk gibi konulara ilişkin bazı hak ve özgürlüklere yönelik başvuruları da öncelikle görüşüyoruz" şeklinde konuştu.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Projesi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?