Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Bugün gelişmiş Batı toplumlarından farlı terminolojilerle maal edilen iyi yönetişmin vasıfları olan; hak, hukuk, şeffaflık, hesap verebilirlik, eşitlik gibi değerler bizim öz değerlerimizdir. Bu değerleri bireysel ve toplumsal hayatımızda gerçekleştirdiğimiz takdirde maddi ve manevi zenginliğe ulaşabiliriz" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Hazreti Muhammet'in doğumunun 1443. yılı nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlediği "Kutlu Doğum Haftası" açılış programına katıldı. Burada bir konuşma yapan Gül, bu etkinliklerin Hazreti Muhammet'in yüce kişiliğinin, örnek hayatının ve aydınlatıcı rehberliğinin doğru bir şekilde anlaşılması ile huzur ve sevgi ikliminin oluşmasına katkıda bulunacağına inandığını belirtti.
"TARİHİN DOĞRU OKUNMASI GELECEĞİN TEMELLERİNİ VAZGEÇİLMEZ ŞARTIDIR"
Peygamberlerin farklı tarih dilimlerinde ve farklı coğrafyalarda olmalarına karşın aynı ilahi mesajı ve aynı evrensel hakikati tebliğ ettiklerine vurgu yapan Gül, "Bu inan dinimizin evrenselliğinin ve kuşatıcılığının en önemli dayanağıdır" dedi.
Gül, Hazreti Muhammed'in içinden çıktığı toplumun ve zaman diliminin değil, tüm zamanlarda ve dünyayı aydınlatacağına işaret etti.
VEDA HUTBESİNE VURGU
Hazreti Muhammet'in "Ey insanlar sözümü iyi dinleyin" diye başlayan Veda Hutbesinin bugünün kavramlarıyla "ırk ayrımcılığına, cinsiyet eşitsizliğine ve ekonomik sömürüye karşı" güçlü uyarı ve tembihlerle dolu olduğunu söyleyen Gül, "Bu uyarıların sadece İslam ülkeleri için değil modern, gelişmiş toplumlar için da hala geçerliğini sürdürmesi; Peygamberimizin tavsiye ve uyarılarının tarih üstü evrensel değerini bir kez daha ortaya koymaktadır. Hepimizin bildiği bu gerçekleri yeniden hatırlamamız, İslam dünyası olarak son birkaç yüzyıldır içinde bulunduğumuz durumu ve bugün şahit olduğumuz pek de parlak olmayan sosyo-ekonomik ve siyasi tablonun sebeplerini doğru anlamamızı sağlamak içindir" diye konuştu.
"SON YILLARDA YAŞANAN OLUMSUZLUKLARIN ESERİ..."
Tarihi yok saymanın, insanlık tarihine yapılan olağan üstü katkıları bilmenin, hatta yük olarak görmenin son yılların yaşanan olumsuzlukların getirdiği bir kompleksin eseri olduğunu kaydeden Gül sözlerini şöyle sürdürdü: "Sadece zaferler, başarılar ve şeref tabloları ile dolu bir tarih olarak resmetmek de yararsız bir öğünmenin ve tarihsel olgunluklardan uzak bir kutsayıcılığın ürünüdür. Tarihin doğru okunması hem bu günü doğru değerlendirmenin hem de geleceğin temellerini sağlam bir şekilde atmanın vazgeçilmez şartıdır. Son birkaç yüzyılda batı dünyasında entelektüel bir hegemonya oluşturan oryantalizmin İslam dini, Müslüman toplumlar ve İslam kültür ve medeniyeti hakkında çizdiği olumsuz tablonun etkisinde kalıp, İslam dünyasının yaşadığı bütün sosyal, siyasi ve ekonomik sorunların sorumluluğunu dine yükleyen anlayışın hem vahim bir yanlışlığın hem de kısır bir dogmatizmin ürünü olduğu bugün açıkça ortaya çıkmıştır. Bu anlayışların etkisinde kalarak kendi tarihleri, kültürleri ve medeniyetleriyle bağlarını radikal biçimde kopararak halkı ve değerleri ile ters düşen İslam ülkelerinin çoğunun bugün içinde bugün içinde bulunduğu kaotik tablo bu anlayışın çözümsüzlükten ve kaostan başka bir şey üretmediğini göstermektedir. Kaldı ki bu şekilde bir inkarcılık o toplumların Müslüman kimliklerini de ortadan kaldırmamakta, tersine ilave bir takım toplumsal ve siyasal sorunların doğmasına sebep olmaktadır. Bir çok İslam ülkesinde hayal kırıklığı ile sonuçlanan bu eğilimler, 20. Yüzyılın başlarında ortaya çıkıp günümüze kadar devam eden yanlış ve eksik modernleşme anlayışının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Modernleşmeyi toplumsal, siyasal ve ekonomik standartları yükseltme modeli olarak almak yerine, bir ideoloji ve bir hayat tarzı modeli olarak almak hem modernleşme yolunda başarısızlığa neden olmuş hem de toplumları istikrarsızlaştıran aşırı tepkilerin doğmasına yol açmıştır."
"DOĞRU POLİTİKALAR UYGULANMADI"
19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı aydınları arasında yaygın olarak tartışılan "Neden geri kaldık?" sorusunun bir çok islam ülkesinde halen geçerliliğini koruduğuna vurgu yapan Gül, "bu tartışmaların yapıldığı günlerin üzerinden bir yüzyıldan fazla zaman geçmesine ve bu süre zarfında İslam coğrafyasında büyük siyasal ve ekonomik değişiklikler yaşanmasına rağmen bu sorunun geçerliğini sürdürmesi; doğru cevaplar verilemediğini veya doğru cevapların doğru politikalara dönüşemediğini göstermektedir. Batının yaşadığı 2 büyük dünya savaşına çöken imparatorluklarının yarattığı şiddetli travmaya rağmen o günlerde batı ile İslam dünyası arasında sosyal, ekonomik ve siyasal alanda mevcut olan mesafe hala kapılabilmiş değildir. Batı toplumlarının yaşadıkları onca travmalardan nihayet ders alarak kurumsal yapılanmada, birey hak ve özgürlüklerinde, refah artışında, gelir dağılımında, teknolojik gelişmelerde ve birey-devlet ilişkilerinde gerçekleştirdikleri ilerlemeler iki dünya arasındaki zenginliği sadece zenginliğe ve ekonomik gelişmeye ilişkin nicelik farklılıklarından ibaret bırakmayıp; maalesef insanı ve toplumsal gelişme alnında bir kalite ve seviye farkını da dönüştürmüştür. Bu farklılığın somut sonuçları olan İslam dünyasındaki otoriter rejimleri, bireysel hak ve özgürlüklerden yoksunluğu, kurumsal geriliği, eğitim yetersizliğini, gelir dağılımındaki eşitsizliği, yoksulluğu, kamu yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik kavramlarından uzaklığı görmezden gelmemiz mümkün değildir. İşte içinde bulunduğumuz bu çağda sürdürülmesi mümkün olamayan bu yanlışlıkların birikimi sonucu İslam dünyasında kaçınılmaz baş kaldırmalar olmuş, insanlar haklı taleplerle meydanlara çıkmışlardır" diye konuştu.
"EŞİTLİK GİBİ DEĞERLER BİZİM ÖZ DEĞERLERİMİZDİR"
Tüm İslam dünyasındaki yönetici kadroların Hazreti Muhammed'in hayatındaki katılımcı, müzakereci ve çoğulcu değerler ile adaleti ve hukuku temel alan yönetim şeklini hayata geçirme yolunda çaba göstermeleri halinde İslam dünyasına hem de kendi ülkelerine en büyük iyiliği yapacaklarına işaret eden Gül, "Bugün inanıyorum ki kendi ülkelerinde daha fazla demokrasi, daha şeffaf bir kamu yönetimi, daha geniş bireysel hak ve özgürlükler, daha fazla hukuk ve adalet için çaba gösteren Müslümanlar hem İslam'ın ruhuna ve temel ilkelerine daha uygun bir tutum sergilemiş olacaklar, hem de kendi ülkelerinin, insanlarının mutluluğuna, refahına katkıda bulunmuş olacaklardır. Unutmayalım ki bugün gelişmiş Batı toplumlarından farlı terminolojilerle maal edilen iyi yönetişmin vasıfları olan; hak, hukuk, şeffaflık, hesap verebilirlik, eşitlik gibi değerler bizim öz değerlerimizdir. Bu değerleri bireysel ve toplumsal hayatımızda gerçekleştirdiğimiz takdirde maddi ve manevi zenginliğe ulaşabiliriz" ifadelerini kullandı.
AÇILIŞA KATILANLAR
Açılış törenine, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül'ün yanı sıra, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcıları Beşir Atalay, Emrullah İşler ile Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve çok sayıda vatandaş katıldı. Görmez törenin kapanışında, katılımcılara sahnede gül hediye etti.
Son Dakika › Güncel › Gül: Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik Bizim Öz Değerlerimizdir - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Yorumlar (2)