Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başkanlık sisteminin ele alındığı Cumhurbaşkanlığı Sofrası'nda, "Herhangi bir model dayatmadıklarını ama Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak, kendine özgü ve demokratik unsurları da içerecek bir şekilde bir modeli ortaya koyabileceğinden" bahsettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın akademisyenlerle bir araya geldiği Cumhurbaşkanlığı Sofrası'na katılan bazı konuklar, yemeğin ardından basın mensuplarına açıklamada bulundu.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Yönetim Kurulu Başkanı Nafiz Can Paker, toplantıda dünyadaki başkanlık sistemleri örneklerinin değerlendirildiğini bildirdi.
Başkanlık sistemiyle ilgili eleştirilere de değinildiğini vurgulayan Paker, "Bunların pek çok durumda yanlış anlaşıldığı, mesela bazı insanlar başkanlık sistemi geldiğinde 'parlamento ortadan kalkacak' zannediyorlar gibi yanlışlar konuşuldu. Tartışma Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra iki yönde gelişti. Bir tanesi sosyolojik yapıya uygunluk, ikincisi de model içindeki hukuksal yapı" dedi.
Paker, daha önce yaptığı "aslında başkanlık sistemine geçilmiştir" yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, bu açıklamalarını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da ilettiğini belirtti.
Can Paker, şunları kaydetti:
"Bütün arkadaşlara söyledim: cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, cumhurbaşkanlığı mevkisini niteliksel olarak farklı bir yere getirir. Bu da artık siyasi sorumluluğunu ve gücünü halktan alan, artık parlamento seviyesinde gücü olan bir cumhurbaşkanı vardır. Bu nitelik değişikliği artık Türkiye'de başkanlık sistemi ilkesini zorunlu hale getirmiştir. Zaten girilmiştir buraya."
-"Bu modellerin ıslah olma şansı yok"-
Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu da toplantıda, "Türkiye'ye yeni bir anayasanın lazım olduğunun" konuşulduğunu anlattı.
Kuzu, şöyle devam etti:
"Bu anayasanın ağırlıklı olarak 'başkanlık modeli olsun' diyenler de 'yarı başkanlık olsun' diyenler de oldu. 'Parlamenter rejim ıslah edilebilir mi' diyenler de oldu. Netice itibarıyla benim şahsi kanaatim: bu modellerin ıslah olma şansının olmadığı noktasında eskiden beri. Bu modelin koalisyon sıkıntısı, yüzde 10'luk baraj sıkıntısı var. Kaldırsan Türkiye'yi yönetemiyorsun, kaldırmasan temsilde kriz yaşanıyor. Diyoruz ki 'gelin başkanlığa geçelim, tüm barajları kaldıralım.' Yüzde 2 belki temsili baraj konulabilir. Temsili çok güzel bir şekilde sağlayalım. Bu tarafta da bir icra organı olsun, devam eden koalisyon olmayan. Tabii burada sistemin kilitlenme noktaları olabilir, ona çözümler aranacak. Bulunan çözümler eleştiriliyor, onun haklı olduğu noktalar da var elbette ki başkanlık modelinin özüyle çok bağdaşmadığını düşündüğümüz ama bunlar birer tekliftir, illa böyle olacak diye bir şey yok. Ama özünde anlaşmamız lazım."
Toplantıda anketler hakkında da bilgiler verdiklerini aktaran Kuzu, "Gelinen noktada halkın yarısına yakınında bir meyil var bu noktada" dedi.
Halkın ikna olmasının sistemin iyi anlatılmasına bağlı olduğunu bildiren Kuzu, genel seçimlerin önemine değindi. Kuzu, "Oradan makul bir rakam çıkar da anayasayı değiştirme gücü olursa bunu yapalım diye düşünüyoruz. Cumhurbaşkanımızı bu meselede çok kararlı gördüm ve çok hakikaten çok bilgi sahibi. Hukukçu değil sonuç olarak gerçekten bu konularda bir hayli uğraşmış belli. İnşallah tamamlarız" diye konuştu.
Sistemin Çözüm Süreci'ne katkısının sorulması üzerine Kuzu, "Hükümet modellerinin doğrudan ilgisini ben çok göremiyorum. Mesela, yüzde 10'luk barajdan rahatsızlar, dediğim gibi bu model gelirse yüzde 10 baraj kalkacak, al sana çözümlerden birisi" açıklamasında bulundu.
Brezilya'da başkanlık modeli olduğunu ve Meclis'te 30 parti bulunduğunu hatırlatan Kuzu, başkanın partisinin 91 milletvekili bulunmasına rağmen sistemin yürüdüğünü ifade etti.
Kuzu, "Burada benim gördüğüm sorun, muhalefeti ikna edecek formüller bu modelde bulunur, mesele tıkalı olmamak, kapıyı kapatmamak" ifadesini kullandı.
-"Bir beyin fırtınasıydı..."
Gazeteci Gülay Göktürk de toplantıda "her sistemin uygulamaya bağlı iyi ya da kötü işleyebileceği, sistemlerin bir sihirli değnek olduğunu sanmamak gerektiği" konusunda fikir birliği sağlandığını kaydetti.
Katılımcıların çoğunun başkanlık sistemine geçişi bir anlamda zorunluluk olarak gördüklerini söylediklerini aktaran Göktürk, şu açıklamaları yaptı:
"Hem malum 367 olayından sonra geldiğimiz noktada bunun bir anlamda artık defakto oluşu açısından, geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olmamız açısından hem de sistemin taşıdığı bazı özellikler açısından geçilmesinin yararlarından bahsedildi. Bu konuda da bir konsensüs vardı, tam oy birliği olmasa bile. Olay hem siyasi boyutlarıyla yani 'başkanlık sistemi Türkiye'nin siyasi iklimini nasıl etkiler, iyi mi olur, kötü mü olur' hem hukuki boyutlarıyla konuşuldu. Hem de sosyolojik tabanı itibarıyla konuşuldu. Bazen çok tepeden bakılıyordu, bazen çok ayrıntıya iniliyordu. Bu anlamda bir beyin fırtınasıydı. Cumhurbaşkanı dahil, yanındaki bakanlarda ben en ufak takıntılı bir hal ya da bir noktayı kendi kafalarında 'tartışmaz kılma' hali görmedim. Herkes fikirleri söyledi."
-"Bu modelin değişmesi lazım"-
KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemi ile ilgili kısa bir değerlendirme yaptığını ve sonrasında katılımcıların görüşlerini dinlediğini söyledi. Türkiye'de başkanlık sisteminin uygulanması durumunda avantajların ve dezavantajların neler olabileceğinin değerlendirildiğini ifade eden Hakyemez, yemekte şu görüşleri dile getirdiğini aktardı:
"Türkiye hükümet sistemi tartışmasının yeni anayasa bağlamında değerlendirilmesinin daha doğru olacağı kanaatindeyim. Türkiye'de hükümet sistemi denildiğinde bir yanlış algı var. Özellikle başkanlık sistemi ifade edildiğinde sanki bunun demokratik bir rejimin dışında başka bir model olduğu ve sanki bunun yargısal denetim öngörmediği gibi yanlış algılar var. veya başkanlık sisteminin mutlaka federal bir devlette uygulanması gerektiği gibi yanlış algılar var. Oysa öyle değil. Bence Türkiye'de herhangi bir hükümet sistemi uygulanabilir ama mevcut sistem sorunludur çünkü güçlü cumhurbaşkanı var. Halkın oyuyla seçildikten sonra yetkilerini kullanma noktasında daha ısrarcı davranabiliyor ama sorumluluğu yok. Bu modelin değişmesi lazım."
Türkiye'de herkesin artık özgürlüğün kıymetini ve hukuk devletinin avantajlarını bildiğini anlatan Hakyemez, "O nedenle bu hükümet sistemi arayışlarının halka doğru aktarılması gerekiyor. Bu noktada başkanlık sistemini savunanların da başkanlık sistemini niçin savunduklarını, bunun avantajlarını mevcut sisteme göre olumlu yönlerinin neler olduğunu çok iyi ifade etmesi gerekir. Algı yönetimini iyi değerlendirdikten sonra Türkiye'de hükümet sistemi arayışlarında sorunsuz bir modele doğru geçilebilir" şeklindeki görüşlerini yemekte söylediğini bildirdi.
-"Bunun her ortamda tartışılması bir zorunluluk"-
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Alkan da yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının ardından herkesin fikirlerini açıkça ifade ettiğini belirterek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tartışmalara katıldığı ve çözüm önerilerini sunduğunu kaydetti. Yemeğin çok faydalı olduğunu ifade eden Alkan, "Her yönü ile meselenin tartışılmasını isteyen bir yaklaşımı görmekten son derece memnun oldum" dedi.
Siyasi partiler rejimi, seçim sistemi, sivil toplum örgütlerinin yapılanması, siyasi partilerin finansmanı gibi çok sayıda düzenlemelerle hayata geçirilmesi durumunda başkanlık sisteminin demokratik bir model altında Türkiye'de rahatlıkla işleyebileceğini ifade ettiğini dile getiren Alkan, şunları bildirdi:
"2007 değişikliklerinden sonra Türkiye'de tam bir parlamenter sisteme dönülmesi mümkün değil. Zaten Türkiye'de hiçbir zaman tam bir parlamenter sistem hayata geçirilememişti. Dolayısıyla bu hibrit rejimin aşılması noktasında Türkiye'de bazı tartışmaların 2015 genel seçimlerinden sonra yapılması artık bir zorunluluk. Bunun her ortamda tartışılması bir zorunluluk, halka anlatılması bir zorunluluk. Böyle bir diyalog ortamının geliştirilmesi açısından da Sayın Cumhurbaşkanının verdiği bu yemek son derece önemli."
-"Cumhurbaşkanı bütün fikirleri not etti"-
Ankara Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. M. Akif Kireççi de yemeğin çok demokratik bir ortamda geçtiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımcıların fikirlerini dinlediğini ve notlar aldığını söyleyen Kireççi, "Herkes aynı fikirde değildi, farklı fikirde olanlar vardı. Onları da not etti" diye konuştu.
Başkanlık sistemiyle ilgili çeşitli fikirlerin Turgut Özal ve Süleyman Demirel döneminden bu yana tartışıldığına işaret eden Kireççi, parlamenter sistemin sık sık tıkandığını ifade etti. Türkiye'de net bir parlamenter sistemin de olmadığını, çeşitli sıkıntılar yaşandığını kaydeden Kireççi, katılımcıların verilen mücadelelere değindiğini aktardı.
Kireççi, yemekte konuşulanlara ilişkin şu bilgileri verdi:
"Ben Cumhurbaşkanımızın, 'Türkiye'yi daha iyi nasıl yönetebiliriz, Türkiye'de milletin iradesi yönetime ve Meclis'e nasıl yansır, bizden sonraki nesillere daha etkin yönetilen bir politik sistemi nasıl bırakabiliriz' diye bir kaygı içerisinde olduğunu tespit ettim. Bunlarla ilgili kafasındaki soruları veya bizden aldığı düşünceleri derleyip toplamak istediğini hissettim. Arkadaşlar da birçok konuda konuştular. Daha çok bunun politik nedenleri üzerinde duranlar oldu. Krizlerin bizleri çok tıkadığını, ekonomimizin gelişmesinin önünde engel olduğunu ifade eden arkadaşlarımız oldu. Bir kısmı hukuki boyutlarını konuştu, bir kısmı değişik modeller üzerinde tartıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız hepsini dikkatle not etti."
-"Spesifik bir model tartışılmadı"-
Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatörü Burhanettin Duran da yemekte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemi tartışmasını neden açtığını anlattığını söyledi. "Kendilerinin 13 yıllık tecrübesi sonucunda ortaya çıkan aksaklıkların, sistemin mevcut halinin çalışılamaz hale geldiğini ama AK Parti'nin istikrarı sayesinde ancak bunun yürütüldüğünü anlattılar. Kendilerinin, önümüzdeki dönemde de AK Parti'nin kazanacağının görüldüğü bir ortamda şahsi bir sorunu olmadığını, kendisinin sorun olmadan yönetebildiğini ama Türkiye'nin sağlıklı bir sisteme, zemine ulaşması için böyle bir tartışma başlattığını söylediler" diyen Duran, bu çerçevede Erdoğan'ın akademisyenlerin görüşlerini dinlediğini belirtti.
Erdoğan'ın "Herhangi bir model dayatmadıklarını ama Türkiye'nin kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak, kendine özgü ve demokratik unsurları da içerecek bir şekilde bir modeli ortaya koyabileceğinden" bahsettiğini aktaran Duran, akademisyenlerden kaygılı olanların kaygılarını, önerileri olanların önerilerini dile getirdiğini, spesifik bir modelin tartışılmadığını ifade etti.
Duran, şunları anlattı:
"Muhalefetin kaygılarının giderilmesi gerektiği konusu iletildi. Meselenin bir demokrasi ya da otoriterlik meselesi olmadığı, Türkiye'ye daha uygun olacağı düşünülerek başkanlık sistemine geçilmek istendiği vurgulandı. Rejim korkusunun yersiz olduğu, muhalefetin kendisine alan kalmaması korkusunun giderilmesi gerektiği, meselenin bu olmadığı şeklinde genel kanaatler belirtildi. Yarı başkanlık sistemi, ABD'deki başkanlık sistemi ve İngiltere'deki parlamenter sistemin eksileri ve artıları gündeme getirilerek Türkiye'nin hem kendi sosyolojik durumuna uygun, tarihsel geçmişine uygun hem de demokrasisini konsolide edecek şekilde bir model tartışılabileceğini, bunun ilkeler üzerinden tartışılabileceği konuşuldu."
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanlığı Sofrası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?