Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Demokratikleşme Paketi'ni Türkiye'nin ulaştığı seviyenin bir tezahürü olarak nitelendirerek,"Artık Türkiye'de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye'de, vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. Bu ülkede artık, kamu alanını otoriter kılan bu alanı, kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur" dedi.
Erdoğan, Başbakanlık Yeni Binadaki basın toplantısında, silahın, şiddet gösterisinin, meşru demokratik bir hak talebinin yerini tutamayacağını, onun kadar güçlü olamayacağını belirtti.
"Yumruklar sıkılıysa, tokalaşma, ellerin birleşmesi mümkün değildir" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Gönüller kapalıysa, kalpler birbirine karşı kaskatı kesilmişse, oradan gönül birlikteliği çıkmaz. Fikirler değil, silahlar konuşuyorsa, oradan çözüm hiçbir zaman sadır olmaz. 11 yıl boyunca, bütün gayemiz, o sıkılı yumrukları çözmek, o kaskatı kesilmiş kalpleri yumuşatmak, silahların konuşmasını önleyip, fikirlerin konuşmasını sağlamak yönünde olmuştur. 11 yıl boyunca, siyaseti, siyasetin zeminini, siyasetin sorun çözme kabiliyetini güçlendirmek için yoğun gayret sarf ettik. Sorunları siyaset kurumu çözecekse elbette halkla beraber çözecektir. Toplumsal kabul, toplumsal destek her türlü demokratik adımın enerji kaynağını oluşturur. Biz, ne yaptıysak milletimizle birlikte yaptık, milletimizin desteğini alarak yaptık. Oturdukları yerden ahkam keserek ileri vaadlerde bulunanlar öncelikle halkın hissiyatını, halkın kabul ve rızasını sağlamak durumundadır. Nasıl halka rağmen düzen kurmaya çalışanlar başarılı olamadıysa, halka rağmen ileri adımlar atmak da mümkün değildir."
Tektipçi veya özgürlükçü rejimin de halka rağmen tesis edilemeyeceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "İşte bu yüzden biz demokratikleşmeyi halkımızla birlikte gerçekleştirmenin gayreti içindeyiz" diye konuştu. 2002 sonunda Avrupa Birliği turlarına çıkarken en çok vurgu yaptıkları konunun demokratikleşmenin bir zihniyet değişimini gerektirdiği olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu zihniyet değişiminin birlikte başarıldığı ölçüde daha ileri hedeflere ulaşabileceğini söyledi.
"Meşruiyetin kaynağı artık millettir"
"Bu paket, Türkiye'nin ulaştığı seviyenin aslında bir tezahürüdür" ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Artık Türkiye'de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur. Artık Türkiye'de, vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur. Bu ülkede artık, kamu alanını otoriter kılan bu alanı, kendi tanımladığı makbul vatandaşa benzemeyenlere cehennem haline getiren bir devlet anlayışı yoktur. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' Türkiye'de devlet, işte bu anlayışa dönmüştür, yani özüne, aslına rücu etmiştir. Son 11 yılda, hukuk ve demokrasi alanında yaşadığımız sessiz devrimle yukarıdan dayatmacı, buyurgan, ceberrut, kibirli bir devlet ve siyaset anlayışı, artık tarihin çöp sepetinde yerini almıştır. Bugün Türkiye'de, insanıyla, vatandaşıyla var olan, insanı için var olan, bütün vatandaşlarına karşı aynı mesafede duran bir devlet anlayışı vardır. Milletine efendilik eden değil milletine hizmetkar olma aşkıyla bu yola çıkmış bir iktidar vardır. Meşruiyetin kaynağı artık millettir. Türkiye'de, hem ilke olarak, hem teorik, hem de pratik olarak, söz, yetki ve karar artık millettindir."
Türkiye'nin demokrasiye, çok partili sisteme, sancılı bir sürecin sonunda, 1950'de geçtiğini hatırlatan Erdoğan, "Bu dönemde Türkiye, her bakımdan adeta tıkır tıkır işleyen bir saat iken 1960 müdahalesiyle bu saatin zembereği kırılmış, bu saat durdurulmuştur" dedi.
Milletin ihtiyaçlarının, taleplerinin, değerlerinin 1960 müdahalesiyle çok ağır bir baskı altına alındığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "27 Mayıs'ın o kara gölgesi ne yazık ki bugün bile aslında Türkiye'nin üzerindedir" diye konuştu.
Anayasanın birçok maddesiyle, birçok yasalarıyla ve kurumlarıyla 27 Mayıs'ın yaşatılmak istendiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ne yazık ki 27 Mayıs'ta şekillenmiş bir siyaset, devlet, bürokrasi, medya, üniversite, sivil toplum anlayışı, bugün bile belli alanlarda, çeşitli biçimlerde varlığını idame ettirmektedir. Esasen, Türkiye'de değişimin önündeki en büyük engel, açık açık ifade ediyorum, 27 Mayıs'ın o karanlık gölgesidir, 27 Mayıs'ın bugün bile çeşitli kesimlerce yaşatılan zihniyetidir. Elime o dönemlerin gazete arşivlerinden gelen bazı örneklerini gördüğümde atılan başlıkların bile aynı olduğunu görüyorum. Bu çok garip bir tesadüftür. Başta Anayasa'da ve siyasette olmak üzere bu zihniyet değişmediği müddetçe, Türkiye'de değişim zor olmaya, meşakkatli olmaya devam edecektir. Ancak saati durdurulsa da, zembereği parçalansa da Türkiye'de millet, zamanın ruhunu kavramayı her zaman başarmış, millet devletin, bürokrasinin, hatta siyasetin önünde ilerlemiştir. Milletimiz her yeniliğe açık olmuş, yeniliklere çok hızlı ayak uydurmuş, hatta devleti ve siyaseti dönüştüren de bizzat milletin kendisi olmuştur. Şimdi, şu andan itibaren, bu paketin açıklandığı andan itibaren, aynı zihniyetin, 27 Mayıs refleksleriyle, malum korkuları canlandırmaya çalışacağına hiç ama hiç kuşku yoktur. Hiç endişeniz olmasın. Sarf edilecek cümleleri tahmin etmek bile hiç güç değildir."
"Korkaklar, zafer anıtı dikemezler"
11 yıl boyunca attıkları her adımda, yaptıkları her reformda söylenenlerin şu andan itibaren yine ezberden dile getirileceğini ifade eden Erdoğan, "11 yıl boyunca, her reformla birlikte 'Türkiye bölünüyor, parçalanıyor, dağılıyor' iddiasını dile getirdiler, göreceksiniz bunları bugün de aynı şekilde söyleyeceklerdir" dedi.
11 yıl boyunca, her reformdan sonra milleti korkutanların bugünden itibaren de bunu yapmaya çalışacağını söyleyen Başbakan Erdoğan, "11 yıl boyunca değişimden her zaman ürktüler, çekindiler, değişimin hep karşısında durdular, göreceksiniz bugünden itibaren de yine değişimin karşısında duvar olmayı sürdürecekler. Ama biz 11 yıl boyunca, 27 Mayıs zihniyetinin, statükonun, çözümsüzlükten beslenme siyasetinin milletin taleplerinin önüne geçmesine izin vermedik, bugün de vermeyeceğiz" diye konuştu.
"Muhalefet, artık dilini, üslubunu, en önemlisi de siyaset yapma tarzını değiştirmek, millete ayak uydurmak, büyüyen Türk vizyonuna, ona göre hareket etmek zorundadır" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye 2013 yılını yaşarken, 1960'da durdurulan saatte kilitlenip kalmak, muhalefet adına, demokrasimiz adına, Türkiye adına bir talihsizliktir. Ben bunu defalarca ifade ettim, unutmayın İstiklal Marşı'mızın ilk kelimesi, 'Korkma' diyor. Korkaklar, zafer anıtı dikemezler. Değişimden, yeniliklerden, ileri standartlardan korkanlar, bir milim dahi ilerleme kaydedemezler. Siyasetlerini korku üzerine, korkutmak üzerine kuranlar, değişimin karşısında ayakta duramaz, varlıklarını idame ettiremezler. Türkiye'nin bölünme, parçalanma, gerileme diye bir meselesi asla yoktur ama Türkiye'nin muhalefet diye bir sorunu vardır. Türkiye'nin kendisi hiçbir politikası, hiçbir proje üretmeyen, üretemeyen, sadece yapılana, yapılmak istenene karşı çıkan bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam etmesi fevkalade zordur. Kendi hatasını, kendi eksiğini görmeyen, sorgulamayan muhalefetin, adeta milleti suçlar hale geldiğini görüyoruz. Muhalefetin, artık bu korku söylemini, korkutma üslubunu bir kenara bırakması, hem değişmesi hem de değişimin önünde engel olmaktan çıkması gerekiyor. Yeni Türkiye'ye, büyük Türkiye'ye, büyük Türkiye vizyonuna yakışan bir muhalefet, inanın Türkiye'nin hakkıdır ve bu artık ertelenemez bir ihtiyaç halini almıştır."
"Millet ne dediyse biz onu yapıyoruz"
Diğer taraftan bir başka zihniyetin daha paket açıklanmadan, 'Dağ fare doğurdu' bahanesinin hazırladığı tahmininde bulunduğunu dile getiren Erdoğan, "Paketten, insanoğluna ölümsüzlük iksiri isteyenler veyahutta ölümsüzlük iksiri bekleyenler, irrasyonel bir beklentinin içindedirler, abartılı bir bekleyişin içindedirler. Kuşkusuz hayal kırıklığına uğrayacaklardır" dedi.
Erdoğan, bugüne kadar taş üzerine taş koymayıp sadece kendilerini taşa tutanların, bundan sonra da yapılanları tezyif etmeyi, küçük göstermeye çalışmayı sürdüreceklerini söyledi. Sorundan beslenenlerin ileri çözüm laflarını sadece çözümsüzlük çağrısı olarak nitelendiren Başbakan Erdoğan, şu açıklamalarda bulundu:
"11 yıldır yaptığımız hiçbir reforma destek olmayan, sadece gerilim üreten bu zihniyetin bugünkü reformları alkışlamasını da beklemiyoruz. Biz, yüzümüzü millete çevirdik, sadece ve sadece milletimizin hissiyatını ölçü olarak alıyoruz. Bu paketin kıymetini en iyi, bu işin dertlisi olanlar, yüreği yananlar, ocağına ateş düşenler bilir. Bu paket, acıların tedavisi, özellikle, ölümlerin son bulması, akan kanın durması, akan göz yaşlarının dinmesi noktasında son derece önemli bir adımdır. Bu paket, bir istikamet çizmektedir, bir kapı aralamaktadır. Bu paket, 11 yıl önce hayali dahi kurulamayan, telaffuzu dahi yasak olan hak ve özgürlükleri getiren bir pakettir. Yine tekrar ediyorum, Bu bir aşamadır, bir basamaktır, büyük Türkiye istikametinde çok önemli bir safhadır. Türkiye, siyasetin, hukukun, demokrasinin rehberliğinde, milletin desteğiyle bugünlere ulaşmıştır, bu şekilde devam ederek, çok daha ilerisine mutlaka ulaşacaktır. Bu paket, birilerinin dediği gibi dayatmanın eseri değildir. Bu paket, bir müzakerenin, bir pazarlığın eseri asla değildir. Demokratik hak ve özgürlükler, müzakerenin, pazarlığın, dayatmaların konusu olamaz. 11 yıl boyunca hiçbir reformu dayatmalarla, baskıyla, pazarlıkla açıklamadık. Millet ne dediyse, biz onu yaptık ve yapıyoruz. Milletimiz için hayırlı olan neyse, biz onu yaptık ve bugün de onu yapıyoruz. Milletimizin talepleri, ihtiyaçları neyse, biz ona kulak verdik ve bugün de onun gereğini yapıyoruz. Paket, çözümler itibarıyla sürprizlerden ibaret ama sorunların hiç biri sürpriz değildir. Paketin gizlendiği, saklandığı, kamuoyunda tartışılmadığı eleştirisinin son derece temelsiz olduğunu özellikle vurgulamak istiyorum. Pakette yer alan sorunlar, çoğunluğu son 30 yılın olmak üzere, Cumhuriyet tarihimiz boyunca var olan ve sürekli konuşulan sorunlardır."
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Demokratikleşme Paketi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?