Ifade Özgürlüğünün Ceza Hukukundaki Sınırları" Sempozyumu

Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Başkanı Seyit Çavdar, "İfade özgürlüğünün bulunmadığı bir ortamda diğer hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğundan emin olamayız. Bu nedenle ifade özgürlüğü, demokrasinin, hukuk devletinin, insan haklarının sigortasıdır." diye konuştu.

Yargıtay Başkanlığınca düzenlenen "İfade Özgürlüğünün Ceza Hukukundaki Sınırları" sempozyumunun açılışında konuşan Yargıtay Birinci Başkanvekili Çavdar, tarihsel gelişim ve kurumsal amaçlar bakımından Yargıtayın adalet sisteminin en iyi şekilde işlemesi için daha aktif davranması, görüşlerini muhataplarıyla paylaşması, tüm hukuki konuların diğer adalet kurumları, kamu kuruluşları ve özellikle de üniversitelerin temsilcileriyle ele alınması gerektiğini kaydetti.

İfade özgürlüğü için uygun bir ortam yaratılmasının devletin ve toplumun geleceği açısından yaşamsal bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Çavdar, bunun için "düşünce özgürlüğü ve insan sevgisinin merkez kabul edilmesi gerektiğini" söyledi.

"İfade özgürlüğü, insan haklarının sigortasıdır"

İfade özgürlüğünün insan haklarının sigortası olduğunu kaydeden Çavdar, bunun bulunmadığı bir ortamda diğer hak ve özgürlüklerin güvence altında olduğundan emin olunamayacağını dile getirdi.

Çavdar, soruşturmanın gizliliğinin, yargı makamlarının fikir oluşturma ve karar verme güçlerini koruma ihtiyacı bakımından gerekli olduğunu ve bu yönüyle yargının otoritesini muhafaza işlevi gördüğünü ifade ederek şöyle konuştu:

"Etkin soruşturma yapılamaması, lekelenmeme hakkı ve masuniyet karinesi üzerindeki risklerin artmasına yol açmaktadır. Türkiye'de 2015 yılında mahkumiyet karar oranı yüzde 20, beraat karar oranı ise yüzde 20'dir."

Çavdar, bu sempozyumda yapılacak çalışmalar ve sunulacak tebliğlerin sadece ceza hukukuna değil, devlet ve toplum hakkına da katkı sunacağına olan inancını dile getirdi.

"Eleştiri ile hakaret birbirine karıştırılmamalı"

Yargıtay Birinci Başkanvekili ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanı Abdulhalik Yıldız ise iletişim ve teknolojinin hızla geliştiği günümüzde, birey söylemlerinin geniş kitlelere ulaşmasının oldukça kolaylaştığını belirterek düşünceyi ifade etmenin de bir sınırı olduğunu söyledi.

Yıldız, bu sınır aşıldığında hukukun devreye gireceğini kaydederek "Sınırın ne kadar geniş, ne kadar dar olacağı, devletlerin otoriter ya da demokratik olup olmadıklarıyla ilgilidir. Bu sempozyumda ifade özgürlüğüne ilişkin temel prensipler ile mevzuatımızın AİHM kararlarına uygun bir biçimde yorumlanması konularının ayrıntılı bir şekilde ele alınması, uygulayıcılara yol gösterecek fikirlerin ortaya çıkmasına yol açacağını düşünüyorum." dedi.

İfade özgürlüğünün kapsamında eleştiri ile hakaretin birbiriyle karıştırılmadan ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği üzerinde duran Yıldız, hakaret içerikli her söylemin cezasız bırakılamayacağı gibi, ağır eleştiri kapsamında kalan sözlerin de hakaret içerdiği gerekçesiyle suç sayılmaması gerektiğini belirtti.

Terör örgütü PKK'nın kendi doğduğu köyde bir kahve basarak 32 sivili katlettiğini anlatan Yıldız, düşünce özgürlüğünün merkezi kabul edilen Avrupa'da, bu terör örgütünün propagandasına izin verilmesine karşılık Türk bakanların engellendiğini hatırlattı.

Erdoğan'a suikast sözleri

Fransız siyaset bilimci Philippe Moreau Defarges'ın bir televizyon programında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik sözlerine atıfta bulunan Yıldız, " Fransa'da düşünür olarak tanıtılan bir kişinin, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı'nın öldürülmesi gerektiği yönündeki açıklamalarını anlamakta güçlük çekiyoruz." dedi.

Yıldız, bu sempozyumun ve sunulacak tebliğlerin demokrasi ve insan haklarına saygı yolunda elim ve hızlı adımlarla ilerleyen Türkiye'nin hukukçularına katkı sağlayacağına inandığını ifade etti.

İfade Özgürlüğünün Ceza Hukukundaki Sınırları sempozyumuna Yargıtay daire başkanları ve üyeleri, cumhuriyet savcıları, akademisyenler ve yüksek mahkeme temsilcileri, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri ile Adalet Bakanlığı bürokratları da katıldı.