Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bize, sorgusuz sualsiz biat eden, cahil bir gençlik değil, neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiğini bilen bunun için gereken her türlü donanıma sahip bir gençlik lazım. 15 Temmuz gecesi gördük ki, işte bu vasıflara sahip gençlik, gerektiğinde ülkesi ve milleti için, istiklali ve istikbali için gözünü kırpmadan canını dahi ortaya koyabilmektedir." dedi.
Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "İstanbul Meridyen Open '17 Uluslararası Münazara Turnuvası"nın ödül töreninde yaptığı konuşmada, fikirlerin rahatça konuşulup, tartışılmadığı yerde şiddetin devreye girdiğini, bunun için düşünce ve ifade özgürlüğünü, başkalarının da aynı haklara saygı göstermeleri şartıyla sonuna kadar savunduklarını, desteklediklerini belirtti.
Son 14 yılda klavyelerin, tabelaların, harflerin, kelimelerin üzerindeki birçok yasağı kaldırdıklarını anlatan Erdoğan, "On yıllardır yazı ve fikir hayatımıza musallat olan tek tipçi, vesayetçi anlayış yerine, farklılıkları zenginlik olarak gören, düşüncenin önünü açan bir bakış açısını, biz ikame ettik. Düşünce ve ifade özgürlüğünü, sadece kendi düşüncelerinin ifade edilebilmesi olarak görenlerle elbette anlaşamadık, anlaşamayız. Çünkü biz insanı eşref-i mahlukat olarak gören bir medeniyetin mirasçılarıyız. Biz, yaradılanı severiz, yaradandan ötürü diyen, bu yaklaşımdan hareketle tüm insanlara saygı duyan bir anlayışa mensubuz. Böyle olduğu için de çoğulculuk ve özgürcülük konusunda en küçük bir sıkıntımız yok." diye konuştu.
Türkiye'nin ve dünyanın her yerinde, tüm farklı inanç, düşünce, meşrep gruplarıyla karşılıklı görüş alışverişleri olduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte görüyorsunuz son dönemlerde Batı'nın İslamofobia konusundaki tavrını, yaklaşımlarını görüyorsunuz ama bizden onlara yönelik bir şey hiç oldu mu? Hayır. Biz tüm inanç gruplarını güvence altına aldık. Herhangi bir şey olduğu zaman burada kiliseler, bizim mabetlerimiz dışındaki tüm mabetleri özellikle koruma altına almışızdır. Onlara herhangi bir şey olmasın. Niye? Doğacak spekülasyonları çok iyi biliyoruz da onun için. Onlar bizim güvencemizin altında olsun dedik ama onlar aynı şeyi yapmadılar. Faşizan baskı dedik, rahatsız oldular. Bu bir Nazizim dedik, rahatsız oldular. Niye rahatsız oluyorsunuz? Bizim mabetlerimizi yıktınız, yaktınız, gamalı haçları gerdiniz, duvarlara sizler çizdiniz, yazdınız. Bunları yaptınız. Hepsi belgelerle elimizde. Gösterdiğimiz zaman da söyleyecek laf bulamıyorlar. 'Böyle bir şey oldu mu ya?' diyorlar. Eğer siz kendinize güveniyorsanız, kendinizden eminseniz, dinlemek, tartışmak istemeyeceğiniz hiçbir görüş olamaz. İnancına güvenen, inanç hürriyetinden korkmaz. Bu özgüveni sağlamanın yolu da kendinizi yetiştirmenizden geçiyor. Bunun için de okumanız, araştırmanız, muhakeme ve mukayese etmeniz gerekiyor. Okuma derken öyle 140 karakterlik sosyal medya okumalarından veya arama motorlarından derlenen kaynağı belirsiz bilgi kırıntılarından bahsetmiyorum. Bunların insanı götüreceği tek yer, malumatfuruşluktur."
"Kitapların görünürlüğü sağlanmadan, bu mesele çözülemez"
Erdoğan, teknolojinin ulaştığı seviyeye rağmen kitapların hala kendini geliştirmek isteyenlerin vazgeçilmez hazineleri olduğuna inandığını belirterek, Batı'da onar bin onar bin hatta yüzer bin yüzer bin basılan kitapların Türkiye'de bin bin basılması ve onların bile doğru dürüst satılmaması üzerinde çok düşünülmesi gerektiğini düşündüğünü vurguladı.
Ellerdeki cep telefonlarının görünürlüğü kadar kitapların görünürlüğü sağlanmadan bu meselenin çözülemeyeceğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ülkemizdeki mesele kitap bulamama, kitaba ulaşamama değil, kitap okumama sorunudur. Buna rağmen ben yeni nesilden umutluyum. Gençlerden umutluyum. Önceki gün Yenikapı'da İstanbul Gençlik Festivali'nde daha önce çeşitli vesilelerle, pek çok programda bir araya geldiğimiz gençlerimizin gözlerinde şahit olduğumu pırıltı beni gerçekten heyecanlandırıyor. Bu potansiyeli eğitimle, kültürle, kitapla, araştırmayla, muhakemeyle, mukayeseyle zenginleştirdiğimizde, hayalini kurduğumuz medeniyetimizin yükselişini yakaladık demektir. Bize, sorgusuz, sualsiz biat eden, cahil bir gençlik değil, neye inandığını, neyi savunduğunu, neyin mücadelesini verdiğini bilen, bunun için gereken her türlü donanıma sahip bir gençlik lazım. 15 Temmuz gecesi gördük ki işte bu vasıflara sahip gençlik, gerektiğinde ülkesi ve milleti için, istiklali ve istikbali için gözünü kırpmadan canını dahi ortaya koyabilmektedir. Gençler, bu ülkenin geçtiğimiz 20-30 yıllık beşeri birikimine gözlerini dikenlerin, devşirdikleri kitleye bakarak, kendilerini dev aynasında gördükleri anlaşılıyor. Milletimiz, 15 Temmuz'daki duruşuyla bunlara dev değil adeta sinek olduklarını göstermiştir. Şimdi sıra bu milletin tarihiyle, kültürüyle değerleriyle bütünleşmiş, sadece ve sadece dinine, vatanına, bayrağına, ezanına tabi olma şuurunda bir gençliğin her alanda söz sahibi olmasına gelmiştir. Nitekim, 16 Nisan halk oylamasında tarihi bir adım attık. Az önce sevgili genç kardeşimizin de seçilme yaşını 18'e indiren düzenlemeyle 2019'dan itibaren artık daha fazla gencimizi siyaset arenasında görebileceğimizi burada işlemesi de ne kadar haklı bir yolda olduğumuzu gösteriyor."
"2053-2071 vizyonlarımızı emanet ettiğim gençlerimize inanıyorum"
Erdoğan, birilerinin gencine güvenmediğinin altını çizerek, "İşte söyledi ya yani 13-14 yaşında Fatih, babası görevi kendisine verdiğinde 'Ben daha 13-14 yaşındayım olmaz baba' dediğinde, 'Emrediyorum alacaksın' diyor. Madem ki emir alıyor, aldıktan sonra gayet vakur bir şekilde, 'Madem ki ben Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin padişahıyım, şimdi size emrediyorum, gelin ordularınız devletin başına geçin' diyor. Bakın düşünebiliyor musun? 13-14 yaşında. Gençlerimize güvenimizin sembolü olan bu değişikliğin, inşallah geleceğin siyasetçilerinin devlet adamlarının, liderlerinin yetişmesine vesile olacağına inanıyorum. Ben, 2053-2071 vizyonlarımızı emanet ettiğim gençlerimize inanıyorum. Şu an karşımda 2053'ün adaylarını görüyorum. Büyük düşünmek zorundayız, anlık değil. Ötelerin ötesini düşünmek zorundayız." değerlendirmesinde bulundu.
Münazara berabere sonuçlandı
Erdoğan'ın konuşmasından önce, iki grup arasında münazara düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile Meridyen Derneği Başkanı Melike Koç'u kürsüye davet etti. Erdoğan, Avcı ve Koç ile yaptığı istişarenin ardından münazaranın berabere bittiğini ilan etti.
Erdoğan, daha sonra da münazara turnuvasında dereceye girenlere ödüllerini verdi.
Törene, Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Erdoğan'ın kızı ve Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katıldı.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › İstanbul Meridyen Open '17 Uluslararası Münazara Turnuvası' Ödül Töreni - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?