CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hiçbir partiyi dışlamadan bütün partileri kucaklayan bir anlayışla demokrasi şarkısını, türküsünü hep birlikte söylemeliyiz." dedi.
Kılıçdaroğlu, Çanakkale'de düzenlenen partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada, CHP'nin, bu süreçte, Cumhuriyet'in ilanından sonra demokrasiyi, Türkiye'ye getiren, çok partililiği hayata getiren bir siyasal partinin sorumluluğu içinde hareket ettiğini belirterek, hep beraber demokrasiyi güçlendirmek, derinleştirmek ve çocuklarına daha güzel bir Türkiye bırakmak için çaba harcadıklarını söyledi.
15 Temmuz'dan sonra il başkanlarının, ilçe başkanlarının, kadın örgütlerinin, gençlik örgütlerinin darbeye karşı çok açık ve net bir tutum takınmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bütün örgütüme buradan sevgimi ve saygımı sunuyorum. Sizlerle gurur duyuyorum. Önemli bir badireyi atlattık ama hepimizin düşünmesi gereken konular var. Birinci düşüneceğimiz konu şu: Bu noktaya nasıl geldik? İkinci düşüneceğimiz konu, bir daha böyle bir olayla karşılaşmamak için neleri yapmalıyız? Bir musibetten binlerce ders çıkartmak zorundayız. Bu Türkiye'yi yönetmeye talip olan siyasal bir partinin gündeminde olmak zorundadır. Bizim asıl sorumluluğumuz bundan sonra başlıyor. Geçmişi şöyle veya böyle eleştirebiliriz. Geçmişle ilgili düşüncelerimizi söyleyebiliriz ama geçmişten çok gelecek için ne yapmalıyız, geleceği nasıl kurgulamalıyız, nasıl bir gelecek hedefliyoruz biz, milletimize bunu anlatmalıyız. Geleceği şekillendirebilirsek bu topluma umut vermiş oluruz. Umut vadetmiş oluruz."
Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un ardından vatandaşın önüne çok açık ve net 2 bildirge koyduklarını anımsattı. Birincisini Taksim'de okuduklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Şu anda siyasetle ilgilenen herkes, sadece Türkiye için söylemiyorum, Avrupa Birliği için söylüyorum, Japonya için söylüyorum, Amerika için söylüyorum, Kanada için söylüyorum, Türkiye siyaseti ile ilgisi olan herkes Türkiye'de neler oluyor diye düşünen herkes dünyada Taksim Manifestosu'nu okudu. Bu, bizim sorumluluğumuzun gereği olarak ortaya koyduğumuz manifestoyu bütün dünyaya anlatma gibi bir yükümlülüğümüzün de olduğunu gösterdi ve bunun gereğini yaptık. Yenikapı'da okuduğumuz 12 maddelik manifesto. 'Geleceği nasıl görmemiz gerekiyor ve bütün siyasi partilerin belli konularda neyi düşünmesi gerekiyor', onu ortaya koyduk. Aynı hatalar tekrar edilirse, aynı hataların arkasından gidilirse bedelini millet ödüyor. 240 demokrasi şehidi çıkması ve bu darbe girişiminin Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbe girişimi olarak toplumun önüne gelmesi, hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir konudur."
"Düşünceyi, ifade özgürlüğünü savunacağız"
Kılıçdaroğlu, demokrasinin sadece kendilerinin sorunu olmaktan çıkması, bütün siyasal partilerin üzerinde titrediği bir konu olması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"O nedenle söyledim, Yenikapı buluşmasında da söyledim. Sadece Meclis'te grubu olan siyasi partiler değil, Meclis'te grubu olmayan siyasal partilerin liderlerinin de orada olması gerekirdi. Onlara da davet yapılması gerekirdi. Böylece o büyük buluşmayı siyasi görüşümüz ne olursa olsun hepimizin oluşturması gerekirdi. Şu parti, bu parti ayırımı yapmadan, zaten farklı partilerin olması farklı düşüncelerin olması demektir. Farklı düşüncelerden korkmayacağız. Düşünceyi, ifade özgürlüğünü her ortamda savunacağız. Bir parti meşru değilse meşruiyet sınırları içine çekmek bütün siyasi partilerin ortak görevi olmak zorundadır. Hiçbir partiyi dışlamadan bütün partileri kucaklayan bir anlayışla demokrasi şarkısını, türküsünü hep birlikte söylemeliyiz. O nedenle Taksim'de de söyledim, diğer yerlerde de söyledim, Sayın Başbakan ile Sayın Cumhurbaşkanı'yla buluşmamızda da söyledim. Demokrasi bu ülkenin bütün siyasal partilerinin ortak paydası olmak zorundadır. Türkiye bütün siyasal hareketleri kucaklamak zorundadır gerçek anlamda bir demokrasi istiyorsak."
"Her şeyin hukuk içerisinde yapılması lazım"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin olağanüstü bir dönemden geçtiğini ve bunu hukukun üstünlüğü çerçevesinde aşabileceğine de değindi.
Baskının, şiddetin, terör estirmenin, işkence yapmanın, hukukun üstünlüğünü savunan bir devlete yakışmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Her şeyin hukuk içinde yapılması lazım. Madem ki demokrasiyi savunuyoruz, hukukun üstünlüğünün olmadığı bir demokrasi zaten olmaz. Yani bir insanın kalbi ne kadar önemliyse bir demokraside hukukun üstünlüğü de o kadar önemlidir. Bunları birbirinden ayırmak asla mümkün değildir. Değerli arkadaşlarım, normalleşme sürecine Türkiye'nin sokulması lazım. OHAL yetkisini kullanan siyasal iktidarın da bu anlayışla hareket etmesi lazım. Kanun hükmünde kararname çıkararak OHAL dönemi sonrasını şekillendirmek Anayasa'ya göre doğru değildir. Hukukun üstünlüğü kavramına göre doğru değildir. OHAL dönemi ile ilgili sınırlı olarak verilen bir yetkinin OHAL sürecini aşarak kullanılması parlamentonun devre dışı bırakılması demektir. Bir devletin inşası, bir kurumun inşası, parlamentonun görevidir, yürütme organının değil. Yürütme organı parlamentoya öneri getirir ama asıl görev yasama organındır. Çünkü milli egemenliği temsil eden asıl kalp, asıl yürek Türkiye Büyük Millet Meclisidir."
"Her insanı baş tacı edeceğiz"
Demokrasiyi daha da güçlendirmeyi amaçladıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu ülkede hepimiz barış içinde kardeşçe, birlikte yaşayacağız. Farklı görüşlerimiz, inançlarımız, kimliklerimiz, yaşam tarzlarımız olabilir. Biz kimliklere, inançlara ve yaşam tarzlarına saygı göstererek, bütün vatandaşlarımızı demokrasi bağlamından biri arada tutacağız. Her insanı baş tacı edeceğiz. Anlatacağımız ilk konu camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmesin. Her partiden arkadaşımız camiye gidiyor. Duasını yapıyor. Camileri bir siyasal partinin, bir görüşün arka bahçesine dönüştürmek vatandaşı böler ve ayrıştırır. 'Bölünmeyelim, berabere yaşayalım' diyoruz. Camiye siyaset sokulması Türkiye'nin ve demokrasinin geleceği açısından en büyük tehlikelerden biridir. Her yerde bunu söyleyeceğiz. Kışlaya siyaset girmesin. Askeri siyasetin içine sokarsanız, darbeye kapı aralarsınız. Gazi Mustafa Kemal'in en güçlü döneminde komutanlar gelip dediler ki, 'Biz de milletvekili olmak istiyoruz'. 'Evet ya milletvekili olacaksınız ya da komutan olacaksınız ikisi beraber olmaz. Siyaseti askeriyeye, kışlaya sokmayacağım' diyor. Bu gerçeği hiç unutmayacağız. Bu ülkenin kurucu değerlerinin başında gelen Gazi Mustafa Kemal'in en büyük arzusu budur."
Kılıçdaroğlu, adliyeye siyasetin sokulmaması gerektiğini aktararak, hakimin, yargının tarafsızlığını savunacaklarını bildirdi. Adalet anlayışının gerçek anlamda var olacağını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Vicdanın ve hukukun üstünlüğüne göre hakim karar verecek. 'Efendim bir merkezden talimat aldık' Nereden? Pensilvanya'dan. 'Talimatın gereğini yapacağım' diyor. Yargının görevi, bir merkezden talimat almakla karar vermek değildir. Bu üç temel konuyu her yerde anlatacaksınız. Vatandaşa bunu soracağız. Söylediğimde eksiklik ve hata var mı? Yoksa bizi dinleyecekler. Biz bunları sabırla ve kararlılıkla anlatacağız. Sizden isteğim, diğer siyasi partilerin il başkanlarını ziyaret edin, oturup çaylarını, kahvelerini için, sohbet edin. Uzlaşma kültürünün, bir demokrasinin olmazsa olmazlarından olduğunu onlara anlatın. Evet, biz onların siyasi görüşlerine katılmıyoruz. Onlar bizim hasmımız, düşmanımız değil. Onlar bizim vatandaşımız. Ben nasıl farklı düşünüyorsam onlar da farklı düşünebilir. Bunu yaptığımızda göreceksiniz ki ortak aklı egemen kılma gibi bir düşünceyi harekete geçireceğiz. Uzlaşmadan amaç ne? Bu ülkeden barışı ve esenliği sağlamaktır. Birbirimizi düşman gibi görmemektir. Uzlaşma kültürünün özünde bu yatar. Siyasette öz eleştiriden kaçınmayacağız. Geçmişi iyi analiz edeceğiz. Bunu da gittiğiniz her yerde anlatın. İlk düşüneceğimiz konu 'Türkiye bu noktaya nasıl geldi? Bunun arkasında yatan nedir?' Öz eleştiri yapacağız."
"Hukuk sistemi, darbe hukukundan arındırılmalıdır"
Kılıçdaroğlu, F tipi örgütlenmenin, "FETÖ" denen örgütlenmenin devletin bütün alanlarına yerleştirildiğini unutmayacaklarını söyledi. "Sızma yok, yerleştirilme var" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Şimdi diyorlar ki 'Bunları temizleyeceğiz ve devlette liyakati yeniden getireceğiz.' Biz de bunun takipçisi olacağız. Hiçbir vatandaşım unutmasın, devlette liyakat sözcüğünü bu toplumun gündemine getiren parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. Biz inançlıyız, inançlarımıza da saygılıyız, inançlarımızın de gereğini yapıyoruz. Yüce Yaradan, 'İşi ehline vereceksin' diyor. Ne demek işi ehline vermek?' 'Devlette liyakati esas alacaksın' diyor. 'Bizim cemaatten buraya gelsin, bizim tarikattan buraya gelsin, bizim partiden buraya gelsin, benim akrabam buraya gelsin...' Garibanın çocuğu ne yapsın? Sınav sorularını çalacağım, vatandaşın çocuğu ter dökecek, sınav sorularını bir gruba dağıtacağım. Ondan sonra diyeceğiz ki, 'Bak bunlar sınav kazandı.' Onlar sınavı kazanmadı, kazandırıldı, onlar sızmadı onlar yerleştirildi. Bunların hepsini bileceğiz. Devlette işi ehline vermek gibi siyasetçilerin bir sorumluluğu var. Devlette liyakat biterse devlet çöker. Bugün çöken bir devletle karşı karşıyayız. Devlette görev almanın yolu cemaatçilikten, tarikatçılıktan particilikten geçmemelidir. Devlette görev almanın yolu bilgiden, birikimden, tecrübeden, vatan sevgisinden geçmelidir. Her koşulda ve her zaman demokrasiyi savunacağız. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk sistemi, darbe hukukundan arındırılmalıdır. Ne darbe, ne dikta. Tam demokrasiyi sonuna kadar savunacağız."
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Kılıçdaroğlu: 'Düşünceyi, İfade Özgürlüğünü Savunacağız' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?