KPSS Sorularının Sızdırılmasında Dördüncü Dava - Son Dakika
Güncel

KPSS Sorularının Sızdırılmasında Dördüncü Dava

2010'daki KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin 68'i tutuklu 100 kişi hakkında "FETÖ/PDY üyesi olmak", "resmi belgede zincirleme sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına zincirleme dolandırıcılık" suçlarından açılan dördüncü davanın ilk duruşması, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasıyla sürüyor.

22.08.2016 16:44

2010'daki KPSS sorularının sızdırılmasına ilişkin 68'i tutuklu 100 kişi hakkında "FETÖ/PDY üyesi olmak", "resmi belgede zincirleme sahtecilik" ve "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına zincirleme dolandırıcılık" suçlarından açılan dördüncü davanın ilk duruşması, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasıyla sürüyor.

Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, sanık avukatları ile şikayetçi ÖSYM ve Maliye Bakanlığının avukatlarının katıldığı duruşmada, tutuklu sanıklar savunmalarını yapıyor. Sanıklar, savunmalarında tahliyelerini istiyor.

Tutuklu sanık Abdullah Bünyamin Elmalı, Hacettepe Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü mezunu olduğunu, 2008'e kadar Samanyolu Kolejinde çalıştığını aktardı. Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç ve eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in yanı sıra birçok bürokratın çocuğunun da okulda eğitim gördüğünü ifade eden Elmalı, 2007-2009 arasında kendisini denemek için KPSS'ye girdiğini kaydetti.

İşten çıkarılmasının ardından KPSS kursuna gittiğini bildiren Elmalı, sistematik çalışma, yoğun motivasyon ve yaşadığı Ankara'da sınava girmesi nedeniyle sınavda başarılı olduğunu anlattı.

Soruların sızdırılmasının gündeme gelmesi üzerine tekrarlanan sınavın eğitim bilimleri testindeki düşüşünde "bazı faktörlerin etkili olduğunu" aktaran Elmalı, bu sınava İstanbul Pendik'te girdiğini, ilk sınavın iptali, işsiz olması, ikinci çocuğunun doğması nedeniyle "tükenmişlik sendromu" yaşadığını iddia etti.

"Soruları veya benzerlerini sınavdan önce görmedim, temin etmedim. Kendi yetenek ve gayretimle cevaplandırdım. İddiaları reddediyorum." diyen Elmalı, davanın delillerindeki bilirkişi raporunun tartışmalı olduğunu savundu.

Elmalı, "Hiçbir örgüte üye olmadım. Sivil toplum örgütü üyeliğim bile yok. FETÖ/PDY ile şayet 10 yıl kadar önce çalıştığım yasal kurumlar kastediliyorsa, çalıştığım dönemde kurumlara yönelik terör isnadı yoktu. Geçimimi sağlamak için çalıştım. Kurumun içinde ve dışında örgütsel bağlantım yoktu. Kurum, devlet denetimine açık ve şeffaf nitelikteydi. Bu kurumların Gülen'in şahsına ait yasal ve resmi bağlantısı yoktu." diye konuştu.

"Sivil toplum örgütü"

Sanık Ahmet Mesut Zabun ise ilahiyat mezunu olduğunu, 2009 KPSS'de aldığı puanla sözleşmeli öğretmen olarak atandığını, 2010 puanıyla kadroya geçtiğini ifade ederek, "Zaten kamu görevlisi olduğum için kamuyu zarara uğratmadım." dedi.

"Kanunlar geriye işlemeyeceği için yargılanmamaları gerektiğini" savunan Zabun, "Ben, 2003'ten itibaren bu sivil toplum örgütünün kurumlarında öğretmen olarak çalıştım. Burada örgüt iddiası algı üzerine kurulu. Ben bu kurumlarda sadece öğretmenlik yaptım. Bu, bakanlığın izniyle legal biçimde yapılmış faaliyettir. Çalıştığım yerde milletvekili, bakan çocukları vardı." diye konuştu.

Devlet büyüklerinin, geçmişte "bu sivil toplum örgütüne" destek verdiğini anlatan Zabun, şöyle devam etti:

"Grup toplantısında Başbakan, 'Bu yapıyla ilgili suçlar 17-25 Aralık sonrasını kapsayacak' dedi. Bu tarih, milat olarak belirlenmiş. Devlet aklı bu yönde. 'Bu tarihten geriye giderseniz, bu işten çıkamayız' deniliyor. Bizim işlediğimiz iddia edilen suç 2010. Bu yargılamanın emsal teşkil etmemesi için bitirilmesi gerekiyor. Özellikle 15 Temmuz sonrası, kendisinin emniyet imamı olduğunu söyleyen bir kişi, televizyonlara çıkıyor, biri Kayseri, diğeri Manisa imamı olduğundan bahsediyor. Bir başkası 'Fetullah Hoca'nın Başbakan ile görüşmesini ayarladım' diyor. Bu kişiler serbest gezerken, ben niye sadece öğretmenlik yaptığım için tutukluyum? 2010'da devlete geçtikten sonra benim bu yapıyla ilişkim olmadı. Tutuklandığım güne kadar araştırılsın, hiçbir bağlantım bulunamayacaktır. İkiz çocuklarım oldu, arkadaşlar sohbete falan çağırdılar. Halimi ortaya koydum, ikiz çocuklar, yüksek lisans falan... Bunlardan dolayı ben bu yapıyla, bu sivil toplum hareketiyle yapımı kestim. Böyle olduğu halde ben tutukluyum, irtibatı olanlar serbest."

Zabun, Mahkeme Başkanı Osman Tonta'nın, "Şu anda FETÖ olarak bilinen örgüt hakkında 'sivil toplum örgütüdür.' dediniz. Hala bu düşüncede misiniz?" sorusuna, "Bu düşüncem devam ediyor, evet" karşılığını verdi.

Sanık Aynur Köse ise Ankara Tevfik İleri İmam Hatip Lisesinin ardından, 1991'de ÖYS'de Türkiye 119'uncusu olarak Gazi Üniversitesine girdiğini anlattı.

Dönemin Milli Eğitim Bakanınca başarı belgesi ve para ile ödüllendirildiğini bildiren Köse, "Başörtüsü sıkıntısı olduğu için çok fazla yerde çalışamıyordum. Öğretmenlik dışında benim bu kurumlarla herhangi bir ilgim yoktu. O zamanlar herhangi bir sıkıntıdan bahsetmek mümkün değildi." dedi.

Özel sektörde aşırı çalışması ve stres nedeniyle sağlık sorunları ortaya çıktığını anlatan Köse, şunları söyledi:

"Bu sıralarda başörtüsü meselesinde ümit verici haberler gelmeye başlamıştı. 2009'da deneme amaçlı sınava girdim, sonuç kötü değildi. İşten ayrılarak, hem KPSS'ye devam ettim hem de gece gündüz çalıştım. Sınav iyi geçti. Ancak yeni sınav 3 ay sonraydı. Araya zaman faktörünün girmesi, isteğinizin kalmaması etkiliyor. İkinci şok, İstanbul'da sınavın yapılmasıydı. Cumartesi günü iki çocuğumu akrabama bıraktım. İstanbul'da yorgunluk, iyi uyuyamama gibi birçok sıkıntılar nedeniyle bağırsak sorunum depreşti. Bu sıkıntılarda sınava girdim, 94 doğru yaptım. İlk sınav gibi rahat ortamım olsaydı, daha başarılı olurdum. Bu sınavla atandım. İnsanların hakkını hiçe saymam, aile terbiyem ve inanışım gereği kabul edilemez."

Köse, sınava girip atanan yakını bulunmadığını ifade ederek, "Yasa dışı oluşuma bağlı olduğu bilinen biriyle para alışverişim olmadı. İddianamede belirtilen para transferleri, eşimin o dönem uğraştığı medikal işiyle ilgilidir." ifadelerini kullandı.

Sanık Adnan Tosun da Dicle Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Bölümünden 2005'te mezun olduğunu, aynı yıl yapılan KPSS puanıyla Hatay Samandağ'a sözleşmeli öğretmen olarak atandığını, 2011'e kadar kesintisiz burada görev yaptığını kaydetti.

Tosun, 2010'da tekrarlanan sınavda elde ettiği puanla Haziran 2011'de İstanbul Sultanbeyli'ye atandığını belirterek, şunları söyledi:

"2011'de, yaptığım işte ve maaşımda değişiklik olmaksızın kadroya geçtim. Savcının iddiası gibi kamuoyunu dolandırmadım. İkinci sınava, ilk sınava çalıştığım gibi çalışmadım. İlk sınav 17 Eylül'de iptal edildi. Sınav tarihinin yakın olması ve 1 Eylül'de iş başı yapmam dolayısıyla ikinci sınav için çalışma isteğim ve motivasyonum olmadı. Hatta ailemin ısrarıyla girdim. Düşüş, bu sebeptendir."

Sınavdaki başarısının çalışma ve motivasyona bağlı olduğunu ifade eden Tosun, "Bu terör örgütünün hiçbir kurum ve kuruluşunda çalışmadım, hiçbir eyleminde bulunmayıp, maddi ve manevi destek vermedim. Kamuya ilk defa 2005'te atandım, zarara uğratmadım. Belgede sahtecilik yapmadım, terör örgütüne üye olmadım. Bakmakla yükümlü olduğum ailem var. Tahliyemi talep ediyorum." dedi.

"Sistemli ve güzel çalışmanın sonucu"

Sanık Ahmet Ballı da Süleyman Demirel Üniversitesi mezunu olduğunu belirtti. "Vatanını milletini seven biri olduğunu" aktaran Ballı, 2008'de Yamanlar Koleji'nde işe başladığını, bu okulu bazı bakanların ziyaret ettiğini anlattı.

Okulun devlet kurumlarınca desteklendiğini ifade eden Ballı, "Soruları önceden gördüğüm iddiasını reddediyorum. Tamamen sistemli ve güzel çalışmanın sonucudur. 2009'da 103 doğru yaptım, sonraki yıl 118 nete çıktım. Bu başarılar emeklerimin sonucu, hakkım olan başarılardır. Tekrarlanan sınavdaki düşüşte dış etkenlerin etkisi vardır, bunlar sağlık sorunları gibi etkenlerdir. Tekrarlanan sınavdan birkaç gün önce yüksek ateş ve halsizlikten hastaneye kaldırıldım." diye konuştu.

İddianamenin "şüphe ve kanaat üzerine inşa edildiği" iddiasında bulunan Ballı, "Hiçbir terör örgütüne üye değilim. Başarım, şahsı hayatımda fedakarlıklarda bulunarak, elde ettiğim başarıdır." şeklinde savunma yaptı.

Sanık Ahmet Kart ise Kocatepe Üniversitesi Coğrafya Bölümünden 2003'te mezun olduğunu, 8 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra 2011'de öğretmen olarak atandığını anlattı.

Suçlamaları reddeden Kart, şu savunmayı yaptı:

"Tutukluluğumun devamını gerektirecek şüphe yok. Çalıştığım şirketler üzerinden terör örgütüne üye olmakla suçlanıyorum. Çalışma izinlerini bakanlık vermiş. Günümüz iş piyasasında işçinin, işverenini seçme şansı yok. Sadece çalıştığım şirketler üzerinden iddia edilen terör örgütüyle irtibatlı gösterilmek, beni derinden yaraladı. Devlet büyüklerinin bile 2013'e kadar tanıyamadıklarını söyledikleri örgütü benim vatandaş olarak tanımam nasıl mümkün olur? Yenilenen sınavda puanımın düştüğü iddia ediliyor. Eşim yüzde 45 ortopedik özürlü. Hamileydi, düşük ve erken doğum riski vardı. Ağustos 2010'da 15 gün hastanede tedavi altına alındı. Bebekler ikişer kilo dünyaya geldiler. Hem eşimin özel durumu hem de sezaryenle doğum nedeniyle eşimin ve bebeklerin bakımıyla ben ilgilendim."

Tahliyesini isteyen ve şüphelilerden hiçbirisiyle akraba olmadığını ifade eden Kart, "Hiçbir terör örgütüyle irtibatım yok. Kanunlara bağlıyım." dedi.

Sanık Ali Ülker de 2001'de Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olduğunu, vatanını, milletini seven biri olarak, hiçbir zaman suçun yanında bulunmadığını anlatan Ülker, şunları kaydetti:

"106 doğru yapmam hayret verici başarı değildir. Türkiye'nin en iyi edebiyat bölümünden mezun adayın bunu yapması şaşırtıcı değil. Tekrarlanan sınavda 89 doğru yaptım. Bu düşüş, abartılmamalı. Tekrarlanan sınav eğitim öğretim faaliyeti devam ederken yapıldı. İkinci sınavda, derslere odaklanacak zaman dilimi yoktu. Hem işe gidip hem ders çalışmakta zorlandım.

2004'ten itibaren 7 yıl içinde, 3 ayrı şirkette toplam 4 yıl öğretmen olarak çalıştım, idareci değildim. Bu kadar çok iş yeri değiştirmemin sebebi de buralardaki ortamdan memnun olmamamdır. Sadece bir şüpheliyle telefon irtibatım var. Bu kişi, bazı öğrencilerimin gittiği dershanenin fizik öğretmenidir. MASAK raporundaki para gönderdiğim kişi de budur. O da borç alışverişindendir. Soruları kesinlikle sınavdan önce görmedim. Hiçbir şüpheliyle akrabalık, adres ve baz bağım yok. Bir kişiyle olan birkaç görüşmem nedeniyle örgütsel hava verilmiş. Abartılı olmayan sınav sonucum üstün başarı gibi gösterilmiştir."

Duruşma devam ediyor.

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel KPSS Sorularının Sızdırılmasında Dördüncü Dava - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement