Türk Demokrasi Vakfı'nın Düzenlediği Demokrasi Şurası... Vakıf Başkanı Salih Uzun: "Şiir Okurken Demokrat, Gücü Ele Geçirince Otokrat. Böyle... - Son Dakika
Güncel

Türk Demokrasi Vakfı'nın Düzenlediği Demokrasi Şurası... Vakıf Başkanı Salih Uzun: "Şiir Okurken Demokrat, Gücü Ele Geçirince Otokrat. Böyle...

Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun, İstanbul’da düzenlenen Demokrasi Şurası’nda; “Zayıfken, güçsüzken, şiir okurken demokrat, güçlenince gücü ele geçirince bütün kurumların, bütün yargı dahil bütün kurumların canına okurken tüm teamüllerin, tüm prensiplerin canına okurken otokrat. Olmaz! Böyle demokratlık olmaz” dedi. Vakfın İstanbul Temsilcisi Gözde Dizdar ise “Demokrasinin tek meşruiyet kaynağını sadece seçimler ve seçimle yönetime gelen yöneticiler olarak görürsek demokrasi kavramını anlayamamış, sindirememişiz demektir. Sınırlı ve dışlayıcı bir temsili demokrasi anlayışının görünmez prangalarına razı olmayacağımızın da o prangaların bizleri hapsedemeyeceğinin de bilinmesini istiyorum” diye konuştu.

17.12.2022 14:57  Güncelleme: 16:05

Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun, İstanbul'da düzenlenen Demokrasi Şurası'nda; "Zayıfken, güçsüzken, şiir okurken demokrat, güçlenince gücü ele geçirince bütün kurumların, bütün yargı dahil bütün kurumların canına okurken tüm teamüllerin, tüm prensiplerin canına okurken otokrat. Olmaz! Böyle demokratlık olmaz" dedi. Vakfın İstanbul Temsilcisi Gözde Dizdar ise "Demokrasinin tek meşruiyet kaynağını sadece seçimler ve seçimle yönetime gelen yöneticiler olarak görürsek demokrasi kavramını anlayamamış, sindirememişiz demektir. Sınırlı ve dışlayıcı bir temsili demokrasi anlayışının görünmez prangalarına razı olmayacağımızın da o prangaların bizleri hapsedemeyeceğinin de bilinmesini istiyorum" diye konuştu.

Türk Demokrasi Vakfı, İstanbul'da Demokrasi Şurası düzenledi. Toplantıya, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti TBMM Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, siyasi partilerin genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve belediye başkanları katıldı.

Türk Demokrasi Vakfı İstanbul Temsilcisi Gözde Dizdar ve Vakıf Başkanı Salih Uzun, Şura'nın açılışında konuştu. Salih Uzun, şunları söyledi:

"Demokrasi uzun yıllardır gerek tarihçilerin, sosyologların, idarecilerin, siyaset bilimcilerin; gerekse entelektüellerin tanımı konusunda farklı görüşler ileri sürdükleri bir kavramdır. Fakat ben, demokrasinin tarif edilemez bir kavram olduğunu düşünenlerdenim. Daha doğrusu demokrasiye tarif aramanın doğru olmadığı kanaatindeyim. Demokrasinin tarifi değil, ilkeleri vardır. İnsan hakları, adalet, hukuk, eşit şartlarda rekabet, bağımsız ve tarafsız yargı… Tüm bunlar demokrasiye anlam katan ve onu ete kemiğe büründüren olmazsa olmazlardır. Ülkelerin demokrasi deneyimleri de birbirinden farklıdır.

Demokrasi bir günde veya bir kişinin bir grubun kararıyla ortaya çıkmaz. Ona ruh veren deneyimdir, yaşanmışlıklardır, ödenen bedellerdir. Demokrasi tüm insanlığın yıllarca birikiminin bir sonucudur. Yıllar boyunca keyfi yönetimlere karşı üretilebilmiştir. Yani demokrasi öyle durduk yerde bize hediye edilmiş değildir.

"TÜRKİYE VE TÜRK DEMOKRASİSİ YENİ BİR SINAVIN ARİFESİNDE BULUNUYOR"

Hiç kuşku yok ki Türkiye'nin önemli bir demokrasi geçmişi ve hiç de hafife alınamayacak bir birikimi vardır. Türkiye kendi coğrafyasında demokrasi ve parlamento tecrübesi olan ve bu tecrübeyi somutlaştırmayı başarmış yegane ülkedir. Bulunduğu jeopolitik konumun tüm risklerine ve çatışmalarına rağmen demokrasisini korumayı başarabilmiştir.

Şimdi ise Türkiye ve Türk demokrasisi yeni bir sınavın arifesinde bulunuyor. Bu sınav cumhuriyetimizin 100. yılında 2023 yılında yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleridir. Bazı çevreler 2023 seçimlerinin öncesinde ve sonrasında bir tür kaos ortamının yaratılma ihtimalinden bahsediyorlar. Ben bu görüşe katılmıyorum. Demokrasi geleneğimiz ve tecrübemiz buna izin vermeyecektir. Aksine 2023 seçimlerinin bir kaos rüzgarı değil, demokrasi fırtınası estireceğine yürekten inanıyorum. Ayrıca bu seçimlerin demokrasi tarihimizin en çok katılımlı, sandığa en çok gidilen seçimi olacağını şimdiden görüyorum. Biraz önce dediğim gibi Türkiye'nin demokrasi serüveni hafife alınamaz. Milletimiz uzun yıllara dayanan demokrasi ve seçim geleneğiyle 2023 seçimlerini de bir demokrasi şölenine çevirmeyi bilecektir. Aksini düşünmek bile istemiyorum.

İçinde şaibe olan bir seçim, şaibelerle tarihe geçecek bir seçim yargı kararları da dahil olmak üzere siyasetin kendi doğal mecrasının dışından gelebilecek her türlü müdahale ile etkilenebilecek, ifsad edilebilecek bir seçim ülkemizde çok uzun yıllar kapanması zor olan yaralar açacaktır. Her ne olursa olsun demokrasi ve sandık yani seçim güvenliği yara almamalıdır. Buna izin vermemeliyiz. Bu toplum bu ülke buna izin vermeyecektir. Bunun için toplumun tüm kesimleriyle birlikte özellikle bizlere sivil topluma ve siyaset kurumuna büyük bir sorumluluk düşmektedir.

"DEMOKRASİMİZİ KAYBETME LÜKSÜNE SAHİP DEĞİLİZ"

Altılı Masa olarak adlandırılan demokratik iş birliğinin, 'altı benzemezin' bir araya gelmesi olarak nitelendirilip, eleştirildiğini görüyorum. Halbuki benim durduğum yerden bakınca; demokrasi perspektifinden bakılınca asıl takdir edilmesi gereken bu. Birbirine benzeyenlerin bir araya gelmesi de anlamlıdır elbette. Ama asıl maharet benzemeyenlerin bir araya gelmesidir. Asıl maharet; benzemeyenlerin bir araya gelip, uzlaşma iradesini ortaya koyabilmesidir. Onun için asıl birbirlerine benzemedikleri halde ve farklılıklarını koruyarak bir araya gelip iş birliği yapıyor olmaları önemlidir ve anlamlıdır.

Bundan daha önemlisi ise şudur; altı parti sayın liderini bir araya getiren asıl motivasyonun seçim kazanmanın yanı sıra demokrasimizin geleceği kaygısı olduğunu düşünüyorum. Demokrasimizin geleceği üzerine kaygı. Demokrasimizin geleceği kaygısı, aslında hepimizin kaygısıdır. Hepimizin kaygısı olmak durumundadır. Kaybettiğimiz her şeyi yeniden kazanabiliriz. Yeniden inşa edebiliriz. Fakat demokrasimizi kaybetme lüksüne sahip değiliz. Siyasi partilerimiz bu lükse sahip değil. Sivil toplum bu lükse sahip değil. Medyamız bu lükse sahip değil. Yargı mensuplarımız bu lükse sahip değil. Velhasıl hiçbirimiz demokrasiyi tahrip etme ve onu kaybetme lüksüne sahip değiliz.

"DEMOKRASİ ANLAYIŞIMIZ İLE DEMOKRASİ PRATİĞİMİZ BİR TÜRLÜ BİRBİRİNE UYMUYOR"

Öteden beri bize musallat olan bir hastalığımız, son zamanlarda iyiden iyiye su yüzüne çıktı. O hastalığımız şudur: Ben lise çağlarından itibaren hele Mülkiye'de okumaya başladıktan sonra üniversite çağlarımdan itibaren siyasetin içindeyim. Bir partideki bütün pozisyonlarda görev yaptım. Görevler üstlendim, sorumluluklar üstlendim. Gençlik kolları genel başkanlığından, parti genel başkanlığına kadar görevler üstlendim. Gördüğüm şudur, bizim siyasetimizin hastalığı şudur:

Bizim demokrasi anlayışımız ile demokrasi pratiğimiz bir türlü birbirine uymuyor. Nutuk atmaya geldiğimiz zaman her durumda, her şartta demokratız. Ama iş pratiğe geldiğinde değişiyor. Konumumuza göre, pozisyonumuza göre, konjonktüre göre; demokrasi pratiğimiz değişiyor.

Muhalefetteysek başka, iktidardaysak başka. Güçlüysek başka, zayıfken başka. İşler yolunda giderken, her şey güllük gülistanlıkken başka; işler sarpa sarınca bambaşka oluyoruz. Böyle demokrasi olmaz. Böyle demokratlık olmaz. Zayıfken, güçsüzken, şiir okurken demokrat; güçlenince gücü ele geçirince bütün kurumların, bütün yargı dahil bütün kurumların canına okurken tüm teamüllerin, tüm prensiplerin canına okurken otokrat. Olmaz! Böyle demokratlık olmaz. Böyle demokrasi olmaz. Kişiye göre, konuma göre, pozisyona göre, konjonktüre göre demokratlık olmaz. Bu hastalık bizim siyasetimize uzun süre musallat olan bir hastalık ve bunun bedelini çok ödedik. Çok ağır bedellerini ödedik. İşte son örnek; çarşamba günü Sayın İmamoğlu'nu mahküm eden karar. Güya sözüm ona karar Ekrem Bey'i mahküm ediyor. Hayır, demokrasimizi mahküm ediyor. Adaletimizi, yargı düzenimizi mahküm ediyor. Sadece o karar değil, Canan Hanım'ın kararı da aynı şekilde. Bu kararlar bize gösteriyor ki; yargı kararları üzerinden siyaseti dizayn etme hevesi geçmemiş. Kişiler değişmiş ama bu heves geçmemiş. Yargıyı siyasetin üzerinde, milli iradenin üzerinde sopa olarak kullanma hevesi geçmemiş. Kadrolar geçmiş, zaman geçmiş ama bu heves geçmemiş. Biz bu kararları içimize sindiremeyiz. Biz bu kararları reddediyoruz. Biz bu kararları kabul etmiyoruz. Bakın, isyan etmiyoruz ama reddediyoruz. Çünkü asıl isyanı bu kararı verenler etti. Bu kararı verenler hakikate isyan ettiler. Doğrudan doğruya hakikatin kendisine isyan ettiler. Milli iradeye isyan ettiler. Millet adına karar verirken milletin tercihlerine isyan ettiler. Biz şimdi burada bütün demokratlar olarak, demokrasiye inanmış kişiler olarak bu isyanın karşısında kararlı bir duruş, kararlı bir itiraz yükseltmek için buradayız. Bunu yapacağız."

"DEMOKRASİ ALTTAN ÇEKİLDİĞİNDE DİĞER BÜTÜN SÜTUNLAR YIKILIR"

"Hepimiz, Türkiye'de yaşayan herkes, her birey şunu bilmelidir; demokrasi alttan çekildiğinde diğer bütün sütunların teker teker yıkılacağını hepimiz bilmeliyiz. Zemin demokrasidir. Diğer geriye kalan her şey demokrasinin üzerine, o zeminin üzerine yükselir. Bu zemini kaybedemeyiz. Yıpratamayız, çürütemeyiz. Aksine güçlendirmek zorundayız. Pırıl pırıl bir gelecek bizi bekliyor. Gençlerimiz var. O gençlerimizin muazzam cesaretleri üzerine inşa edeceğimiz gelecek umutlarımız var. Yeter ki 100. yılımızı, cumhuriyetimizin 100. yılını hamasete, sloganlara, körlüklere ve böylesi inatlaşmalara kurban etmeyelim. Bizler Türk Demokrasi Vakfı olarak üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bugünkü Şura'dan sonra İkinci Yüzyıl Derneği'yle birlikte, Ocak ayında 'Medyada Tek Mahalle' başlıklı bir toplantı daha düzenleyeceğiz. Medyamızın bölünmüşlüğünü, medyamızın sorunlarını masaya yatıracağız. Türk Demokrasi Vakfı başkanı olarak tüm konuşmalarımı olduğu gibi bu konuşmamı da aynı şekilde ve aynı ümitle tamamlıyorum. Diyorum ki; sözün özü ümidimiz demokrasidir. Demokrasi iyi gelir. Demokrasi iyileştirir. Demokrasi külfet değil, nimettir. Tartışa tartışa anlaşmak külfet değil, nimettir. Uzlaşmak nimettir. Biz bunun kıymetini bilmeliyiz. Bilelim diyorum."

DİZDAR: "DEMOKRATİK DEVLET, HUKUK TARAFINDAN TARİF EDİLMİŞ OLAN DEVLETTİR"

Vakfın İstanbul Temsilcisi Gözde Dizdar, şunları söyledi:

"Her yıl aralık ayında düzenleyeceğimiz Demokrasi Şurası'nın ilkini gerçekleştiriyoruz. Birçok konuyu tartışacağız. Hukuk, adalet, yargı, ekonomi, sosyal politika ve özgürlükler. Tüm bu ana başlıklar, demokrasi referansı ile anlam ve değer kazanan alanlardır.

Bizler, Türk Demokrasi Vakfı olarak; Cumhuriyetimizin 100. yılında katılımcı demokrasiyi olmazsa olmazımız olarak görüyoruz. Yeniden demokrasi anlayışının tesis olabileceğine, bunun mümkün olduğuna yürekten inanıyoruz. Yeter ki demokrasiyi hayatın her alanında içselleştirelim, yeter ki demokrasiyi iliklerimize kadar sindirelim.

Demokratik devlet, hukuk tarafından tarif edilmiş olan devlettir. Demokrasinin tek meşruiyet kaynağını sadece seçimler ve seçimle yönetime gelen yöneticiler olarak görürsek demokrasi kavramını anlayamamış, sindirememişiz demektir. Amerikalı tarihçi Howard Zinn'in çok değer verdiğim bir sözü var. Diyor ki; 'Olay sadece birkaç yılda bir oy vermek değil. Ülkeyi ve dünyayı daha iyi hale getirmek isteyen toplumsal hareketlerin her gün bir parçası haline gelmektir.' Gerçek anlamıyla katılımcı demokrasi anlayışının da tam da bunu gerektirdiğini düşünüyorum. Sınırlı ve dışlayıcı bir temsili demokrasi anlayışının görünmez prangalarına razı olmayacağımızın da o prangaların bizleri hapsedemeyeceğinin de bilinmesini istiyorum. Buna ek olarak, çağdaş demokrasiler meşruiyetlerini temel hak ve özgürlükler, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü gibi prensiplerin ortaklaşmasından alırlar. Kısacası demokrasi, bir kurum ve kurallar rejimidir. Türkiye'yi yöneten ve/veya yönetme iddiası taşıyan herkesin bu meşruiyet meselesini içselleştirmesi gerekmektedir. Aksi halde sürekli müdahaleye ve istismara açık bir kısır döngü içinde zemin ve zaman kaybetmeye devam ederiz."

Türk Demokrasi Vakfı\'nın Düzenlediği Demokrasi Şurası... Vakıf Başkanı Salih Uzun: "Şiir Okurken Demokrat, Gücü Ele Geçirince Otokrat. Böyle...
Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Türk Demokrasi Vakfı'nın Düzenlediği Demokrasi Şurası... Vakıf Başkanı Salih Uzun: 'Şiir Okurken Demokrat, Gücü Ele Geçirince Otokrat. Böyle... - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement