Antalya serbest muhasebeci, mali müşavirler odasında düzenlenen basın toplantısıyla gündeme dair açıklamalarda bulunan ASMO Başkanı Mustafa Erdem basın ve kamu oyuna şu açıklamalarda bulundu.
Türkiye'nin Beşinci Büyük Odasıyız
Mesleğimizi yasal statüye kavuşturan 3568 sayılı yasamızın 13 Haziran 1989 yılında kabul edilerek, 1 Mart 1990 yılında yürürlüğe girmesinin ardından odamız 3 Mart 1990 yılında kurulmuştur. 2665 kayıtlı üyesi, 503 aday meslek mensubu ve 19 çalışanı ile üye sayısı bakımından Türkiye'nin Beşincibüyük odası konumunda olan odamızın bugün kuruluşunun 22. yılını kutlamanın haklı gururunu taşıyoruz.
Odamızın kuruluşunda, bu gün hizmet verdiğimiz binamızın yapılmasında ve mesleğin bu güne kadar kazanımlarında emeği olan tüm meslektaşlarıma, meslek büyüklerime; yürekten teşekkür ediyorum.Değerli Meslektaşlarım,Bizler defter tutmanın yanında ekonomik faaliyetlere yön veren, yorumlayan, çözüm öneren, çözüm üreten bir mesleği yürütüyoruz. Bu nedenledir ki mesleğimizin sorunlarının yanında toplumsal sorunlara ve ülke sorunlarına duyarlı olmak, sorunları dile getirmek, çözüm noktasında katkı koymak gibi sorumluluklarımız var.Tabiki ülkemizde süregelen ve bir türlü önlenemeyen terörden bahsedeceğiz. Tabiki yaşanmakta olan siyasi istikrarsızlıktan bahsedeceğiz. Ancak, bugün mesleğimiz gereği, ekonominin gidişiyle ilgili önemli bulduğum önlenemeyen cari açıkla ilgili bir kaç söz söylemekte yarar görüyorum. Ona geçmeden önce bir duygumu da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu ülkenin milyonlarca Mustafa Kemalleri olacaktır
Kurtuluş mücadelemizin önderi, cumhuriyetimizin kurucusu hele hele TBMM'ni kuran Mustafa Kemal Atatürk'e kurduğu kürsüden hakaret etme cesaretini gösterenler bilmelidirler ki Gerektiğinde bu ülkenin milyonlarca Mustafa Kemalleri olacaktır. Gün geçtikçe yaşam standardımızın düştüğünü, gün geçtikçe fakirleştiğimizi, istihdamın, işsizliğin her geçen gün arttığını biliyor ve yaşıyoruz. Her ne kadar ekonominin büyüdüğünden, istikrardan söz edilse de gerçek maalesef anlatıldığı gibi yaşanmıyor. Yani anlatılanla, söylenenle; yaşanan farklı. Ülke ekonomisinin en önemli göstergesi olan cari açık verilerine hem de T.C. Merkez Bankasının açıkladığı verilere bir bakalım. 2010 Ocak - Kasım dönemi cari açık 39 milyar 522 milyon dolar, 2011 yılı aynı dönem cari açık 70 milyar 241 milyon dolar. Artış yüzde 77. Sadece Kasım 2011 de oluşan cari açık 5 milyar 180 milyon dolar.
Üretim ve İstihdamın Teşvik Edilmesi Ülkemiz Ekonomisi için bir zorunluluktur
Cari açık yalın bir anlatımla ithalatın ihracattan fazla olmasından kaynaklanır. IMF destekli politikalar sonucu, Türk lirası döviz karşısında gereğinden fazla yüksek tutulur, yerli üretim teşvik edilmezse ithalat cazip hale gelir ve ithalat artar. Öncelikle ihracatı artırıcı ithalatı azaltıcı politikaların ivedilikle hayata geçirilmesi, üretim ve istihdamın teşvik edilmesi ülkemiz ekonomisi için bir zorunluluktur. Var olan cari açığı bu güne kadar maalesef kısa vadeli yabancı sermaye hareketleriyle finanse etmekten vazgeçemedik. Sıcak para ve yüksek faiz politikası, istihdam ve üretime dönüşmeyen portföy yatırımlarının sorunları çözmesi mümkün değildir.Borçlanma politikasının değişmesi, uzun vadeli ucuz kredi politikasının yanında alınan kredilerin mutlaka üretim ve istihdam sağlayacak yatırımlarda kullanılması ve dengeli kur politikası ile ekonomi sağlıklı yapıya kavuşacak ve cari açık istenen seviyeye kendiliğinden inecektir. Bütün bunların yanında 32 sayılı Türk parasını koruma kanununda 08.02.2008 ve 2008/13186 sayılı kararla yapılan değişikliği anlamakta mümkün değildir. Bu değişiklikle ihraç bedellerinin yurda getirilme zorunluluğu kaldırılmıştır. "Yani; ihracat yap ama dövizi yurda getirip getirmemekte özgürsün." Cari açıkla mücadele eden bir ülkede bu kararın ne amaçla alınmış olabileceğini doğrusu çözebilmiş değilim.
Hem mesleğimiz açısından, hem ticari hayatın gereklerine uygunluğu açısından, hem de uluslar arası standartlara uygunluğu bakımından son derece önemli bulduğumuz sahiplenmemiz gerektiğine inandığımız TTK'unun uygulanması ile ilgili bazı çevrelerin olumsuz yaklaşımlar sergilediğini üzülerek görüyoruz. Yarım asrı aşkın bir süredir değişmeyen ihtiyacı karşılamaktan uzak kalmış bir kanunun yerine, uzun mücadeleler ve bütün tarafların oluru ile çıkarılmış olan yeni TTK'nu mutlaka zamanında uygulamaya geçirilmelidir. Kanunun uygulamaya başlaması ile birlikte ekonomik faaliyetlerin daha şeffaf hale geleceğinin ve ülke ekonomisinin olumlu etkileneceğinin altını çizmekte yarar görüyorum.Mesleğimiz açısından üst birliğimiz TÜRMOB tarafından 2012 yılının haksız rekabetle mücadele yılı kabul edildiği bu süreçte TTK'nu Haksız Rekabetle mücadelede önemli bir işlevi yerine getirmesi bakımından da büyük yarar sağlayacaktır. Bunun yanında mesleğimizi direk ilgilendiren ancak bırakıngörüşümüzün alınmasını haberimiz bile olmadan 660 sayılı kanun hükmünde kararname ile kurulan kamu gözetimi muhasebe ve denetim standartları kurumu en azından bundan sonraki süreçte meslek örgütümüzle işbirliği içinde olmalı özellikle KOBİ'lerin denetimini yapacak olan biz meslek mensuplarının beklentilerine olumlu yaklaşım göstermelidir.
Sorunlarımızın çözümü noktasında ilgili ve duyarlı davranmasını diliyor ve bekliyoruz
Kimsenin farklı yöntemler (sınav vb) aramasına gerek yoktur.Meslek mensuplarımız, TTK ve kamu gözetimi kanunu ile verilen denetim yetkisini kullanacak bilgi,beceri ve yeteneğe sahiptir. Değerli Meslektaşlarım,Her platformda mesleki sorunlarımızı dile getirdik, dile getiriyoruz. Sorunlarımıza çözüm bulunana kadar da dile getirmeye devam edeceğiz. Bugün de dilim döndüğünce başlıklar halinde bir kez daha çözüm bekleyen ama mali idare ve maliye bakanlığının olumlu yaklaşımları ile çözüleceğine inandığım sorunlarımızdan kısaca bahsetmekte yarar görüyorum. Öncelikle mesleğimizi yakından ilgilendiren veyönetmeliklerimiz yayınlanmalıdır. TÜRMOB genelkurulunda kabul edilen özellikle vergi matrahını ilgilendirmeyen, bilgi amaçlı işlemlerde özel usulsüzlük cezası uygulamasından vazgeçilmelidir yasada meslek mensuplarımızın gelirleri tek tek belirtilmediği için mesleki faaliyetimizi ikame ettirmek için yapılan birçok gider indirim konusu yapılamamaktadır. Bu nedenle meslek mensuplarımızın işleriyle ilgili yapılan her türlü gider indirim konusu yapılmalıdır. Meslek mensuplarımızın kurumsallaşması surecinde teknoloji, eğitim vb. gereksinmelerini karşılamak üzere hibe (KOSGEB) ve uzun vadeli ucuz kredi imkânı sağlanmalıdır. Meslek mensuplarımızın hastalanma hakkının olduğu unutulmamalı raporlu oldukları zamanlar ve mücbir sebep halleri bizim içinde tanımlanmalıdır. KDV oranının yüksekliği, bir türlü anlatamadığımız gelir-KDV çelişkisi, kesin mizan formlarının ayrıca istenmesi gibi daha bir sürü sayabileceğimiz sorunlarımızın varlığını biliyoruz.Her zaman olduğu gibi bütün iyi niyetimizle yetkili mercilerin sesimize kulak vermesini, sorunlarımızın çözümü noktasında ilgili ve duyarlı davranmasını diliyor ve bekliyoruz.
Vergi haftası, muhasebe günümüz ve odamızın kuruluşunun 22. yılı hepimize kutlu olsun
Bildiğiniz gibi meslek yasamızın yürürlük tarihi olan 1 Mart meslek örgütlerimizce her yıl muhasebe günü olarak kutlanmaktadır.Bizler de her yıl 1 Mart' ı muhasebe günü, 3 Mart'ı odamızın kuruluş yıl dönümü olarak kutluyorduk.Ancak bu yıl aldığımız bir kararla muhasebe günü ile odamızın kuruluş yıl dönümü kutlamalarını bir birine çok yakın tarih olması nedeniyle 3 Mart'ta yapıyoruz.Tabi bu tarihlerin bir başka özelliği de vergi haftasına denk gelmiş olması.Yani bu gün meslek camiamız ve Antalya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler odası mensupları için önemli bir gün. Mesleğimizi hak ettiği yere getirecek kararların alındığı, meslek mensuplarımızın yüzünün güldüğü bir sürecin başlangıcı olması dileklerimle, "Vergi haftası, muhasebe günümüz ve odamızın kuruluşunun 22.yılı hepimize kutlu olsun."
Son Dakika › Güncel › Türkiye'nin Beşinci Büyük Odasıyız - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?