Urfa Tarımını Bekleyen Dört Tehlike - Son Dakika
Güncel

Urfa Tarımını Bekleyen Dört Tehlike

Urfa Tarımını Bekleyen Dört Tehlike

Eğer önlem alınmazsa Urfa'daki verimli toprakları şu dört büyük tehlike bekliyor: Betonlaşma, anız yakma, tuzlanma ve topraklar göçü.

22.06.2015 11:51

1995'lerin başında Harran Ovası'na suyun verilmesiyle bölge insanının kaderinin değişeceği ifade edildi. Ancak aradan geçen yıllarda, çiftçilerin verimli toprakları bilinçli bir şekilde kullanmaması beraberinde birçok sorunu da getirdi.

Sadece Harran Ovasında değil, Urfa'nın diğer yerlerinde de tarım arazilerine yapıların yapılması, yani tarım arazilerinin betonlaşması Urfa'daki tarım alanındaki sorunların başında geliyor. Yine çiftçilerin vahşi sulama yöntemiyle tarlasını sulaması hem tuzlanmaya hem de verimli toprak yüzeyinin taşınmasına sebep oluyor.

Bölgede verim düşüklüğüne sebep olan bir başka sorun ise anız yakmaları. Son yıllarda tuzlanmanın önüne geçmek için drenaj kanallarının açılması bile sorunun çözümüne yetmiyor. Önlem alınmazsa tehlikenin sadece Harran Ovası için olmadığını, yakında su verilecek olan Suruç Ovası için de geçerli olduğunu kaydeden Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, herkesi duyarlı olmaya ve görevlerini yerine getirmeye davet etti.

ÖZTÜRKMEN: SURUÇ OVASINDA DA BETONLAŞMA BAŞLAYABİLİR

Tarım arazilerinde betonlaşmanın son yıllarda hızla arttığına dikkati çeken Öztürkmen, "Daha önce yapılmış bir çalışmaya göre, Harran Ovası örneğinde 20 bin dekar alan betonlaşmış. Tarım alanı dışına çıkmış. Bunlar köy yerleşim alanı dışında olanlar. Şu anda o rakamın 60 bin olduğu söyleniyor. 60 bin dekarlık alan köy yerlerinin dışında tarlalarda betonlaştığı söyleniyor ki, bu birçok ülkenin katma değeridir. 60 bin dekarı İsrail'e verseniz, Hollanda'ya verseniz ekonomilerini ikiye katlarlar. Bir de bunlar dönüşümsüz, dönüşümü yok. Bizim ilimizde inşaat yapabileceğimiz, betonlaşma potansiyeli çok yüksek yerler var. Akçakale yoluyla Antep arası, Antep'le Diyarbakır arası… Urfa için konuşuyorum ama diğer ovalarda da aynı tehlike var. Suruç Ovası sulanmaya başlandı. En büyük tehlike, vurdumduymaz bir şey başlayacak, bir betonlaşma başlayabilir. Bunun önüne geçmek lazım, birilerinin 'dur' demesi lazım. Büyük ova statüsünün getirilmesi lazım. 5403 sayılı yasa bizim burada çalışmıyor. Gidip Harran'da 5 katlı bina yapalım, kimse gelip 'dur' demiyor. Kimse sormuyor yani" dedi.

'SUYU BİLMEYEN TOPLUMA SUYU GETİRDİNİZ'

Tuzlanmayla, sulamanın paralel şeyler olduğunu kaydeden Öztürkmen, aşırı sulamadan dolayı tuzlanmanın meydana geldiğini ifade etti. 1995 yılında Harran Ovası'na su verildiği dönemde dünyada kapalı sulama sistemine geçildiğini ancak ekonomik olduğu için açık sulama sisteminin devreye sokulduğunu dile getiren Öztürkmen, "Maalesef, Türkiye'nin o günkü koşullarında 1995'te ovaya su verildiğinde normalde artık dünyada birçok yerde kapalı sistemlere geçilmişti. Ekonomik olması, daha az masraf gitmesinden açık sulama sistemleri yapıldı. Ve suyu hiç bilmeyen veya suyu hiç görmemiş bir topluma siz aniden yanına nehri getirdiniz. Çok sulama oldu. Şu anda bayağı bir oturdu ama bir yine de efektif sulama yapamıyoruz. Suyu randımanlı kullanamıyoruz. Eğer suyu biraz daha iyi kullanırsak ve drenaj ağlarımızı geliştirip, çünkü sulama sistemleri yapıldı, inşa edildi ama drenaj yapılmamıştı, eğer onları düzgün bir şekilde yaparsak ovadaki toprak kaybını ve su kaybını önleriz" ifadelerini kullandı.

'SANİYEDE 40 METREKÜP SU BOŞA GİDİYOR'

Her gün 80 kamyon toprağın ve saniyede 40 metreküp suyun boşa gittiğini kaydeden Öztürkmen, "40 metreküp su ne demek biliyor musunuz? Suruç Ovası tam biterse 80 metreküp su gidecek. Yani onun yarısı kadar. Biz, bağırıyoruz, çağırıyoruz, Suruç Ovası bitsin diye. Suruç Ovası tam biterse 94 bin hektar alan sulanacak. Yani bunu ikiye bölersek 47 bin hektar yapar. 47 bin hektarın sulanmasında kullanabileceğimiz suyun saniyede 40 metreküpünü Suriye'ye drenaj kanalıyla veriyoruz. Sulamayı da çok yaptığımız için tuzlanma meydana geliyor. Öyle bir an gelir ki, 50 bin hektarlık alanda, yani ovanın üçte birinde su seviyesi çok yüksek, bu da büyük bir tehlike. Bana göre devletimiz bazı konularda destek veriyor ama toprağını iyi kullanana, sulama sistemini iyileştirene, anızı yakmayana fazla miktarda destek vermesi lazım. Toprağı koruyana 'ben iyi veriyorum' gibi. Artık insanlar tarımda desteği ya da ekstra geliri hesaplıyorlar. Çünkü girdiler çok yüksek" diye konuştu.

'DOĞA HEPİMİZİN'

Anız konusunda çiftçilere gerekli uyarı ve ikazları yaptıklarını belirten Öztürkmen, insanların bunu da maliyetin önüne geçmek için yaptıklarını söyledi. Anız yakmak için çiftçilerin mazot fiyatı gibi gerekçeler gösterdiğini kaydeden Öztürkmen, "Anızla ilgili kanun var. Yaklaşık 5 bin 400 lira gibi bir cezası var. Biz anızı yakınca, toprağımızı yakıyoruz. Topraktaki canlıları yandırıyoruz. Toprağa verilecek gübreyi yok etmiş oluyoruz. Toprak kaybımız oluyor. Bir de hepimiz Urfa'da yaşıyoruz. Araçlar yanıyor, telefon direkleri, evler yanıyor. Bunlar aslında bizim için büyük bir problem. Anızı yakarak doğadaki birçok dengeyi de bozmuş oluyoruz. Ve kimse buna hiçbir şekilde 'dur' demiyor. Eskiden anız yakan çiftçiyi jandarma alır, götürürdü karakola. Komutan kızardı falan. En azından insanlar biraz korkarlardı. Şimdi kimsenin umurunda değil. Çiftçimiz de o sorumluluğu üstüne almıyor. Burada çok kötü yanlışlar var. Çiftçimiz yakmasın diyoruz ama doğa hepimizin. Urfa'ya çıkıp bir tepeden bakarsanız her taraf duman. Yazıktır, günahtır, birilerinin buna 'dur' demesi lazım. Anızı yakmayana da yine devlet destek verebilir. Mazot desteği gibi. Anızı parçalayan aletler var. Tarlayı biçtikten sonra traktörün arkasına bir şey takıyorlar. O tarladan geçti mi, anızın sapını, mısırın sapını bile parça parça ediyor. Bunu desteklemek lazım" ifadelerini kullandı.

'BİZDEN SONRAKİ KUŞAKLARA YAZIK OLUR'

Dünyada makro düzeyde iklim değişikliklerinin olduğunu ve su seviyenin yükseldiğini belirten Öztürkmen, özellikle Urfa'daki verimli ovalar için önlem alınmadığı taktirde bu toprakların potansiyelini aşamalı olarak kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getirdi. Öztürkmen, "Topraklarımızı kaybediyoruz. Belki verim konusunda bizim kuşaklar görmez ama bizden sonraki kuşaklara yazık olur" dedi.
(Kaynak: Gazeteipekyol)

Kaynak: Temsilci

Son Dakika Güncel Urfa Tarımını Bekleyen Dört Tehlike - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement