Cumhurbaşkanı Erdoğan, Canlı Yayında - Son Dakika
Güncel

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Canlı Yayında

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Canlı Yayında

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batıda bir uzlaşmayı yakalayabiliyorlar.

11.04.2017 22:37
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Batıda bir uzlaşmayı yakalayabiliyorlar. Bizde maalesef bunu yakalayamadık. Sonunda işte iş geldi, Başbakanımız ile Sayın Bahçeli'nin mutabakatı, görevlendirdikleri arkadaşların yaptıkları güzel bir çalışma neticesinde bu 18 madde ile iş bağlandı ve 18 madde ile gönül arzu ederdi ki burada CHP de olsun ama olmadı. 18 madde ile şimdi milletin karşısına çıktık ve milletin karşısında bu anlatılıyor mu? Maalesef, anlatılmıyor. Zira bakıyorum ki ana muhalefetin başındaki zat bir defa 18 maddeyi okumamış, inanın bilmiyor. Öyle yanlış şeyler anlatıyor ki." dedi.

Erdoğan, Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nde düzenlenen A Haber, ATV ortak yayınındaki Gençlerle Büyük Buluşma programında, bir öğrencinin "Geçen yıl mart ayında gençlikle buluşma yaptınız. Gençlik Anayasa İstiyor kampanyasına atıfla MHP'yle ortak anayasa yapılabileceğinin mümkün olduğunu söylemiştiniz. Neden şimdi böyle bir girişimde bulundunuz. Bir de 'Yalnızlığımı biliyorum' şeklinde bir ifade kullanmıştınız. Dualar, milyonlar arkanızdayken size bunu hissettiren neydi?" şeklindeki soruyu şöyle cevapladı:

"Öncelikle Türkiye'nin bir anayasaya ihtiyacı olduğu malum. Türkiye'deki siyasi partiler, meydanlarda son seçimler de dahil olmak üzere millete ne söz verdiler? Yeni anayasa. Peki yeni anayasa sözünü verenler başbakanlığım dönemim de dahil, bu konuda bir adım attılar mı? Hayır. Anayasayla ilgili 60 maddeyle ilgili bir yere kadar gelindi fakat, 60 madde üzerinde görevlendirdiğimiz arkadaşlar çalıştılar, mutabık kaldılar, fakat son anda baktık ki CHP, geri vitese taktı. Hayır dedi. HDP'yi zaten söylememe gerek yok. O dönemde MHP'yle bu konuları arkadaşlarımız yine görüşmeye devam ettiler. Fakat, 'illa da 4 partinin katılması gerekir, katılmadığı takdirde biz yokuz', dediler. Zaten 4 partinin görevlendirdiği kişiler bu çalışmayı yaptı. Hepsi paraf ettiler. Hepsinin burada onayı var. Niye bu işi uzatıyoruz, gelin işte onlar paraf ettiler, ön çalışmaları yaptılar biz de buna hemen onayları verelim, bu işin ilk etabı olan 60 maddeyi geçirelim. Maalesef, yani siyasetin uzlaşma boyutunda bunlar yoklar. Hep rekabetten uzak, ahlaki olmayan yollara tevessül etmek suretiyle Türkiye siyasetini kirlettiler. 60 maddeyi arkadaşlarımız çalışıyor, işte ben mesela o zaman Mehmet Ali Şahin, Ahmet İyimaya ve Abdulhamit Gül arkadaşlarımızı görevlendirmiştim. Bu arkadaşlarımızın üçü de iyi hukukçudur. Diğer partiler de üçer kişi görevlendirdiler ve bu çalışmalar yapıldı ama ne yazık ki 60 madde paraf edildiği halde mutabık kalınamadı ve orada bu iş tıkandı. Tabii tıkanınca ne yazık ki yeniden işte seçim süreçleri başladı vesaire. Malum işte kasım olayı, haziran olayı, bu süreçleri yaşadık tabii Türkiye keşke o süreçleri de yaşamamış olsaydı."

"Siyasetin o mutabakat dilini o dayanışma dilini özlüyorum, ona hasretim"

Ülkenin yönetiminde zaman kaybına tahammülünün olmadığını kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunu aşmamız lazım. Ha yalnızlıktan bahsedince, ben siyasetin o mutabakat dilini o dayanışma dilini özlüyorum, ona hasretim. Batı dünyasını biraz bilirim. Gerek belediye başkanlığım dönemi gerekse yani şurada 12 yıl Başbakanlıkta geçti, ondan sonra da 2-2,5 yıl malum Cumhurbaşkanlığı dönemi ve tüm dünyayı şöyle büyük oranda dolaştım. Buralarda neler oluyor, neler bitiyor bunları gören, bilen birisiyim. Bütün bunları görünce bakıyorum ki bunlarda bir mutabakat denilen bir anlayış var. Yani, siyaset aynı zamanda bir uzlaşma sanatıdır. Bunu yapıyorlar. Fakat bizde niye olmuyor? Bizde siz 'beyaz' diyorsunuz, o kalkıyor 'siyah' diyor. ya beyaz işte bu, görüyorsun ama yok. Kim diyor bunu? O önemli. 'Bunu Erdoğan demişse tam aksini söyleyeceksin.' Böyle siyaset olmaz ki ama batıda öyle değil. Batıda bakıyorsun bir uzlaşmayı yakalayabiliyorlar. Bizde maalesef bunu yakalayamadık. Sonunda işte iş geldi, Başbakanımız ile Sayın Bahçeli'nin mutabakatı, görevlendirdikleri arkadaşların yaptıkları güzel bir çalışma neticesinde bu 18 madde ile iş bağlandı ve 18 madde ile gönül arzu ederdi ki burada CHP de olsun ama olmadı. 18 madde ile şimdi milletin karşısına çıktık ve milletin karşısında bu anlatılıyor mu? Maalesef, anlatılmıyor. Zira bakıyorum ki ana muhalefetin başındaki zat bir defa 18 maddeyi okumamış, inanın bilmiyor. Öyle yanlış şeyler anlatıyor ki. Lokantaların kapatılmasına varıncaya kadar, muhtarlıkların kaldırılmasına varıncaya kadar, hiç mi hiç burada alakası olmayan şeyler. Böyle siyaset olmaz ki. Yalnızlık noktasına gelince burada gönül arzu ediyor ki o mutabakatta beraber olalım yoksa benim kendi yol arkadaşlarımı kast etmiyorum, yol arkadaşlarımla bugün de beraberim inşallah ölene kadar da beraber olacağız."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemde rahmetli gazeteci Savaş Ay'ın programında yaptığı açıklamalar ve o dönemdeki hastanelerden görüntüler izletildi.

Görüntülerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere şöyle seslendi:

"Çok acı ama buradan alacağımız ilhamla geleceği nasıl inşa etmemiz gerekir bunu ifade etmem lazım. Ben belediye başkanlığım öncesi, Tokat'a gidiyorum seçim çalışmaları için. Oraya giderken sabah namazını Bolu dağında kıldık, yola devam ediyoruz. Bolu dağını şöyle Ankara'ya doğru döndüğünüzde oranın meşhur bir Kargasekmez'i vardır. Kargasekmez bir boğazdır fakat kışı çok serttir. Tabii sabah namazının ardından da buz tutmuş ve bizim arabamız beş arkadaşız kaymaya başladı, dönüyoruz ve bariyerlere vurduk, vurduğumuz andan itibaren karşıdan gelen Urfa Cesur otobüsünü gördüm, o otobüse vurduğumuz hatırlıyorum ondan sonra bayılmışız. Hemen bizi aldılar, en yakın yer Düzce, Düzce'ye götürdüler. Düzce'dekiler bize müdahale edemedi, sadece birer serum bağladılar. Ambulans yok ve bizi adeta panelvan tipi araçlardan 5 arkadaşı oraya yatırdılar, aracın içindeki yere koltuk filan bir şey yok. Arkadaşlarımızdan durumu en iyi olan serumları elinde tutuyor ve biz o halimizle Bolu'ya geldik. Şimdi Bolu'da bizi ilk götürdükleri hastane, devlet hastanesi. Devlet hastanesi sordu, 'Siz memur musunuz, işçi misiniz?'. Aramızda da memur yok o zaman. İşçi olduğumuzu öğrenince biz sizi kabul edemeyiz dediler ve oradan bizi SSK'ya götürdüler. Neyse SSK'da tedaviye alındık."

Erdoğan, belediye başkanlığı gerekse de başbakan olduktan sonra arkadaşlarına "Bir defa 4 ana sorununu çözmemiz lazım: Eğitim, sağlık, adalet, emniyet. Bu 4 ana sorunun üzerinde bunu çözüp Türkiye'yi yükseltmemiz lazım." dediğini aktardı.

Sağlığın büyük önemi olduğunu vurgulayan Erdoğan, Kanuni Sultan Süleyman'ın "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi/ Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" mısralarını hatırlatarak, şunları söyledi:

"Bir sağlıklı nefese Devlet-i Aliyeyi Osmaniye'yi feda etmeyi göze alan bir siyaset anlayışı. Bu bizim için çok önemli. Öyleyse biz, işe buradan başlayalım. Okullardan, fiziki imkanlar ve bütçemizin biz geldiğimiz zaman bütçenin bir numarası savunmaydı. biz bunu değiştiriyoruz dedik. Bir numaraya eğitimi koyacağız. Fiziki imkanlar, çünkü sınıflarda 70 ila 100'e kadar öğrenci alıyor o zaman. Dedik ki bunu bir defa ortalamayı 30'a çekmemiz lazım. Onun için fiziki mekanları sür'atle arttırmamız gerekiyor. Örneğin 12 senede 270 bin derslik ilave ettik. Şu anda da ortalama 30'un altına dahi düşmüş vaziyette. Öğretmen açığımız da var. Yoğun bir şekilde de öğretmen yetiştirmemiz, öğretmen almamız lazım. Bu konuda da yine yoğun bir çalışmanın içine girdik ama dedik ki sağlık felaket. İşte hastanelerin hali ortada. Beyefendi Genel Müdürlük yapıyor, ne diyor 10 yıl önce daha iyiydi, şimdi daha kötüyüz. Bir de şöyle de bir ifade kullanıyor. 'Bütün vatandaşların tabii ki hastaneye gitme özgürlüğü var' diyor. İyi ki söyledin, lütfettin. Ne demek ya. Hastane ne için var? Bunun için var. Kapılarda kuyruklar, kalabalıklar, ne halde görüyorsunuz. Doktor ilaç yazar, reçetedekilerin ikisini alırsın, üçünü alamazsın veya hiçbirini alamazsın. Çünkü o zamanlar böyle eczaneye gidip ilaç almak yok. Onları biz getirdik. Dedik ki böyle böyle hayır arkadaş, vatandaş istediği eczaneye gidecek, ilacını alacak. Bir şey daha yaptık. Dedik ki bütün hastaneler birleşecek, çünkü bakıyoruz SSK o zaman işçi sendikalarının benim dediği hastaneler. Emeklilere ait olan Emekli Sandığının hastaneleri var. Bazı bakanlıkların kendilerine ait hastaneleri var. Ben bunu anlatırken gençler, özellikle nereden nereye geldik, bunu bilin diye anlatıyorum. Bunlar gözden kaçmış olmasın. Çünkü hafıza-i beşer nisyan ile maluldür."

Sağlıkta yaptıkları dönüşümü vurgulayan Erdoğan, "Attığımız bu adımlarla beraber biz bütün bu hastaneleri birleştirdik. Şu anda biliyorsunuz devlete ait kurumlardaki yarı devlet olan kurumlar da dahil, hepsini bir çatı altına topladık, bununla da yetinmedik, eğer özel sektör vakıf hastaneleri, vesaireleri bu tür teşebbüsler olursa onlarla da şu anda Sosyal Güvenlik Kurumu dediğimiz SGK ile anlaşmalar yapar ve anlaşmalar yapmak suretiyle oralarda da tedavi olabilirsin. Ameliyatında oralarda da olabilirsin. Bunun da önünü açtık. Derdimiz ne biliyor musunuz? Benim vatandaşım, o çileleri çekmesin." dedi.

Yeni yapılan şehir hastanelerinden görüntüler izletilirken Erdoğan, modern cihazlarla donatılan bu hastanelerin 30 büyük şehrin hepsinde olacağını dile getirdi. Bazı hastaların yanına gittiğinde kendisine dua edildiğini aktaran Erdoğan, şunları aktardı:

"Hastaların yanına gittiğimde nasıl dua ediyorlar. Nasıl kucaklıyorlar. Yani evladım, benim böyle bir evim yok. Siz bize bu kadar lüks yerleri hazırladınız. ben hiç ameliyatımın bile farkında değilim. Tertemiz. Evladı yanımda olacak, yakında birisi mi olacak hepsi yanına geliyor, lüks, modern burada bir defa psikolojik olarak hasta ne yapar, tedavisini olur. Bunları gördük. Fakat dikkat ediyorum bu zata (Kılıçdaroğlu'na), yani hiç umurunda değil. Dertli değil. Suçu da nereye atıyor, siyasetçiye atıyor. Sen ne işe yararsın. SSK'nın genel müdürüsün. Eğer bütçeden bahsediyorsan bütçeyi kim hazırlayacak? Bütçeyi siyasetçi hazırlamaz. Bütçeyi altındaki bürokrat hazırlar, kime sunar? Siyasetçiye sunar. Bağlı olduğu bakanına sunar. Bakan o bütçeye bakar, der ki bu niye böyle, bu niye şöyle. Ben bak 14 senedir, bunun 12 senesi başbakan olarak geçti böyle yürüttük. 2,5 senedir de Cumhurbaşkanı olarak, 4.5 sene İstanbul'un Büyükşehir Belediye başkanıydım, 2.5 milyar dolar borçla devraldım. 1,2 milyarla devrettim. Yatırımlar hiçbir dönemle mukayese edilmeyecek derecede hamdolsun fazla."

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Cumhurbaşkanı Erdoğan, Canlı Yayında - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement