Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıldönümü nedeniyle tören düzenlendi. Törende konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "16 Nisan'da yapılan halk oylamasında halkımız yüksek bir katılımla ve büyük bir demokratik olgunlukla sandığa gitmiştir. Halk oylamasının yüzde 85'i aşan bir katılım oranıyla gerçekleşmiş olması demokrasimiz açısından başlı başına bir kazanımdır" dedi.
Anayasa Mahkemesinin 55'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu'nda gerçekleştirilen törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, Genelkurmay Bakanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Tuğrul Türkeş, Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Maliye Bakanı Naci Ağbal, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Parti Sözcüsü Osman Baydemir ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek katıldı. Törende konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Anayasa Mahkemesinin 54. kuruluş yıldönümünden bu yana anayasal demokrasiyi ilgilendiren iki olayın yaşandığına dikkat çekti. Bunlardan birincisinin demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe teşebbüsü olduğunu kaydeden Arslan, "Milletimizin demokratik bilinci ve kararlı duruşu sayesinde demokratik anayasal düzeni yıkmaya yönelik bu teşebbüs başarılı olamamış, Türk demokrasisi önemli bir sınavı başarıyla geçmiştir" diye konuştu.
İkinci önemli gelişmenin ise 16 Nisan'da yapılan halk oylaması olduğunu vurgulayan Arslan, "Demokrasi en genel anlamda 'halkın halk tarafından halk için yönetimi' olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımın en önemli unsuru, yönetimin öznesinin halk olmasıdır. Siyasi özne olarak halkın temel tercihlerini seçimler ve referandumlar yoluyla açıkladığı da herkesin malumudur. 16 Nisan'da yapılan halk oylamasında halkımız yüksek bir katılımla ve büyük bir demokratik olgunlukla sandığa gitmiştir. Halk oylamasının yüzde 85'i aşan bir katılım oranıyla gerçekleşmiş olması demokrasimiz açısından başlı başına bir kazanımdır. Bu vesileyle halk oylamasının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Halk oylamasından bağımsız olarak Anayasa'ya göre Türkiye Cumhuriyeti, devletin bölünmez bütünlüğü, milli egemenlik ve adalet anlayışı içinde kuvvetler ayrılığına ve insan haklarına dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Anayasal kimliğimizi ifade eden bu nitelikleri haiz demokratik Cumhuriyeti, onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği ve Anayasa'nın başlangıç kısmında ifadesini bulan muasır medeniyet düzeyinin ötesine taşımak hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır. Hiç kuşkusuz muasır medeniyetin en önemli göstergesi adaletin sağlanmasıdır. Mahkemelerin de varlık nedeni olan adalet, tüm erdemlerin kaynağıdır. Erdemin bütünüdür. 'Nizamülmülk'e göre de adalet hakim olunca iyilik de hakim olur; adalet toplumun selameti, iyiliğin mihenk taşıdır."
Arslan, Türk milletinin adaletin hukuki ve siyasi uygulamaları bakımından zengin bir tarihi birikime sahip olduğunu kaydederek, "Tarihin şahit olduğu en güçlü ve görkemli devletlerden biri olan Osmanlı Devleti'nin hukuksal ve siyasal düzenine hakim olan ülke adalettir. Osmanlı devlet geleneğinde önemli yeri olan 'Adalet Dairesi' adaletle başlayıp, adaletle tamamlanan bir anlayışı ifade eder. Adalet Dairesinin diğer unsurları olan ordu, mülk ve halkın itaati ancak adaletin tesisine bağlıdır. Kısaca cihanın düzen ve kurtuluşunu sağlayan adalettir. Sultan 2. Abdülhamid de 19 Mart 1877'de Meclis-i Mebusan'ı açış nutkunda 'Devlet ve milletlerin kuvvet ve kudretinin artması ancak adalet vasıtasıyla olur' demek suretiyle adaletin devletlerin kaderindeki yerini ifade etmiştir" şeklinde konuştu.
"Adaletin önemi ve işlevi konusundaki bu sözler bugün de geçerlidir" diyen Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Günümüzde adaletin en önemli tezahürü temel hak ve hürriyetlerin etkili bir şekilde korunmasıdır. Anaysa Mahkemesinin geçen ay verdiği bir kararda da vurgulandığı üzere 'Demokrasilerde devlete düşen görev, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmek, bunların etkili şekilde kullanılmasını sağlayacak tedbirleri almaktır.' Bu anlamda devletin alması gereken tedbirlerin en önemlisi, temel hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde kullanılabileceği güvenli bir ortamı sağlamaktır. Güvenliğin olmadığı bir ortamda bireylerin yaşama hakkından ifade özgürlüğüne kadar temel hak ve özgürlüklerini etkili şekilde kullanabilmeleri zorlaşacak ya da imkansız hale gelecektir. Bu nedenle güvenlik ve özgürlük birbirini tamamlayan değerlerdir. Özgürlük ve güvenlik arasındaki hassas ilişki, olağanüstü yönetim usullerinin yürürlükte olduğu dönemlerde özellikle önem kazanmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere olağanüstü yönetimlerin amacı, anayasal düzeni korumak ve savunmak olmalıdır. Diğer bir ifadeyle olağanüstü yönetimlerin amacı, olağanüstü hale sebep olan tehlikenin bertaraf edilerek temel hak ve özgürlüklerin en iyi şekilde kullanılabildiği olağan döneme yeniden dönüşün sağlanmasıdır."
Arslan, olağanüstü dönemlerde Anayasa Mahkemelerine önemli görevler düştüğüne dikkat çekerek, "Bunlar arasında en önemlisi, temel hak ve özgürlükleri olağanüstü hale sebep olan durumun gerektirdiğinin ötesine geçen müdahalelere karşı korumaktır. Anayasa mahkemeleri bu görevi yerine getirirken olağanüstü yönetimin anayasal çerçevesi içinde hareket etmek durumundadırlar. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi de norm denetimi ve bireysel başvuru alanında anayasal sınırlar içinde kalarak kararlarını vermektedir" dedi. - ANKARA
Son Dakika › Politika › Anayasa Mahkemesi 55 Yaşında - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?