
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, türban konusunun altında yatan başka sebepler olduğunu öne sürerek, "Tartıştığımız konu türban konusu değil, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyetinde laiklik anlayışının var olmaya devam edip etmeyeceğidir" dedi. Baykal, hükümeti eleştirerek, "'Artık laik olmak istemiyoruz' deyin, gösterin bu cesareti" diye konuştu.
CHP 32. Olağan İstanbul İl Kongresi, Genel Başkan Deniz Baykal'ın da katılımıyla Akatlar Spor Kompleksi'nde gerçekleştirildi. CHP Genel Başkanı, salona girişinde "Başbakan Baykal" sloganları atan partilileri selamladı. Kongre öncesinde şair Ahmet Selçuk İlkan, Gülay ve Onur Akın sahne aldı.
Daha sonra kürsüye gelen Deniz Baykal, konuşmasında hükümete yüklendi. Türkiye'nin çok önemli bir dönemin içinden geçtiğini belirten Baykal, yaşanan güçlük ve sıkıntıların çeşitli yönleri olduğunu söyledi. Deniz Baykal, "Ekonomide, sosyal yaşamda güçlüklerimiz var. Türkiye'de dürüstlük, güvenilen bir kamu yönetimi oluşturma, doğal kaynaklarımızın halkın haklarının bir ranta dönüştürülmemesini güvence altına almak için verdiğimiz mücadelede kaygılarımız var. Üniter devleti tahrip eden bir siyasetin
bilinçli şekilde sürdürüldüğünü görüyoruz. Ekonomide güçlüklerimiz var. Türkiye'nin sırtına yüklenmiş olağanüstü borç yükü var. AK Parti dönemi Türkiye ekonomisinin dışa bağımlılığının en yüksek düzeye çıkarıldığı, devletin elinde avucunda ne varsa tümünün satıldığı, halkın sırtındaki ekonomik yükün en yukarıya çıkarıldığı dönem olmuştur" dedi.
Türkiye'de borçların 2 katın üzerinde arttığını belirten Baykal, dış ticarette tehlikeli açıklar veren bir tablo sergilendiğini ve açıkların her yıl katlandığını söyledi. Deniz Baykal, Türkiye'nin dış borcunun bu dönemde 100 milyar doların üzerinde artış gösterdiğini, iç borcun da olağanüstü ölçüde arttığını ifade etti.
Bu yıl 36.7 milyar dolarlık cari açıkla ülkenin geleceğinin tüketildiğini ifade eden Baykal, "Geçmişte birikimler bunlara emanet edildi, o birikimlerin tümünü sattılar paraya döndürdüler. Aileler borçlanıyor, şirketler borçlanıyor, Türkiye'nin geleceği giderek kontrolümüzden çıkıyor. Tıpkı Osmanlı'nın son dönemlerinde olduğu gibi ekonominin kontrolü, Türkiye'nin dışındaki merkezlerin eline geçiyor. Türkiye'de arsa spekülasyonu sınırsız. Bu kavganın merkezi de İstanbul. Belediyede birbiri ardına imar
düzeni için alınan kararlara bakınca hayret ediyoruz. Tarihin hiçbir döneminde İstanbul'da bu kadar çok imar planı değişikliği yaşanmadı" dedi.
Deniz Baykal, asıl şikayetin bunların ötesinde olduğunu belirterek, "Bu sorunları biz çözeriz. Ekonomik güçlükleri aşarız, borç yükünün üstesinden geçmişte geldik, yine geliriz. Türkiye borcun altında ezilmez, ekonomik sıkıntıların altında kalmaz. Satılan fabrikaların yerine yenisini yine Türkiye kurar. Bu sıkıntılardan yılmış değiliz. Bunların çaresi var fakat ulusal bütünlüğümüze yönelik bir takım oyunlar oynanıyor. Etnik farklılaşmayı tahrik etmek istiyorlar. Etnik köken ayrışmasını tahrik etmek
istiyorlar. Ülkemizi bir bütün olmaktan çıkarmaya, bölük, pörçük parçalı bir hale dönüştürmeye çalışıyorlar. Dışarıdan bunu yapmak isteyenler var, bunlara katkı veren içerideki işbirlikçileri var, ortakları var. Bu çabaların iktidar tarafından yer yer bilinçli, bilinçsiz desteklendiğini de görüyoruz. Bundan büyük üzüntü duyuyoruz. Türkiye bu coğrafyada bir büyük mucizeyi gerçekleştirmiş olan ülkedir" diye konuştu.
"AÇIK VE DÜRÜST OLUN"
Türkiye'nin AB'nin kapısında, ülkeleri tedirgin eden bir başarıyı ortaya koyduğunu savunan Baykal, Türkiye'nin bütün dünyada Türkiye modeli ile anılır hale geldiğini söyledi. Deniz Baykal şöyle konuştu:
"Türkiye, tamamına yakını Müslüman olan bir toplumun laik bir devlet düzeni içinde yaşamayı başardığı bir ülkedir. Türkiye halkıyla Müslüman ama devlet düzeniyle laik bir cumhuriyettir. Bunu gerçekleştirmiş olan dünyadaki tek örnek ülkedir. Türkiye'de demokrasi ve İslamiyet arasındaki bütünleşme en ileri ölçüde gerçekleştirilmiştir. Laiklik ve İslamiyet arasında bir barışın mümkün olduğu, tek başına Türkiye'de ortaya konulmuştur. Bunun sonucu olarak Türkiye dünyada çağdaş hukukuyla, kadın-erkek
eşitliğiyle yükselen bir ülke konumundadır. Türkiye'nin geldiği noktaya bizi getiren ana unsur, bu toplumu hiçbir inanç ayırımı gözetmeden, bütün insanlarına etnik kimlik ayırımı gözetmeden Alevi, Sünni demeden, Kürt, Arap demeden bütün insanlarını eşit vatandaş sayan Cumhuriyet anlayışıdır. Bu siyasi temelin altında Mustafa Kemal Atatürk'ün imzası vardır. Türkiye bunu günümüze kadar sürdürmeyi iyi kötü başardı. Türkiye'de tehlikeye girmeye başlayan ana konu işte budur. Asıl sıkıntı bu noktada
kendisini göstermeye başladı. Türkiye'de uzun süreden beri din ve siyaset ilişkisinin nasıl yanlış vurgulandadğınryıl katlandığını söyledi. Deniz Baykal, Türkiı söyledi. Deniz Baykığını hepimiz görüyoruz. Dinin siyasette istismarı, Türkiye'de yıllardan beri yaygın bir uygulamadır".
Bunun sonucunda Türkiye'de çok tehlikeli açılımlar ortaya çıktığını savunan Baykal, türban konusunun altında yatan başka sebepler olduğunu öne sürdü. Baykal, "Tartıştığımız konu türban konusu değil, tartıştığımız konu Türkiye Cumhuriyetinde laiklik anlayışının var olmaya devam edip etmeyeceğidir. Öyle anlaşılıyor ki kimileri arık kendilerini yeterince güçlenmiş, meydanı yeterince boşaltmış hale geldiklerini düşünüyor olmalı. Henüz bunu açıkça böyle söylemeye cesaret edemezler. Tam tersine adını böyle
koymaya kalkanlara karşı çıkarlar ama biliniz ki gerçek, laik cumhuriyet anlayışıyla ilgili yaklaşımlarıdır. Laiklik uygulaması, toplumun belli kesimleri tarafından benimsenmemiştir. Bundan sürekli şikayetçi olmuşlardır. Ona göre yapılanmışlar, köşe başlarını tutmuşlar, dışarıdan destek almışlardır. Müslüman bir toplum, laik bir devlet güzelliğini ortadan kaldırmak için sistematik bir çaba kararlılıkla sürdürülüyor. Çabanın meyvasını alacakları en son noktaya geldiler. O düzenlemeyle ilgili açıkça çıkın
'laiklik ilkesinden şikayetçiyiz' deyin. Hem laikliği Anayasa'nın değiştirilemez bir parçası olarak anlayan Anayasayı koruyacaksın, sonrasında laikliğin köküne kibrit suyu ekecek bir düzenlemeyı Anayasa atraksiyonları yaparak yapacaksın. Bu yanlıştır. Açık ve dürüst olun. Artık laik olmak istemiyoruz deyin ve çıkın, gösterin bu cesaretİ" açıklamasında bulundu.
"KONUYU YAVAŞ YAVAŞ GÜNDEME GETİRMEYE ÇALIŞIYORLAR"
Türban konusunun sadece üniversitelere mal edilmesinin yanlış olduğunu savunan Baykal, "'Hayır alakası yok, biz sadece üniversitelerle meşgulüz' diyorlar. Biz diyorduk ki bunu bir Anayasa düzenlemesi olarak ele aldığınız zaman o hiçbir şekilde yüksek öğrenimle sınırlı kalamaz. 'Dini inancın gereği olarak insan istediği gibi giyinebilir' diyorlar. Dini inancın gereği üniversitedeki öğrenci başını örtebiliyor da, lisede okuyan öğrencinin dini inancı yok mu? Lisede okuyan kız öğrenci dini inancı gereği
lisede okurken 'ben de yetişkin bir insanım, benim de inancım var' dediği zaman ne diyeceksin? 'Hayır ben bu hakkı sadece yüksek okula tanıyorum' mu diyeceksin, var mı böyle bir kavram?" dedi.
Türkiye'nin farklı yönlere sürüklenmeye çalışıldığını belirten Baykal, bunun beraberinde bir çok sıkıntı yaşandığını söyledi. Deniz Baykal, "Bunu yapamazsınız' diyorduk. Dün öğrendik ki, 'elbette bu böyle kalmaz' demişler. Üniversiteye verdiğiniz hakkı ilkokuldan da esirgeyemezsiniz. Fark etmeden bizi bir tarafa doğru mu sürüklemeye çalışıyorsunuz. Siz bir toplumun bir kesimine dini inancının gereği olarak inancını yansıtan bir kıyafete girmesi hakkını tanıdığınız anda, bunun toplumun her kesimine
uygulanması lazım. Tablo artık net bir şekilde gözüküyor. Hazımsızlık lailklikle ilgili. Bu ilkeyi Türkiye'de kabul ettirmek kolay olmamıştır. Pek çok sıkıntıya da yol açmıştır. Bugün geldiğimiz noktada laikliğe karşı tepkiler ortaya konmuştur. Şimdi konuyu yavaş yavaş gündeme getirmeye çalışıyorlar" diye konuştu.
Baykal, insanlığın en ağır bedeller ödeyerek aldığı dersin, siyasetle inancı birbirinden ayırma dersi olduğunu söyledi. İnsanlığın, yüzyıllar boyunca savaşarak bu gerçeği yakaladığını belirten CHP Genel Başkanı Baykal, demokrasinin de, dinin de çok tehlikeli bir şekilde istismar edilebileceğini söyledi. Baykal, "Bir tek kişinin burnu kanamadan o anlayış bu zamana kadar gelmiş. Ama bunun devamını getirmek isteyen kadro bir kenara itilmek isteniyor. Din, en büyük istismarını Kerbela'da yaşamıştır. Din
istismarının en vahim örnekleri yaşanmış. Din adına, inanç adına yüce peygamberin torunları insafsızca katledilmiş. Bir toplumu buraya taşıyan duygular ne olabilir. Nasıl olur da aynı dine mensup insanlar bu hale gelebilir. Günümüze gelene kadar bunun bir çok örnekleri yaşandı. Bunlara bir son verelim. Bunun yolu herkese saygı göstermek. Bu 'devlet herkesin devleti' demesine fırsat vermek. Devlet dairelerine girmek için illa herkesin eşi türbanlı mı olacak. Şu anda geldiğimiz yer ortada. Bu gidiş iyi bir
gidiş mi?" açıklamasında bulundu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, çok fazla paranın, demokrasiyi bozacağını söyledi.
"TÜRKİYE BU NOKTAYA BİRİLERİ TARAFINDAN BİLİNÇLİ OLARAK TAŞINMIŞTIR"
Demokraside en önemli konunun, siyasetin finansmanı olduğunun altını çizen Baykal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Demokrasi karnı tok, sırtı pek, başı dik insanların rejimidir. Karnı aç, namerde muhtaç, boynu eğik insanlarla demokrasiyi yapmaya yönelirseniz güçlüklerle karşılaşırsınız. Demokrasiyi bir para bozar, bir de yüksek dini inançların siyasetin bir parçası haline getirilmesi bozar. İnancın tartışma götürmez ilkeleri vardır. Din itaat ister, imar ister. Demokrasi tartışma ister, muhalefet ister. Dini simgeleri siyasallaştırarak, devletin yapısına yerleştirmek büyük sorunları beraberinde getirir. Türkiye'nin
önünde çok önemli sorunlar var. Laiklik halk oyuyla gelmedi, Atatürk devrimleri demokrasi ve halk oyuyla kabul edilmedi. Bu bir gerçek. Türkiye belli bir reform sürecini yaşama geçirdikten sonra demokrasiye geçilmiştir. Bu gidişe "dur" diyelim. Bunun çabasındayız. AK Parti iktidara geldiğinde ziyarette bulundum. 'Türkiye'nin tarihi anayasal doğrultusuyla oynamayın. Bunca meselemiz var, bunlarla ilgilenin. Ama tarihin rotasıyla oynamayın' dedim. 'Merak etmeyin, oynamayız' dediler. 'Daha yeni geldiniz bu
aşamada böyle söyler ama bir süre sonra bu sözlerinizin arkasında durmazsınız. Biz bunu Erbakan örneğinden biliyoruz. Sakın yönelmeyin dedim' dedim. Şimdi sonuç ortada. Şimdi herkesi göreve davet ediyoruz. Vatandaşlarımızı, seçmeni göreve davet ediyoruz. O tarihte 'Türkiye yaşanmaz oldu' diyen aydınlar da yoktu. 2005'ten beri biz bu gidişin gidiş olmadığını ısrarla anlatmaya çalışıyoruz. Gönül isterdi ki bu mücadelemiz, toplumda çok daha geniş yüksek desteğe sahip olsun. Bunun olmamasının sorumlusu
hiçbir şekilde CHP değildir. Toplumun pek çok kesimi, ülkenin bu noktaya sürüklenmesinden sorumlu. Türkiye'de bu konuda sorumluluk yüklenemeyecek tek kurum CHP'dir. Türkiye bu noktaya birileri tarafından bilinçli olarak taşınmıştır. CHP tehlikeyi gördü, zamanında dile getirdi, en kararlı ve yiğit mücadeleyi yaptı. Cumhurbaşkanlığının bu süreçte tarihi önem taşıdığını anlatmaya çalıştık. 'Sahip çıkın bu olaya' dedik. Erdoğan cumhurbaşkanı olmak istiyordu, CHP'nin hukuk mücadelesi buna olanak vermedi. Biz
sandalye mücadelesi değil, bir ülke mücadelesi veriyoruz. Türkiye için iyi olan CHP için de iyidir, Türkiye için kötü olan CHP için de kötüdür. Ayrıca CHP için kötü olan Türkiye için de kötüdür. CHP'yi bu yolundan saptırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Kimse 'meydan bizim istediğimizi yaparız' diye düşünmesin".
(İST-EY-EY-ÖK-Y)
Son Dakika › Politika › Baykal: Mesele Türban Değil Laik Devlet - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?