AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Sare Hanım'ın eline doğan çocuklar, her biri kendi çocuğu gibi. Bunun oluşturduğu ayrı bir hal oluyor. O hali yaşamak gerekiyor. O nedenle biliyorum kendisine çok zor oluyor ama ben mesleğini bırakması yönünde bir baskı uygulamadım" dedi.
Davutoğlu, eşi Sare Davutoğlu ile NTV ve Star televizyonu ortak yayınında "Liderler Konuşuyor" programına konuk olup, gündeme ilişkin soruları yanıtladılar.
"Sayın Başbakan kadar bir hekim olarak yoğun bir temponuz olduğu yönünde bir izlenim oluşuyor. Ne dersiniz?" sorusu üzerine Sare Davutoğlu, Başbakan Davutoğlu kadar değilse bile yoğun bir temposu olduğunu, bunun da birbirine karşı anlayışlı davranmalarını, birbirini anlamalarını kolaylaştırdığını söyledi.
"Son derece önemli bir dalınız var. Hayata gelişe yardımcı oluyorsunuz" değerlendirmesi üzerine Sare Davutoğlu, hekimliği belki de bu yüzden bırakamadığını belirterek, "Tüm meslekler çok kutsal, çok önemli, hekimliğin her dalı da ayrıca çok çok önemli ve kutsal ama kadın doğumun şöyle bir özelliği var, özellikle doğum kısmı, hakikaten bir mucizeye tanıklık ediyorsunuz ve doğumun çok ayrı bir enerjisi var" diye konuştu.
Ahmet Davutoğlu'nun teşvikiyle 2006'da tüp bebek dalında eğitim almaya başladığını aktaran Sare Davutoğlu, "Ahmet Bey'in hayali, tüp bebekle uğraşırsam doğumları bırakırım gibi düşünmüştü. O dönemde büyük kızlarımız demişti ki, ' Baba, annem doğumu bırakmaz. Şimdi ayrı bir eziyet çekiyoruz bu eğitim nedeniyle.' Hakikaten doğum çok ayrı bir şey" ifadesini kullandı.
Eşinin bu sözleri üzerine Ahmet Davutoğlu, doğumun saati olmadığını anlatarak, gece yarısı telefon geldiğinde eşine eşlik ettiğini ve eşini hastaneye yalnız göndermediğini söyledi.
"Bin kadar doğum gerçekleştirdim"-
Katıldığı doğumları sayıp saymadığının sorulması üzerine Sare Davutoğlu, yaklaşık 10 yıldır katıldığı doğumları yazdığını ancak öncesini saymadığını ama bin kadar doğum gerçekleştirdiğini kaydetti.
"Lider eşleri çok göz önünde, çok dikkatle takip edilen kişiler. Şimdi siz de bunlardan biri oldunuz. Lider eşleri Nazmiye Hanım, Rahşan Hanım'dan itibaren hayatımızın bir parçası olan kişilerdi. Siz ayrıca eşinizin yanındasınız, mitinglerdesiniz. Olmayabilirdiniz, kendi işinize bakabilirdiniz. Bir stres oldu mu? Sayın Davutoğlu başbakan oldu, birden projektörler sizin de üzerinize dönmeye başladı. Nasıl gelişti? İyi hissediyor musunuz? Mutlu musunuz?" sorusu üzerine Sare Davutoğlu, doğal davranılırsa bu durumun çok fazla bir stres oluşturmadığını bildirdi.
Yanlış anlaşılma korkusunun çok yoğun olduğunu dile getiren Sare Davutoğlu, "Bazen yaşadığınız, söylediğiniz veya yaptığınız herhangi bir şey bağlamından farklı değerlendirebiliyor. Tabii ön yargılar var toplumumuzda. Ama şunu fark ettim, hem halk sizi de görmek istiyor hem de hakikaten beraber olmanın da gerektirdiği çok durumlar var. Özellikle kampanya süreci çok yoğun. Çok hareketli bir dönem var. O dönemde beraber hareket etmenin, Ahmet Bey açısından da daha iyi olacağını görüyorum" dedi.
Bunun üzerine Ahmet Davutoğlu, eşi olmadığı anlarda yaşayacağı telaşı düşünebildiğini belirterek, "Bazı şeylerin ne kadar eksik olabileceğini ki gerçekten olmadığı durumlarda çok büyük eksiklikler hissediyorum. Dolayısıyla bana yaptığı katkının psikolojik boyutu, zamanla ilgili yönü ayrı, olağanüstü. O bakımdan beraber yürütülen bir çaba bu" diye konuştu.
Evlilik süresinin sorulması üzerine Sare Davutoğlu, 31 yılı bitirdiklerini 32'nin içinde bulunduklarını söyledi.
"Az önce doğumun zamanının olmadığını söylediniz. Geçenlerde böyle bir örnek gördük. İkiniz birlikte bir organizasyona katılmıştınız, bir telefon geldi ve Sare Hanım ayrılmak zorunda kaldı organizasyondan, bir doğuma gittiğinizi öğrendik. Eşinizi çok sevdiğinizi buradan görebiliyoruz. Bu kadar anneler ve çocuklarla iç içe olan bir mesleği icra ederken, kadına şiddet, kadın cinayeti haberleri, çocuklara ilişkin, özellikle son dönemde Suriyeli mültecilerle gözümüze çarpan çocuk ölümleri haberleri sizi nasıl etkiliyor?" sorusu üzerine Sare Davutoğlu, bu haberlerin kendisini çok etkilediğini anlattı.
Sare Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Çünkü hem kadın yaşatmak için yaşayan bir varlık, fıtratı buna müsait, hekim, bunun üzerine ilave olarak kadın doğum, tek bir hücreden bir bebek olarak annesine teslim ettiğimiz ana kadar tüm o sürece şahitlik ettiğimiz için bizim için her bir can çok çok daha değerli. Onun için tabii çok daha fazla etkileniyoruz. İşte Aylan bebek, onun gibi ismini bilmediğimiz nice bebeklerin, nice kadınların, nice erkeklerin maalesef ölümlerine şahit olduk. Bunlar beni çok derinden yaralıyor. Kadına karşı şiddete de genel olarak tümüyle insana karşı, tabiata karşı, hayvanlara karşı şiddetten ayrı görmeden bakmak lazım. Bu konuda alacağımız çok yol olduğu gibi yaptığımız da çok şey var. Fakat kanuni düzenlemelerle her şeyi düzeltemiyorsunuz. Belki toplumda daha kökten, daha derinden bir duyarlılık, farkındalık oluşturmak icap ediyor. Ama yasal düzenleme açısından hükümetlerin yapacağı hususlarda çok önemli bir eksiğimiz olmadığını düşünüyorum. İstanbul Sözleşmesi'nden başlarsak birçok düzenleme yapıldı. Fakat bunu topluma yaygınlaştırmamız gerekiyor."
"Bu soru aslında daha çok sizi ilgilendiriyor. Siz ülkenin başbakansızın. Nasıl güzel şeylerden size pay biçiyorsak olup biten her şey de sizin sorumluluğunuzda. İnsanların ölmesi, kadına şiddet, mülteci sorunu, etrafımızı çerçeveliyor. Seçim temposu bittiğinde, 1 buçuk yıl içinde 4. seçimi yapıyoruz. Seçimden sonra biraz daha sakinleşecek miyiz? Ne hayal ediyorsunuz" sorusu yöneltilen Ahmet Davutoğlu da Türkiye'nin bulunduğu coğrafyanın bütünüyle sakinleşmesinin çok zor olduğunu söyledi.
"Bir kadın yanınızdaysa duygusal boyut yoğunluk kazanıyor"
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bir kadın yanınızdaysa duygusal boyut yoğunluk kazanıyor. Bu bana büyük bir katkı sağlıyor. Ben de genelde duygusal ve insani yönü, siyasetin insani yönüne çok önem veririm. Acıyı paylaşırız. Bir mülteci kampına gittiğimde emin olun gördüğüm mülteci çocuktan, her birinde kendi kızımı, kendi çocuğumu görüyorum. Sare Hanım hatırlayacak, 2005 yılı, başdanışmanız, Makedonya'ya gittik. Tüm Balkanlar'ı, tek tek tüm köyleri dolaşarak bir Balkan Stratejisi Raporu hazırlamıştım. Doğu Makendonya'da dağın başında iki Türk köyüne gittik. Bizim Toros Yörüklerinin kıyafetleriydi. Aynen bir açık hava müzesi. Gidenlerin mutlaka ziyaret etmelerini isterim. Orayı ziyaretimiz esnasında bir kız bize mani okudu. Hala gözümün önünde. Belki 12-13 yaşındaydı. Kıza döndüm, o kadar da güzel bir kız, bizim de tam o yaşlarda olacak bir kızımız 6 günlükken 1991'de vefat etmişti. Bir anda ikimiz de refleks gösterip... Dağ başında bir çocuk, 'Ne istiyorsun benden?' dedim, 'Beni okutun' dedi. Annesine döndük, 'Bize bu kızı verin, okutalım. Siz tatile gelin. Evladımız gibi bakalım.' İki sene uğraştık ikna edemedik. Hala o kız, muhtemelen şimdi evlendi orada kaldı. Fakat okutabilmiş olsaydık müthiş zeki bir kız. Hoca olarak hissediyorsunuz, 'Bunda bir maden var' diyorsunuz. Büyükelçiye söyledim, gidin konuşun, sonra ben konuştum ama olmadı. Şimdi yanınızda eşiniz varsa normal şartlarda dikkatinizi çekmeyecek birçok şey dikkatinizi çekiyor.
Ben ailenin siyasete karışmasını çok doğru görmedim, Sare Hanım da tüm ailenin de ilkesel bir tutumumuz var ama beraberken hanımların yaklaşımı daha kolay oluyor. Hatta sanırım Antalya'daydı, o gün gelememişti. Bir anne çocuğunu getirmişti. Sare Hanım'ın eline doğan bir çocuk, o kadar zarif oluyor ki... Ben onu öğretim üyesi olarak yetiştirdiğim öğrencilerle yaşadım. Sare Hanım da eline doğan çocuklar, her biri kendi çocuğu gibi. Bunun oluşturduğu ayrı bir hal oluyor. O hali yaşamak gerekiyor. O nedenle biliyorum kendisine çok zor oluyor ama ben mesleğini bırakması yönünde bir baskı uygulamadım."
Bu konunun sorulduğu Sare Davutoğlu da "Yok, tam tersi" karşılığını verdi.
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Davutoğlu Canlı Yayında: (5) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?