CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından dün açıklanan Demokratikleşme Paketine ilişkin, "Bu paket katılımcılıktan, toplumsal uzlaşmadan ve şeffaflıktan uzak bir şekilde hazırlandı. Ayıp olan bu paketin adıyla demokrasiyi yan yana getirmektir" dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin tutuklu milletvekili Mustafa Balbay'ı ziyaretinin ardından, dün açıklanan Demokratikleşme paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak üzere parti genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Bugünün Parlamentonun açılış günü olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, "Az önce Sincan'dan geldim. Sayın Balbay'ı ziyaret ettik, böylece bir parlamenterimizi hapishanede ziyaret ederek demokrasimizin ne olduğunu bütün dünyaya göstermek istedik" dedi.
Türk halkının özgürlük ve demokrasi arayışının eskilere dayandığının altını çizen Kılıçdaroğlu, bu yol da çok bedeller ödendiğini savundu.
Özgürlük mücadelesini 1919'dan başlatmak gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Bülent Ecevit'in dönemlerinde gerçekleştirilen demokrasi ve özgürlük alanındaki çalışmalardan bahsetti.
Bu dönemde gerçekleştirilen çok partili yaşama geçiş, kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesi, iş hayatı ve sosyal yaşamdaki düzenlemeler gibi konulara değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bu devrimler öyle güçlü devrimlerdi ki darbeler bile bu devrimleri silemedi. Bugün biz cumhuriyetin olmadığı, çok partili yaşamın olmadığı bir Türkiye'yi, emeğin hakkının korunmadığı bir Türkiye'yi asla kabul edemeyiz. Çok açık bir şekilde söylüyorum; Türkiye'nin demokratikleşme tarihi dün başlamadı, bu 90 yıllık bir mücadeledir. Türkiye'de yüreği haktan ve halktan yana atanlar, daha fazla özgürlük ve demokrasi için çok bedeller ödedi. Bu bedelleri yok saymak kimsenin haddine değildir. Bu 90 yılın içinde işkencehanelerde, işkence gören gençler var. Düşünceleri yüzünden hapishanelere düşen Nazım Hikmet'ler, Can Yücel'ler, Sabahattin Ali'ler var, Ahmet Taner Kışlalı'lar, Uğur Mumcu'lar var. Bu mücadelede adım adım yürüdük. Bu mücadele için bedel ödeyen herkesi bir kez daha saygıyla anıyorum."
Türkiye'nin son 11 yılını da değerlendiren Kılıçdaroğlu, ülkenin bu dönemde çok zaman kaybettiğini, hükümetin Türkiye'yi bütün uluslararası demokrasi sıralamalarında geriye götürdüğünü iddia etti.
Türkiye'deki demokrasinin, uluslararası demokrasi endeksine göre halen "melez demokrasi" olarak tanımlandığını da savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Sınır tanımayan gazeteciler tarafından her yıl açıklanan 'Basın özgürlüğü' endeksinde Türkiye 2002 yılında 99'uncu sıradaydı. Bugün 154. sırada. Uluslararası basın kuruluşlarına göre Türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi. Bu da bir başka acı gerçek. Bunu da herkes bilmek zorunda. 2002 yılında Türkiye'de tutuklu olan bir milletvekili bile yoktu. Bugün TBMM açılıyor 7 milletvekili tutuklu. Yüzlerce yerel yönetici hala hapishanelerde. Kendine dokunan bir olay oldu mu hemen 'milli irade' diyorsun. Seni seçeni milli iradeyi sayıyorsun da bu milletvekillerini, belediye başkanlarını seçenleri niçin milli irade saymıyorsun?
2002 yılında cezaevlerinde 59 bin vatandaşımız vardı. Bugün cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 135 bin. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan güncel açıklamaya göre tam 2 bin 776 öğrenci bugün hapishanelerde. Puşi takan çocukların hapsedildiğini gördük. Parasız eğitim istediği için tutuklanan gencecik evlatlarımızın acısını yaşadık. Son 10 yılda Türkiye'de tam 121 faili meçhul cinayet vakası yaşandı. Ne yazık ki Hrant Dink'in gerçek katilleri hala bulunamadı. Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tamamı bürokraside yükseltildi. Bu insanların milletvekili hatta Bakan olduğunu bile gördük."
Gezi Parkı odaklı gelişmeler sırasında hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle andığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bu dönemde yargının bağımsızlığını da tamamen kaybettiğini, tam olarak iktidara bağlı bir yargı kurulduğunu ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, "Asrın yolsuzluğu denilen Deniz Feneri davasında sanıklar korundu, kollandı. Cezalandırılanlar, yolsuzluğu soruşturan savcılar oldu. 11 yılda Türkiye demokrasisi büyük bir erozyona uğradı. Toplumsal uzlaşı, sağduyu, ortak akıl gibi demokrasinin temel değerleri yok sayıldı. Ötekileştirme ve kutuplaştırma siyaseti ile insanlar arasında derin uçurumlar açıldı. Bütün bunları topluma, 'ileri demokrasi' diye yutturmaya çalışıyorlar. Şimdi Türkiye'ye soruyorum, vatandaşlarıma soruyorum; açıklanan bu sözde demokrasi paketi ile bu ilaç bu yaraya derman olur mu? Bu paket bu açığı kapatır mı?" diye konuştu.
"Bu paket bu yaraya derman olmaz. Bu paket bu açığı kesinlikle gidermez" diyen Kılıçdaroğlu, "Çünkü demokrasi konusunda samimi değiller. Ayrıca Türkiye'de çok ciddi bir çağdaş iktidar açığı vardır. Türkiye ne yazık ki kendisine yakışan demokratik olgunlukta bir iktidara sahip değildir" ifadesini kullandı.
-"Birinin apoleti var, diğerinin yok"
Paket açıklanırken, sıkıyönetim dönemlerinde olduğu gibi bazı medya organlarına sansür uygulandığını da ileri süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kenan Evren nasıl açıklıyorsa, aynı model üzerinden kendisi açıklıyor. Hiç bir farkı yok, karşılaştırın iki görüntüyü. Birinin apoleti var, diğerinin apoletleri yok. Bu paketin hazırlanış biçimi bile demokrasiyle örtüşmüyor. Demokrasi demek açıklık demek, şeffaflık demek, hesap verebilirlik demek. Bu paket daha hazırlanırken demokrasinin bu en temel ilkeleri ayaklar altına alındı. Kapalı kapılar ardında, toplumun bütün unsurları hatta kabine üyeleri dahil dışarıda bırakılarak bir paket hazırlandı. Sayın Başbakan sözde demokratikleşme paketi dolayısıyla yeni OHAL kurumu olan, Kamu Güvenliği Müsteşarlığına teşekkür ediyor. Bu teşekkür bile paketin hangi düşünceyle açıklandığını gayet net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu paket katılımcılıktan, toplumsal uzlaşmadan ve şeffaflıktan uzak bir şekilde hazırlandı. Ayıp olan bu paketin adıyla demokrasiyi yan yana getirmektir. "
- Ankara
Son Dakika › Politika › Demokratikleşme Paketi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?