Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, " Kudüs'ü Müslümanlara ve diğer dinlerin mensuplarına zindan edenler, ellerine bulaşan kanı asla temizleyemeyeceklerdir." dedi.
Erdoğan, ATO Congresium'da, AK Parti İnsan Hakları Başkanlığınca düzenlenen "Dünya İnsan Hakları Günü" etkinliğinde yaptığı konuşmada, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Filistin ve özellikle de Kudüs'ün büyük acılara maruz kaldığını, yüreklerden hep feryatların yükseldiğini belirtti.
Mavi göklere giden güvercinlerin hep tertemiz döneceğini ifade eden Erdoğan, "Kudüs'ü Müslümanlara ve diğer dinlerin mensuplarına zindan edenler, ellerine bulaşan kanı asla temizleyemeyeceklerdir." ifadesini kullandı.
Erdoğan, ABD'nin Kudüs kararı ile dökülen kana ortak olduğunu belirterek, "Biz bu kararı asla tanımıyoruz, tanımayacağız. Başkan Trump'ın bu açıklaması bizi bağlamaz. Kudüs'ü de İslam dünyasını da bağlamaz. Sen çalarsın, sen oynarsın. Olay bu." diye konuştu.
1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin devleti kurulana kadar bu mücadelenin bitmeyeceğini, bunun böyle bilinmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, bugün yaşanan sorunların temelinde Amerika ve Avrupa'nın en başından beri İsrail'in önünü açan, haksız işgalini ve yerleşimlerini destekleyen politikaları olduğunu söyledi.
"Filistin şöyle noktacıklar halinde"
"Bu ülkeler BM kararlarına sahip çıkmış olsaydı bölgede on yıllardır süren acı, haksızlık, zulüm ve katliamların önüne geçilebilirdi." diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"1947 yılında Filistin'de neredeyse İsrail diye bir yer yok idi ama ondan sonra başladı ve Filistin lime lime bölünerek Birleşmiş Milletler'in 67 kararı da buna dahil öyle bir noktaya gelindi ki şu anda Filistin şöyle noktacıklar halinde ve genelini tamamıyla İsrail'e vermiş durumdalar. Bunu kim yaptı? Batı. Şimdi de 1980 yılı 478 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını o zamanlar Amerika çekimser bir havada, İsrail, bunun dışında bir ülke tanımadığı halde bunlar işte o günden bugüne 'Biz yaptık oldu' mantığıyla buraya geldiler. ABD'nin Kudüs kararına karşı ortaya konan tepkilerin Batı ülkelerinin bu tutarsız İsrail politikasında bir kırılma noktası teşkil etmesini temenni ediyorum."
Erdoğan, Türkiye olarak bu konudaki tepkilerini ve hayata geçirecekleri politikaları hem kendi adlarına hem de zirve dönem başkanı oldukları İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) çatısı altından dile getireceklerini, zirvenin bu bakımdan bir dönüm noktası teşkil edeceğine inandığını aktardı.
"Filistin ve Kudüs konusunda herkese notunu vereceğiz"
Dünyada samimi olarak insan hakları savunucusu ve barış yanlısı olan herkes için Filistin ve Kudüs meselesinin bir turnusol kağıdı olduğunu anlatan Erdoğan, "Bu meselede mazlumun ve haklının yanında yer almayan hiç kimsenin ne insan hakları ne de bölgesel ve küresel barış konusunda söyleyecek hiçbir sözü olamaz. Filistin ve Kudüs konusundaki ifadeleri yakından takip edecek, ona göre de herkese notunu vereceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bugün dünyada insan haklarının Batı ülkelerinin belirlediği standartlar ve onların ürünü olan kavramlar üzerinden konuşulduğunu ve tartışıldığını vurguladı.
İnsan hakları meselesinin küresel bir konu olduğunu ifade eden Erdoğan, her toplumun, kültürün, medeniyetin bu konuda söyleyecek sözü, ortaya koyacak bir duruşunun olduğunu söyledi.
"İnsan haklarının zirvesi, 'İnsan yaratılmışların en şereflisidir' hükmüdür"
Dünyadaki hakim kavramlar ve standartlar üzerinden bu meseleyi tartışırken kendi ölçülerini ihmal etmemekle mükellef olduklarına işaret eden Erdoğan, şöyle dedi:
"Bana göre insan haklarının zirvesi, bizim medeniyetimizin 'İnsan yaratılmışların en şereflisidir' hükmüdür. Yunus Emre'nin 'Yaratılanı severim yaradandan ötürü.' sözünün kaynağı da bu hükümdür. Rabbimiz insanı dünyadaki gördüğümüz ve göremediğimiz tüm varlıklardan üstün kıldığına göre bunun daha üzerinde bir hak tanımı yapmaya uğraşmak beyhudedir. Öyle ki kul hakkı dediğimizde insan hakları başlığında dile getirilenlerin tamamını hatta fazlasını ifade etmiş oluyoruz. İnancımızda, dinimizin, hatta devletin 'Zarurat-ı Hamse" denilen beş temel gayesi vardır."
Erdoğan, insanın canının, aklının, neslinin, inancının, malının korunmasından devletin sorumlu olduğunu ve bunun devletin görevi olduğunu vurgulayarak, sözlerini söyle sürdürdü:
"Burada haksız yere bir insanın öldürülmesini tüm insanlığı öldürmek olarak gören bir ölçüden söz ediyorum. Burada aklı en büyük nimet olarak gören dolayısıyla bunun korunması için çok net ve sert hükümler getiren bir anlayıştan söz ediyorum.Burada neslin korunması başta olmak üzere insanın namusunun, iffetinin, haysiyetinin, onurunun üzerine adeta titreyen bir yaklaşımdan söz ediyorum. Allah nezdindeki hak din İslam'ı hiçbir zorlamaya, baskıya, tehdide maruz kalmaksızın hayat nizamı ve diriliş kaynağı olarak gören bir kabulden söz ediyorum. Burada meşru yollardan elde edilmiş malları her türlü gasba, yağmaya, meşruiyetine halel getirecek tüm tehditlere karşı koruma altına alan her türlü zekat, sadaka ve benzeri yöntemleri başkalarını da gözetecek şekilde güvenceye kavuşturan bir düzenden söz ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Görüldüğü gibi bizim ölçülerimizde eksik, sıkıntı yok. Bunların BM ve AB gibi dünya çapında kriter koyan kuruluşların insan hakları anlayışlarından fazlası var, eksiği yok. Bizim tek sorunumuz kendi ölçülerimize kendimizin riayet etmiyor olmasıdır. Kur'an ve sünnet terbiyesi almamış kendini bilmezler asla İslam'ı temsil edemezler. Bu konuda bizim çok sağlam referanslarımız var."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Dünya İnsan Hakları Günü' Etkinliği - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?